..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Barışı bulacağız. Melekleri duyacağız, göğün elmaslarla parladığını göreceğiz. -Çehov
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk > Yûşa Irmak




16 Kasım 2019
Aşık, Istırap Yumağıdır  
Aşık, Istırap Yumağıdır

Yûşa Irmak


Bazı aşklar vardır ki o hakiki bir ıstırap yumağıdır. Konu aşk ve yanan bir gönül ise ıstırap yoksa zaten bu duruma aşk demenin de bir kıymeti-harbiyesi yoktur. Aşkı göğsünde taşıyan da yumağın sarıldığı kirman (yünün sarıldığı tahtadan araç)dır. Aşık, aşk karşısında kıla bağlı değirmen taşını taşıyan derviş teslimiyeti ve tevekkülü içinde olandır. Her gün, her an, her dem acı ve ıstırap duymaktan kendini alamaz, kanayan yarasına, yârin muhabbetinden başka bir derman da şifa olamaz. Bu yüzden aşk dediğimiz şey bir: “netice”dir. Çaresizlik ise bu aşkın zirveleşmesine, korlaşmasına, tefanileşmesine sebep olan bir argümandır.


:IGB:
Bazı aşklar vardır ki o hakiki bir ıstırap yumağıdır. Konu aşk ve yanan bir gönül ise ıstırap yoksa zaten bu duruma aşk demenin de bir kıymeti-harbiyesi yoktur. Aşkı göğsünde taşıyan da yumağın sarıldığı kirman (yünün sarıldığı tahtadan araç)dır. Aşık, aşk karşısında kıla bağlı değirmen taşını taşıyan derviş teslimiyeti ve tevekkülü içinde olandır. Her gün, her an, her dem acı ve ıstırap duymaktan kendini alamaz, kanayan yarasına, yârin muhabbetinden başka bir derman da şifa olamaz. Bu yüzden aşk dediğimiz şey bir: “netice”dir. Çaresizlik ise bu aşkın zirveleşmesine, korlaşmasına, tefanileşmesine sebep olan bir argümandır.


Aşık aynı zamanda derin bir sabır kuyusudur. Yer yer içindeki aşk ateşinin şiddeti dilini yakıp konuştursa da bir akarsu gibi sevdiğine akmanın yollarını arasa da aşığa ne zaman, nerede ve nasıl bir teslimiyetin halkasına gireceği ilham edilir. Bu sebeple aşık kaderdeki denge sırrını hisseder ve ilk iş sabır ipine, duanın gücüne, teslimiyetin sırrına sarılır… Aksi halde bu dengesizlik hali aşığın ne tembelliğe ne de aceleciliğine tahammül eder. Aşık, aşkı yaşamak için kendi gönlünde bir çıra yakmaya muktedir de değildir. Kalbin yanması, kalbin heyecandan kanı farklı ritimde pompalaması ve bunu tüm zerrelerine hissettirmesi onun iradesinin dışında cereyan eder. Bu akışın sebep ve neticeye bağı her ne kadar görünürde aşığa bağlansa da ka­der denilen mefhum, aşığın iradesini kuşatır ve kaderde her şey, bir sebebe kayıtlı kalmak suretiyle merhale merhale yüreğin korlaşması ve şekillenmesi devam eder… Bu yanma sevdalandığı kişinin tepkisine göre değişiklik gösterebilir. Örneğin, sevdalanan kişinin bir çift içi ballı, özü tatlı sözü aşığın ruhunun bedeninden ayrılmasına ve bedenin sabit, ruhun ise o an sevgilinin yüzünü temaşa etmesine sebep olabilir.

Bu sebeple aşığın günahı da tövbesi de kendine göre bir şekil alır. Aşığın ruhunu yerçekimi gibi dibe doğru çeken han­gi günahı ise, oradan kurtulmasını sağlayacak tövbe de aynı doğrultuda aşığın ruhunu eski zinde­liğine kavuşmasını sağlayacaktır. Bu bir ıstırap, bu bir dert olmalıdır. Çünkü çivi çiviyi söker. Aşık yerin dibine çekildiği an, tekrar yerin yüzeyine çıkmak ve maşuğun muhabbetine sarılmak için çektiği çile ile doğru orantılı olarak yine günahı çapında bir ıstırap yumağı olacak yürekteki tüm siyah noktaları bertaraf etmesini bilecektir. Bu dikeni sertleşmiş çöl kaktüsünü yutar gibi veya dikenini çiğner gibi acılık verse de katlanabilecektir…

Her ne kadar bir dert küpü de olsa aşık, aslında bunca sıkıntıyı sevdiğinin tehlikeye girmemesi için, ya da onun ruh dünyasını bozmamak için en küçük bir tehlike sezdiği an, mukadder neti­ceyi vukuundan evvel görerek sevgilinin kendisinden uzaklaşmasını sağlayacak ilham edilen yol ve yöntemi anında uygulayacaktır. Sevgili her ne kadar uzaklaşan kişinin kendisi olduğunu düşünse de bu kozu aşık maşukuna tefani sırrıyla aracısız bizzat kendi eliyle teslim eder. Çünkü onun istediği tek şey esasen sevgilinin yüreğinde yanmadık yer bırakmamaktır. İster ki aşk ateşi onu iki büklüm eylesin… Aşık ise bu haldeki maşukun serenatlarını, iniltilerini kendi sinesinde hissetsin. Bu öyle bir haldir ki aşık, maşukunun damar­larında akan kan gibi her hal ve kalini onun gibi hissedebilendir. Bu hissetme her aşığım diyenin elde edebileceği bir seçkinlik değildir. Sı­radanlar, böyle bir durumda maşukun ne günahından ne sevabından ne de adanmışlığından bihaberdir.

Hatta sahte aşık ve sevgililer, asla bu yangından sadır olan iniltilerin hiçbir durumuna vakıf olamadıkları gibi, kendi günahları için dahi ağlayamazlar. Ruh inceliklerinin şahidi gözyaşlarını ceyhun edemezler. Kendi gözyaslarından meydana gelmiş deryada, tevbe sahi­line doğru yelken açmayı deneyemezler. Ve hele insanları aynı sa­hile doğru arkalarından sürükleye­mezler. Halbuki, aşıklar için bunlar, adanmışlığın birer zirvesidir. Ama, ya­pamazlar, beceremezler, daha doğru­su altından kalkamazlar, dizleri üze­rine asla ve katta doğrulamazlar. Allah bizi sahte aşıkların yalanlarından muhafaza etsin…

Gerçek aşık, işin ehlidir. O ilahi bir ah­lâk ile aynı zamanda bir emri yerine getirmeye gayret göstermeye çalışan yerlidir. Kendisine emanet edilen maşuk da tüm ruhi incelik de, diğergamlık da, basiret, mükellefiyetler ve sorumluluk­lara gözü gibi bakarak beslemeye çalışır. Bu sebeple emaneti ehli yüklenmeli ve hakkını da vermelidir. Aksi halde naylon asrın ruhsuz aşıklarının payına düşecek olan sadece ihanetin kara lekesidir. En küçük meslek dalında dahi, beceri, hüner ve liyâkat arayan zaval­lı insanoğlu, nasıl oluyor da bütün bir milletin bazen de bütün insanlı­ğın kaderine, doğrudan veya dolaylı tesir edecek bir vak’a kahramanın­da aynı beceri, hüner ve liyâkati aramaz ben bunu anlayamadım henüz. Veya çarpık bir aldanışla, ara­nanın kendisi olduğunu sanabilir? Ak­sine bir emare mi göründü acaba? Cevabı hazır: Aynalar yalan söylüyor, içti­mâi şuur beyin felci geçiriyor. Haklı olan sadece o ve onun gibi düşünenlerdir. Nasıl olmasın ki o, gelmiş-geçmis en büyük aşık(!)dır. Aman Allah ‘im, bu ne büyük aldanış ve bu ne büyük gaflettir!

Dünyanın neresinde olursa olsun, aşıkların yıkılışı ve yokoluşları hep küçük yalanlarla başlamıştır! Beyaz da olsa yalanlar yerinde kullanıldığı an belki bir mini rahmet kapısını açacıktır. Ötesi Gayretullah’a dokunacaktır.

Allah, tüm aşıkların gönlünde yanmadık yer bırakmasın… (Amin)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sevgi ve aşk kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sonbahara Birlikte Yürümek
Gidene Yol, Kalana Yer Vermek
Seni Solumaktan Başka Hiçbir Şey Gelmiyor Elimden
Sükût Suikasti
Sevgili
Tesirsiz Sözler 6
Geri Dönmemek Üzere Gitmek
Mutluluk
Günlere Yerleşen Solgunluk
Tasvir-i An

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
13 - 14 Yaşındaki Kız Çocukları Hakkında…
İşlenmemiş Cevherler Ülkesi: Türkiye
Günbatımı Eski Bir Masada Başladı Her Şey
Yağmurda Koşamayanlar
Geçmişi Geçmişimiz Olan Şehir: Bosna - Hersek
Kaygı ve Endişe İnsanı İnsanlıktan Çıkartır
Ruhu Vurgun Yemiş Dalgıçlar
Abdülhamid, Abdülhak Hâmid ve Karındeşen Jack
Ezberlerin Bilimsel Kılıklısı Bir Felakettir
Eşek Edebiyatı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Geldim [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.