osman demircan

Kasmayın Kendinizi Bu Kadar

Bana hep anlatıldı ben ise anlatıldığı gibi yaşayamadım. Bana Türk milleti zekidir, şereflidir, namusludur dediler. Bir baktım Fatih Sultan Mehmet'in türbesinin yanında çiftler öpüşüyor, kızdım. Çünkü bana Türk milleti atasına saygılıdır dediler. Neden bu kadar bizleri zorladılar? Eğer deseydiler Türk milleti namussuzdur, şerefsizdir bu kadar kızgın olur muydum?

Hırs ve Azim

Yavaş yavaş acele ediniz. azmi ne güzel anlatan bir cümledir bu. Azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz. Çünkü azmin elleri hem duadadır hem sabırdadır ve bu ikisiyle olan her daim kazançtadır. Azim yiğit bir delikanlıdır. Ne pusu kurar ne hile yapar. Kahramanca, savaşır hayatla. Yüreğini koyar, bileğini koyar, bedenini

Ama Sen Bir Çocuğun Topusun Hala Dünya

Vallahi o kadar yorgunum ki artık tek gözümle o da kısık olarak bakıyorum hayata. Dünya tuvalet duvarı gibi... Çok da meraklı değilim o duvarlara. İsteyen o duvarlara yazılanları okusun profesör olsun isteyen o yazılardan kendine bir eş bulsun. Gözüm yok açıkçası.

Ah Bana Korku Ne Acılar Yaşatır

Bazı topraklarda yağmur değil; gözyaşı akar. Tıpkı bazı insanların gözlerinin Gazze'ye benzemesi gibi. Her gün göz kapakların korkuya açılır. Tanktır, tüfektir korkuların ve insan gölgesi tıpkı bir kara bulut gibi bakışlarını kaplar. Öyle bir açmak istersin ki gözlerini, kara bulutlardan, tanklardan daha kocaman olmasını ister gibi. Ağlayışın içine

Rize ve Zincirlikuyu

Hindistan'da sığırlar sokaklarda dolaşır. Kutsal oldukları için kimse onlara dokunmaz. Türkiye'de de insanlar kural bilmeden, düzen tanımadan sokaklarda dolaşır. Biz de onlara kimse dokunmaz. Bizim ülkemizde de insanlar kutsaldır. Şehirlerimiz solunum yetmezliği çeken hastalar gibi. Nefes aldırmazlar insanlara. Şehirler, şehirlerimiz ne açık hava müzesidir ne de açık hava

Var mı İnsanlığından Utanan

Neden en güzel şeyler kötülerin olur? En çok zalimlerin dostu olur. En çok hırsızların, vicdansızların seveni bulunur. En çok kara bulutların olduğu saatlerde yağmur yağar. En çok çiçekler sıcak havalarda açar. En güzel gökyüzü karanlıkta bulunur. Neden en güzel an gün batımlarında oluşur? En içten gözyaşı acının doruğa

Yer Kabuğu... Ağaç Kabuğu...

Yer kabuğu... Ağaç kabuğu...Elma kabuğu... Ceviz kabuğu... Kaplumbağa kabuğu... Tüm acılar kabuk bağlamış. Yine de kaplumbağa kabuğuyla yürür. Ağaç kabuğuyla büyür. Elma kabuğuyla şekillenir, ceviz kabuğundan çıkıp filizlenir. Sen de kır kabuğunu ya da durma yerinde. Ya çık göklere ya yürü ümitlere. Hangi acı aynı dozda kalır, hangi

Çağır Beni Hayat

Çiçek saksıda mı olur sadece? Neden ben hep aynı yerdeyim? Bunca bahçe kime tarh? Ben niye hep aynı yerdeyim? Gece gündüzlerden ayrılır, su pınarından, yaprak dalından ayrılır. Ben ise ayrılamam durduğum yerden. Böyle yazılmış kaderim ezelden. Ben ne montumu değiştirmek, ne evimi değiştirmek, ne eşyaları değiştirmekten yanayım, ah

Karalahana

Bu ara karalahana gibiyim. Karalahana kara değil; ben de ben değilim.
Kendi rengimi ortaya koyamamaktayım. Evet, ben yeşilim ama nedense kara talihim peşimde. Sürekli bana kapkara bir ön yargı giydirilmekte. Kişiliğime uygun bir boya hayatımı renklendirememekte.

Cömertlik Mertlikle Olur Bilmekteyim

Bir sofradayım sanki sofra bezi var sadece. Yenilir yutulur bir durum değil açıkçası. Cimriliğin daniskası somfamda. Akıllar kıt, yürekler boş, beyinler fukara... Nereden tutsan sofra bezi aynı. Tat alınacak hiçbir şey yok. Kıtlık elde... Elimden ne gelebilir? Dudaklar boş sürahi... İçmeye varlar. Ağızlar kazan, yemeye varlar. Bir duvarın

Elma Kurtları

Benim Kürt kardeşim artık bu ülkede Kürt olmaktan gurur duyuyor. Rahatça Kürtçe konuşuyor ve yazıyor. Benim çağdaş vatandaşım ise mini etek giyemiyorum bu ülkede özgürlük ortadan kaldırılıyor diyor. Ha senin mini eteğine ve özgürlük anlayışına! Benim Kürt kardeşime resmi ağızdan kardeşim deniyor, çağdaş vatandaşım ise kürtaj olamıyorum bu

Özgür Köpeğimin Adıdır

Geçinmeyi düşünüyoruz; ama düşündüğümüz gibi geçinemiyoruz. Gezmeyi düşünüyoruz, düşündüğümüz gibi gezemiyoruz. Hatta gezemiyoruz. Düşünüyoruz; fakat düşündüğümüzü söyleyemiyoruz. Düşünme özgürlüğünün olduğu yerde, konuşma özgürlüğünü bulamıyoruz. Her şey bir şarta bağlanıyor. Şartlara da razı oluyoruz; ama şartlar el vermiyor. Anlıyoruz ki bizden nefes alıp vermemiz isteniyor.
Lügatimizden birçok

Başa Dön