..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sorularla dolu bir kitap... hiçbir zaman eksiksiz olamaz. -Robert Hamilton
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Utku Kocak




8 Ocak 2005
Öğret - Men  
Öğretmen oldun başıma, geldin karıştın işime, ben yine yazdım bir beyit, nerdesin ulan Seyit...

Utku Kocak


Öğretmenlerin çoğu insan değildir (Yazının tümünde kendini öğretmenliğe adamış öğretmenlerden bahsetmiyorum.) Aslında onlar birer uzaylıdır.


:CCFC:
Öğret-men

     Kelle koltukta almak lazım bir an önce. Okul denilen olayın içinde, kelle müdürün elinde, bizse sınıfın içinde, dolanır dururuz çöp atacağım diye.
Okul denen acayip varlığın kullanma kılavuzunu arar dururum yıllardır kitaplıklarda. Çoğu kendini öğretmen sanan yaratıklardan oluşan kişiler topluluğunun odasının önünden geçerken, yavaşlar bakarım dikkatlice, ne yapıyorlar diye. Gördüğün şeyler her zaman beklediğin şeylerle bir olmuyor tabii. Çok şaşırırsın bakarsan. O derste fırtınalar yaratıp kulağını koparan cehennem zebanisinden eser yok. Birbirine şakalar yapan (iğrenç!), çay içip bisküvi yiyen adamlar! Orda öğretmenler odası yazmasa, adamların benim hocalarım olduğuna inanmayacağım. Adamlar aşmış olayı.
Bizim okulda, (Çek Cumhuriyeti Alman Lisesi Prag) bir gün öğretmenler odasının önünden geçerken, yine yavaşlayıp bir baktım, ne yapıyorlar diye. Bir de ne göreyim! Hocalar birkaç şampanya açmış, içerisi kokteylvari, içiyorlar! Dumurun son noktasına vardım. Dalga geçmeden de duramadım, ”Ulan bizim müdürde şarapçıymış!”diye. (Biliyorum kafada çatlaklık var ama; kendi kendine konuşmalar falan?!?Ne yaparsın?)
     Öğretmenlerin çoğu insan değildir, (Yazının tümünde kendini öğretmenliğe adamış öğretmenlerden bahsetmiyorum) aslında onlar Apollo 13’ün parçalarını birleştirip, Mars’tan Venüs’e yolculuk yapan, fakat yolda Apollo13’leri yine arızalanan ve Türkiye üstüne düşüp, uzaylı sıfatlarından dolayı ölmeyip, oraya yerleşen uzaylılar, hatta ve hatta marslılardır. Onlar Türkiye’ye düştüklerinde, Türkiye’de öğretmen açığı olmasından dolayı, hepsi öğretmen olarak işe alınmış, işe giremeyen milyonlarcası ise dünyaya yayılmıştır. Orada öğrenciye işkence yapmanın ne kadar zevkli olduğunu duyan bu marslılar da topluca öğretmen olmuşlardır.
Aslında öğretmen kelimesi bu adamlar arasında, pardon bu uzaylılar arasında, bir şifredir. Öğretmen kelimesinin açılımı aslında, öğret ve men olarak yapılmaktadır. Öğret öğütmekten, men ise menemenden gelmektedir ne yazık ki. 'Ne yazık ki 'diyorum çünkü, bu iki sözcük birleştirildiğinde “Öğrenciyi menemene çevir birde üstüne sıfır çak ki daha zevkli olsun!” şeklinde bir şifreyi oluşturmaktadır.
     Öğretmenler sapık ruhlu manyaklar olmasa bile, potansiyel birer tecavüzcü olarak tanımlanabilirler. Çoğu erkek öğrenci, her ne kadar hocalardan okulun namusunu korumaya çalışsalar da çabaları boşa gidecek ve disiplin yolu gözükecektir. İşte size bir şifre sözcük daha: Düsüplün denen mahlûkatı kelime, işkencenin en yoğun yaşandığı yerdir ve okulun bu bölgesinde, Hoca-Çocuk-İşkence şeytan üçgenini görmek mümkün olmakla birlikte, bu üçgenlerden daha bol bol vardır.(Okullarda üçgen konusu bundan dolayı görülmektedir, fakat bu bilgileri hiç bir derste bulamayacağınız kesindir.)
     Hoca-Çocuk-İşkence şeytan üçgeni: Hocaların en çok kullandığı üçgen olup, bilardoda toplarını düzeltmek için kullanılan üçgenle aynı üçgendir. Hatta bilardo oyununu da bu sayede bulunmuştur. Neyse, bu işkence denen olay, en çok disiplinde görülüp biz ügrenciler tarafından kınanmaktadır. Geçiyorum neyse.
     Hoca-Çocuk-Hortum şeytan üçgeni: Bu üçgen cami hocalarının çocuklara, dinimizin hoşgörü ve iyiliklerini öğretmesi gerekirken hortumun plastik ve tuzlu o dillere damaklara destan güzel tadını o güzel şeklini şemalını suratlarda ellerde tattırdığı üçgen olup, çocuklarımızın dinlerinden uzaklaşmasına yol açmaktadır. Aslında bu üçgen 'Çocuk-Beyinsizlik ve mini mini bir kuş' üçgeniyle aynı anlama gelmekte olup, tehlikeli şeytan üçgenlerin başında gelmektedir.
     Teltetabi-Kreş ve Anasınıfı şeytan üçgeni: Bu üçgen ise MİT’in, çocukları kontrol altına almayı hedeflediği, büyük bir organizasyonudur.
     Evet konumuzdan bir anda çok saptık herkesten çok özür diliyorum. Evet öğretmenler ve kişiliklerinde kalmıştık. Hocaları tanımlarsak onları 5-6 kısımda ayırabiliriz.
     Sapık: Sınıfın kızlarına özel ilgi ve notlarını esirgemeyen hoca tipidirler. Kendileri Marsın 'Abazan' köyünün 'Abazanoğulları' aşiretinden gelen, 100000kişilik erkekleridirler. Onlarda ne yazık ki, olan kazada Türkiye’ye bol bol inmişlerdir.
     Kulak: Onlar aslında 'El-Kaide' için çalışan kulak teröristleridir. Bu öğretmenler topluluğu, çocukların ilerde bir şey olsa da duymamaları için organize edilmiş olan 513 numaralı terörist bölüğüdür. Bu kişilerin, daha çok Kimya-Fen-Biyoloji gibi bölümlerde görev aldıkları görülüp, daha dikkatli bakılırsa uzaylı oldukları da anlaşılabilmektedir.
     Dayak: Artık sayıları azalmaya başlasa da, tükenmeyecekleri kesin olan bu toplum, Mars'ın 'USA' kentinden gelen, Venüs hayalleriyle yola çıkmış mültecileridir. Aslında onlar normallerdir. Onların tek sorunları, çok Amerikan filmi izleyip, çok Ceki Çen filmi izleyerek gaza gelip o hareketleri çocuklarda denemek istemeleridir. Ne yazık ki onlarda Türkiye'de çok bulunup ( Neredeyse hepsi! ) IQ'ları Bush’tan bile daha düşüktür. IQ seviyeleri en fazla 80e çıkabilmektedir.
     Müdür: Mudurnu davuk ve horoz işletmesinin marstaki ismi olup, aramızda bilinmemektedir. 'Muduriler' aşireti Mars'ın en acımasız fakat en ezik ve en salak toplumuymuş. Kısacası onlar da 'davuk' hatta 'davuhda' bulunan beyin kadar bile beyin yoktur. Ama nedeni bilinmediği üzere Mars'ta çok saygı gören bu aşiret, bizzat liderliği hep kendileri üstlenmektedirler. Aslında onlar küçükken sen piçsin diye dalga geçilen sezercik ordusudur. Gaza gelen sezercik çok çalışıp, davuh çiftliği holdingi kurmuş olup, Mars'taki ezikliklerin son örnekleridirler.
     Hademeler: Onlarda birer öğretmendir fakat 'Hademeler' marstan gelmeyen tek öğretmen toplumudur. Onlar aslında Amerika'dan kaçıp, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine yerleşen bir Kızılderili kabilesidir. Onlar yerli öğretmenlerdir, fakat küreselleşme kurbanı olan bu toplum, okullarda yalnız temizlik işlerinde yer bulabilmişlerdir. Bu öğretmen çeşidi en iyi öğretmen tipi olup, pardon hoca tipi olup, bu tipin “Höt nabıyon lan orda, elleme! Yapma! Höt! Oraya dohunma!” diyen çeşidi de vardır.
     Öğretmenlerin neden kendilerine hoca denmesini sevmediklerini, kendi tabirleriyle hoca camide diye anlatsalar da, işin aslı bambaşkadır. Yeşil Çam'daki Emrah ve Ferdi Tayfur, şimdikiler olmayıp, onlar gerçekte topluma zamanında Sevda Demirel pardon Süleymen Demirel tarafından gönderilen önemli mesajlardır. Bu mesajların anlamı şundan ibarettir: "Her kimsenin üç kâse balı yerse hepsini yerse cırcır, Nuri Alço amcası varsa baba yarısı olur dikkatli olsun" demektir. Hatta ve hatta oğlunuz varsa şarkıcı olsun, hemen çocuğa sazı sevdirin müzik piyasasında çok para var anlamına gelmektedir. Bunların öğretmenle ne alakası var ülen diyeceksiniz tabiî ki ama bende bilmiyorum. Nerde kalmıştık? Evet, hocalar ve öğretmenler arasında geçen olayı anlatıyorduk. Hocalar hıyartolar ve öğretmenler ise davarolardır ve bunlar Mars'ta kan davalı iki kabiledir. Onlar Türkiye'ye gelince barışmışlar fakat hala birbirlerini sevmemektedirler. Bu yüzden öğretmenler kendilerine hoca denmesini sevmezler. Ha işte böleeeee...
     Evet, bu yazıdan sonra öğretmenler hakkında bayağı bir bilginiz oldu, ama en son olarak onlardan korunma yöntemlerini anlatacağım. Başarılı öğrenci onlar için bir çeşit bitmeyen kabızdır. Başarılı öğrenciye takan öğretmenden kurtulmanın tek yolu ise, hocam kulağınıza bir şey söyleyeceğim deyip, eğilince boynundan kanını emerek veya kulağını koparmak suretiyle onları etkisiz hale getirmekle mümkündür. O kulağı kaynatıp tuzlama da yapabilir ve afiyetle yiyebilirsiniz (Şahsen en sevdiğim yemek. :) ) Yamyamlar aslında biz değil onlardır, sizin yaptığınız sadece bir nefsi müdafaa olacaktır. Hocaya o kızınca “Hocam size içimden neler neler söylediğimi biliyorsunuz değil mi?” demekte çok zevkli olup, hocanın o kırmızı mor karışımı surat rengini görmekse cabasıdır. Hocanın mor yüzü bir mor lahanayı andırsa da, kendinizi tutunuz ve lütfen yemeyiniz. Çünkü etleri zehirli ve gayet karttır. Eğer yerseniz beyninizde 9 Milyon hücre ölür ve benim gibi olursunuz. Potansiyel deli.



Utku Koçak

   

.Eleştiriler & Yorumlar

:: ????????????
Gönderen: Kâmuran Esen / Bolu/Türkiye
1 Şubat 2005
Merhaba; Her ne kadar gerçek öğretmenleri, öğretmenler hakkındaki genel düşünceniz ve tespitinizin dışında tutsanız da; yazınızı çok incitici buldum.Her meslek grubunda, işini çok iyi yapanlar ve yapmayanlar vardır.Bu, öğretmenlik mesleği için de geçerlidir.28 yılını öğretmenlik yaparak geçirmiş bir okur olarak, yazınızdan üzüntü duyduğumu söylemeliyim............Sevgiyle kalın...Kâmuran ESEN / emekli öğretmen -------------------------------------- Cevap(Utku Koçak): Dediğiniz gibi her meslekte işini iyi yapanlar ve kötü yapanlar vardır, benimde sözüm kötü olanlara bunda incinecek bir şey yok bırakın kötü öğretmenler incinsin...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın gülmece (mizah) kümesinde bulunan diğer yazıları...
(1) Haberler…
Biri Bizi Düdüklüyor
İçimdeki Ses!

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Garip Aşk Masalı
Sadece Yalan

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Orospu [Şiir]
Seller Mucizelerle Doludur [Şiir]
Dizi Hayatım, Hayatım Dizi [Şiir]
Hacıyatmazlar! [Şiir]
Ben O Kaldırımda Yürüyen Çocuk [Şiir]
Elif [Şiir]
İntihar [Şiir]
Bir Yudum Suya Hasret Bir Kulun [Şiir]
Türban Mıdır? [Şiir]
Aptalım [Şiir]


Utku Kocak kimdir?

Ben bir garip yollarda dolanırım Bir aşık, Bir kaşık, Ona buna sataşırım, Ne uslama bilirim, Ne de puslanırım, Açık kapım ardında, Bazende dışarda dolanırım.

Etkilendiği Yazarlar:
Sir Alfred Mehran, Aziz Nesin, MEsut Soyadınıunuttuğumyazar


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Utku Kocak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.