Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. -Cervantes |
|
||||||||||
|
Güneş yüzünü gösteriyor yavaş yavaş. Gün ışığında herşey ne kadar da net. Sanki güneş yerini karanlığa bıraktığında herşey daha bir yuvarlak, pürüzsüz ya da herşey daha bir puslu. Aldanıyor insan...Aldanmak!..Ne can alıcı, ne kadar da iç acıtan bir kelime çoğumuz için. O kadar çok şey bekliyoruz ki hayattan, beklentilerimiz gerçekleşmediğinde hayal kırıklığına uğruyoruz. Mutluluk dediğin nedir diye soruyorum uzun zamandır. İnsanoğlu hep mutlu olma çabasında ama aynı zamanda bir o kadar da doyumsuz. Bu doyumsuzlukla mutluluk kelimeleri arasında bir çeişkinin içinde buluyorum kendimi. İnsan kendini doyuramıyorsa nasıl mutlu olabilir ki? Hep birşeyler eksik gibi değil midir onun için? Hep o eksik sandığı şeyin peşindedir, belki de yanıbaşındadır aradığı mutluluk ama o hiç doymaz dolayısıyla mutlu olamaz. Hep bir beklenti içindeyiz, bu beklentiler de insanların yaşam standardına göre şekilleniyor olsa gerek. Ama gerçeğe dönüşmediğinde verilen tepki hep aynı ve hep insana özgü. Hayatın içindeki bu döngü, bu süreklilik veriyor belki de bize bu güveni. Sonuza kadar aynı evde sağlıklı bir yaşam sürmeyi ya da ileride iyi bir meslek sahibi olmayı bekliyoruz hayattan, ama deprem gibi doğal bir afet karşısında evimizin yıkılma ihtimali gerçeğini hesaba katmadan bu beklentiler içine giriyoruz. Yani madalyonun hep tek tarafına bakıyoruz ve onu yaşamak istiyoruz. Ola ki madalyon arkasını dönecek olsa hayal kırıklığına uğruyor, öfkeleniyoruz ya da aldandığımızı düşünüyoruz.Aslında madalyoun diğer yüzünü de hesaba katabilmiş olsak bu kadar yıkılmaz bu kadar öfke duymayız. Bunu azaltabiliriz, insanca tepkilerimizi akıl yürüterek doğru çıkarımlarla yönlendirebiliriz. O zaman belki de daha az acı çekeriz ve aldanmak kelimesi daha az acı verir insana. Belki de hayattan beklentilerimizi azaltmalıyız. Bize sunulanları akıllıca değerlendirebilir, onları boş şeyler uğruna heba etmezsek belki de yakalayabiliriz mutluluğun bir ucundan, mutluluk kelimesine anlam kazandırabiliriz belki de... İşte ancak o zaman çıkarabiliriz mutluluğun tadını ve belki de o zaman geceleri uyur, gündüzleri daha gerçek görürüz herşeyi. Daha parlak gelir güneş ve daha dingin gelir gece...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Burcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |