..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Lirik > Meral Vurgun




26 Mart 2012
Ay Destanı  
Ay Destanı

Meral Vurgun



:BCAF:
Ay Destanı


saçlarında ay var kadın
belli ki alnın gökyüzü
belli ki adın unutamadığım
sayfalarına yaslandığım öyküm
sesleyemediğim türküm

a benim eğilmeyenm çınarım
gözleri kara pınarım
a benim elleri kınalım
bil ki, elim tetikte
bil ki, yürek mavzer elimde
sırılsıklam bu sevda
kaç yüzyıllık bu hasret
büyüyüp gitmekte alaz alaz
henüz gelmemişken sonbahar
henüz sımsıcakken günyüzünde güneş
iki gözü iki kan çanağı umut
içmiş gibi okyanusları
bilmem ki neden ağlar bu kara bulut

saçlarında ay var kadın
ışığını ver gözlerime
uyandır beni
kaç bin asırın tortusuyum
başı boş bir serseri yüreğim
bende beni bulana aşkolsun
ben tek bir kurşunla
sorgusuz yargısız
kaybedilmiş bir şakiyim

antik bir kent gibiyim
kimselerin bilmediği
yalanım yok
ne çıkar
meyli muhabbetin kölesi olmuşsa bu dilim
köhne bir meyhanede
oturup içiyorsam şerefine çocukluğumun
unutulmaz anlar vardır hani
yükselir piramitler gibi göğe doğru
ayırdına varılamayan rüyalar gibi derin
işte öyle bir muamma bu...

doğarken ben dizlerinin dibine
alnımda bir benek kan iziyle
ince bir çığlık bağladı bizi
ay çiçeği gibi açtığın kapıdan
baktığım gün yüüzünde ufacık bir leke gibi
gelip geçmiş saltanatları Krallar’ın
sonrası bayrak serüvenleri
seyrü seferler
oysa sen kendi gözlerinden bile esirgerdin beni
oysa toprak içerken gözlerimin yaşını
batırmak isterdim göğün etine dişlerimi
bilirim, çılgınlık bu
ama çıldırmak değil midir direnmenin de öteki adı
çıldırmak değil midir yaşamak ve sevmek de

bir eski zaman şarkısı gibi gece
gözlerimi saplıyorum içine
sonu belirsiz bir kara çöl
yarasanın kollarında bir leke gibi
düşsel bir mağma bu
ve bir kaç soluk yıldız tepemde
ruhumun altın suyu bir yudum şarap
içiyorum şerefine yarım asırlık ömrümün
düşler kuruyorum düşe kalka
gönül sarayımda al yeleli bir aslan
dilin kemiği yok
ne desem boş
basıyorum küfürü
aşkın Ka’sında kelimeler sarhoş

ola ki bile bile düştüm bu aşka
bile bile sevdim insanı
ola ki bütün türkülerde seni aradım
belki de en isyancısıyım doğurduklarının
seviçler büyüttüm yaşamaya dair
aksini çizip ak kağıt üstüne
saçlarında ayla kaya gibi vakur düşledim seni

usumda bir saplantı
dilimde bin küfür şimdi yıllar
tepeden tırnağa “namus” kesilmişim bu gün
ama gel de beynimi kemiren orospuya anlat bunu

isterim ki
hangi savaşta kaç oğul yitirmiş ana varsa
ayağa kalkıp
halay tutsun yürek meydanında
kör oluklardan kir
atom yüklü bulutlardan kan yağmasın artık
çiy dökülsün gül yaralı yapraklara
ve senin kirpiklerin
saçlarında ay olan kadın...
yağmur dökmesin bir daha

biliyor musun
ağlamayı yasakladım kendime
adamlar gülmesin diye baktıkça halimize
onlar şiş göbeklerini indire kaldıra
etleri butlarıyla
gömülürken kaz tüyü yastıklara
biz alnımızın teriyle
anamız ve avradımızla
bir bir düşüyoruz kısır toprağa
işte bundandır öfkem biraz da

saçlarında ay var kadın
bütün sular bulanık
oysa bülbül dediğin şarkı söyler
gül zamanı değil mi şimdi
ne eylerse bahar eyler
bense bir tuhaf çocuk
bir yüreği divane
çölün suyu beklediği gibi aşkı beklerim
başka herşey bahane

ah kadın
bu ne kalabalık
sokaklar geçilmiyor insandan
ve ben yapayalnızım
yaşam boyu sürüklediğim bu kırgın yüreğin
bir yüzü Nisan, bir yüzü Zemheri
senin saçlarında çığlık çığlığa kar çiçekleri
benim başımda bir kara kasvet
bir gelsem
ah bir gelebilsem...
eski zaman takvimlerinde
unutulmuş aylar gibi
avcı düşleri, bir ölüm kederi
mağara duvarlarından toplayıp
ararda dizidiğim kelimeleri dolduracağım avuçlarına

bilmem
kaç kez daha dolanacak güneş dünyayı
ve yerküre uyuyup uyanacak kaç kez daha
kuruyup ağlayarak
bütün yarınları tüketecek insanoğlu
bense son dansımı şeytana lutfedeceğim
son sözümü söylerken
bir veda şiiri gibi
bıraktığım ne varsa yaşamaya dair
vermek için en yağız delikanlısına meydanların
son aşkımı yüreğimde götüreceğim

dur, eğme kaşını
öyle bükme kirpiklerini üstüne
o esmer yanağının
kıyamam tek damlasına bile
yüreğime bırak yaşlarını,
sen iki yolumun birleştiği gün noktasısın
biri yaşamak, öteki sevmek
alnım şakında pimi çekilmiş dizelerin
namlu ucunda mermi gibiyim
tutmasınlar beni
üflesin surunu
ve görsün hesabını görevli melek
şiirle kopacaksa eğer kıyamet
şerefinize diyorum bu kadeh
şerefinize dünyanın güzel insanları
toplayın bu günü yarına
yeni bir gülüş boşaltın gözlerinizden
ben içimdeki cehenneme giderken
siz kök salın toprağıma hemen
bu günden sonra
çimenler kaplasın mezarımı

saçlarında ay var kadın
emek dişi ve anaç
bu gün bayram günü
ve kimsem yok paylaşacak
bin küfür bastım
savaş açtım olmayan şeytanıma
ve kıskandırdım Ares’i
ve kanıma giren o cani
bindi atına iblisin
tırısladı dibine kadar cehennemin

taşlara vursam başımı
vursam da uyansam kadın
ruhumun duvarlarında ikonalar
suskun azize
kadehim dolu şarap
cennet ırmağı gibi dayadım dudağımı
kandım
yastığım da sarhoş
zilzurna
daraldıkça daralıyor sokaklar
hani beklenen gün
nerede şimdi o görkemli Ekim’ler
Eylül çığlıkları
zafer şarkıları


susun!..
ölmeyeceğim daha bir zaman
daha şiirler yazacağım uçuk mu uçuk
fazla söze gerek yok
yeter iki çift söz

-ateşler yakılsın
satanasların saltanatı yıkılsın-

saçlarında ay var kadın
ölürüm de ağlamaz senden gayrısı
bir cennetim yok bilirim
ama bir cehem varsa eğer
ıslık çalarak
sallana sallana
saçlarıma güller takıp
gideceğim zamanı gelince
sen hazırla bana sol yanını
kızıl bir karanfil bırakacağım
bir şafak vakti koynuna
ağlama gayrı
idam yaftası gibi boynumda taşıdığım
şuracığımda bir dayanılmaz ağrı
bu inanılmaz, bu çılgın çağrı
öksüz koma beni
sımsıkı basarım dudaklarımı
öpmek için ateşin aynasını
bir uzatabilsen
o devrimci
o emekçi ellerini...

