Hayaller olmasaydı, umutlar dünde kalırdı. - Dolmuş atasözü |
|
||||||||||
|
“Kelimelerin Dansı” Partisi İsminiz partimize davetlidir. Herhangi bir yakınınızın ismiyle birlikte partimize katılımanız bizi onurlandıracaktır. Yer: Kelimelerin Çağrısı Oteli-balo salonu Tarih: 26 Mayıs 1997 Saat: 21:00 Not: Partimize katılacak isimler için herhangi bir harf sınırlaması bulunmamaktadır. Uyku mahmurluğunun üzerine bir de davetiyede yazanların anlaşılmazlığı eklenince Ayfer’in düşünceleri iyice karmaşıklaştı. “İsminiz partimize davetlidir” de ne demekti, acaba Ayfer’in bugüne kadar duymamış olduğu saygı ifade etmek için kullanılan yeni bir söz müydü? Eğer öyleyse “Partimize katılacak isimler için herhangi bir harf sınırlaması bulunmamaktadır” cümlesi ne anlama geliyordu? Bir süre sonra davetiyede yazanların üzerine düşünmenin bir sonuç vermeyeceğine karar verdi ve çok sevdiği Pazar kahvaltısı eşliğinde rahatlamanın kendisi için en iyisi olacağını düşünüp kahvaltısını hazırlamaya koyuldu. Kahvaltının ardından en yakın arkadaşı Demet’i aradı ve ona kendisine gelen ilginç davetten bahsetti. Davetiyedeki sözleri tam olarak anlayamamakla birlikte pek çok insan gibi bilinmeyenin çekiciliğine kapılmaya meyilli olan Demet Ayfer’e partiye onunla birlikte gitmek istediğini söyledi. Tarih 23 Mayıs 1997’ydi ve partiye tam üç gün vardı, Ayfer ve Demet için geçmek bilmeyen yoğun ve merak dolu üç işgünü. 26 Mayıs günü heyecandan zor çalışan Demet ve Ayfer mesainin bitimiyle birlikte hemen çıktılar ve evlerine gidip hazırlanmaya koyuldular. Saat akşam sekiz buçuğu vurduğunda Ayfer buluşacakları meydana çoktan gelmiş heyecan içerisinde Demet’i beklemekteydi, beş dakika sonra Demet de geldi ve bir taksiye atlayıp doğruca Kelimelerin Çağrısı Oteli’ne gittiler. Resepsiyonda kendilerini karşılayan delikanlıya davetiyelerini gösterdiler ancak delikanlının sözleri karşısında ne diyeceklerini şaşırdılar. Davetiyede de yazdığı üzere partiye sadece kelimeler girebiliyordu, dolayısıyla balo salonuna Demet ve Ayfer’in sadece isimleri girme hakkına sahipti. Tam bunun nasıl mümkün olacağını soracak gücü kendilerinde bulmuşlardı ki isimlerinin tanımadıkları bir erkek ismiyle-ki bu resepsiyon görevlisinin ismiydi-birlikte balo salonuna doğru ilerlemekte olduğunu gördüler. Resepsiyon görevlisinin ismi Ayfer ve Demet’in isimlerine balo salonunun kapısına kadar eşlik etti ve kapıda onlara iyi eğlenceler dileyip resepsiyona geri döndü. Demet ve Ayfer’in isimleri salona girdiklerinde içeride hafif bir müzik çalmaktaydı, müziğin etkisiyle biraz olsun rahatlayıp etraflarını incelemeye fırsat bulduklarında balo salonunda kendilerinden başka isim olan kelime bulunmadığını farkettiler, salonda kendilerinden başka sadece bazı soyut kavramları niteleyen kelimeler vardı. Saat dokuzu bir iki dakika geçiyordu ki gecenin ilk parçası çalmaya başladı. Kurallara göre aynı anda iki ayrı kelime grubunun dans etmesi yasaktı, ancak toplu dans edilebilen hareketli parçalarda kelime sayısı sınırlaması yoktu. İlk parça dans edilmeden geçildi, ikinci parçanın çalınmaya başlamasıyla birlikte mutluluk Ayfer’i dansa davet