Her gün yeniden doðmalý. -Yunus Emre |
![]() |
|
||||||||||
|
![]() Düþünüyorum da acaba seninle konuþmamýn özel bir zamaný olsa ve senin günlük vakit anlayýþýna, duyguna nasýl dahil olup karýþabilirim? Seni yalnýz kafamda yaþatmýyorum. Bunun binlerce örneðini düþünsen fark edersin. Ve þimdi özlem, hasret kelimeleri de aþar oldu… O gün sabaha kadar cevap verirsin diye bekleme nedenime gelince hemen cevap vermediðim zaman daha çok üzülüp küsme ihtimalin sebebiyleydi… Ne ise… O gün de geçti gitti. Bir günüm daha öldü. Bugün Þubat 2023’ün dokuzundayýz. Saat 01:27. Biliyorsun, haftanýn baþýnda büyük bir afet yaþadýk ülke olarak. Geçmiþ olsun dileklerin için teþekkür ederim. Bu yýkýmýn benzerini 97 yýlýnda Adana’da, 99’da Ýstanbul’da yakýn arkadaþlarýmý kaybederek yaþamýþtým. Fakat bu depremi hiç hissetmedim. Ancak Antep’te onlarca akrabamýn öldüðünü duydum. Kaybettiðimiz akrabalarýmýn hiçbirini tanýmýyor olsam da kan baðým olduðu için üzüldüm. Tanýmadýðým akrabalarýma, 20 bine yakýn kaybettiðimiz; çocuk, kadýn, erkek, kedi, kuþ ve çiçeklere de üzüldüm! Üzüldükçe midem daha çok yanýp daha çok kanýyor… Adana’daki baba ocaðýmýzda hasar var. Bu yüzden büyüklerimizi tedbir amaçlý Ankara’ya götürme kararý aldýk. Ýþte böyle… Þimdi yine rutindeyim. Ve gerçekten ruh gibiyim. Ne yediðimin ne içtiðimin ne hayatýn ne rüzgarýn; denizin, martýlarýn, aðaçlarýn, çiçeklerin, karlý havanýn… hiç bir þeyin tadýný alamýyorum. Öylesine yaþýyorum. Bir þey düþünmemek için tüm kuvvetimle iki üç iþ yapýp çalýþýyorum! Sonra kendimi motive eden “yaþamak çalýþmaktýr” söylemiyle kendimi avutuyorum. Söylediðim þeye inanmýyorum.. Yaþamak demek benim için sadece senle… Haydi, yaþýyorum diyeyim. Öyle olmasa balkonun penceresinden aðaçlara bakamazdým herhalde. Týpký depremde kaybettiðimiz insanlar gibi onlarda daha düne kadar neþe saçýyorlardý etrafa. Bugün öyle mi? Deðil! O güzelim çimenlerin, çiçeklerin ve meyve dolu aðaçlarýn hepsi yapraklarýný döküp kararýp ölmüþler iþte. Hatta kar da kefen olmuþ. Sana bir þey sormak istiyorum. Acaba neden ölen her þey çabucak unutuluyor? Ben ölsem, sen de unutur musun beni? Niye bilmiyorum ama unutulma hissinden nefret ediyorum. Baþkasý tarafýndan deðil, senin unutma ihtimalin kahrediyor beni.. Paylaþtýðýmýz onca þeyi, an ve anýlarý unuttuðunu düþünmek ölümden beter bir duygu… Bu duygunun zihnimden geçmesine bile tahammülüm yok. Her ne ise… ne diyordum? Aðaçlar da insanlar gibi ölmüþ diyordum. Ölümü bu kadar çok anýnca Erdem Abinin sevdiðim þiiri geldi aklýma: Þirinde: “Damla damla oluþuyor hayat Ölüm kýmýl kýmýl Duymak kolay Anlatmak deðil Her an Farkýndayým Az az öldüðümün Bilincindeyim doðan ayýn Eriyen karýn akan suyun Ve usul usul tükenen zamanýn Tekrarlayýp duruyor saat Vakit te mahluktur Vakit te mahluktur Ýþliyor kalbim Eskiyor saçlarým Ve gözlerimin en ince hücreleri Okuyorum hayatý Topraðýn üstünden çok Altýndakilerle var olduðunu Toprak Ölüme aç Ölüme muhtaç Hayat Ölüm muhakkak Ve ölüm mutlak Tek kapýsýdýr ölümsüzlüðün Ölümle tanýþtýktan sonra anladým Sadece bir kimlik belgesi olduðunu yaþamanýn” diyordu. Bu mýsralarý ilk okuduðumda sevmiþtim. Bu þiire sevgimin hiç azalmadýðýný bir kez daha fark ediyorum. Ama bazý aðaçlarýn hala