say ki kaybedilmişim
tutup atmışlar uçurumun dibine
tepemde gökyüzü
ya da asmışlar beni bir nazlı söğüt dalına
say ki vurulmuşum bir eşkiya gibi
ulu bir dağ yamacında
varsın gayrı türküler yakılsın adıma
ama ben sarılıp yatarım
bir karaca yavrusu gibi
sert bir kayanın andacına

say ki rüyalara gitmişim
atımın ayakları sekili
say ki denize haset bir martı gibi sensiz ölmüşüm
oysa deli bir kısraktır
rüzgar gibi gelip geçtiğim ovalarında hayatın
üstüste yığdığım umutlara sarılarak yaşamak

saçlarında ay var kadın
doldurup çığlıklarını yüreğime
en içli sesinle türküler söylerdin bana
başında taçlar görürdüm ırmaklar gibi
söylesene, niçin ağlardım o zamanlar
sen şimdi niçin ağlıyorsun
bastırılmış isyanlar gibi
kulaklarımda uğuldayan hıçkırıklarla
seni düşünüyorum
bir hüzzam şarkı gibi hazin
baharda turna olmak vardı kadın
gelip yaralı göğsüne konmak
anımsa doğduğum günü
alın çizgilerimi
ilk çığlığımı anımsa
anımsa ki
günahım olsun
ak saçının her teli

saçlarında ay var kadın
uçup gitmesin diye
ipek kanatlarını yoldum içimdeki kuşun
bağışla bencilliğimi
gökyüzü gibi büyüyor
usumda sakladığım yüzün
her parçasında bir ülke yatan yüreğim
yeni baharlara gebe
zehir zemberek

ruhum başka gelişler bekliyor
anlı şanlı bayraklarıyla
oraklı çekiçli işçiler
bir düğün edecekler
bulvarlar tepeleme insan
halay başında sen ol
saçlarında ay’la
son gelen alayla
ve unutma

sakın ölümü kutsama
gözlerinden nehirler geçiyor
uykularını bölme
bana yolla rüyalarını
umut kalesi yapacağım direncinden
söylesene bana
Havva ana bilir miydi
ondan önce dünyaya geldiğini ana perinin
beni bir daha doğur kadın
içimin kalesinde yatan aslan
asırlardan beri tutsak
bu mendebur yüreğimi zincire vur
ve sen
saçlarında ay olan kadın
alnımın okyanusunda dur
ve beni bir daha dogur...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın lirik kümesinde bulunan diğer yazıları...
Seni Bende Tümledim
Gece Susunca Gel
Yüzündü ÖzlediĞim
Düş Vakti
Hoş Geldin Mavim
Us Yitiği
Bilen Var mı
Gece Kelebeği
Son Vuruş 4
Müebbet

Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gülüşün
YaĞmur Şiir Yazıyordu
Eksik Kalmış Bir Masal
Seni Düşünmek
Sen Yoktun
Bir Bahçe Çiz
Sadece Seninle
Davet
Eşkiya
Ateşi Tuttum


Meral Vurgun kimdir?

İnsan kendi tanımını nasıl yapar bilemiyorum ama. . . Yaşamayı inadına boynuna asmışsan, nerde ve nasıl yaşadığının hiç önemi yoktur. Sadece kim ve ne için yaşadığının bilincinde olup, uğruna yaşanacak değerleri ölümüne sahiplenebiliyorsan, sevdiklerinden ayrı da olsan her yer vatandır sana. Ve her ezilen insan sevdiğinse eğer, hiç bir zaman yalnız değilsindir. Bir yerlerde mutlaka senin gibi, seni düşünenler vardır ve hep var olacaktır. Yeter ki, soldurma sol göğsündeki kızıl karanfili. . . Meral Vurgun ESERLERİ 'yaşamak ağrısıdır bu sancısı volkan henüz doğmamış bir bebek çığlığıdır geceler boyu duvarları parçalayan geceyle gündüzün ayırdına varılamayan duvarlar arındında çınlayan içli bir haykırıştır o siz hiç ana karnında doğmamış bebeklerin duvarları parçalayan ve atomlara bölünüp dağılan gökyüzünü kaplayan o çığlıklarını duydunuz mu? ' Sürgünname Meral Vurgun

Etkilendiği Yazarlar:
Nazim Hikmet, Ahmed Arif, Enver Gökce.


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Meral Vurgun, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.