Herhangi bir memlekette aydınlar, devlet ve milletin kaderi söz konusu olduğu meselelerde, her türlü şahsi ve minik hesapları bir kenara iterek milli bir çap ve seviyede düşünebilmelidirler. Çünkü bu taşıdıkları aydın sıfatına layık olabilmelerinin yüklediği asgari bir haysiyet ve şeref borcudur.
Özellikle sıradan bir aydın olmanın birkaç tık ötesinde, devlet makamlarında bulunmuş, vekillik, parti başkanlığı, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı, ordu komutanlığı yapmış insanlar için böylesine bir milli çap ve seviyeye ulaşmış bulunmak; meseleleri kısır çekişmelerin, hasis duyguların, zümreci taassupların dışında, tamamen milli bir açıdan görüp değerlendirebilmelidir.
Şahsi ve zümreci taassuplardan, hasis duygulardan, milletle ilgisi bulunmayan ihtiraslardan kendini kurtaramamış küçük hesap adamlarının, basit politika esnafının, devletin sorumluluk mevkilerinde ön plana geçmesi, millet kaderinde söz ve karar sahibi olması, bir milletin uğrayabileceği talihsizliklerin en hazini olsa gerektir. Çünkü devletler, yaşatmayı ve yüceltmeyi değil, yaşamayı ve yükselmeyi düşünen, büyük rollerle çıkmış, böylesine mini minnacık tiplerin elinde batmıştır.
Türkiyenin bugünkü meselelerinin, demokrasiler de tabii olan ve cemiyet için sıhhat alameti sayılan fikir ayrılıklarının sınırını çoktan aşmış ve topyekûn bir varlık, yokluk davası noktasına kadar gelmiştir.
Bir taraftan tarihinde bilmem kaçıncı defa dostlarının ihanet ve kalleşliğine maruz kalmış olan Türkiye, bir taraftan da içerde, dış kaynaklı terörist ve sevicilerinin tertipleriyle dünya çapında tahrip edilmeye çalışılıyor.
Sınıf, yoksulluk kavga ve sömürücüsü PKKlı bugünkü sol, azınlık ırkçılığı ile mezhep kışkırtıcılığını yedeğine alarak, daha doğrusu onları ateş hattına sürerek, devamlı tahrik ve eylemlerle HDPKKyı, FETÖnün ihanet ve terörist faaliyetlerini meşrulaştırmaya tam gaz devam ediyor.
Bu sahiplenme ve meşrulaştırma çalışmalarını da nihai safhaya ulaştırmak suretiyle kendilerine gelen bir takım yardımlarla ülke içinde bir patırtı çıkartıp devleti ele geçirmek için can atan dış mihraka ülkemizi peşkeş çekilmesinin önünü açarak dünya gavurlarının iştah ve ihtiraslarına resmen yağ sürüyor.
İçinde bulunduğumuz savaş ve beraberinde getirdiği tehlikelere karşı Devletin ve askerin almış olduğu tedbirleri tartışmaması gerekir. Fakat kafalar o kadar karışık ki bukelamun gibi renk değiştirerek milletin gözünde resmen çer-çöp olmaya devam ediyorlar.
Türkiye Cumhuriyetinin kendi ülkesi olduğunu iddia eden İçimizdeki İrlandalıların devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü söz konusu olduğunda komünal ve terörist dili bırakması gerektiğini düşünüyorum.
Ancak bu durumda memleket içinde cereyan eden olaylara doğru ve gerçeğe uygun teşhisler koyarak herkesin tavrını belli etmesi, hiçbir şüpheye, tereddüde yer bırakmayacak bir açlıkla safını seçmesi gereken günlerdeyiz.
Durum bu olduğu halde maalesef birçok sorumlu politikacıların, devletin kaderinde söz sahibi olan siyaset ve politikacıların kendilerinden beklenen milli bakışı asgari sorumluluk duygusundan çok uzaklarda kalarak açıklama üzerine açıklama yaptıklarını milletçe görüp, müşahede ediyoruz.
Binlerce yılın devlet tecrübesine sahip büyük milletimizin olup bitenleri, emsalsiz sağduyusuyla takip ederek, herkese layık olduğu dersi vereceğinden şüphe etmiyorum.
Ancak, her ne süratle olursa olsun, milletin bir bölümünden teveccüh siyaset adamı sayılan kimselerin de halkı şaşırtmaya, yanlış yönlendirerek kafalarında soru işaretleri bırakmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Aksi takdirde veballeri ağır olacaktır. Bu da böyle biline ey CHP!