Sanatçı, toplumda uzun çalışma ve çabalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Sizi tanımıyorum, siz de beni, ama biliyorum beni sevdiğinizi. Ben de seviyorum sizi ve tabi ki biliyorum sizi sevdiğimi bildiğinizi. Ben her akşamüstü limana bakan o banktayım sizin de bildiğiniz gibi. Biliyorum sizin de her akşamüstü limanın kayalıklarına oturmaya geldiğinizi. Çok düşünceli görünüyorsunuz uzaktan, hakikaten öyle mi? Birgün kalkıp gelsem yanınıza sizi rahatsiz eder mi; ya da siz gelseniz otursanız yanıma sizin için çok fark eder mi? Aslında anlıyorum sizi, kimseye açmak istemiyorsunuz içinizi tıpkı benim gibi. Söz veriyorum sormayacağım derdinizi, gelin yanıma oturun yalnız, benim için bu yeterli. Birgün yanıma gelirseniz eğer sakın söylemeyin duymak istemiyorum beni sevdiğinizi, ben de söylemeyeceğim sizi sevdiğimi. Adınızı da söylemeyin bana ve sormayın sakın bana benimkini, ikimizin adı da Sevgili işte, isimlerin en güzeli. Ve istemiyorum bana sevgilim demenizi, biliyorum çünkü beni sahiplenişinizin aslinda beni kaybedişinizi simgelediğini. Bu akşam yanıma gelmeye pek niyetiniz yok gibi, siz bilirsiniz yarın da burada bekleyeceğim gelişinizi ve yanıma oturmayı seçtiğiniz gün görebileceğim gözlerinizi. Söz veriyorum size kaçırmayacağım gözlerinizden gözlerimi; hem niye kaçırayım ki, zaten ilk gözlerim sevdi sizi ve sabırsızlanıyor gözlerim görmek için sevdiğinin gözlerini. Saklamak istiyorsunuz biliyorum, ama saklayamıyorsunuz ellerinizin heyecandan titrediğini, bir bilseniz neler vermezdim tutmak için şuan telaşlı ellerinizi. Ne olur bağışlayın aceleciliğimi, ama çok yordu sizi uzaktan sevmek beni. İçimde bir korku var biliyor musunuz Sevgili, beni yakıp kavuruyor hiç yanıma gelmeyeceğiniz ihtimali, kahrolurum eğer birkez olsun göremezsem gözlerinizi. Bu mutluluğu bana çok görmeyeceksiniz değil mi, hem daha ne kadar kaçırabilirsiniz ki benden telaştan titreyen ellerinizi? Size birşey söyleyeceğim Sevgili, ben en az sizin kadar seviyorum sizin hayalinizi. Akşamın karanlığı benden alsa da sizi, hayaliniz hiç yalnız bırakmıyor beni; ama ne olursunuz Sevgili, bir ömür boyu hayalinizle yaşamak zorunda bırakmayın beni... Sevgili’yle... Yine bir akşamüstü genç kız geldi oturdu her zaman oturduğu banka ve beklemeye başladı Sevgili’yi. Aradan ne kadar zaman geçtiğinin farkında değildi ki genç adam göründü ve limandaki kayalıklara doğru yöneldi her zaman olduğu gibi. Sahi kaç zamandır bu böyle sürüp gitmekteydi? Genç kız düşündü hatırlayamadı. Acaba genç adam hatırlıyor muydu? Hatırlasın veya hatırlamasın ne önemi vardı, ne değişecekti ki? Genç kız tam da ne değişecekti ki diye geçirirken aklından birşeylerin değiştiğini farketti, genç adam ona doğru gelmekteydi. Genç adam oturdu genç kızın yanına, genç kız kendisine bakan gözlerine baktı genç adamın ve söz verdiği gibi kaçırmadı gözlerini Sevgili’nin gözlerinden, gözleri o kadar gözlerindeydi ki Sevgili’nin, genç adamın ellerindeki telaşı görmedi ya da görmemezlikten geldi. Genç adamın gözleri maviydi, deniz mavisiydi hatta denizin mavisinden bile güzeldi, genç kız o güne kadar denizin mavisinden daha güzel bir mavi olabileceğini hiç düşünmemişti. Genç kızın gözleri kahverengiydi, toprağın rengiydi, Sevgili’nin gözlerinin maviliğinde kana kana serinletti genç kız toprak gözlerini. Genç kızın toprak gözlerine bakmanın heyecanı daha da titretti genç adamın ellerini ve tuttu genç adam telaşlı elleriyle genç kızın ellerini. Genç kızın o ana kadar sakin kalan elleri titredi Sevgili’nin ellerini ellerinde hissedince ve tüm bedeni eşlik etti genç kızın ellerindeki titremeye. Sevgili’ye... Yine gelecek misiniz Sevgili, beni bırakıp gitmeyeceksiniz değil mi? Nasıl yaşarım ben artık görmeden deniz mavisi gözlerinizi. Yarın yine bekleyeceğim gelişinizi, siz bilirsiniz eğer istemezseniz yanıma gelmeyi, razıyım ben uzaktan da olsa görebilmeye sizi; uzaktan göremesem de bana hayat veren gözlerinizi, en azından görebilirim titreyen telaşlı ellerinizi. Eğer birgün gelmeyecek olursanız Sevgili, gözleriniz kadar güzel olmasa da denizin mavisi, gözleriniz diye seyredeceğim denizi ve teninizin kokusu diye denizin kokusuyla dolduracağım içimi. SERAY ANIL
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © SERAY ANIL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |