Edebiyat Düşüncesi Üzerine
Sanatın ortaçağ boyunca rahmani ve içsel gayeleri önemsemiş olması bizi, bugünkü edebiyatın bir eksen kayması yaşayıp yaşamadığı sorusuyla karşı karşıya getirir.
"“Yazarken kahve içmek, kelimeleri uyanık tutar; ama fazla kahve, kelimelerin delirdiği anlamına gelir.” – Franz Kafka"
"“Yazarken kahve içmek, kelimeleri uyanık tutar; ama fazla kahve, kelimelerin delirdiği anlamına gelir.” – Franz Kafka"
Sanatın ortaçağ boyunca rahmani ve içsel gayeleri önemsemiş olması bizi, bugünkü edebiyatın bir eksen kayması yaşayıp yaşamadığı sorusuyla karşı karşıya getirir.
Salvador her ne kadar kapitalistlere sövse de onlar gibi yaşar, adıyla çıkan kozmetiklerden isim hakkı alır, su gibi dolar harcar.
İşte makro dünyadaki beyinin işleyişi de böyle. Rahip yaşamlıdır. Makro dünya, kuantum görünümlü en az kuantum işleyişle makrodur. Yine makro dünya somut olarak kolektif birim zaman içinde de kuantum zamanla en çok belirip işleyen bir som gerçekliktir.
Bu çalışma değerli hocamız Prof.Dr.Coşkun Can Aktan tarafından yapılmıştır.
İlham, insan aklının ve gönlünün Cebrail kanadıyla okşanması, uyarılması. Yükselişini, manasını, tamamına erdirmek üzere yola çıkmış tüm kelimelerin en güzel adıyla mana gergefine uğrayarak ve uygun kumaşlarla istikametine devam etmesi.
Nietzsche : yarı-Bilim tam Bilimden daha üstündür. O, sorunları olduklarından daha kolay görür ve bununla görüşünü daha anlaşılır, daha inandırıcı kılar.
Thomas Kuhn : Birbiriyle çatışan birçok karşıt Bilimsel görüşten sonunda galip gelenlerin bu güne kadar getirdiği bir Bilim söz konusudur.
Thomas Kuhn :
Sabahattin Ali'yi az da olsa görüp, tanıyan kişi olarak görüşlerimi bildirdim.
Bilgelik, düşünceye şekil verme sanatı. Bilgide seçicilik şart. Çok bilmek değil lüzumlu olanı bilmek sabit kriter. Tefekkür kaçınılmaz. Başka türlü, ilmin irfana, malumatın marifete dönüşmesi imkânsız. Çünkü, sonu olmayan dikey bir yolculuktan dem vuruyoruz
Hep şunu merak ederdim. Bir yazar, bir ressam, bir şair, bir ses sanatçısı bir araya gelse bir konu hakkında konuşsa ne olur acaba diye. Bugün NTV'de bir programa Elif Şafak ile Teoman katılmıştı ve Türkiye meseleleri hakkında düşünce beyan ediyorlardı. Türkiye tablosu yarım kalmış bir tablo gibidir. Bu
Belgesel ya da sinema filmi olsun iyi analiz edebilmeli bizde yarattığı duyguyu tahlil etmeliyiz ama kılavuzumuz somut gerçekler olmalıdır. Bu somut gerçekler nelerdir. Birçoğu bu tür belgesellerde istatistik olarak veriliyor zaten. Günlük yaşamda, haberlerde, dizilerde görüyoruz: Güçlüler kuralları koyuyor. İşine gelmeyince değiştiriyor. Uluslar parçalanıyor. İşine gelirse birleştiriliyor. Ama
Çok köklü bir geleneğin kültür hayatımıza yansımasıdır Divan edebiyatı… Asırları aşıp günümüze ulaşan bu gür ses, hâlâ yankılanmaya devam ediyor. Müzeye kaldırılan edebiyat, müzenin kapılarını zorlayarak hayata akmak için zaman ve zemin kolluyor. Bu hususta ona kılavuzluk edecek gönül insanlarının himayesini umuyor ve bekliyor.
Ölüyorum Tanrım,
Bu da oldu işte.
Her ölüm erken ölümdür,
Biliyorum Tanrım.
Ama ayrıca şu aldığın hayat,
Sıfır tabanlı düşünce başkalarının bakış açılarından kurtulmayı, insanın kendi sorusunu sorabilme cesaretini ve düşüncelerini yeniden kurabilmeyi, dünyayı kendi gözünden görebilme serüvenini temsil ediyor.
Şiir,başkalarının düşünüp de kelimelere dökemediği duygu,düşünce ve hayalleri estetik kaygılar gözeterek yansıtmaktır.Bunu gerçekleştirmek her kişinin yapabileceği bir iş değildir.Yani her insan şiir yazamaz.
“Yaşadığımız maddeler âlemi bana öyle geliyor ki hakikatin kımıltılı bir izdüşümünden ibaret…Evet, kımıltılı asla durağan değil. Bu yüzden bize çok inandırıcı ve gerçek geliyor.”
Tarihte şüphesiz aiskhylos gibi pek çok ünlü ozana ve trajedilere konu olmuştur Agamemnon, Truva savaşında en çok konuşulan bir komutan hatta Truva savaşını başlatan komutandır.
Acı; zamanla diner mi yoksa iliklerinize işlenip, sizin bir organınız mı olur? Kolunuz, bacağınız, ayaklarınız gibi... Size ilişik, sizden mi olur ya da siz mi onun olursunuz? Herkesin içinde herkesten ve her şeyden biraz vardı. En azından Goethe bunu onaylıyordu:
“Ben, kendi hesabıma, ne yaptım tüm
Sosyolojinin kurucusu...
Tarih felsefesinde deha.
Psikoloji usullerini tarihe uygulayan ilk âlim...
Düşüncelerini anlamaya ve üzerinde kafa yormaya ne dersiniz?...
Ne vardı sanki böyle bembeyaz birden bire buz gibi kendini bırakıverecek bir anda biranlık bir.
Değer mi değmez mi bilinemez bir deli’lik inadına.