• İzEdebiyat > Eleştiri > Popüler Kültür |
41
|
|
|
|
Dedelerimiz, babalarımız, amcalarımız yıllardır bizlere hep gerçekleştiremedikleri hayallerini anlattıp durdular. 78’li abilerimiz çektikleri acıları, 88’liler yükselen değerleri anlatırken, 98’lilerin ise gelecekte çocuklarına anlataca |
|
42
|
|
|
|
Günümüz müziğine dair bir inceleme kitabının tanıtımı... |
|
43
|
|
|
|
Ezberci ,elemeci sistem”,anlamak” yerine “anmayı “koyduğunu hiç fark ettirmeden.Sinsice içten içe kuşakları bilimden,kültürden ve en önemlisi kendi tarihinden uzaklaştırdı. |
|
44
|
|
|
|
“Konya Oturakları” başlığıyla yayımlanan kitapta, Konya halk yaşamında önemli yeri olan, kadınların danslarıyla renklendirdiği, sazlı ve sözlü eğlencelere adını veren oturak alemlerinin değişen yüzü ve özellikleri anlatılıyor. |
|
45
|
|
46
|
|
|
|
Şecaat arzederken, merd-î kıptî sirkâtin söyler.. R.Paşa. |
|
47
|
|
|
|
Müzik kocaman bir dünya içine sığındığımız, içinde mutlu olup dillendiremediklerimizi kustuğumuz, kendimizi tanımladığımız bir kimlik. Öyle kalın bir kitap ki aradığımız tüm hayatlar sığıyor içine ve hissettiğimiz bütün duygular karşılık buluyor içinde.. Ne şanslıyız ki kendimiz ifade edebileceğimiz böylesi sınırsız bir evrenimiz var: notalara sınır yok, seslere ve sözlere sınır yok burda!
|
|
48
|
|
|
|
beni paralı olman değil; kapitalizme hizmetin yıktı. çünkü sen aptal kızlar gibi hep arabası olanların peşine takıldın. belki bunda bir sorun yoktur. fakat şunu bil ki sen hiçbir zaman insanlara bu arabayı nereden buldun diye sormadın. zira insanların zengin olması önemli değildir; önemli olan o zenginliği nasıl elde ettiği ve nasıl harcadığıdır. sen bunu hiç düşünmedin. sen bir arabada jantlar gibi aksesuar oldun. |
|
49
|
|
|
|
Ülkemizdeki hapishane ve kahvehane gerçeğini düşündüğümüz zaman az bile olduğunu görürüz..... |
|
50
|
|
|
|
Hipotez: “ Popüler kültürlerde idealler değil, en temel içgüdüler hakimdir.“ |
|
51
|
|
|
|
...Ama dönem sonunda gösteriye çıktıklarında, yüzlerinde ‘Yaptım işte, size inat, herkese inat, her şeye inat yaptım; çıktım, işte oynuyorum’ ifadesi okunurdu.
|
|
52
|
|
|
|
Kavram kargaşasına devam canım Türkiyem |
|
53
|
|
|
|
- “felsefe eğitiminin amacı,felsefeyi değil,felsefe yapmayı öğrenmek;düşünceleri değil,düşünmeyi öğrenmektir.”” felsefe yapmak için,felsefeyi yapmış ve onu doruğuna çıkarmış olan büyük düşünürlerle birlikte düşünmek gerekir.”” Felsefe,bizi alçak gönüllü olmaya davet eder ve bilgi sandığımız şeylerin her zaman öyle olmadığını bize düşündürür.”
|
|
54
|
|
|
|
Sarmısaklasak da mı saklasak, sarmısaklamasak da mı saklasak? |
|
55
|
|
|
|
Bir sarhoş otobüste yalnızken yanına oturdum. Dedi yanımda kimse oturmazken sarhoş olduğum için sen nasıl oturdun. Dedim beni döversen birisi kurtarır elbet. Dedi tüm insanlar dörde çeyrek vardır; ben ise üç buçuğum. Dört olan sadece peygamberimizdir. Şaşırdım o an sözleriyle. Dedim kendi kendime bir abdestliden duymadım böyle söz acaba niye? Bir söz vardır eski bir gramofondan çıkar gibi gönlü hoş eder. |
|
56
|
|
|
|
TV dizilerinin etkileyici gücü tartışılmaz ama bu dizilerdeki karakterler bizi (yani çoğunluğu) yansıtıyor mu? |
|
57
|
|
|
|
Evet, düpedüz entelektüel bir bilgi birikimine sahipti işte. Geniş vizyonu dağarcığındakileri, herkesi kendisine hayran edecek bir anlatımla aktarmasına yetip artıyordu. Konuşması son ana kadar büyük bir dikkatle dinlenir, beğeni işareti olarak anlaşılabilecek kıpırdanmalar başlardı salonda. Gittiği her yerde kalabalıklar kendisini izler, yolunu bulabilenler yanına kadar sokularak teveccühlerini sunmaya çalışırdı.
|
|
58
|
|
|
|
Bize yazmayı öğreten değerli öğretmenlerimiz mi yanlış öğretti bilmem ama zaman zaman internet sitelerinde karşılaştığım “Mutlaka Okuyun…” başlıklı yazılar beni o yazıdan resmen uzaklaştırıyor. Adeta yalvarırcasına bir ifade içeren bu başlıklardan uzak dururum. |
|
59
|
|
|
|
Ülkesini yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır. (2 Eylül 1930)
Mustafa Kemal ATATÜRK
|
|
60
|
|
|
|
Önce büyük bir otoyol geçti ıssız araziden . İn cin top oynayan dağlar dereler araba sesleriyle canlandı. Sonra bir hızlı tren yolu yapıldı ; en ıssız yere de bir istasyon kuruldu. İstasyon yakınlarındaki daha önce değersiz olan arazi birden değer kazanıverdi. Oraya en yakın ilçenin zenginleri köylünün elinden ucuza arazi kapatıp , hemen inşaat yapmaya başladılar. İnşaatlar başlayınca , işçi çadırları , barakaları kuruldu. Birileri köfteci barakası , çaycı barakası yaptı. İşçilerin kazançlarının bir bölümü onların geçimini sağlayacaktı. İşler geliştikçe , birisi bakkal açtı , ekmek sebze ; hatta içki de sattı. Birileri de gidip bir mescit işine girişti ; çevre köylerden para topladı devlet kurumlarından yardım aldı. Çaycıdan köfteciye kadar herkes, kendi çapında kazanıyordu. Tümünü besleyen oradaki işti. |
|