|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm
AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK
41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır
satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi,
Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey |
101
|
|
|
|
Bir mutluluk köşemiz olmalı ve bu köşemizde yalnız kendimiz olmalıyız. İçinde sevgi çiçekleri olan hayal kurduğumuz bahçemizi, baharın çiçekleri ile donatmalı, ruhu o çiçeklerin kokularıyla doldurmalıyız. |
|
102
|
|
|
|
Insanoglu bolunmeyi seviyor ne yazik ki. Yaratilisi bu. Kimi aslandir gucu kendine ister, kimi cakaldir baskalarinin ayagini kaydirir, kimi kurttur otoriteye kafa tutar, kimi de karincadir. Garibim sormaz sorgulamaz onunden yer hatta ogluna da buyuk kiyafet alir ki seneye de giyebilsin. |
|
103
|
|
|
|
Orta Asya'da yaşarken kavim olarak, bir çok sebeplerden dolayı batıya göç ettik ve Anadolu'ya kadar geldik. Bir çok medeniyetler ile alış verişte bulunduk hem maddi hem de manevi olarak. Onlar bizim kültürümüze biz de onların kültürlerine katkılar yaptık. Devletimizin başına zaman zaman basiretli devlet adamları, zaman zaman da ülkeyi yönetmekte fazla yeteneği olmayan aciz devlet adamları da geldi... Haliyle başarısız devlet adamları memleketin ilerlemesine engel oldular azami derecede... |
|
104
|
|
|
|
Anladık üfleyip duruyorsunuz bu zurnaya, nefes çeviriyorsunuz bazı zaman, burnunuzdan alıp ağzınızdan veriyorsunuz, tamam onların hepsini anladık da bu zırt dediği yeri neden bilmiyorsunuz ya da bilmiyormuş gibi yapıyorsunuz? Devlet sırrı mı arkadaş bu? Yoksa meslek sırrı da siz de bunu öğrenip mesleğimizi elimizden alırsınız diye mi düşünüyorsunuz? |
|
105
|
|
|
|
Günümüzde yaşasaydı ne derdi Yunus Emre? Girdim ilim meclisine eyledim kıldım talep, dediler ilimciler artık her yerde, illa beyin illa beyin… |
|
106
|
|
|
|
Hep derim:’ İnsan ilişkileri zor.’ Narsist yanımız peşimizi bırakmadığı sürece belli ki daha çok üzüleceğiz. Soğukkanlı, sağ duyulu, sabırlı, hoşgörülü olmak işin en can alıcı noktası. Ölümcül olmayan her şeyin çözümü var. Yeter ki çözmek isteyelim. |
|
107
|
|
|
|
Elbette yalnızca bizi ilgilendiren bir çarpıklık değil bu. Alexander Graham Bell’in hikayesini hepimiz biliriz. Telefonun icadında bile Hristiyan halk, İncil’i bahane ederek karşı çıkmış, bugün iletişim konusunda elimizden düşürmediğimiz böyle bir buluşa. İskoç mucit John Logie Baird televizyonu icat ettiğinde önce kimse ciddiye almamış onu. |
|
108
|
|
|
|
“Münevver Karabulut” filminde madalyonun öteki yüzünü değerlendirdik. Yorum sizin! |
|
109
|
|
|
|
Aslında her şey pekala bitebilir… Gelmesi gereken zamanından geç de gelmeyecek… Yanıldın be Nostradamus |
|
110
|
|
|
|
Çocuk salondan ''Annnnnnnne acıktıııııııııııııııııım!'' diye bağırdı mı, evde de garibanlıktan, fakirlikten bir şey yoksa o an da, ne yapsın anneler, ''Az önce salçalı ekmek vermedim mi ben oğlum sana beş dakika da acıkıyorsun sen de otur oturduğun yerde de zıkkımın pekini ye.'' deyiverirler... |
|
111
|
|
|
|
Aydın geçinen seçmen profili hakkında kah öznel ama çokça nesnel 10 madde. |
|
112
|
|
|
|
Dansa başlayacağınız zaman direk seçimini iyi yapmanız lazım yukarıda ki bu sanatçı kızımız gibi. Direkleri kalın kalın seçtiğiniz zaman biraz zor olabilir, direk dansı. İnce direkleri de seçtiğiniz zaman sıkı bir tutma ile direkler eğilip bükülebilir... Ha siz de insanlar eğilip bükülüyor, direkler bükülmüş çok mu diyorsanız o sizin bileceğiniz iş... |
|
113
|
|
|
|
Öyledir hep. Bu ülkede ne zaman bir sıkıntı yaşansa; yüreğimizi burkan, içimizi yakan bir afetle, felaketle karşılaşsak, daha acımız bir seksen yerde yatıyorken, başlarız işaret parmağımızı bir yerlere çevirmeye… Milletçe huyumuzdur bu, kuruması gereken. Ama kurumaz nedense…
|
|
114
|
|
|
|
O kadar yazdık çizdik, anlattık, henüz bir katre yok, sonuç alamadık. Aynı tas aynı hamam... Kalori değeri bir hiç olan gıda maddelerini verip, "bunları çocuklara yedirerek, sağlıklı nesil elde edin," diye diretmeye devam ediyorsunuz. Ben de diyorum ki, nasıl? Ham maddesi odun olan bir malzemeden çelik nasıl üretilir, söyler misiniz Sayın Bakan? |
|
115
|
|
|
|
-Sende olanları neden başkalarına veriyorsun?Bilgilerin sende kalsa daha iyi olmaz mı?
- Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez.
|
|
116
|
|
|
|
Namus; muhtemelen İbranice'den diğer diller geçmiş olan bir kelime. Arapça'da nâmûs, Süryanice / Aramice'de nimus, Eski Yunanca'da nomos olarak kullanılıyor. Namus kavramı her dilde, bir toplumun onurlu yaşaması, başkalarına zarar vermemesi, kadim yasa anlamında kullanılmakta. |
|
117
|
|
|
|
Atalarımız “Gez dünyayı, gör Konya’yı” demiş. Bununla ne kastedetmişler diye biraz düşünmekte yarar var kanısındayım. |
|
118
|
|
|
|
Böyle beyin yıkaya yıkaya, (Kendi beynim haliyle) seneler önce kurtuldum, bu işten ki tam da neredeyse bana plaket verecekmiş Şans Oyunları Genel Müdürlüğü... Aman canım istemez plaket milaket, benden uzak Allah'a yakın olun. Gölge etmeyin yeter...
|
|
119
|
|
|
|
Ölüm bayram seyran dinlemiyor. Vakti dolan kişi dünyadan göç ediyor. Bunu gösteren bariz bir örnek yaşadık geçtiğimiz günlerde. Kurban bayramının ilk günü(20 Aralık 2007) herkes bayram ederken Sürmene ilçesi esnaflarından Nazım Bilgin aramızdan ayrıldı. O, Trabzon’un önemli insanlarından biriydi. Seksen yaşında olmasına rağmen bir delikanlı gibi diri görünüyor, sürekli çalışıyordu. Karadeniz’in zengin bitki çeşitlerini toplattırarak ilaç sanayinde kullanılmasını sağlıyordu. Bu işten hem dar gelirli vatandaş, hem kendisi, hem de ilaç firmaları kazançlı çıkıyordu. Ona Sürmene’de “bitkilerin babası” diyorlardı.
|
|
120
|
|
|
|
Bazı vatandaşlara gerçekten hayret ve ibretle bakıyorum... Her gün ana sayfada bir yazıları ve şiirleri var mutlaka... Bu bir yarış değil ki... Neyin peşindesiniz anlamış değilim... Bir de konu çeşitliliği diye de bir şey yok... Sayfasına bakın iki bin tane şiir, üç bin tane nesir eser yazmış ve hala da yazıyor, okuyunca dönüp dolaşıp aynı yere geliyorsunuz, laf kalabalığı sadece... |
|
|
|