Beni gönderdiğin bu dünyada herşey sahte, aşklar, sevgiler ve yaşayışlar. Koca bir yalanın içine sıkışıp kalmışım, bu koca yalanın adına ise dünya diyorlar buralarda. Gerçek olan bazı şeyler de var elbette. Kendini kaybetmeden hep olduğu gibi sunan. Beni gerçeğin yoluna sevk eden. Yağan yağmurlar gibi mesela, her sabah doğan ışığıyla kalbimi aydınlatan güneş gibi, yada sürpriz güzelliğiyle gelen gece gibi, gün boyu geçip giden beni terk edercesine süzülen bulutlar gibi, açan çiçekler, zamanını dolduran ve solan çiçekler gibi. Burada insanlar öldüğü zaman bir süre kadar yas tutuluyor, daha sonra, belki bir kaç kuşak sonra ise sonsuza dek unutuluyorlar, oysaki sonsuza dek unutulmak çok acı bir şey olsa gerek, tıpkı hiç var olmamış gibi. Burada aşık oluyorlarmış, çok seviyorlarmış insanlar, aşk için ölenlerde var gariptir ki öldürenlerde. Aşkı doğru düzgün yaşayabilen pek az insan var buralarda onlarında ne bir ismi nede bir cismi var şimdi, aşk için ölenler o çok sevenler efsane olarak bazı kitaplarda yerini alıyor, diğer tarzdaki öldürenler ise cani olarak çürümeye bırakılıyor, yani bunlar anılıyor lakin gerçekte sevenlerden yada bunu başarmış olanlardan henüz tam anlamıyla bir iz yok buralarda. Küçük bir kağıt parçasına adeta tapınılıyor buralarda. Seni ananlar pek az, çoğu ise senden bu tapındıkları şeyleri diliyor olmalı, yani parayı. Bunun içinde ölenler ve öldürenler çokca, yada koca bir ömrünü çalışma hayatına harcayan, kazanan, daha sonra ise bir çoğu yiyemeden senin yanına gönderilenler, ne kadar da acı öyle değilmi, bununla yönetim sağlanılıyor buralarda. Niteliklerine dahil sokulmuyor insanlar buralarda sınavlara, hayatın döngüsünde yuvarlanma için, formaliteden bir kaç işlem için sokuluyorlar, ve adamlık yada insanlık sertifikaları öylelikle veriliyor ellerine. Bir düşünsene bu sertifikalar, diplomalar yanlış bir şekilde yanlış kişilere veriliyordur belkide. Kişiliğe dair pek az şey var insanlarda, gerçekten inanarak sımsıkı, inatla ve doğrulukla yaşama sarılanlar, sana bir an evvel ulaşmanın telaşı içerisinde, bir çoğu ise kalıcı olmak için uğraşıyorburalarda, sonsuz sanıyorlar dünyayı ve renkli hayatını, seviyor ve kopmak istemiyorlar bu yüzden. Oysaki senin oyunun ve onlar için hazırladığın büyük son, nede büyüktür. Bir adamını (meleğini) gönderiyorsun adı Azrail olan, en ummadıkları anda yanına alıyorsun onları, sonsuz düşleri ve istekleriyle kopup katılıyor çoğu mezarlara,yada kül olup savruluyor bir yerlere. Böylelikle herşey bitiyor, gerçek başlangıca yol alınıyor, kimsenin hiç bir fikri olmadığı başlangıca.
Öyleyse dilediğin zaman alabilirsin beni yanına, çünkü bağlandığım yada tapındığım hiç bir şey yok buralarda, ne kadar az kalırsam dünya denen bu bataklıkta, o kadar karlı varacağım başlangıca, ''yani senin yanına'' ...
-Denemeler-
-Yazan-Edibe Toğaç-