yapraklarýný tam dökmediðini gördüm bahçede. Sanýrým biraz yaðmur, kar ve rüzgârla onlarda ölüp düþerler topraða. Kendime o gün: “Sabah mutluluðu diye bir mutluluk var mýdýr acaba?” diye sormuþtum. Uyanýr uyanmaz insaný tuhaf bir sevinç bulur ya içinde. Hatta göðsünün ortasýna çakýlmýþ, yerinden memnun, benzersiz bir sevinç parçasý bu. Öyle nesnel bir þey yani. Elle tutulur, gözle görülür. Týpký elim, kolum, aðzým, burnum, gözüm gibi olgunlaþan bir þey… Bu his ve duygu seni görünce, sesini duyunca daha çok çoðalýyor, büyüyor. Yoksa hemen eksiliyor. Sonra gene düþündüm. Bu his belki de “bana özgü bir þey” deðildir dedim. “Bana özgü deðil” cümlem sokaða býrakýlmýþ çocuk gibi deðil mi? Acaba kim terk etti bu hissi? Bu hissin sahibini bulmak gerekmez mi? Aramak istesem de bir takým engellerden dolayý arayamýyorum. Baþvuracaðým kimse, bir kurum da yok. Üstelik bu hissi birilerine anlatsam deli diyebilirler bana. Deli! Aramýzda güzel bu. Ancak sokaktaki ne anlar ki sevinçlerimizi, duygularýmýzý, acý ve kederlerimizi… Sonra bu sýfatýn hoþuma gitmediðini anladým. Anladým anlamasýna ama çaresizce durumumu da kabullendim. Hatta kendime katlanmaya bile karar verdim. Aslýnda düþünecek olsak doðuþtan bir sürü organýmýz olmasýna hiç kimse þaþýrmýyorsa sevincimizin de yeni bir organ gibi algýlanmasýna þaþmamasý gerek. Peki dedim, herkese el olan bu yabancýya ne olursa olsun, kimse bakmasa da, sevmese de ilgilenmese de ben bakacaðým, ilgileneceðim dedim. Ama bir sakýncasý da vardý bu durumun. Ya sevincim dediðim bu yeni organým daha da büyür ve olgunlaþýrsa ne yapacaðým ben? Bu soruya verilecek cevabýmý sen tahmin ediyor olmalýsýn. Her ne ise. Doðrusu olur olmaz þeylere gülmek, giyinme biçimimi deðiþtirmek hiçbir zaman çekici gelmedi bana. Sen de öyle deðilsin. Ayrýca senin gibi ben de kendi öz duyarlýlýðýmý, düþünme biçimimi seviyorum. Sana, doðaya, hayvanlara ve sayende çevreye olan duyarlýlýðýma dikkat ederek yaþýyorum. Þayet bu korkunç deðiþme gerçekleþir ve sevinç büyüye büyüye bütün varlýðýmý kuþatýrsa yapacaðým tek þey mahallendeki bir daireye taþýnmak olur herhalde. Biliyor musun bu anlattýðým mevzu doðru. Yani “alegori” deðil. Gerçekten istediðim þey bu. Sana bu hislerimi anlatma nedenimi tahmin etmiþ olmalýsýn. Beni gerçekten bir gün yakýnýnda gördüðünde þaþýrmaný istemiyorum bu sebeple anlatýyorum. Yani sevinçli ben, sýkýntýlý ben’in yerine geçmiþ hayatýn tadýný almaya çalýþýyor olacak. Keþke senin de böyle bir organýn olsa. Kim bilir, belki sende de bu organýn daha da geliþmiþ hali vardýr da sana bu çok sýradan ve olaðan geliyordur. Eðer böyle bir þey varsa ve bana söylemesen alýnýrým. Bilmek istiyorum varsa nasýl beslediðini, nasýl büyüttüðünü, nasýl baktýðýný, yaþamýmýzda nasýl bir rolü olduðunu -ki bu çok önemli- bana tastamam anlatman gerek… Yine uzattým… Bekliyorum… Beklemek her neyse onun kadar bekliyorum. Seni seviyorum mu desem, sevgiler mi desem, yoksa iyi günler mi? Seni hangisi sýkmýyorsa onu kabul et en iyisi… Ben yalnýzca bekliyorum… Kal saðlýcakla…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
![]() | Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2023 | © Yûþa Irmak, 2023
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |