İnsan gülümsemeyle gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaçtır. -Byron |
|
||||||||||
|
Johny Luck’lar açık arazi ve dağlık alanda yaşarlar. Hele bu alan denize yakınsa daha iyi. Akrabaları doğan , şahin , kartal kadar yırtıcı değildir. Onlardan daha küçüktür. Ne gagaları ne de pençeleri onlar kadar gelişmiştir. Bu siyah kuşlar çok öfkelidir. Kime olursa olsun pislik yaparlar. Öfkelerinin de nedeni vardır: Anne babalar çift halinde yaşayıp çocukları yuvadan atarlar. Sokakta yalnız kalan yavrular kendisi gibi atılmış diğer johny lucklarla biraraya gelip çete oluşturur. Aç,s evgisiz, evsiz bir sürü kuş oraya buraya sataşır. Arjantin yakınlarındaki Folkland adalarında böyle bir sürü, yaşadığı ortamdaki halkı bıktırmış ki nasıl...Foklar, penguenler, albatrosların bulunduğu sahilden , doğan, şahin, kartal ayı, keçi, tavşan zaman zaman da insanların bulunduğu dağlık araziye dek onlara nefret kusulur. Aileleri de nefret eder onlardan , sanki kendileri dünyaya getirip sokağa atmamış gibi. On beş kişilik yeni oluşturulmuş bir çete diğer çetelerden daha sorunludur. Karı- koca johny lucklar “Biz de genç olduk ama şimdiki gençler felaket” diye zamanı eleştiriyorlardı.Yiyip içip çiftleşiyor, onu bunu çekiştiriyorlardı. Hızla ve sağlıksız çoğalan türleri içinse “şimdi gençler, bir eş bulunca durulurlar “diye düşünüyorlardı .Kendileri de çete içinde büyümüş ,z amanı gelince evlenmiş, çete olayını bırakmışlardı. Herkes evinin derdindeydi. Karadan gelen bir çift johny luck bu sahilde bir yuva yapıp yaşamaya başladı. Diğer johny lucklar evli olan bu çiftin yanlarında yuva yapmalarına ses çıkarmadı. Ancak on beş üyeli çete onları pek rahat bırakmadı ilk zamanlar. Dişi johny luck bu duruma pek üzülüyor ”bu gençler ne kadar öfkeli”diyordu. Komşularla az görüşmekle birlikte zaman zaman misafirlik ederlerdi. Bu arazinin kuşları ne de geri kafalıydı, sorumsuzdu. Kendi aileleri de bunlar gibi değil miydi. Evet öyleydi ama onlar bir yaşa kadar çocuklarına bakıyordu. İşte oraları terk edip hiç yaşamadıkları deniz kenarına gelmişlerdi. Başka bir hayat olmalı, daha büyük daha medeni bir hayat diye kalkmış bu adaya gelmişlerdi. Kalabalık, kozmopolitti burası ama daha medeni olduğunu söylemek güç. Ne kadar yabancılaşmıştı yaşayanlar. -Yoksa buralara gelmekle kötü mü ettik dedi birgün kocası. Bizim oradakilerden ne farkı var, üstelik çeteler daha berbat,ö nüne gelene saldırıyor, dur durak bilmiyorlar. Kimsenin doğum kontrolden de haberi yok herhalde hızla ürüyorlar. -Haklısın tatlım ama ne yapacağız, buradan da başka bir yere mi gideceğiz? sonra?.. Kendimizi iyice toplumdan de soyutlayamayız .Bak burada muhteşem bir çeşitlilik var -İyi de ben bu toplumda çocuk yapmak istemiyorum -Ben de...Çocuk istersek dışarıdaki kimsesizlerden birini alıp bakabiliriz -Bunlardan birini mi? -Bu çeteden birini değil elbet. Dışarı yeni atılmış bir yavruyu alıp büyütsek fena mı olur. Gücümüz yeterse birden çok alırız. Kadın böyle düşünüyordu ama kocası bunların geni bozuk diyordu. Bir süre sonra kocasını ikna etti. Adamın tereddütleri vardı ama ana- baba olmanın illa da doğurmak olmadığına o da katılıyordu. Kadınlar “Eee ne zaman çocuk yapıyorsun” diye sorup duruyorlardı sanki kendileri yapıp da sahip çıkmış gibi. Kadınlara da anne olmanın sadece doğurmak olmadığını söylüyordu. -Ne yani sokaktan alıp mı bakalım. Olmaz öyle iş. -Siz çocuğunuzu sokağa atmayın yeter -Burada yıllarca böyle olmuştur, doğurur sokağa bırakırız. Böyle gelmiş böyle gider -Görüyorsunuz değil mi o çocukların kötü yollara düştüğünü . Çetelerden geçilmiyor. Uyuşturucular, tecavüzler, hırsızlıklar toplumu rahatsız ediyor. -Doğal hayat böyle güzelim, Allah’ın işine karışacak değilsin ya!.. -Bu çeteler doğal hayata zarar veriyor ama -Biz de sokakta büyüdük şekerim . Evlenseler akılları başına gelir ama şimdiki gençler bu sorumluluğu alamıyorlar. -Şimdiki gençler dünlerin uzantısı. Kendi kendine böyle olmadılar herhalde. Umutsuz amaçsız yaşıyorlar. İçlerindeki öfkeyi kusuyorlar sadece. -Sen sokakta büyümedin mi? -Çocukluğum ailemle geçti . -Niye bıraktınız da oraları buraya geldiniz? -Sevgi doluydu bizim toplum ama küçük köylerin tutuculuğu vardı, değişimler çok zaman alıyordu. Biz başka yerler tanımak istedik, köyden çıkmak istedik, kendimizi geliştirmek istedik. -Vallahi güzelim gördüğün gibi burası kozmopolit bir şehir, yıllarca çocukla ilgilenemeyiz, yaşam zor -Peki siz doğum kontrol niye yapmıyorsunuz? -Biz bunu doğru bulmuyoruz, inançlarımıza ters -Böyle hızla çoğalan sağlıksız nüfus ters değil mi? Asıl analık çocuğu büyütmektir. Eğer bu huzursuz ortamdan rahatsızsanız atmayın onları sokağa. -Ne o sen doğurmamak için böyle bir yol mu seçtin? -Ben bu kadar çocuk anasız babasız sokaktayken doğuramam. Kadınlar arasında bu konuşma geçerken erkekler arasında da benzer konuşma geçiyordu. -Siz nerelerden gelip de bizim adetlerimizi mi değiştireceksiniz? -Sizin bir adetiniz yok ki. Rüzgarın savurduğu gibi yaşıyorsunuz. Toplumun geleceğini düşünmüyor musunuz -Ne düşüneceğiz yaşayıp gidiyoruz işte. Benden sonra tufan olsa ne olur -Tabi ya görecek değiliz ya... Onu da yaşayanlar düşünsün. -Kartal yavrusuna cani diyordunuz o akrabalarımız sizden daha az cani -Bak bak şunun dediğine. İlk doğan ikinciyi yuvadan atacaksa niye iki tane doğuruyorlar -Tabi sizin gibi doğar doğmaz atsınlar değil mi -Biz ayrım yapmıyoruz hiç değilse -Böylece sağlam olan, güçlü olan hayatta kalıyor. Kendiliğinden bir nüfus planlaması -İyi ki de böyle oluyor, yoksa amansız akrabalarımızdan bize yaşayacak yer kalmazdı. -Bizim çocuklarımız da hasbel kader yaşıyorlar. Her an bir kaza kurşununa gidebilirler -Öğrenecekler hayatı -Hayat bu değil ama, başka türlü olabilir Karı- koca yöre halkının tepkisini almıştı. Eskisi kadar çok komşuluk etmiyorlardı. Sık sık gezi yapıyor , bulundukları yeri tanıyor, diğer hayvanları gözlüyorlardı. Koca arazide kendilerini yalnız duyumsuyorlardı. Yine böyle bir gezi uçuşları sırasında yuvadan kardeşince atılmış yaralı bir kartal yavrusu buldular. Onu eve getirip baktılar.Yaptıkları doğal ilaçlarla iyileştirdiler. Bir süre sonra halk arasında duyuldu bu. Şaşkın topluluk onlara akıl veriyordu” sen neyine güvenip kartal yavrusuna bakıyorsun o haydut biraz ele gelince seni tanımaz”. Söylenenlere aldırmadılar. Ataları ortak, özelliklerini bildikleri bu yavruya ebeveynlik ettiler. Yavru kartal anne babası yemek arayışında iken evlerinin önünde oynarken bir ağlama sesi duydu. -Sen niye ağlıyorsun? -Annem babam beni evden attı -Neden? -Bilmem...Kurallar öyleymiş galiba -Ne saçma -Bence de...Ben şimdi ne yapacağım? -Üzülme, bizimkilere derim kardeşim olursun Anne baba bu çocuğu da aldı yuvaya . Evleri artık küçük gelmişti, genişlettiler . Yuva yapmayı çocuklara da öğrettiler. Şimdi dört kişilik bir aileydiler. Kadın, çocukların herkesin olduğu bir hayat düşlüyordu. Herkes diğer çocuğa kendi çocuğu gibi baksa sorunlar hallolacaktı. Dahası “kendi” diye bir şey olmayacaktı. ”Senin çocuğun” “benim çocuğum” kavramlarının olmadığı bir dünya....Çocuk bencillikti ona göre. Kocası da kendi de bu aileden memnundu. Çocuklar çok iyi anlaşmış kardeş olmuşlardı. Onlara okuma yazma öğrettiler, kitaplar hediye ettiler. Büyüdükçe kartalla jonny luck arasındaki anatomik fark belirgin hale geldi. Diğer çocuklar dalga geçiyordu: “sizi dışarıda buldular, evlatlık evlatlık”. Çocuklar şimdiye dek hiç düşünmemişlerdi bunu. Küçük johny luck da artık anımsamıyordu sokaktan alındığını. Kartal zaten yaralı ve hasta alındığından hiç anımsamıyordu. İçlerine bir kurt düştü. O yörede kimse çocuklarıyla yaşamıyordu ve kartala benzer çocuk yoktu. Kartal kendinin kartal olduğunu da bilmiyordu. Akşam sorarız anne babamıza . Aile birbirini çok seviyor ve güveniyordu. Johny luck kardeşine: -Boş ver onları sen, biz ailemizden herşeyi öğreniriz Akşam yemeğinde çocuklar heyecanlı ve gergindiler. Kartal: -Anne ben niye kardeşime benzemiyorum,s ize de benzemiyorum. Karı koca johny luck birbirlerine baktı, bir gün bu soruyla karşılaşacaklarını biliyorlardı. -Çetedeki çocuklar bizimle dalga geçiyor evlatlık diye ...Kardeşimle bile -Evlatlık ne demek baba? -Tamam çocuklar size herşeyi anlatacağız dedi baba Kardeşler korkuyla birbirlerine baktı -Size her zaman söylediğimiz gibi sizi çok seviyoruz diyerek söze başladı anne. Anne ile baba birbirlerinin sözlerini sürdürerek konuşuyordu. -Biliyorsunuz ki burada çok fazla johny luck çetesi var. Nedeni de ailelerin çocuklarını sokağa atması. Biz sizi sokağa atamazdık. Çünkü bu tavra karşıyız -Ayrıca doğurmakla anne baba olunmayacağını düşünüyoruz. Anneniz sizi doğurmadı. Çocuklar annelerine baktı, ürperdiler. -Yavrularım sizi ben doğurmadım ama sizin için uyumadım yemedim, sizi eğitmek için çaba gösterdim. Dedikleri doğruydu, hem kocasıyla yemek getiriyor hem yuvanın işleriyle uğraşıyor hem de çocukları eğitiyordu. Tabi kocasıyla birlikte .Adam da onları çok seviyor illa benim kanımdan olsunlar demiyordu. İlk zamanlarda tedirginliği vardı ama karısına çok güveniyordu. Dediğini yapardı o. Kendisini ta nerelerden çekip buraya getirmişti. Yürekliydi karısı. Birlikte bir süreç geçirmiş ve olgunlaşmışlardı. -Peki bizi kim doğurdu? -Anne ben aslında kartal mıyım? -Evet yavrum -Aaaaa -Dur ağlama -Çetenin dediği doğruymuş -Peki ben? -Sen johny lucksun. Kartal da bizim akrabamız....Sana büyüyünce anlatacaktık zaten...Korkma kendi hayatını kurmak istediğinde zorlanmayacaksın ve biz her zaman yanında olacağız. Nereden geldiklerini anlattılar, soruları yanıtladılar. Önemli olanın aralarındaki bağ olduğunu söylediler. -Beni doğuran kadını merak ediyorum, acaba kardeşim beni yuvadan atınca ne yaptı, nasıl izin verdi. Ben canım kardeşimi yuvadan atamam. Kardeşine sımsıkı sarıldı. -Onlar öyle yaşamışlar düşünmeden ama biz öyle yaşamıyoruz yavrum. Siz de öyle yaşamayacaksınız. Çocuklarınıza da öğreteceksiniz, yeni bir kuşak olacak. Kuş beyinli tabirini değiştireceğiz. Siz kardeşsiniz bunu hiç unutmayın , farklısınız ama yalnız değilsiniz. -Peki anne ben şimdi kimin arasında yaşayacağım, kartalların mı johny luckların mı? -Bak çocuğum kartallar yüksek dağlarda yalnız yaşar, johny lucklar eşleriyle ve sahte de olsa bir topluluk içinde... Sen kendi kararını verecek yaşta ve olgunluktasın. Yemeğini de bulabilirsin. İstersen bir eş edinene kadar bizimle kal istersen git dağlara çık. Gerektiğinde biz buradayız. Dediklerim senin içinde geçerli johny. Kardeşler o gün uyuyamadılar. -Bak ben farklı kuşlardanım, sen onlardansın -Saçmalama oğlum sende bizdensin. Annem her zaman benim iki oğlum var demez mi. Ne yapmayı düşünüyorsun? -Dağlara gitmek istiyorum ama korkuyorum. Sen? -Ben yazar olacağım ve evleneceğim -Yani onları yalnız bırakacağız -Evet...Belki....Onlar demiyor muydu herkesin bir hayatı olmalı diyen. -Evet...Onlar kendilerine yeter. Biz de sık sık geliriz ha. -Tabi kardeşim, ”bir ağaç gibi özgür ve bir orman gibi birlikte” diyordu şair. Kartalın evden ayrılması zor oldu. Aklı orada kaldı ama dağlara çıkmalıydı. Hayatın bu yanını da tanımalıydı. Yükseklerdeyken ağlayabildi ancak. Annesi de o epey uçtuktan sonra... Hem mutluydular yavruları hayata atılmıştı hem üzgündüler, acaba onu bir daha ne zaman göreceklerdi. Kardeşi oturup hemen bir öykü yazdı. Okuduğunuz bu öyküyü....sonra ne mi oldu? Kartal eşiyle birlikte ailesine yakın bir dağda yuva kurdu ,birbirini yuvadan atmayan iki çocuğu var. Çocuklar johny lucklarla birlikte oynuyor. Diğer kardeş yazar oldu, eski çeteden biriyle evli.Karısıyla birlikte çetelerin eğitimi üzerine çalışıyor tabi bütün ailesi yardımcı. Anne baba mutlu ve gururlu evleri öğrencilerle dolup taşıyor.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hira Selma Kalkan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |