İnsan özgür doğar, ama her yanı zincire vurulmuştur. -Rouesseau |
|
||||||||||
|
Niye buradaydi? Nereye gidiyordu? Tekrar bir gecirdi beyninden.. Kendi isteğiyle bile olsa, kuş gibi çırpınan zavallı yürek, nereye kadar yoldaşlık edecekti ona? Öksürdü birden! Bogazinda anlamsız bir gıcık yumağı takılıydı. Bir öksürük sesi daha yankılandı odada.. Duvarları yaladı ve yere düştü.. Ne zamandır pazarlık ediyordu kendiyle sigarayı bırakmak için.. Oysa en sıkı dostlardan biriydi işte... Sıkıldı ansızın... İşine gelmemişti yine sigarasızlık! Tavandaki beyaz plakaya bakmaktan da sıkıldı.. Baktıkça o bir okyanustu kendiyse karaya vurmuş bir balık.. Ya da bir yazlık sinemada yere atılmış çekirdek kabuğuydu.. Seyircilerin filme fazla sardırıp, farketmeden basıp çiğnedikleri… Bir an doğruldu usulca.. Dizlerini kırıp karnına çekti.. İki gündür at sırtında düşmemek için, bacaklarını sıka sıka yorulmuş ve kasılmıştı.. Tekrar yanında uyuyana baktı.. Ne cok seviyordu bu yüzü!.. Saçları birbirine karışmıştı.. Bir eli sevgili beli kavrar gibi kavramıştı yastığı.. Alnına düşen bir parça perçem gölgeliyordu yüzünü.. Alıp geriye attı.. Ne çok güvenmişti şu karşısında duran ifadeye! Bu derin çizgiler nasıl güçlü kılıyordu onu... Güçlü, mağrur, gizemli.. Nasıl her düştüğünde çekip çıkarmıştı bu parmaklar.. Sevgi bunlara sığabiliyordu demek!!!!!.. dışardaki koy uyuyordu.. Dedesi de uyuyor olmalıydı ağzı açık.. Uzakta bir Akdeniz kentinde.. Portakalları caddelere sarkan…. Tek devinim yoktu gecede.. Yine elle tutulur kadar somuttu tüm ihtişamıyla işte... Dokunabilecek kadar... Aslında yüreginde kanat çırpan bu kuş izin verseydi uyuyacaktı ama durmuyordu bi türlü... Ama dursa da heyhat! Yine uyuyamazdı.. Bu heyecen uykuda ölüm olur gelir boğazına yapışırdı. Gülerek pencereye döndü. Saçaklarının hemen üstünde kafa kafaya vermiş, iki kuğunun gezindiği patiska perdede, kimbilir hangi kızın elleri vardı.. Saçakların bir ucu eski ocağın yanında dizili duran odunların köşesine sıkıştırılmıştı. Böylece esneyen taraftakı kuğunun kuyruğu daha uzun görünüyordu.. Odunlar şehirdeki odunluk kokusundan çok uzakmış gibi cam kokuyorlardı. Akşam çıtır çıtır yanan kütükler şimdi köze durmuşlardı. Köz.. Ateş demi! Yakici ve bir o kadar muhtesem... Anneannesi cok ateşlendiğinde ‘Ciğerim yanıyor' derdi.. ’Ciğerim yanıyor seni böyle erirken görünce’ Biran özledi anneannesini.. İçi yandı.. Ocaktaki köz yandı içinde.. Burnu sızladı gözleri nemlenecek kadar.. Yatağın yanına eğilip sırt çantasının gözüne koyduğu sigara paketinden, bir sigara çekti çıkardı.. Önce biraz ezdi parmaklarının arasında.. Sonra diliyle yaladı.. Gocuğunun cebine koyduğu, bir lokantaya ait promasyon ürünüyle yaktı sigarasını... Şehirde son bir kez alınazık yemek istemişti.. Belki geri dönemez diye.. Anı olsun diye bu çakmağı almıştı.. Bir çakmak, bir kürdan.. Ne hoştu! Yıldızların en güzel göründüğü ve en güzel kaydığı bu dağ köyünde, bir çakmak ve bir kürdanı ziyarete gidiyordu.. Bir sigara içimine! Gizli bir mutluluk geçti gözlerinden... Aslında biraz da korkuyordu galiba.. Korktukça nesneleri canlı hale getirmeye çalışıyordu gözünde.. Gecede ilk nefes küçük ağzından dışarı süzülürken. O minicik beyaz halkacıklar havada dağlar, okyanuslar, insane yüzlerine dönüşüp halka olmaktan çıkıyordu.. Kendi kendine havaya güldüğünü ayırdedince, saatine baktı. Sabaha doğru koşuyordu gece.. Bacaklarını uzattı yeniden, dizleri ağrımıştı.. Loş ışıkta yanındakine döndü yine.. Baktı uzunca. Ona öyle inanmıştı ki hayatın her devresinde, öyle tanımıştı ki çok zaman gözleriyle konuşurlardı. Tam kafasını pencereye doğru çevirecekken, yanındakinin uyumadığını farketti. Yüreği hop etti birden.. Gülümsedi. Hic konuşmadılar. Sadece yanındaki adamın elini tuttu. Sıktı. Çok şey anlatmaya yetiyordu bazen hareketler.. Yine yüreği doluverdi ansızın.. Hep böyle oluyordu. O hep konuşur, adam büyük bir dikkatle dinlerdi. Çok yerde şaşkınlığını bile yüz ifadesiyle anlatırdı. Ama hiç çekmezdi gözlerini gözlerinden.. O anlatmaya devam ederken, aniden çekip kafasını sarılırdı adam! Susardı.. O an yüzünü göremediği adamın, ifadelerini tahmin ederdi. Çelik gibi iradesini kırıveren bu kıza yenilgi vardı gözlerinde.. Bunu hep gizlerdi adam.. Niye yaptığını bile bilmeden…Ayrılıp boşluğa baktılar bu kez.. Yerde uyuyanlara.. Ocagin kirlenmis beyaz duvarina.. Akide sekeri gibi erimeye devam eden koz’e, ocaga vuran kızilliga. Adam dogrulup sirtiniduvara dayadi. Basi los isik golgesinde duvarda uzadi.. İnatla alnına düşen perçem, dik bir acı oluşturuyordu yüzünde.. Burnu yandondugunde kucuk bir ucurumu andırıyordu. Bir an kızin hoşuna gitti bu görüntü.. Uzanıp baş ve işaret parmağını birleştirip adamın burnunua ucuna vurdu.. Birbirlerine bakip gulduler. Adam hummali bir opucuk kondurdu kızinalnina.. kız ender yasardi bu anlari... Oysa cok sevmisti onu! Ilk tanidigi erkekti.. Ilk bakislarinda kayboldugu…Ona asik oldugundan beri, hep alnını ve inatla alnına düşürmeye çalıştığı perçemi ona sakladı.. Alnına her baktığında ona olan ozlemini tasidi icinde.. Adama hic hissettir -meden, dillerdirmeden! Tam bu sirada ocakta kalin bir koz sac ayagindan kurtulup buyuk bir gurultuyle du- sup parca parca oldu. kız ani bir hareketle basini ce -virip baktı. Adam kızin tepkisine anlam veremedi. Koz’e bakan gozlerinde kızil hareler geziyordu. Kirk yil once asik oldugu kadinin gozleriydi bunlar sanki! Isikli, derin, huzun perdesinin ardinda, bazen golgeli... Asik oldugu kadinda boyle yuregi elinde dolasirdi orta larda.. Bu yuzden asik olmamismiydi zaten! kızin goz- lerinde hakikaten hareler vardi. Kutugun devrilirken cikardigi ses, cocuklugunda alinan oyuncak piya- nonun kirilirken cikardigi sesle ayniydi. Sert bir el -mayi avuc icinde, ellerle catlatip ayirirken cikan ses…Ve ardindan tinisi.. Koze dalan gozlerinden yaslar fis - kirdi kızin! Daha da parliyordu gozleri bu kez.. İçi acımıştı... Adam seyrediyordu.. Aşık olduğu kadına veda ederken de böyle ağlamıştı kadın…Böyle yakışmıştı ağlamak ona da.. Böyle hep yenilmeyi sevmişti o kadına da.. Tipki su anda karşısında oturan gözleri hüzün yumağı kıza olduğu gibi... Böyle hıçkırırdı o da! Konuşamaz tıkanır.. Yalnızca hıçkırır.. Aynı bu kızın yaptığı gibi.. Adam omuzlarını sıkınca, kendine döndü kız.. Adamım gözleri yaşarmaya durmustu.. Anlam veremedi.. Hic anlam verememisti zaten! Yalnizca ona aitti bu tepkiler.. Anlami, yorumu yoktu. Bu yüzden ilk aşık olduğu adam değil miydi.. ?Bu yorumsuzlugundan değil miydi, hicbir dem aşkını söyleyememesi ona... ? Bu duru, bir o kadarda dolu bakışları değil miydi, ömrü boyunca ardında özlemle koşturup duran ama yakaladığında mesafe koyan! Bu baş değil miydi, bu yüz degil miydi öpücüklere, boğmak istediği lakin öpücüklerinin sığmadığı.. Hic bir dem öpemediği. Şöyle istediği gibi.. Hep uzaklaştıkça devleşen.. Kimselere benzetemediği.. Bu adamdı işte! Ama adam gibi adamdı! Ağlarken bile adamdı sıktığı avurtları.. Alnındaki iki derin çizgisiyle adamdı! Biri yardan alınma derin, biri benden alınma yardan daha derin.. Adam gibi adamdı vesselam! Hayatta aslında en cok sevdiğim... Yorumsuz! Sevdalı... BABAM’DI! Deniz Güney, İstanbul
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Deniz Güney, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |