Kitaplarla dolu bir oda, ruhlu bir beden gibidir. -Cicero |
|
||||||||||
|
Bu dinginlik, bu huzur, bu mavi, bu yeşil, kuş sesleri ve çay…Uzaktan gelen matkap sesinin duymazdan gelinişi. Karşı balkondaki yaşlı teyze…Bütün gün boş oturuşları,boş dolanışlarıyla hayatı kaçırdığını fark edemeyişleri. Hayatı bitmiş sanması. Bir huzursuzluk kadında. Hayatı sırf çocukları ve torunları yapmış olması. Durgun hayatlar,aynı şeylere gebe günler. Belki de kadının istediği bu. Bu yaştan sonra heyecan neyine? Havuz…Masmavi, cam göbeği rengi. Çocuklar gibi cıvıl cıvıl bir renk. Çocuklara yakışan… Havuzun her yeri çocuk. İşte hayat, havuz çocuklarından balkondaki yaşlı teyzeye varılan yol. O arada yaşadıkların en önemlisi. Aşkların, dostlukların, parçalanışların, kaybedişlerin en çok yaşandığı yer ömrün ortası. Hayatın belki de en önemli parçası olan aşklar da çoğunlukla bu dönemde yaşanır. Tıpkı İris’in yaşadığı gibi… İris ilk kez otuzunda yaşamıştı aşk denilen bu en yaşanılası duyguyu. O zamanlar genç,güzel ve okumuş bir kadındı. Özgürlüğe her şeyden çok önem verirdi. Uzun bir üniversite eğitiminden sonra psikolog olmuş ve özel bir klinikte çalışmaya başlamıştı. İris kendine her şeyden çok güvenir ve aklıyla çözemeyeceği hiçbir sorunun olamayacağını düşünürdü. Ta ki ona rastlayıncaya kadar… İris, iki katlı şirin evinde köpeğiyle birlikte yaşıyordu. Birkaç dostundan, köpeğinden ve en önemlisi toplumdaki saygın kimliğinden oluşan bir hayat kurmuştu kendine. Çocukluğunda hafızasına kazınan kelimeleri yok etmişti artık. DAR DAR Gelir DAR Kafa DAR Kıyafet DAR Oda ………. ………. DAR-gın değildi artık kimseye. Ne geceler boyu yalvardığı Allah Baba’ya ne de baba dediği adama DAR-gınlığı kalmıştı. Artık yalnızdı, güçlüydü, en iyiye sahipti. Daha iyisi olamaz diye düşünüyordu. OLMADI DA! İşte hayatını ve tüm değer yargılarını değiştirecek güne bir gün kala bunları düşünüyordu İris. Ertesi gün her sabah olduğu gibi altıda kalktı. Güneş’in doğuşunu izlemeyi ve Güneş’ten aldığı bu enerjiyle güne başlamayı alışkanlık haline getirmişti. Sabahın bu en yaşanmamış, en berrak saatleri ona büyük bir huzur veriyordu. Akşam eve geldiğinde yorgunluktan ölmüş olan bedeni, her gün yeniden diriliyordu sanki. Bu enerjisinden olabildiğince yararlanmak isteyen köpeği Leblebi ile yaptığı uzun sabah yürüyüşleri de onun için ayrı bir zevkti. İşte İstanbul’u en çok bu zamanlar seviyordu. Pırıl pırıl parlayan deniz,insanların üşüşmediği boş sokaklar ve yazın bu döneminde en keskin kokularını salan ağaçlar ve çiçekler… Kendi cennetinde yaşıyordu ve bu da ona yetiyordu. O gün eve döndüklerinde ajandasına baktı. 10.Ağustos.1960 yazılıydı. Her şeyi önceden planlayan ve planlarını uygulama yetisine sahip olan nadir insanlardandı. O gün yapacaklarına şöyle bir göz gezdirdi. Alt alta şunlar sıralanmıştı: Beş Hasta.(Biri yeni hasta. Dosyayı incele) Uluslararası Psikoloji konferansı Kimsesiz Çocuklar Yurdu Ziyareti Lale’yle öğle yemeği Suna Tanaltay’la randevu Leblebi’nin tırnak kesim günü DAR Alanda Kısa Paslaşmalar filmini izle. Hayatını DAR-altmak istemediği için her şeyi geniş tutmaya çalışıyordu. Yapabileceği kadar çok şey yapmaya çalışıyordu, alışmıştı bu tempoya. Saat dokuzda işe gittiğinde yeni hastanın dosyasını masasında buldu. Dosyaya göz gezdirdiğinde, adamın hayattaki hiçbir şeyden zevk almama gibi bir sorununun olduğunu anladı. Adamın ‘duygu körü’ olduğunu düşünerek dosyayı kapattı. On bir buçuk’ta hasta İris’in karşısındaydı. Adamın gösteriş budalası bir tip olduğunu anladığında bozulan sinirleri