Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve alçalamaz. -Hölderlin |
|
||||||||||
|
Tuvaletin kapısında uyandı. Pencereden dışarıya baktı. Gördüğü yaseminler intihar etmekteydiler günün ilk ışıklarıyla. Şiirlerinin içinden akan bir sızıntı vardı hatta. Elektronik gitarının cızırtılı sesi kadar tuhaftı bu tür şeyler onun için. Gözlerini niye açtı ki? Bir ayraç koymuştu dış dünyaya. Olur olmaz gülmeler yayılır olmuştu suratına. Ve bahçesinin önünde ölen yaseminler gibi cansızlaşıyordu gün be gün. ‘Sevgili Bengi, Bak bu sefer ne kadar da samimi ve klasik başladım. Biliyor musun, hayatı seviyorum aslında. Damarlarımı, anlamsız surat ifademi, kıllarımı. Bu yazdıklarım ataçla tutturduğum bu zamanın birer belgesi senin için. Sana bir daha gerekli olmayacak bir kavram adına yaptığım küçük notlar güzelim. Damarlarım iyice alıştı uyuşturucuya ve yeni başladığım garip sigaralara. Alkol kullanmıyorum ama. Hadi ama, gülme! Bilirsin işte. Senin ve benim dünyam, bir de onların ki... Ne fark var ki! Hangimiz doğal ki? Sen bacaklarını traş ederdin, koltuklarının altını ağdalardın, kirpiklerine maskara dediğin garip malzemeler sürerdin, saçlarını kimyasallarla boyardın ve hep kapalı giyinirdin. Hep vücudunu saklardın. Ben, bilgisayarın plastik tuşlarını, ekranları, kolayı, uyuşturucuyu, rock müziğini ve seni severdim. Onlar doğum kontrol hapları, vitaminler, zayıflama ilaçları, elektronik ev aletleri ve aklıma gelmeyen daha bir çok şey kullanıyorlarlar. Görüyorsun ya, ne kadar çok ortak yönümüz var. Senin ölüm ilanından beri vazgeçtim bunların çoğundan. Paganizme inandım artık ve doğa ritüelleri yapabilmek için bahçeli bu eve taşındım. Parasızım ve bu beni rahatsız etmiyor. Arada bir gitarımla sokaklara çıkıp para topluyorum. Bana yetiyor inan. Bunların dışında seni düşünüyorum. Doğalsızlığımızın silahlarını görüyorum seni düşündükçe. Sesini kaydettiğin kasetleri dinliyorum. Vücuduma takılan bir priz gibi oldular. Her kim bir fişle gelirse yanıma elektrik kaçırıyorum. Ah be güzelim, ben seni tüm o yağlarınla sevmiştim. Ne gerek vardı o ameliyatlara? Acılar içinde kıvranırken sen, güneşim tutuldu benim, bir daha aydınlanamadım. Topuklarını kırdım bütün ayakkabıların. Gölgem bana tecavüz etti de, sesimi çıkarmadım. Sen yoksun. Yoksun sen. Mezarının başında bile duramazken ben, bu mektupları yazıyorum. Toprağa gömüyorum, yani bir şekilde sana postalıyorum. Yaşayan vücudum sana hayat vermeyecek biliyorum ama belki toprak beni sana anlatır. Ulan ne arabesk yazmaya başladım. Sevmem arabeskliği bilirsin. Yaşama inat yaşıyorum güzelim. Nokta koyamıyorum mektubuna. Seninle konuşmayı özledim belki de. Bengi, kusura bakama ama ağzına sıçayım. Ölmeseydin de, kavga etseydik. Tokatlarını patlatsaydın yüzümde. Ağzına sıçayım ben bu dünyanın.’ Bir nefes daha çekti. Kendi mağarasındaki hayvanlar gibi hırladı karanlıkta. Kuru dudaklarında acı kahveyi gezdirdi. Arka bahçedeki ölü yaseminlerin arasına gömdü mektubu. Daha fazla durmadı orada. Sonra bir nefes bulanık hayat çekti vücuduna, sarstı ruhunu, gitti.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © özge simsek, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |