Aşk eski bir masaldır ama her zaman yepyenidir. -Heine |
|
||||||||||
|
Aç ve Özgür Bulanık düşünceler içinde Yıllar gelip geçiyordu oysa… Şubat soğukları gelip çattığında Bir karanlık gecede Başını kaldırdı ve gördü onu Neydi ki bu böyle…. Ne güzel Ritüel… Gecenin hüznünü yırtan ışık Seslendi ; ‘’Kimsin Sen Kim?Eyyyy Benan…?.’’ Tatlı bir tebessümdü karşılığı Sonra ve/ya nice sonra Neden sonra Ses verdi Dolunay……: -‘’Benim Ben Eyyyy Zilal….’’ Zaman ilerliyordu İlerliyordu kararsız O da yalnızdı Kırık bir sevda,Hüveyda…! Balık otlu bir menü Tutulmalara karşı… Aşk küllenmişti oysa… Bu farklı olmalıydı Bu özlem ve/ya Erva… Evet bu özlemin kökleri Aşkdı,ve/ya yalnızlık… Kara Halile sundular ,Kundagan Sarıldılar birbirlerine… Ölümden önce ve/ya biraz önce Ekmek ağacı ve Fenomen Biri iki eylemek adına Ve/ya ikiden Bir çıkarmak uğruna. Tutku adına…Gökcanda iki Can… Çakşır köklü kamışda Damkoruğu veya Düğün çiçeği Farklı dünyaların farklı desenleriydi Yürek uyuşmazlığı ;en kısa ve zahmetsiz saklanma…. Fizan’da buluştuklarında.. Çünkü bir sürgün yeri idi… İyi bir Ozan veya bilmem ne Kendine ne kadar av süsü verebilirdi ki? Uzattı pençelerini,bir anda : yeldem Tam göğsünün ortasına Çünkü o bir Alfa erkeği idi… Canı yandı Dolunayın; Çünkü o bir Dominant kadın idi ‘’Terk et bu toprakları,Çık Fizandan Benim sürgünlüğüm bana yeter ‘’ Özgürlük ağır basdı, Firar.. Veya Beddua…ayrıldı yollar Bir daha; Gecelerine düşmedi yalnız Kurdun… Bir daha açmadı Karanlık gecelerde Keskin gözlere…Zülfibar…! Akıp gitti zaman Acımasızca, Sevda sahillerinde söylediği Siyah-beyaz Yalanlarla Bir sigara içimlik Putreller düştü göz temasına Kayboldu diğeri ve/ya Gömüldü sevda Dicle nehrinde,Çayönü harabelerinde…. Derler ki; Her Eylül on dördünde Görünürmüş Dolunay Derler ki; Her Eylül on dördünde Belli edermiş Göğsündeki Kurt pençesi Ve ızdırap… Birde Efemine kılıklı Kendini bile kertemeyen keleler Sürüldükçe Gölgeye ‘’Kayışkıran otu kullanan cinsten…’’ Zül akar şimdi….Kırmızı Gülden… Derler ki; Ölmeden içindekileri Kül eyledi bıraktı Rüzgara Yalnız kurt Derler ki; Dünyanın dört bir yanında Zerreleri aşıklara yol gösterirmiş Sadece bir parçası kaldı geriye Aşık Kemiği..ve/ya Ajda Rah avuntuları Her Eylül ondördünde Kendini göstermek için açtığında Göğsündeki pençe izi göründükçe Sızlarmış topraklar içinde Bir Çadır çiçeği… Ziyaretsiz bir mezar ve Zambak…. Derler ki; Şairin ;sebebini araması, Şiirin, şairi anlaması manasızdır… Ölü yürekte Dilşikar ve/ya Firkat…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Servet Alkan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |