"Yazdıklarımın yarısı okunmazsa, diğer yarısı anlaşılmayacaktır; tıpkı hayat gibi." – Franz Kafka (kurgusal alıntı)"

Roman

Kendine İyi Bak

Gidiyorum... Her şeyi herkesi geride bırakıyorum. Pişmanlıklarımı, gözyaşlarımı, sevdiklerimi. Şimdi ateşten efkarım. Meçhule gidiyorum. Seni arıyor seni soruyorum. Her rüya cehennem ateşi her yerde hazan gizli. Düştüm kalkamıyor, aydınlığa gözlerimi yumuyorum. Vuslat şarabından içiyorum. Keşke zamanı geri alıp engel olabilseydim, keşke elini hiç bırakmasaydım. Şimdi yanına geliyorum can

Babil'de Ölüm İstanbul da Aşk

Fuzuli'nin Leyla ve Mecnun mesnevisi romanın kurgusu içine iskelet olarak yerleştirilmiş adeta.Leyla'nın elleriyle yaptığı kağıda Fuzuli^nin yazdığı beyitler... Roman bir papirüs kağıdının ağzından anlatılıyor.Fuzuli'nin kölesi, Leylâ'nın aşığı olan bu kağıt zaman zaman kendini Kays yerine koyuyor, zaman zaman da Fuzili'nin kölesi. Kimlerin eline geçmiyor neler görmüyorki bu köle.

Aynanın Sırrında Dolaşan Bir Çocuk

Kapıyı açıp bir bardak su almaya giderken görüyordum bütün bunları.O anda vazgeçiyordum gitmekten ve geri dönüp boş bir defterle bir kalem alıyordum elime.Onun yazdıklarının hepsini kelimesi kelimesine aktarıyordum sayfalara ve ben cenaze törenleri arasında koşuşturan o adamın yaşadıklarıyla yazdıklarını aktarıyordum sizlere aslında...

Yeni Hayat

Yeni Hayat, bazen benim planını yaptığım bir hayatın nasıl olacağını gösteriyor. Özellikle bir kazıdan diğerine giderken otobüs terminallerinde, mola yerlerinde kapıldığım duyguları bana bir kere daha hatırlattı.

Aysel

Erken kalkardı sabahları;güneş merhaba demeden şehre bir iz bulabilmek için hiç sıkılmadan hergün sokulurdu usulca denizin kıyısından bir iz bulamayınca belki kendisi gibi kıyıya vurmuştur umuduyla saatlerce gezerdi kumsalı boydan boya...Sonra yüzerdi;içindeki tüm öfkeyle denize kafa tutan o kayalara.Şimdi anlıyorum oysa ki ne kadar çok sevdiğini söyleyip selam

Uzun Yol (1. - 100. Sayfalar)

Yavaş ve aksak adımlarla merdivenlere adım attığında Onorgud bunun hiç de Kahin’in sıradan hallerinden olmadığını anladı.
Cadıkahin Kral’dan iki basamak aşağı da durdu.
Kral ürperdi.
Krallarınkahini sıska, kemikli elini Krallarınkılıcı’na doğru uzatıyordu. Uzun, kalın çelik namlunun usturadan yüz bin kat keskin ağzına

Başa Dön