etti. Ayfer’in içerisinde bulunduğu şaşkınlık ve heyecan adım atışından etrafını süzüşüne kadar her hareketinden açıkça görülebiliyordu. Dans ettikleri parça ilkbaharı çağrıştıran ezgilerle bezenmiş coşkulu bir parçaydı, mutluluğun kollarında Ayfer’in heyecanından eser kalmamıştı. Salondaki tüm kelimeler Ayfer’in mutlulukla olan dansını izlemekteydi, Ayfer’in gözlerinden yayılan ışık öyle etkileyiciydi ki Demet Ayfer’in gözlerinde böylesine güçlü bir ışıltıyı o güne kadar hiç görmediğini fark etti ve saf mutluluk bu olsa gerek diye geçirdi içinden. Dans boyunca Ayfer’in hissettikleri tarifi imkansız duygulardı. Ayfer dansın bitiminde böylesine yoğun bir mutluluğu en son çocukluğunun yitmeye yüz tutmuş birkaç silik anında yaşadığını anımsadı ve içi burkuldu bir an. Üçüncü parça ikinci parçaya çok benziyordu, parçanın ilk ezgilerinin salonda yankılanmaya başlamasıyla birlikte umut ve Ayfer dans etmeye başladılar. Ayfer mutlulukla ettiği danstaki gibi yoğun duygular hissetmemişti umutla dans ederken ama yine de hoş bir duyguydu hissettiği. Umutla edilen kısacık bir dans Ayfer’in yaşama sevinincini ve hayata bağlılığını yükseltmeye yetmişti, mutluluğun olmadığı zamanlarda hayatla insan arasındaki önemli ve belki de tek bağdı umut. Umutla Ayfer’in dansının bitmesiyle birlikte hemen sıradaki parçaya geçildi, oldukça ağır ama bir o kadar da kasvetsiz bir parçaydı çalan. Huzur yaklaştı bu kez Ayfer’in yanına. Huzurla dans ederken hissettikleri bambaşkaydı Ayfer’in, hiç bitmemesini diledi danslarının. Bundan sonra hangi kelimelerle dans edeceği, hangi duyguları yaşayacağı tüm önemini yitirdi o an için, Ayfer birçoklarının peşinden koştuğu huzurun kollarında dans etmekteydi ve huzur duyguların en güzeliydi, huzur Ayfer’e kısacık dansları süresince mutluluğun yaşattığı tüm duyguları yaşatmakla birlikte çok daha fazlasını verebilmeyi de başarmıştı ona, dinlendiren sakin bir mutluluktu aslında huzur. Sıradaki parça oldukça hareketliydi dolayısıyla da toplu dans için oldukça elverişliydi. Mutluluk, huzur, sevgi ve güven Ayfer ve Demet’i de aralarına alarak hep birlikte dans ettiler, gecenin en güzel danslarından biriydi bu toplu dans Ayfer ve Demet için; mutluluk, huzur, sevgi ve güvenin bir arada olduğu bir ortamda uzun bir aradan sonra ikisi birlikte dans etmekteydiler. Ayfer’in gözü gecenin davetlilerinden biri olan dostuğa ilişti bir an, dostluk bir köşede oturmuş yüzünde tatlı bir tebessümle Ayfer’le Demet’in mutlu, huzurlu, sevgi ve güven dolu dansını izlemekteydi, o an anladı Ayfer dans ettiğinin aslında dostluk olduğunu ve dostluğun sevgi ve güven üzerine kurulu mutluluk ve huzur veren yüceliğini. Saat neredeyse ondu, artık yavaşlamanın vakti gelmişti; yeni parçanın çalmaya başlamasıyla birlikte hüzün geldi Ayfer’in yanına, yüzünde gülümsemesiyle. Hüzün Ayfer’in yakından tanıdığı ve ölesiye sevdiği bir kelimeydi. Ayfer hüzünle sık sık dans ederdi ve hüznün içinde taşıdığı tatlı mutluluk ve huzur zerreciklerini yoğun bir mutluluk seline her zaman için tercih ederdi, belki de bu yüzden hüzün de Ayfer’i çok severdi, onu çok üzmez, mutluluk ve huzur taşıyan yüzünü ondan hiç esirgemezdi. Bu güzel danstan sonra hasret, keder ve aşk Ayfer’den dansa biraz ara vermesini ve bir süreliğine masalarına gelip onlarla oturmasını rica ettiler. Ayfer’in hasret, keder ve aşkla birlikte oturduğunu gören hüzün Ayfer’i onlarla yalnız bırakmak istemedi ve ona mutluluk ve huzur taşıyan yüzüyle destek olmak için yanına gitti; hüzün farkındaydı çünkü aşk, hasret ve kederin Ayfer için aslında ayrılıktan başka bir kelime olmadığının ve Ayfer’in yüreğinin ayrılığa hiç dayanamadığının. Hüzün Ayfer’e destek olmaya çalıştıysa da ayrılığı hissetmek Ayfer’i çok yıpratmıştı ve o gece bir daha dans etmedi Ayfer. Demet de Ayfer’i yalnız bırakmamak için kelimelerle dans etmeyeceğini söyleyince kelimeler kendi aralarında dans etmeye başladılar. İlk olarak sevgi ve aşk dans ettiler, çok uyumlu bir kelime çifti olmuştu sevgi ve aşk, hatta bazı anlarda öyle bütünleşiyorlardı ki, bir an için tek kelime gibi gözüküyorlardı; yine de aşk sevgiden farklıydı ve ne kadar çabalarsa çabalasın bir gün yine de sevgiye yenileceğinin bilincindeydi. Aşk ne yaptığını bilmiyordu, dolayısıyla kendini bilen sevginin onu alt etmesi işten bile değildi. Aşk yine de seviyordu sevgiyi; çünkü sevgi yense de onu aşkın bir parçasını her zaman içinde taşıyordu aşkın cesaretine saygısının bir göstergesi olarak belki de. Sevgi ve aşkın uyumlu dansını kıskançlık tehlikeli bakışlarıyla uzak bir köşeden izlemeyi ihmal etmemişti. Sevgi ve aşkın dansının ardından nefret dansa davet etti aşkı. Aşk nefreti sevmezdi, nefret de aşkı; birbirlerine tamamıyle zıt duygular olmalarına rağmen mesafe olarak hep yakın dururlardı. Bazen hiç beklenmedik bir anda nefret aşkın yerine geçiyor ve hayatları mahvediyordu, sevginin kendisini alt etmesine bir diyeceği olmayan aşk nefret tarafından safdışı bırakılmayı bir türlü içine sindiremiyordu; nefretin aşka ve yaşanmış güzelliklere saygısı yoktu çünkü, girdiği hayatların aşkını ve tüm geçmişini hiçbir güzel iz bırakmayacak şekilde siliyor ve yürekleri kinle karartıyordu nefret. Kin nefretin en yakın dostuydu zaten ve gecenin büyük bir bölümünü de nefretle birlikte geçirmişti. Gece boyunca yüreklerdeki sevgi ve aşkı nasıl kin ve nefrete dönüştürebileceklerinin planlarını yapmışlardı büyük bir olasılıkla. Aşk ve nefretin soğuk danslarıyla birlikte balo sona ermişti, müzik durmuştu ve kelimeler vedalaşmak için salonun ortasında toplanmışlardı. Gecenin bittiğini gören Ayfer de diğer kelimelerin yanına doğru ilerledi, Demetse hala masalarında oturmakta ve salonun ortasında toplanmış kelimeleri izlemekteydi. Ayfer, mutluluk, umut, huzur, sevgi, güven, dostluk, hüzün, hasret, keder, aşk, ayrılık, kıskançlık, nefret ve kin biraradaydılar; anlamı iyi ya da kötü tüm kelimeler yanyanaydılar şimdi. Gerçek hayat da tüm duyguların birarada bulunduğu ve değişik zamanlarda değişik duyguların ağır bastığı ama yine de her duygunun az ya da çok hep varolduğu bir bütünlük değil miydi aslında ve onu güzel yapan da bu çok seslilik, bu duygular kanonu muydu acaba? SERAY ANIL
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © SERAY ANIL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |