|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm
AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK
41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır
satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi,
Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Deneme > Yazarlar ve Şairler |
21
|
|
|
|
Yazarın bu yapıtında okumaya başlar başlamaz ‘İmparator’ adlı romanından farklı bir söylem geliştirdiği fark ediliyor. İmparator’daki o paraya tapan-çok iyi yansıttığı- atmosferden tamamen uzak, doğaya inmiş, ince ince betimlemeler, dağ hayatı, göçebe hayatı üzerine güzellemelerle okuyucuyu farklı bir yönden sarmalamış. |
|
22
|
|
|
|
Seni çok iyi biliyor, çok seviyoruz ve rahmetle anıyoruz. Bu sevgi ‘İstiklal Marşı’n okundukça yurdumun ufuklarında al bayrak dalgalandıkça hiç eksilmeyecek,yüreklerde sonsuza dek yaşayacak.
|
|
23
|
|
|
|
Şu bir gerçek ki ilim adamlığı ve sanatkârlık aynı insanda çok zor bulunan iki vasıftır. |
|
24
|
|
|
|
Neruda’nın şiir kitaplarından birini elime ne zaman alsam, derdimi sıkıntımı unutuveririm. Okuduğum bu kitapta yazarla adeta karşılıklı konuşup, dertleşir gibi hissedip bir nevi terapi olurum…
|
|
25
|
|
|
|
Her ne ise, hem kitapları bilirsiniz, bıraktığınız köşede, evet tam da oracıkta bir kedi gibi sessizce bekler, bir insan elinin ciltlerine, insan gözünün içlerine bakmasını isterler… Kitapların bu bakışına kayıtsız kalamadığım için şöyle minik, şirin bir çırpıda okuyabileceğim kitabı kitaplığımdan alıp okudum. Hacmi küçük ama etkisi büyük bir şiir kitabına denk geldim… Şimdi sizlere bu eser hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum... |
|
26
|
|
|
|
Doğu ve Batı üzerine birçok esere imza atan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın takdire şayan çabası, yaşadığı dönemde maalesef pek anlaşılamamış… Hatta döneminin birçok yazarları tarafından ortaya koyduğu bu eserler küçümsenmiş, yadırganmıştır. Söz konusu bu çabanın bugün bile yeterince anlaşıldığını sanmıyorum maalesef…
|
|
27
|
|
|
|
Şu fani dünyaya ısmarlama bir insan olarak gelen Evliya Çelebi'nin daha ana rahmine düşmeden ne olacağı hakkında meydana gelen hadiselere baktığımızda böyle bir insan olacağını hemen sezebiliriz aslında..
|
|
28
|
|
|
|
Akif bir sızı gibi Tanzimat'ta bir devrim başlatan lütuf aslında. Aslında yanlışın, riyanın, yalanın, zulmün ve ahlaksızlığın karşısındaki bir volkan Akif. |
|
29
|
|
|
|
“Dört koyundular/ İlkini kestiler önce/ İkincisini haklarlarken tam/ Kaçmayı denedi üçüncüsü/ On metre gitti gitmedi.. |
|
30
|
|
|
|
Anladım ki bir şair, ölüm üstüne yazar en güzel şiirini. Son şarkısı gibi kuğunun. En son ve en güzel… Ondan öncekiler hep buna hazırlık, hep bunun provası. Bir kuğu, bir şair son şarkısına mı saklar en manidar nefesini? |
|
31
|
|
|
|
Yahudi asıllı Amerikalı yazar Susan Sontag’ın eseri “Bir Metafor Olarak Hastalık”ı hafızam beni yanıltmıyorsa bundan 5 yıl önce bir arkadaşın tavsiyesi üzerine okumuştum… “Bir Metafor Olarak Hastalık” kitabı 1988 yılında Dr. İsmail Murat tarafından Türkçe’ye çevrilerek BFS (bilim-felsefe-sanat) yayınları tarafından basılmış. |
|
32
|
|
|
|
Evler kişilerin yaşadığı küçük mekânlar, kentlerse büyük mekânlardır. Edip Cansever, "İnsan yaşadığı yere benzer" derken; kişilerin karekterlerinin oluşumunda coğrafyanın ve mekânın önemini vurgulamak istemiştir her hâlde... |
|
33
|
|
|
|
Tevfik Fikret,ömrü boyunca buhran içerisinde yaşamıştır.Gün gelmiş İstanbul’a,gün gelmiş manevî değerlere,gün gelmiş Sultan İkinci Abdülhamit gibi mütedeyyin eşhasa saldırmıştır. |
|
34
|
|
|
|
Edebiyat tarihi bir gün bazı kadınların itibarını iade edecekse, söz konusu listenin başında Lev Tolstoy’un hayatını kararttığı söylenen Sofya Hanım yer almalıdır. Zira biz onu, Tolstoy’u ömrünün son zamanlarında evden kaçırtıp bir istasyonda acılar içinde ölüme terk eden acımasız, vahşi ve huysuz bir kadın olarak tanımıştık.
|
|
35
|
|
|
|
Hüzün ve kederle, tahin ile pekmez gibi ayrılmaz bir ikili olduk, çıktık… Böyle düşünceli, kederli anlarda insan, sığınacak bir liman bulamayınca, kitaplığına, kitaplarına sığınıyor… Dün gece ben de tam da böyle hüzün sellerinde kulaç atarken kitaplığımdaki “Dokuz Öykü” kitabına sarılarak rahatlamaya çalıştım.. |
|
36
|
|
|
|
“Gördün ya beni gamdan başka kimse hatırlamıyor, gama binlerce defa aferin.” |
|
37
|
|
|
|
hayatımızda yer alan, dünyamızda değişiklikler meydana getiren değişikliklere neden adapte olamıyoruz? |
|
38
|
|
|
|
İki fert arasındaki meclübiyet, ruhanî beraberlikden doğuyor ise, hiç bir engel önünde sarsılmaz. Tatmin olmakla tükenmez.Nefsanî sebeplerden doğan meclûbiyet ise, en basit engellemelere mukavemet edemeyip yıkıldığı gibi, her tatminkarlıkta bir parça daha tükenir. |
|
39
|
|
|
|
Gelin hep beraber dünyada üne kavuşmuş, kitapları milyonlar satan, hatta sinema filmine uyarlanan yazarların zihin yolculuğuna çıkalım. |
|
40
|
|
|
|
Türk milleti anasından şâir doğar. Hiç anlamayanımızın bile mutlaka bir dörtlük karalamışlığı vardır. |
|
|
|