Yaşam ciddi, sanat neşelidir. -Schiller |
|
||||||||||
|
Merhaba iki gözüm, kalbimin çiçeği; yazdıkça büyüyen fidanım, açan kokulu tomurcuğum merhaba… Merhaba dalım, budağım, toprağım, kana kana içtiğim suyum… Merhaba sevinç gözyaşım, hüznüm merhaba. Kalemim, sayfalarım, kıta kıta, deste deste şiirlerim… Kırmızı gülüm, kınından çıkan kılıcım, okum, yayım, onikiden vuruşum merhaba… Merhaba ruhum, merhaba… Merhaba yorganım, yastığım, denizim, akarsuyum, dağım, taşım, çimenim, oksijenim, yerim, göğüm, binam merhaba… Merhaba merdiven tırabzanından kayarak seyrettiğim çocukluğum, ergenliğim, evliliğim, anneliğim, kadınlığım merhaba… Merhaba ellinin kapısına varıp dayanmış; yarım asrı devirmiş elliye kadar ki yıllarımın özeti kağıdım, kalemim, şeklim, şemâlim gölgemmm merhaba ✍🏻 Özledim seni, ne çok özledim hemde sevgili günlüğüm… Sayfa sayfa sana olan özlemimi yazarım sevgimden, hasretimden sen affeder misin beni bilemem! Neredeydin desen ki; de bencede, sor bu soruyu dilin çekinmesin sorulardan… Kalemi ihmal etmenin bedelinin içsel huzuruma yansıdığını söylemeden geçemem. Toprağın suyu özleyişi gibi özledim. Ben gibi özledim seni. Yokluğun boynumu büküyor bir araya gelemeyişimiz içimi eziyor ve bu satırlar sana olan düşkünlüğümden… Senden başka ölümlü birine bile böylesine vurulmadım, tutulmadım yokluğuyla sarsılmadım… Kelimeler anlatabiliyor mu hasretimi, bilmiyorum ifade edebiliyor muyum kendimi sana… Senin bir duruşun var ki karşımda, an geliyor ki koşup boynuna sarılasım, omzuna başımı yaslayasım çimenlerde sırt sırta vermiş oturasım geliyor… Kişiliğim sensin, Allah vergisi kabiliyetim, yazım, kışım, ilkbaharım, sonbaharım adımından önce adım attığım sıra dağlar gibi kuzeye, güneye, doğuya, batıya sıralanmış gölgemmm, kıymetlim, başımın tacı gönlümün hazinesi ne doldurur yerini? Veya kim? Senin gibi değeri satın almaya güç yeter mi? Yıllarımı verdiğim, yıllarımı anılarla bana uzattığını nasıl anlatabilirim, anlatmak önemlide kime neyi anlatmak derdi var bu ölümlü illüzyon dünyada. Halbuki dünyada ölecek bir gün; lakin gel gelelim çok nadirde olsa haberleri dinleyince kendime gelemiyorum. Derinden ağır yaralanıyorum; Fatih’e giderken Edirnekapı surları artık İstanbul’a giriyormuşum gibi değilde; iliklerimi titreten,kalbimi ürperten öldürülen kızları, kadınları getiriyor gözümün önüne metrobüs ile gitmekten vazgeçiyorum Fatih’e. Metro, marmaray, metro sonrasında yürü babam yürüyorum. Bir insanın ölümü alemin ölümü gibidir sözünü şimdi anlıyor musun? Bir kişiyi değil! Bir karıncayı değil! Bir sineği değil! Bir kara böceği değil! Bir cana kıyan, alemide beraberinde öldürüyor! Dünya dönerken bunlar nasıl oluyor sevgili günlüğüm? Bu zalimler hiç mi dünyanın dönüşünü izlemedi. Hiç mi yeşeren bir fidanı görmedi? Hiç mi güneş üzerlerine doğmadı? Caniler Allah (C.C.) varlığını birliğini öğrenmeye meyl etmedikleri gibi… Şanlı bayrağımızıda görmemişler. Şehitlerden bi haber olanlara kalem ne yazsın ki? İyi ki tartı var, mizan var! İyi ki ahiret yurdu var ! Huzuru mahşer var deyip susuyoruz. Kendime gelemedim sevgili günlüğüm ne olur anla beni… Günler sonra duydum kötü haberleri, günlerce kendime gelemedim. Bırak elime kalem almayı, iki büklüm gezdim o odadan, diğerine.. Anaların acısı yüreğimi kavurdu durdu. Artık Fatih’e giderken yolumu değiştiriyorum, içimde ki çocuğu bunca yıldır haberlerden korumak için elimden geleni yaptım. Söyler misin sevgili günlüğüm içimde ki çocuğu nereye saklayayım ki duymasın, görmesin bu haberleri… Yakar topunu oynasın istedim hep, duymasın kirli haberleri diye sesli oyuncuklar oynadım içimde ki çocukla yıllarca, sesli konuştum; sesli düşündüm. Saklambaç oynarken nereye saklandıysam çıkamıyorum yerimden, kıpırdayamıyorum. Gözlerimi yumduğum ağaca dünyayı anlattı gözyaşlarım, kökleri benimle birlikte ağladı salladı toprağı.. Toprak ana duymasın susss dedim sus anaların yüreği yaslı, gözleri yaşlı dur ne olur ağaç dedim. İçin için oda katledilen kadınlara ağlıyor. Yakartop oynarken topu nereye attıysam; ki artık bende bulamıyorum topu. Ve sekseğini nasıl atlasın içimde ki çocuk; bu haberlere ben ve dünya ağlarken ve nasıl başını kaldırıp gözlerimize bakmasın, gözleri dolmadan? Dünya dönerken “Kadınlar Öldürülüyor”! Dünya kendi ekseninde dönerken insan hangi yöne ruhunu dönüyor ?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hülya Kırklaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |