Gerçek sanat, gizlenmesini bilen sanattır. -Anatole France |
|
||||||||||
|
… Neye benziyor bunlar böyle Allah’ım. Bir sabah uyandığımızda ansızın postallarının seslerini sokaklarımızda duyduğumuz bir darbe gibi acımasız, bebeğinin üzerine titreyen bir annenin kalbi kadar şefkatli narin ve sevgi dolu çağ sanki. Hangi ışık bundan daha parlak aydınlık, hangi kar bundan daha masum daha ak, hangi yıldız bundan daha yakın ve uzak. Hangi kuyu bundan daha derin, hangi su daha serin, hangi gökyüzü daha engindir ah. Hangi mabetlerde büyütüp hangi dualarla yıkadın gözlerini sen böyle? Hangi büyülerle efsunladın onları. Hangi evliyalarla kutsadın, hangi yedilerle uyuttun, hangi masallarda unuttun, hangi öykülerle büyüttün, hangi bebeklerle yürüttün o masum bakışları da öyle geldin karşıma. Yüz yıllık asır kadar zayıf ve yorgun, dağları devirecek, güneşi söndürecek, ayı karanlığa gömecek kadar güçlü ve kudret yüklü gözlerin. Ne çok iyi bestelenmiş bir şarkıya benzer onlar, nede çizilmiş tabloya. Ne destandır bakışın nede ferman sevgili. Alabora etmeye niyetlenmiş Mikail’i bir nefes, yahut öldürmeye çekilmiş gergin bir yay, bir ölüm hilesi, bir ateş güllesi, bir sıkımlık kurşun sesi, ötelerin ötesi sonsuz bir sevda onlar. Hangi dağa bakarsında yıkılmaz o dağ. Hangi bağ gözlerinin rengine takılınca gül fırtınasına tutulmaz, renk kıyameti kopmaz orada? Ya hangi şehir teslim olmaz onların kudretine? Hangi Yusuf çıkmaz onu görse kuyudan? Hangi kötürüm ayağa kalkmaz anlasa onu? Hangi ama görmez değse gözüne gözün? Hangi hamile görse gözlerini düşürmez çocuğunu, hangi zengin görse terk etmez çokluğunu, hangi kral saraylarını ayağına devirmez, hangi derviş bırakırda her şeyi ardın sıra yürümez, hangi müşrik görse gelmez onu imana, hangi mümin görse düşmez küfre ziyana. Toprakla mavi bir göğün birbirine karışımıyla ortaya çıkan tarifsiz bir renk cenneti gözlerin. Sabah kalkar kalmaz “bismillah” demek gibi bir şey. Bir Annenin yavrusunu öpmesine benziyor inan. Yahut Ay’a yahut Güneş’e… Yok yok, yaratılmamış bir renge, tarif edilememiş bir ahenge, sınırları hiç çizilemeyecek uçsuz bucaksız bir cennete benziyor onlar billahi. Gözlerin cennetlere çıkarmadır sevgili. Sen cennete baksaydın sen cennete değil cennet sana ağardı, gökyüzüne baksaydın uçan kuşlar uçmayı unutur salkım salkım üzerine yağardı. Yıldızlar gözlerinde kaybolur, ışığını yitirir, Samanyolu divane olur bakışınla kendisini boğardı. Bir kelebeğin kanat çırpması kadar narin ve zarif, çaresiz bir babanın çıldırması kadar deli, çılgın bir kuyu bir kayboluş gözlerin. Ey yar, Ey evrenin tüm güzelliklerini kıskançlık krizine tutulmasına sebep olan bakışlar. Ey Leylim, ey evvelim ahirim, ey gururum onurum, ey gördüğümde bir türlü bakamadığım Hak nurum! Onu görseydi Züleyha kırk yıl bekleyebilir miydi saraylarda zannettin, ne saray bırakırdı ne servet ziyan olur giderdi. Yusuf görseydi onu kalamazdı Mısır’da uğruna krallıklar kurardı. Yakup görseydi geceleri yıldızlarla dertleşir yalnız sana ağlardı. Ne üçyüz yıl uyuyabilirdi yedi uyurlar o mağarada, nede hurmaya ihtiyaç hissederdi Meryem ona baksaydı bir defa. Onlara bakmak her şeyi unutmak tıkanmak, onlara bakmak iflas etmek tükenmek, onlara bakmak imana gelmek sevgili… Aşkın suya düşen sesini ezeli bestenin son notasında duymaktır onlara bakmak. Yüzyıllarca hiç uyanmadan uyumak, senelerce nefes alamamak derin derin solumak gibi bir şeydir Leylim. Gözlerine bakmak demek sevgili, geride kalan ne varsa her şeyi “senin için harcayıp” sallandırmaktır bakışlarının anlamında kendini. Ölümlü zamanlardan ölümsüz hülyalar çalmaya benzer onlara bakmak inan, görkemli bir saltanatı seyretmek gibi bir şey. Bir renk fırtınası sadece, tarifi olmayan anlamlar mahşeridir. Gözlerin bir masal Leylim hiç yaşanamayacak olan. Gözlerin ayettir gözlerin türkü. Gözlerin hiç yazılamayacak sonsuz bir öykü. Gözlerin yaşamak gözlerin ölmek, gözlerin divaneye deliye dönmek… Anlamlandırmam onları gayretlerim nafile. Soylu ve asil bir ailenin derin izler bırakıp gitmesi gibi koca bir gerçek, büyük bir tarih onlar. Yedi bin yıllık yoldan geldim kapatma gözlerini. “Ne hanüman dinledim ne ocak. Ne saltanat dinledim ne sancak. Benim mezarım gözlerin olur ancak” deyip huzurunda ölmeye geldim kapatma. Hapsetme karanlığın sonsuzluğuna ruhumu sevgili. 29 Mayıs 00.14
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nail Varal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |