Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
saçlarında ay var kadın belli ki alnın gökyüzü belli ki adın unutamadığım sayfalarına yaslandığım öyküm sesleyemediğim türküm a benim eğilmeyenm çınarım gözleri kara pınarım a benim elleri kınalım bil ki, elim tetikte bil ki, yürek mavzer elimde sırılsıklam bu sevda kaç yüzyıllık bu hasret büyüyüp gitmekte alaz alaz henüz gelmemişken sonbahar henüz sımsıcakken günyüzünde güneş iki gözü iki kan çanağı umut içmiş gibi okyanusları bilmem ki neden ağlar bu kara bulut saçlarında ay var kadın ışığını ver gözlerime uyandır beni kaç bin asırın tortusuyum başı boş bir serseri yüreğim bende beni bulana aşkolsun ben tek bir kurşunla sorgusuz yargısız kaybedilmiş bir şakiyim antik bir kent gibiyim kimselerin bilmediği yalanım yok ne çıkar meyli muhabbetin kölesi olmuşsa bu dilim köhne bir meyhanede oturup içiyorsam şerefine çocukluğumun unutulmaz anlar vardır hani yükselir piramitler gibi göğe doğru ayırdına varılamayan rüyalar gibi derin işte öyle bir muamma bu... doğarken ben dizlerinin dibine alnımda bir benek kan iziyle ince bir çığlık bağladı bizi ay çiçeği gibi açtığın kapıdan baktığım gün yüüzünde ufacık bir leke gibi gelip geçmiş saltanatları Krallar’ın sonrası bayrak serüvenleri seyrü seferler oysa sen kendi gözlerinden bile esirgerdin beni oysa toprak içerken gözlerimin yaşını batırmak isterdim göğün etine dişlerimi bilirim, çılgınlık bu ama çıldırmak değil midir direnmenin de öteki adı çıldırmak değil midir yaşamak ve sevmek de bir eski zaman şarkısı gibi gece gözlerimi saplıyorum içine sonu belirsiz bir kara çöl yarasanın kollarında bir leke gibi düşsel bir mağma bu ve bir kaç soluk yıldız tepemde ruhumun altın suyu bir yudum şarap içiyorum şerefine yarım asırlık ömrümün düşler kuruyorum düşe kalka gönül sarayımda al yeleli bir aslan dilin kemiği yok ne desem boş basıyorum küfürü aşkın Ka’sında kelimeler sarhoş ola ki bile bile düştüm bu aşka bile bile sevdim insanı ola ki bütün türkülerde seni aradım belki de en isyancısıyım doğurduklarının seviçler büyüttüm yaşamaya dair aksini çizip ak kağıt üstüne saçlarında ayla kaya gibi vakur düşledim seni usumda bir saplantı dilimde bin küfür şimdi yıllar tepeden tırnağa “namus” kesilmişim bu gün ama gel de beynimi kemiren orospuya anlat bunu isterim ki hangi savaşta kaç oğul yitirmiş ana varsa ayağa kalkıp halay tutsun yürek meydanında kör oluklardan kir atom yüklü bulutlardan kan yağmasın artık çiy dökülsün gül yaralı yapraklara ve senin kirpiklerin saçlarında ay olan kadın... yağmur dökmesin bir daha biliyor musun ağlamayı yasakladım kendime adamlar gülmesin diye baktıkça halimize onlar şiş göbeklerini indire kaldıra etleri butlarıyla gömülürken kaz tüyü yastıklara biz alnımızın teriyle anamız ve avradımızla bir bir düşüyoruz kısır toprağa işte bundandır öfkem biraz da saçlarında ay var kadın bütün sular bulanık oysa bülbül dediğin şarkı söyler gül zamanı değil mi şimdi ne eylerse bahar eyler bense bir tuhaf çocuk bir yüreği divane çölün suyu beklediği gibi aşkı beklerim başka herşey bahane ah kadın bu ne kalabalık sokaklar geçilmiyor insandan ve ben yapayalnızım yaşam boyu sürüklediğim bu kırgın yüreğin bir yüzü Nisan, bir yüzü Zemheri senin saçlarında çığlık çığlığa kar çiçekleri benim başımda bir kara kasvet bir gelsem ah bir gelebilsem... eski zaman takvimlerinde unutulmuş aylar gibi avcı düşleri, bir ölüm kederi mağara duvarlarından toplayıp ararda dizidiğim kelimeleri dolduracağım avuçlarına bilmem kaç kez daha dolanacak güneş dünyayı ve yerküre uyuyup uyanacak kaç kez daha kuruyup ağlayarak bütün yarınları tüketecek insanoğlu bense son dansımı şeytana lutfedeceğim son sözümü söylerken bir veda şiiri gibi bıraktığım ne varsa yaşamaya dair vermek için en yağız delikanlısına meydanların son aşkımı yüreğimde götüreceğim dur, eğme kaşını öyle bükme kirpiklerini üstüne o esmer yanağının kıyamam tek damlasına bile yüreğime bırak yaşlarını, sen iki yolumun birleştiği gün noktasısın biri yaşamak, öteki sevmek alnım şakında pimi çekilmiş dizelerin namlu ucunda mermi gibiyim tutmasınlar beni üflesin surunu ve görsün hesabını görevli melek şiirle kopacaksa eğer kıyamet şerefinize diyorum bu kadeh şerefinize dünyanın güzel insanları toplayın bu günü yarına yeni bir gülüş boşaltın gözlerinizden ben içimdeki cehenneme giderken siz kök salın toprağıma hemen bu günden sonra çimenler kaplasın mezarımı saçlarında ay var kadın emek dişi ve anaç bu gün bayram günü ve kimsem yok paylaşacak bin küfür bastım savaş açtım olmayan şeytanıma ve kıskandırdım Ares’i ve kanıma giren o cani bindi atına iblisin tırısladı dibine kadar cehennemin taşlara vursam başımı vursam da uyansam kadın ruhumun duvarlarında ikonalar suskun azize kadehim dolu şarap cennet ırmağı gibi dayadım dudağımı kandım yastığım da sarhoş zilzurna daraldıkça daralıyor sokaklar hani beklenen gün nerede şimdi o görkemli Ekim’ler Eylül çığlıkları zafer şarkıları susun!.. ölmeyeceğim daha bir zaman daha şiirler yazacağım uçuk mu uçuk fazla söze gerek yok yeter iki çift söz -ateşler yakılsın satanasların saltanatı yıkılsın- saçlarında ay var kadın ölürüm de ağlamaz senden gayrısı bir cennetim yok bilirim ama bir cehem varsa eğer ıslık çalarak sallana sallana saçlarıma güller takıp gideceğim zamanı gelince sen hazırla bana sol yanını kızıl bir karanfil bırakacağım bir şafak vakti koynuna ağlama gayrı idam yaftası gibi boynumda taşıdığım şuracığımda bir dayanılmaz ağrı bu inanılmaz, bu çılgın çağrı öksüz koma beni sımsıkı basarım dudaklarımı öpmek için ateşin aynasını bir uzatabilsen o devrimci o emekçi ellerini... say ki kaybedilmişim tutup atmışlar uçurumun dibine tepemde gökyüzü ya da asmışlar beni bir nazlı söğüt dalına say ki vurulmuşum bir eşkiya gibi ulu bir dağ yamacında varsın gayrı türküler yakılsın adıma ama ben sarılıp yatarım bir karaca yavrusu gibi sert bir kayanın andacına say ki rüyalara gitmişim atımın ayakları sekili say ki denize haset bir martı gibi sensiz ölmüşüm oysa deli bir kısraktır rüzgar gibi gelip geçtiğim ovalarında hayatın üstüste yığdığım umutlara sarılarak yaşamak saçlarında ay var kadın doldurup çığlıklarını yüreğime en içli sesinle türküler söylerdin bana başında taçlar görürdüm ırmaklar gibi söylesene, niçin ağlardım o zamanlar sen şimdi niçin ağlıyorsun bastırılmış isyanlar gibi kulaklarımda uğuldayan hıçkırıklarla seni düşünüyorum bir hüzzam şarkı gibi hazin baharda turna olmak vardı kadın gelip yaralı göğsüne konmak anımsa doğduğum günü alın çizgilerimi ilk çığlığımı anımsa anımsa ki günahım olsun ak saçının her teli saçlarında ay var kadın uçup gitmesin diye ipek kanatlarını yoldum içimdeki kuşun bağışla bencilliğimi gökyüzü gibi büyüyor usumda sakladığım yüzün her parçasında bir ülke yatan yüreğim yeni baharlara gebe zehir zemberek ruhum başka gelişler bekliyor anlı şanlı bayraklarıyla oraklı çekiçli işçiler bir düğün edecekler bulvarlar tepeleme insan halay başında sen ol saçlarında ay’la son gelen alayla ve unutma sakın ölümü kutsama gözlerinden nehirler geçiyor uykularını bölme bana yolla rüyalarını umut kalesi yapacağım direncinden söylesene bana Havva ana bilir miydi ondan önce dünyaya geldiğini ana perinin beni bir daha doğur kadın içimin kalesinde yatan aslan asırlardan beri tutsak bu mendebur yüreğimi zincire vur ve sen saçlarında ay olan kadın alnımın okyanusunda dur ve beni bir daha dogur...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Meral Vurgun, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |