Tanklar Kabeye Dayanmadan

Deneyimli gazeteci İbrahim Karagül'ün günümüzü farklı yorumlayan ve ileriye dönük tescilli öngörülerinin bir arada olduğu kitabın kritiği

yazı resimYZ

Etrafımızdan sıkça duyduğumuz sözlerden biri de; Siyasetle ilgilenmek vakit kaybından başka bir şey değildir, çünkü müdahale şansımız yoktur, canımızın sıkılmasından başka elimize bir şey geçmez, halkın alınan kararlarda ve memlekete hizmet etme noktasında katkı şansı yoktur, bu seçtiğimiz muktedirlere bırakılmıştır. Gerçekten böyle mi acaba?
Bunu düşünürken ve istişare ederken İbrahim Karagülün Tanklar Kabeye Dayanmadan isimli Ketebe Yayınlarından çıkan kitabı geçti elime ve bir solukta okudum. Gayet akıcı bir üslupta yazılan, dikkat çekici saptama ve vurgularıyla aslında varolan fakat pek de aklımıza getirmediğimiz senaryoları ve siyaset manzaralarını özümsedim.
Son dönemde yaşanan senaryoların aslında nelere hizmet ettiğini, olayların altında yatan niyetleri ve gelinebilecek sonuçları ürpererek okudum Karagülün kaleminden. Kitaptaki yazılar 2006 yılından başlayarak günümüze dek Karagülün ağırlığı gazete yazılarından oluşuyor. Irak, İran, Arap baharı, İngilterenin geri plnda kalarak yapıp ettikleri olaylar öncesinde yazar tarafından kaleme alındığı ve bu öngörülerin tamamı gerçekleştiği için kitaptaki fikirlere duyduğumuz güveni ziyadesiyle arttırıyor doğrusu.
Tanklar Kabeye Dayanmadanın bir başka özelliği o çok sevdiğimiz ve bizi her defasında, şaşırtan, ters köşe yapan, yazarla beraber bir tahmin savaşına girdiğimiz polisiye romanlardaki kurgusu idi. Ortadoğuyu karıştıran ülkelerden İranın rolünü aktaran ifadelerin geldiği noktalar hislerimizin yanlışlığını, beyin jimnastiğimizin de yöntem değiştirmesi gerektiğini salık veriyor adeta.
Olayların kilit noktası ve can damarı 15 Temmuz ve ardından gelen referanduma dair kurulan tuzaklar, halkın seçimi ve yaklaşımıyla tüm hesapları boşa çıkarması neden siyasetle ilgili olmamız gerektiğinin de müthiş bir cevabı oldu benim için. Halk 15 Temmuz sürecinde de daha önceki darbelerde olduğu gibi pasif bir tutum takınsaydı, seçimlerde ve tercihlerinde belli bir kesimin yanlış yönlendirme tuzaklarına düşseydi kitapta anlatılan kötü niyetlerin tümünün gerçekleştiğini ve ülkemizin tıpkı bir Suriye, Irak gibi durumlara düşeceğini görüyor ve tüm ruhumuzda hissediyoruz. Kitabın bende bıraktığı en büyük çıkarımlardan biri de siyasi konuşma ve eylemlerde altta yatan nedenleri daha bir dikkatli yorumlamak gerektiği, kullandığımız oyların bilinçsizce olduğunda sonuçlarının ne derece yakıcı ve hazin olduğunu görmek oldu. Siyaseti doğru tahlil etmediğimizde birilerinin oyuncağı olacağımızı, bize söylenen her şeye kanacağımızı, bireysel özgürlüğümüzü kaybetme yanında ülkemizi de kaybedeceğimizi de ürpererek tüm benliğimle hissettim.

Başa Dön