..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tüm mutsuzluklar yokluktan değil, çokluktan gelir. -Tolstoy
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > mehmet ali adıyaman




6 Ocak 2012
Ben Bir Gazeteyim  
mehmet ali adıyaman
Çoğu zaman beni cebinizdeki bozukluklarla satın alan sizler… Ya otobüste yolculuk yaparken, ya da ofisinizdeki masaya bırakılmışken, ya da bir kahvehane köşesinde çayı simitle yudumlarken, ya da bir parktaki oturağa sebepsiz bırakılmışken sizlerle haşir neşir oluyorum. Çoğu zaman okunduktan sonra bir köşeye atılırken zamanla ellerinize tekrar geri gelebiliyorum.


:BHAA:
Çoğu zaman beni cebinizdeki bozukluklarla satın alan sizler… Ya otobüste yolculuk yaparken, ya da ofisinizdeki masaya bırakılmışken, ya da bir kahvehane köşesinde çayı simitle yudumlarken, ya da bir parktaki oturağa sebepsiz bırakılmışken sizlerle haşir neşir oluyorum. Çoğu zaman okunduktan sonra bir köşeye atılırken zamanla ellerinize tekrar geri gelebiliyorum.

Neyse.. Sizler benim bedenim üzerinde gözlerinizi ordan oraya gezdirirken dökülen saçlarınız, ağzından akan salyalarınız, bazen de alnınızdan akan ter damlalarınız, bazende sinirle yüzüme tükürmenizle ıslanıyorum. Gözlerinizdeki o meraklı, o telaşlı, o sinirli, o kaygılı, hatta o mutlu ve sevacen bakışlarınızı çok net bir şekilde görüyorum. Ve kişiliğinizi çözüyorum. Kimin nelerden hoşlandığını, kimin neleri merak edip neleri merak etmediğini, kimin entelektüel, kimin aptal, kimin ciddi, kimin çıkarcı, kimin saldırgan, kimin iyi, kimin kötü olduğubu bir bir görüyor ve tanıyorum. Özellikle benin arka sayfa güzelime bakmek isteyenler nasılda gözucuyla hafiften baktıklarını bilmiyor değilim. Hatta arka sayfa güzellerimi kopartıp poster niyetine duvarlarına asan gençlerin bana baka baka mastürbasyon çektiklerini de biliyorum. Anlayacağınız sizin ilgi ve meraklarınızı bir bir biliyorum. Bedenimde kendisini ilgilendiren, ve ona ayrılmış bir parça bulanlar nasıl dikkatle tekrar tekrar okuduklarını hatta kopartıp sakladıklarını biliyorum.

Büyüklü küçüklü yazılar, çeşit çeşit fotoğraflar, çarşaf çarşaf yapraklarımı süslerken yan yana dizilmiş harfler kelimelere, kelimelerde cümlelere varınca bir önceki günün haberlerini nakşederim vücuduma. Yarının güneşi doğmadan hazır olmam gerektiğinin farkındayım. Dünyanın her yerinden gelen önemli önemsiz haberleri sizlere sunmak için resimlerle süslerken yüzümü uzaktanda okunabilsin diye kocaman puntolarla da günün manşetini yüzüme makyajlarım.

Çarşaf çarşaf yapraklardan oluşan bedenim yırtılmaya, dağılmaya, eprimeye o kadar müsaitken nedense hiç yırtılmaz, dağılmaz ve kalıcı bulurum kendimi. Her gün güneşin doğuşuyla yenilenen bedenim güneşin batışıyla da eskirken; dünyanın kaygılarını, acılarını, az da olsa mutluluklarını haber yapıp yazı ve fotoğraflarla bedenime nakşederken, çoğu zaman kendimi de bu dünyadan kopartmaya çalışırım. Güneşin doğuşuyla elleriniz arasında yer alınca her an sizde bir haber konusu olacak kadar yakınınızdayken varolabiliyorum.

Parmaklarınız arasında tutulup çevrilen yapraklarım “okundukça” üzerimdeki mürekkepler soluyor, eskiyor, dağılıp, yırtılıyor. Ve ölüyorum. Güneşin doğuşuyla varolan ben, güneşin batışıyla da bitiyorum. Anlayacağınız ömrüm sadece bir gün. Sabah doğup akşam batıyorum. Her gün bu işlem devam ediyor. Her gün bir önceki günden farklı olarak karşınıza çıkarken aslında bir önceki günün “yaşanmışlıklarını” bugüne taşıyorum. Bu günün içinde yaşatıyorum. Bu gün yaşananları da yarın karşınıza çıkarırken “dün, bugün ile yarın” arasında bir köprü oluyorum. Bu gün yaşananların dünden bağımsız olmadığı gibi; yarın yaşanacak olanlar da “bugünden” bağımsız değil. Bunun farkındayım.

Çarşaf çarşaf yapraklarım bu ülkenin hatta dünyanın her yerine bir günde dağılırken beni okuyan binlerce hatta milyonlarca insanın ortak bir paydası haline geliyorum. Ve bu durumdan büyük bir mutluluk duyuyorum. Hemen hemen hayatın tüm alanlarıyla(sosyal kültürel, sanat, ekonomi, ve politika, magazin spor…) ilgili bir sürü şeyi üzerimde barındırırken tüm bu değerlerin insanın bir parçası olması nedeniyle bende insan gibi acı çekiyorum Ben de üzülüyorum Hatta bazen de mutluluktan dört köşe oluyorum. Bazen tekdüze iken, bazen de eğlenceli ve akıcı oluyorum. Oysa her zaman “ölümün”, “vahşetin” ve “acının” olduğu bu zamanlarda beni okuyanları üzüyor ve onların acı çekmesine sebep oluyorum. Bazen de “başarının”, “güzelin”, “sevincin” fotoğrafları yansınca yüzüme ben de mutlu olurken beni okuyanlarıda mutlu ediyorum. Aslında ben hep bunu isterken nedense daha çok üzüyorum

Bazen de şunu düşünüyorum:“herkesi bu kadar etkilediğime göre, ben hep güzel haberleri yansıtsam dünya daha mutlu olur muydu acaba?” Diye soruyorum kendime. Bunu ne zaman kendime sorsam suçluluk ve vicdan azabı çekiyorum. Çünkü kendimi bir “katil” olarak da görüyorum. Ama nedense kendimle hiç yüzleşemiyorum. Ve yüzleşmek için de o cesareti, o fedakarlığı kendimde göremiyorum. Utanmaz ve bencilceyim… Bunu çok iyi biliyorum.

Bir günün ardından yorulan bedenimi kaç kişi teşhir eder bilinmez. Beni okuyanlar ya da okumayanlar, sadece göz atıp seyre dalanlar, üzerimdeki resimlere dikkat çekip göz kırpanlar çoğu zaman “çok amaçlı bir araç” olarak kullanırlar.

Sokaklarda, kaldırımlarda ya da garajlarda bir yerlere süzülmüş kimsesiz çocukların, yaşlıların, dilencilerin, işçilerin ve yolcuların minderi olurum.

Bekarların, öğrencilerin, mevsimlik işçilerin gecekondu camlarında perde olurum... Sofra olurum, soğanı üzerimde parçalarlar… Buruşturulup çöplere atılırım. Soğuk kış günlerinde sobada yakılırım. Temizlik bezi olurum bazen de tuvalet kağıdı…

Kızgın güneş altında;tarlada, bahçede, bağda, dağda, bayırda, inşaatlarda çalışanların gölgeliği için başlarına şapka olurum. Alınterlerine mürekkebim sızar.

Savaş sonrası barışın müjdeleyicisi olmak için çocukların elinde kağıttan uçak olurum, uçarım ovalarda, bayırlarda, kırlarda… Gemi olurum yüzerim sınırsız okyanuslarda…

Gençlerin hayali olurum, zevki olurum… Beni odalarının duvarlarına asarlar. Hayranlıkla seyredilen bir poster olurum.

Sarhoşların içtikleri gerçeği saklamak için içki şişelerine sarılır, günahlarını, yıkımlarını, dertlerini daha çok açığa vururum.

Entellktüellerin, aydınların koltuk altlarına sıkışır. Onların hem sevgilisi hem de katili olurum. Sonra da sokakta amansızca vurulanın örtüsü olurum.

Kiminin korkulu rüyası, kiminin aşkı, kiminin yandaşı, kiminin silahı, kiminin kalkanı olurum. Fikirlerin düşüncelerin, yalanların, doğruların tellalı olurum. Gün boyu kocaman kocaman yazılarla, fotoğraflarla bağırır, çağırır kötünün- iyinin efendisi olurum.

Cennetin cehennemin belirleyicisi aynı zamanda da dili olurum…

Anlayacağınız İnsan olur insanı öldürürüm. İnsan olur, böcek olur, kedi olur, çiçek olur güzellikleri de yaşatırım…



Temmuz 2010 denizli

Mehmet Ali ADIYAMAN






Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Botan Çayı'nın Nazlı Kederi ve Pervari
O Yüz Benim İdi...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yalnızlığın Dışavurumu! [Öykü]
Otogarın Emanetçisi [Öykü]
Bir Zamanlar Anadolu'da Kadınlar, Sûretler ve Cesetler... [Eleştiri]


mehmet ali adıyaman kimdir?

Felsefenin, edebiyatın, sanatın, politikanın işçisi olmaya çalışan bir felsefe öğrencisi. . .

Etkilendiği Yazarlar:
kafka, zweig, erasmus, kundera, shopenhaur, nietzche


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © mehmet ali adıyaman, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.