• ÝzEdebiyat > Deneme > Unutulamayan Dönemler |
161
|
|
|
|
Büyüdüm istemeden gençliðime! Oysa sadece kalemle kâðýt arasýnda satýrlar dolusu dünyalar kurup yeni yaþlar, yeni yaþamlar armaðan edecektim daha yýllanmýþlýðýma. Çocukluðuma sahip çýkmayý unuttum anne! |
|
162
|
|
|
|
Çok sevdiðim kuþlara karþý son vazifem olarak kabul edin.Uçun kuþlar uçun doðduðunuz yere. |
|
163
|
|
|
|
“Nerede o eski Ramazanlar” Ramazan ayý geldiðinde neredeyse herkesin hayýflanarak söylediði bir sözdür bu.
Kimisi genel olarak nostalji yaparak anar eski ramazanlarý kimisi de ise kaybetmekte olduðumuz deðerlere hayýflanýr.
Artýk kliþeleþmiþ olan bu lafý her kuþak kullanacak mý acaba? Çünkü babam ve annem kendi çocukluklarýný hep bu þekilde anardý. Þimdi ben büyüdüm. Ben de o eski ramazanlarý özlüyorum. Acaba eski günler gerçekten bugüne göre daha mý iyiydi, yoksa biz çocuktuk da her çocuða o günler özel mi geliyordu? Buna karar vermek gerçekten güç.
|
|
164
|
|
|
|
!..Pardon yani!..’Onu susuz býrakan bozuk düzene karþýyým’ diyecektim; dilim sürçtü...Ýyi ki sürçtü!..Yoksa bu tümceyi... |
|
165
|
|
|
|
Elimde deðildi büyüdüm. Zengin olamadým, büyük adam olamadým. Bütün düþlerimi attým. Yerine seni koydum. Soma Treni yolcularýný döküyordu istasyona. Makasçý Niyazi Son düdüðünü çaldý. Sen gittin. Çocukluðum bakakaldý ardýndan aðlayarak...
|
|
166
|
|
|
|
Bazen hayat bize zor gelir. Umutsuzca bakarýz yaþananlara... O zaman yazarýz en çok hissettiklerimizi. Sonra da bu yazdýklarýmýzý okuyunca gülümseriz. Ýþte o tarz hayal kýrýklarý ve umutsuzluklara dolu bir yazý. |
|
167
|
|
|
|
Seni bakýþlarýndan ne kadar tanýya bilirim, ne kadar güvene bilirim sana, tenindeki o akustik beyazlýðýn ne kadar yakýþýr içimdeki siyahlýða, ya simsiyah düþlerimin içinde kaybolursan, ya bulamazsam seni bir daha... |
|
168
|
|
|
|
Öðrenilmiþ çaresizlikleri var insanýn… Bu, suyun berrak ve akýþkan olmasý kadar gerçek deðil mi dost. Bastýðýn yer, baktýðýn gök gerçekliðinde kaç tane tuttuðun el olabilir.
Ýnandýðýn yürekler içinde inanýlmaya deðer kaç yüreðe dokundun þimdiye dek. Gün gelip dost bildiklerin birer birer çýkýp gittiklerinde hayatýndan bir tek kendin kalacaksýn kendinde. |
|
169
|
|
|
|
Hiç üþenmez her bir fotoðrafý tek tek incelerim…
|
|
170
|
|
|
|
zaman insana her þeyi unuttura bilse de izleri elbet kalmýþtý... |
|
171
|
|
|
|
sen artýk benligimdesin, güneþsiz günlerle baktýgým akþamlarýmdan dinledigim bir þarký gibisin. Bir siðara molasýnda gördügüm gökyüzü, seni düþüne bilmek için kendime ayýra bilecegim beþ dakikamýn her saniyesindesin... |
|
172
|
|
|
|
Bazen bir masalýn ardýnda kaf daðýný aþarým,
Geniþler ülkem!
Bazen kýrk haramiler çalar düþlerimi,
Kalakalýrým!...
|
|
173
|
|
|
|
Nasýl kýskanmayalým o hurma kütüðünü Ey Rasul! Nasýl kýskanmayalým sýrtýný okþadýðýn kediyi, süt kardeþin Þeyma’yý, sana hizmet eden Enes’i, dostun Ebu Bekir’i, can yoldaþýn Hatice’yi ve diðerlerini…
“ Ashabým gökteki yýldýzlar gibidir. Hangisine uyarsanýz hidayete kavuþursunuz.”
Diye buyurdu Allah Rasulü. Sizler öyle güzel yarenlerdiniz ki; Allah da Rasulüde çok sevdi sizleri, sizleri sevmek bize de miras kaldý, her birimiz birinizle özdeþleþtirdi kendini. Kimimiz Ayþe olmak istedik, kimimiz Fatýma, kimide Selman ve Bilal ve gururla taþýdýk adlarýnýzý.
|
|
174
|
|
|
|
Her þeyimdin; ve, hiç bir þeyimsin.. |
|
175
|
|
|
|
O üç ana için takvimler 6 Mayýs 1972’nin üzerinde dondu…
O sabahta Ankara’ ya güneþ doðdu…
Ama o sabah 3 ananýn yüreðindeki güneþ bir daha doðmamak üzere battý…
Deniz Hüseyin Yusuf yoktu artýk… |
|
176
|
|
|
|
Ölümcül bir bitkinin bedenimizde sarmallanan dallarý ve yapraklarý arasýnda yolunu bulamamýþ iki çocuktuk. Pamuk þekerimiz elimizden alýnmýþtý. Sen bilyelerini býraktýðýn yerde unutmuþtun… Ben kýrýlan oyuncaklarýma aðlýyor hayatýmýn ilk cenaze törenini yapýyordum. |
|
177
|
|
|
|
elinden tuttular
anlamýþtý, hastaneye annesinin kontrolü için deðil kendi için gidildiðini.
ben deli deðilim anne benim hiç bir þeyim yok
anne lütfen yalvarýyorum sana!
elbette son sözleri bunlar olmadý annesine.
ilk görüþ gününde teþekkür etti anneye...
"bak anne beni bunlarýn içine layýk gördüðün için sana çok teþekkür ediyorum ve gidermisin buradan bir daha da gelme" |
|
178
|
|
|
|
Yazmaktan bahsediyorum. Ama kýlavyenin tuþlarý arasýnda sendelemeden.. Yazamýyoruz besbelli, özellikle de mektup. Yazamamak diyorum, çünkü bu kadar duyarsýz olmak yakýþmýyor bize. Olsa olsa elimizi tutan var (!)
|
|
179
|
|
|
|
Yalnýz sanýlýrdý köklenip, büyüdüðü topraðýnda. Heybetinde ne çok öykü biriktirdi… Hep dinledi… Dinlemekten býkmadý.
Bu yüzden hiç yalnýz olmadý bu çýnar. Dallarýnda yuvalanmýþ ve çeþidini sayamadýðým kuþlarýn cývýltýlarýný barýndýrýr içinde bir de kesik yeþil hýþýrtýsýný. |
|
180
|
|
|
|
serdar, mustafa, ali ve ahmet’ di adlarý. belki de birbirlerini hiç tanýmýyorlardý. 1980 - 83 sürecinde adana 1 numaralý sýkýyönetim mahkemesinin kararýyla idam edilen bu dört genç insandan üçü sol, biri sað görüþlü mahkumun infaz öyküsü, tarihin bilinmeyen kuytu köþelerinden çýkarýlýp gün yüzüne çýkarýldý... |
|