adamın adını duyduğunda iyice bozuldu. ‘Merhaba adım Darül’ demişti adam. Birden bütün DAR-lar aklına geldi. DAR DAR Gelir DAR Kafa DAR Kıyafet DAR Oda Düşüncelerinden ve önyargılarından sıyrılmayı başararak adama gülümsedi. Adamın sağlığı da hali vakti de yerinde gibi görünüyordu. İris’in, adamın sahip olduğu tüm değerlerin üstüne çıkarak, onu mutsuz kılan şeyin ne olduğunu bulması gerekiyordu. Sorunun neden kaynaklandığını bulması için bazen aylarca uğraşması gerekiyordu. Ancak bu sefer sorunun ne olduğunu ilk seferde anlamayı başarmıştı. DARül’ün iki saatlik seans boyunca kurduğu her cümlede bir kelimeyi ısrarla vurguladığını fark etti. Bahsettiği şey’AŞK’tı. Böylece sorun ortaya çıkıyordu. DARül anlaşılmaz derecede aşık olduğunu düşündü. İris’e böylesi aşklar çok uzaktı. Hiçbir zaman anlamamıştı hayatını tekbir insan üzerinde yoğunlaştırmanın saçmalığını. Bir kere aşk insanın tutsaklığıydı. Mantığın yok edilmesiydi aşk. Özgürlüklerin yok olmasıydı. Hayatına girecek bir erkeğin onu ne kadar DARa sokacağını düşündü.O erkeğin istekleri doğrultusunda hareket etmek, ona bağımlı olmak, DAR düşünce kalıpları arasında bocalamak ve sonra boğulmak. Bunlar hiç ona göre değildi. Hayatından ‘baba’ ile çıkan erkeklerin ve DARların bir daha hayatına girmesine izin veremezdi. İris, DARül’le olan onuncu görüşmelerinin ardından hala bir yol kat edemediklerini fark etti. Onu aşkın saçma bir yürek yanılgısı olduğuna inandırmaya çalışıyor; ama bunu beceremiyordu. Aksine gün geçtikçe DARül’e hak vermeye ve onu anlamaya başladığını fark ediyordu. Fark ettiği;fakat kendine bile itiraf edemediği bir şey daha vardı. Uzun zamandır farkında olduğu bu olay, o gün terapi bittiğinde dudaklarından şöyle döküldü: İRİS darÜL’E AŞIK OLDU! İRİS darÜL’E AŞIK OLDU! Bu onun meslek hayatındaki en önemli teşhisiydi ve asıl terapiye o anda başlamalıydı. Neden diye sordu. Ardından, Ne zaman? Nasıl? Ne Olacak? soruları geldi. Tüm bu soruları aynı anda sordu beyni;ama karşılığında tekbir yanıt aldı. Ona neden aşık olduğunu biliyordu. darÜL öyle şeyler anlatıyor, öyle yüceltiyordu ki sevdiği kadını, İris bir kadının bir erkek tarafından bu kadar sevilmesine aşık olmuştu. Çünkü; O bugüne kadar hiçbir erkekte gerçek sevgiyi görmemiş, dar-ALTAN erkekleri tanımıştı hep. Haftalar, aylar geçiyordu; ancak ne darÜL’ü ne de kendini bu sevdadan vazgeçirebiliyordu. Bu onun hem hayattaki hem de mesleğindeki ilk yenilgisiydi. Herzaman tek güvencesi olan aklını yitirmişti sanki. Düşünemiyor, algılayamıyor ve kendine söz geçiremiyordu. İki yıl sonra , hayatının yönünü tümüyle değiştirecek o kararı aldı. Kendi sorunlarını çözemeyecek durumda olan bir insan nasıl başkalarının sorunlarıyla ilgilenebilirdi ki? Bir sabah ajandasını açtı, planladığı şeylere şöyle bir baktı. Herzaman ki gibi ne çok şey planlamıştı. O günden sonra ki tüm planlarının üstünü çizdi. Böylece bir daha asla dönmeyeceği işini bıraktı, aşkını da geride bıraktığını sanarak. dar-MA DUMAN… Evlendi, çocukları oldu,değişik ülkelerde yaşadı. dar-MA DUMAN… Zamanla her şey değişti, her şey terk etti onu. Yalnızca içindeki sevgi ve bir yerlerde onunla karşılaşma umudu değişmedi hayatında. Yaşlı kadının 10.Ağustos.2000 günü saatlerce usanmadan oturduğu balkonunda neler yaşadığı, düşüncelerinin hangi diyarlarda dolaştığı çok açıktı. Şimdi balkonda oturan yaşlı teyzenin bir zamanlar özgürlüğüne düşkün, akıllı, idealist İris olduğuna kim inanır?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ASLI, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |