Özlemek
Değirmen taşının dönmesine benzer özlemek / Onun özlemiyle de dön başım, yüz bin
Değirmen taşının dönmesine benzer özlemek / Onun özlemiyle de dön başım, yüz bin
yayla zamanı gelse ey sevgilim / şöyle yayılsak çayıra çimene /
Öyleyse yıkın tüm okulları. Yakın tüm üniversiteleri. Sadece insanlık dersi verin. İşte o zaman dünya bütün cahilliğinden kurtulacaktır. Ve bu ders günahla, sevapla hatta tüm kanunlarla başarılamayanı başaracaktır. Dünyanın notu sıfır olmaktan çıkacaktır. Bir insanlık dersinin, tüm camilerin, tüm kiliselerin, tüm havraların çabalarından daha etkili olduğu anlaşıldığında insanlık
Türkiye'de yazarların kime hizmet ettiğini, neden gerçek kalem sahiplerinin yazar olmadığını gösteren bir yazıdır aynı zamanda. Hatırlarsanız Amerikan Büyükelçiliği'ne yapılan saldırıda Hürriyet yazarı orada yaralandı. Peki sorarım size, o yazarın büyükelçilikte ne işi vardı? Hiç şüphesiz ki gazeteciden terörist olmaz; ama ajan olur.
Gittikçe yaşlanıyormuşuz. Türkiye'nin gençlere ihtiyacı varmış. Üreyene para verilecekmiş. Üreyin. Üreme kapasitesi olanlara saygı duyun. Ortalama sıcaklığı iyi tutun ki üremede bir sıkıntı olmasın. Hatta sıcak bölgelere, sıcak kumsallara yollayın. Otel parasını verin. Tek gezene hemen bir eş bulun, çiftleştirin. Hatta arpa yulaf ezmesi verin. Yuvalar yavru dolsun,
Kurtlar uluyarak şarkı söylerken kuzular korkarak dua eder. Zalimin eğlencesini dua ederek değil; onu kudurtarak bozabilirsin. Zalim neyle kudurur? Hiç şüphesiz ki onu çıldırtırcasına kıskandırarak. Avrupa ve Amerika zalimdir; ama neyimizi kıskansınlar ki? Neyimizle çılgına dönsünler ki? Garibin açlığı kıskanılmaz, cahilin bilgisizliği, aptalın budalalığı kıskanılmaz. Nasıl Türkler Kürtleri
Kıbrıs çıkarması sırasında kendi hava kuvvetlerimiz tarafından vurularak batırılan Kocatepe muhribinin komutanıydı kendisi, israilli bir eğitim gemisi tarafından kurtarıldı. İsrailli komutanın üniformasını giydi ve şarap içip yemek yedi. Sonra da kafayı vurup yattı. İşte Türkiye'nin kaderini elinde bulundurmuş kişilerden biri Güven Erkaya...
bazen bir tepsi baklavaya benziyorum. başka bir mutluluk tadında da olmak istemiyorum. çörek tadı mutlulukları, hamburger tadı mutlulukları sizin olsun diyorum. anca baklava tadında mutlu oluyorum ve dahası şeker oranım iyi, kıvamım iyi oluyor. hele şöyle güneşte içim ısınınca ooo hayatın tadını ta içimde hissediyorum.
Herkes çok iyi. Tıpkı gülleri muhafaza eden vazo gibi iyi. Peki vazo bu kadar iyiyse güller neden kurur? Mademki herkes bu kadar iyi neden yüreğimdeki duygular solar ve kurur? Çok iyi insanlarla tanıştım. Çok iyi cümle kurdular. Çok iyi gülüşler sundular.
Eski dört bakanın mal varlıklarıyla ilgili bilirkişi raporunda Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Muammer Gülerin servetlerinin gelirleriyle orantılı olmadığı belirtildi. Önce "Paralar bizim değil polis koydu." dediler. Şimdi paralarını geri istiyorlar.
