• İzEdebiyat > Eleştiri > Yazarlar ve Yapıtlar |
261
|
|
|
|
Alanında büyük bir boşluğu dolduran “Gümüş Portreler”, bu şehirde yaşayan, şehrin değerlerini gün yüzüne çıkarmaya çalışan araştırmacı-yazar İsmail Hayal’in üç yıllık titiz ve yorucu bir çalışmasının ürünüdür. Siz bakmayın eserin adının “Gümüş Portreler” olduğuna, bu esere “Altın Portreler” dense yeridir. Hayal, ‘Gümüşhane’ adından esinlenerek eserini böyle isimlendirmiş. Yoksa bu çalışma ve bu çalışmaya konu olanlar altın değerindedir. Zaten bu eser altın değerinde olmasaydı Koza Altın bu projeye destek vermezdi!.. Sözü edilmişken Koza Altın’a da böyle mühim bir eserin basımına destek verdiği için teşekkür ediyoruz.
|
|
262
|
|
|
|
"...ece ayhan'ın beyoğlu'nun bir ara sokağında kuru ekmekle karın doyurmak zorunda kalmasını nasıl açıklayacağız? " |
|
263
|
|
|
|
Kurtlar Vadisi dizisi ve filmi adlı yapıtın bu ülkenin gerçeklerinin ortaya çıkartılmasında çok çok önemli bir yeri vardır.Ve bu gerçeklerin bizler tarafından benimsenmesinde yarattığı büyük katkıyı ve diziyle ilgili olumlu ve olumsuz görüşlerimi anlatan bir yazı... |
|
264
|
|
|
|
Peki derin devlet tetikçisi diye adlandırılanlar hangi menfaat açısından yazıyorlar? Bari buna da açıklık getirilseydi ya! Gazetelerde yazanların maaşları var peki, Internet’te yazanların derin devletten ne çıkarları var? Derin devlet bu yazarlara m |
|
265
|
|
|
|
Galiba Frederic Beigbeder'in Kerem ile Aslı'dan,Ferhat ile Şirin'den ve Leyla ile Mecnun'dan ve Emre ile Sevilay'dan haberi yok. |
|
266
|
|
|
|
Aşk kitabınıokudumvegrüşlerimidile getirmeye çalıştım |
|
267
|
|
|
|
Vuslata hiçbir zaman erişilmeyen, muhatabı inciltiş yıpratış. Dudaklardan ruhunun dökülen aksi, çıldırma noktası, bedeninin çözülüşü...
|
|
268
|
|
|
|
Bayan Hawkins, tüm yaşamını, verilen emirleri yerine getirmekle geçirmiş yaşlıca bir kadındır. Önce barındığı yetimhanede, sonra da çalıştığı fabrikada geçirdiği kupkuru, yapayalnız yılların ardından, iş yerinden emekli olacağı gün ölmeye karar verir. Fab |
|
269
|
|
|
|
Kimisi tümce diyor, kimisi imge. Düşün ve yazın iki ayrı ucube. Sokak kadınları kadar haysiyetleri yok! Cümle ne zaman öldü, niçin öldü, yerine ikame edilen neseb-i gayr-i sahih veled TDK’daki medikal doktorlarımızın sezeryanla ortaya çıkardıkları şaheserleri mi? Hayal edemeyen nesiller hayali katledip artık olmayan istikballerini mi imgeliyorlar! Muhayyilenin emzirdigi şaheserler yaratan nesiller gidip de yerlerine lügatten korktukları için kendi kelimelerini uyduran yeni yetmeler mi geldi? |
|
270
|
|
|
|
“iki hayatın var olduğunu ve hayal âlemin de bulunduğumuzu farz edersek, ağırlığın verilmesi gereken yeri bilenlerdendir demek yerinde olur” diyorsunuz. |
|
271
|
|
|
|
Hayatım boyunca hep şuna inanmışımdır: Bir yıkıntının üzerine saray yaparsanız, asla gönüllerin padişahı olamazsınız. Yani birilerini ezerek, yok ederek bir başarıya ulaşırsanız, hayat yolunda ayak dibinizdeki kan izinden kurtulamazsınız. Ben ve benim gibi yazarlar, masumdur. Bir ideolojiye mal olmadığımız için, ekranlara çıkıp edebiyat adına, Nihat Genç gibi siyaset yapmadığımız için gençlere kendimizi beğendirememekteyiz. |
|
272
|
|
|
|
İnsanların büyük kötülüklere yol açan iyilik anlayışlarından, kendini çocukların varlığında yenileyen yaşamın acımasızlığından, bu acımasızlığın üstünü örten masumiyetin derinliğinden, canlı olmanın aczinden, insanların içinde uğuldayıp duran o çok ağızlı kuyuların karanlığından, hatta uykulardan korktuğunu anlatıyor yazar. |
|
273
|
|
|
|
Masumiyet Müzesi Projesi’nin asıl özgünlüğü, gerçek ile sanat eseri arasındaki sınırı tamamen kaldırması, anlatıyı / kurguyu dışarı çıkarmasıdır. Belki de Pamuk’un kendi kendine sorup mantıklı bir cevap bulamadığını yazdığı “Bu müzeyi neden yapıyorsunuz?” sorusunun cevabı da burada gizlidir. |
|
274
|
|
|
|
Fethi Naci bir edebiyat eleştirmeni. 20 yılı aşkın eleştirileri bir dizi kitapta toplanmış. |
|
275
|
|
|
|
Yalçınkaya, 12 Eylül öncesi, lise çağlarında bir genç. Doğudan İzmir’e göç edip yerleşen bir ailenin çocuğu olarak mahallenin gençleriyle birlikte devrimci savaşım içinde yer almış. Kitabındaki öyküler, anılardan yola çıkarak o günleri dile getiriyor. Birinci ağızdan, tarihe gerçekçi bir not düşüyor yazar. |
|
276
|
|
|
|
Peki nasıl duyulmuş adam olunur.Hani milletimizinde pek duymaya gönlü yok...Bunun için birinci şart toplumsal bir hareketin ya da siyasi görüşün içinde sivrilmek,buradaki ağabeylerden,dinazorlardan icaset almak,refere edilmek..Bu da zor,köşe başını tutmuş |
|
277
|
|
|
|
her popüler yazar ve şair türkçeyi iyi yorumluyor demek değildir... |
|
278
|
|
279
|
|
|
|
Birisi hastalıklı sapıkça duygularını bilinçaltının ucube duyularını yazıyor ve çeşit kelimesinin anlamını dahi bilmeyenler kapış kapış o ucubenin ardından kitleler hainde koşuyor bir de savunuyorlar... |
|