Davul gürültü çıkarır. Davulcu gürültü yapar. Müslüman sahura uyanır. Hristiyan uykusundan olur. Ve adalet uyumaya devam eder. Dünya kim kime dum dumadır.
En kötü hayat avutulmuş hayattır. Bana aşkım dedi, bana prensesim dedi, bana güzelim dedi sözleriyle anca kendini avutursun. Realite ne: hece ölçüsünü bulamayacak kadar aptalsın. Sen geri zekalı prensin aptal prensesisin o kadar.
Bazen kendimi hiç kimsenin çözemediği bir matematik problemini çözen matematik dahisi gibi hissediyorum. Bazen ise kafasındaki düşünceleri toparlayamayacak kadar dağıtmış bir ayyaş hissediyorum kendimi. Bazen şiir delisi, bazen müzik manyağı, bazen resim çılgını hissediyorum kendimi. Bazen bir orkestra şefi, bazen hapishane kaçağı, bazen ise güneş karşısında tutulmuş ay
En iyi ticaret siyasettir. Atıl siyasete zengin ol. Adam ol. Atıl siyasete ileri gidenlerden ol. Tembeller akıl verir hep. Tembelsen siyasete soyun, millete don giydir. Don Kişot ol, savaş halk kaybetsin sen kazan. Kazan ki millet dayak yesin sen havyar...
Birbirimizi seviyoruz evet. Kalplerimiz birbirimiz için çarpıyor buna da evet; ama birbirimizi gönülden sevmiyoruz. İşte bu yüzden birbirlerini sevenler hep başkalarına gönül veriyor. Neden mi? Çünkü birbirini gönülden seven yok. Birbirine gönülden bağlı olan yok. Her şeyi kalbimize yüklüyoruz. Oysa gönlün başardığını kalp başaramaz.
Bir zindana atılmakla bir camiye, bir kiliseye veya bir ideolojinin içine zorla sokulmak arasında hiçbir fark yoktur. Özür dilemek zorunda bırakılmak, sözle, gözle, tacize uğrayıp bütün bunları sineye çekmek zorunda bırakılmak hapse atılmaktan farklı değildir. Yetkiler ve güçler putlaştırılır ve bunlara boyun eğme mecburiyeti önüne dilekçelerle, yönetmeliklerle, kanunlarla
Mum ışığı neden titrer bilir misin?
Tabi ki karanlıkta kaybolup gitmekten korktuğu için.
Peki mum ışığı karanlıkta kaybolup gitmekten neden korkar?
kömür gözlerinde madenci olayım / kazıyayım seni yürek yangınlarıma /
İntihar eden birinin ardından yapılan ve Türk insanının duyarlılığını gösteren yorumlar:
\*Çekeceksin orospu çocuğuna eşek sudan gelene kadar sopayı, ulan it madem gebermeyeceksin niye milleti heyecanlandırıyorsun.
yağız atlar ağlar gözlerimin karalığında / beyazlığında gözlerimin ağlar yılkı atlar
Yüreğimin ve beynimin tavanında buluyorum, tozlu mısraları. Aklım bir çatı katı. Gözlerim yıldızlarla dolduğunda, bakışlarımın ışıltısı vurur satırlara. İşte o zaman, şiirler bir Samanyolu olur. Mehtaplı gecelerimi vururum gözyaşlarımla biriktirdiğim göllere. Her mısra bir dal gibi düşer, şiir denizlerine. Kızıl bir duyguya boğulurum o an. Akarım ellerinize.
yazmayı becerecek kadar zeki, yaşamayı beceremeyecek kadar aptalım. ben bir yazarım.
Rize
Yazmak deliliktir. Çıldırasıya yazmak istiyorum. Eğer ben akıllı bir adam olmuş olsaydım, yazılarımla bir tımarhane kurup, satır aralarından kendini akıllı sananlara göz kırpmazdım.
Herkes
Özdemir Asaf