..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tarih, hiçbir zaman orada bulunmamış kişiler tarafından anlatılan hiçbir zaman olmamış olaylarla dolu bir yalan. -Santayana
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm > SERAY ANIL




23 Ağustos 2006
Beklemek Ne Zor Şey Bilir misin?  
SERAY ANIL
Sonunda gelmişti beklenen, hayallerinin en güzel yerinde gelmese olmazdı zaten...


:CDFF:
Her zamanki gibi yine önce gelmiş onu beklemekteydi, beklemek zor mu zordu ama en azından onu beklemek ondan haber beklemekten kolaydı. Pek sık görüştükleri söylenemese de görüşmek için hep aynı mekanı seçerlerdi, böyle birşeyin ikisi için de büyük bir anlamının olması na kadar da ilginçti. Buluşmayı seçtikleri çay bahçesi o gün yine boş denebilecek kadar tenhaydı, Boğaz’ı en iyi gören masa olduğuna inandığı kırmızı örtülü kare masayı seçti -yuvarlak masalari sevmezdi- ve Boğaz’ı sağına alacak şekilde oturdu. Aslında Boğaz’a karşı oturmayı severdi, ama bu günlük böyleydi işte. Hemen bir çay söyledi kendine, çayla birlikte bir de sigara yaktı ve çayıyla sigarasının dumanının birbirlerine karışışının buruk tadına varmaya çalıştı; bu ruh haliyle de ne kadar varabilecekse… “Mutlu olmak varken bu dünyada, geceler geldi dayandı kapımıza… Olduk acımızla sarmaş dolaş, bekledik düşümüzle koyun koyuna…”* diyordu hoparlörden yükselen ses… Geceler miydi dayanan kapısına yoksa o mu bilerek ve biraz da isteyerek davetiye çıkarmıştı kara gecelere? Karabasan gecelere… Düşündü... Çözemedi... Boğaz’ın suları Marmara Denizi’ne doğru telaşla akmaktaydı, Marmara Denizi olmak İstanbul Boğazı olmaktan daha mı güzeldi sanki… “Bilinmeyenin karşı konulmaz çekiciliği işte” dedi kendi kendine. Boğaz’da dalgınca dolaşan gözleri bir ara Boğaz’ın telaşlı sularıyla aynı yöne akmakta olan bir yük gemisine takıldı, kimbilir hangi limana demirleyip yüklerinden kurtulacaktı… Yüklendiği tüm dertleriyle birlikte kendini denizde umutla salınan küçük bir gemiye benzetti; günler, geceler boyu mavili, siyahlı denizler geçtiğini ve sonunda bir limana demirleyip tüm dertlerini limana döküp dertlerinden arındığını hayal etti. Ve belli belirsiz “Ne yelken ne yel, köpüklerde kaybolayım, deliyim... Peşimde rüzgâr, ne yağmurlar dost ne bir kıyı var, deliyim... Düşlerim kaldı, yalnızım düşlerim kaldı, deliyim... Kime sorsam dönüşüm yok...”** diye mırıldandı. Eskiden olsa düşlerini gülümsemesi tamamlardı, ancak bu kez öyle olmadı; günler, ne günü aylar olmuştu gülmeyi unutalı.

Sonunda gelmişti beklenen, hayallerinin en güzel yerinde gelmese olmazdı zaten.

“Beklemek ne zor şey bilir misin?” dedi ona. “Hele bir de boşa beklediğini biliyorsan yine de beklemekten kurtulamıyorsan hayaller tekrar tekrar nasıl yıkılır, ruh nasıl da sıkışır bilir misin?” dedi sonra.

“Bilirim ama…” dedi o da. Sustu… Tamamlayamadı cümlesini, sesindeki titremeyi gizlemek gibi anlamsız ama güçlü bir zorunluluk hissetti.

“Beklemek nasıl çalar bekleyenin uykularını ve nasıl da yorar insanı bilir misin?” dedi ona. Bakışlarını kaçırdı, gözlerinden akan telaşlı yaşlardan utanmıştı.

Sadece “Bilirim” dedi o da fısıldarcasına.

“Gülmeyi unuttum, ağlamaktansa artık yoruldum” dedi ona birbiri ardına yuvarlanan gözyaşlarını bastırmanın bir fırsatını bulduğunda.

“Ben de seviyorum seni aslında” dedi o da ve kocaman açtığı gözleriyle etrafına bakındı şaşkınca.

“Ne kadar çok bekledim seni… Ne kadar çok…?” dedi ona. “Sevginin benim için bir anlamı yok artık, üzgünüm…” dedi sonra. Gerçekten öyle miydi acaba???

Sadece “Pekala” diyebildi o da. Başını kırgınca öne eğdi, kırılmaya hakkı var mıydı sanki?! Gizlemeye fırsat bulamadığı birkaç damla gözyaşı gözlerini terk etti ve masa örtüsünün sıcaktan kavrulan yüzeyinde yitip gitti.

“Senle ben olabilirdik belki; ama sen, ben ve onlar olamayız asla” dedi ona.

Sadece susabildi o da. Belli belirsiz başını salladı, ne demek istediğini çok iyi anlamıştı.

“Herşeyinden vazgeçtim sevdiğim… Senden, ellerinden, sesinden, gülüşünden, herşeyinden vazgeçtim… Bir tek gözlerinden geçemedim…” dedi ona.

Uzak bakışlarını dalgınca kaçırdı. Yalnız “İnsanoğlu işte…” diyebildi o da. Gözlerini, uzak ve silik bir görüntüyü kirpiklerinin arasına sıkıştırıp yakalamak istercesinde kıstı. Cümlesini yine tamamlayamadı; ancak bu kez nedeni titreyen sesi değil, iç içe geçip dolaşmış düşünceleriyle duygularıydı. Aklı öyle karışıktı ki ne demek istediğini kendi de tam olarak anlayamadı.

Uzun ve anlamlı bir sessizlik kapladı her yanı…
Neden sonra ayağa kalktı, masanın üzerinde ölü bir kelebek gibi durmakta olan çantasına uzandı. Dönen başına ve titreyen bacaklarına aldırmadan kendinden emin “Hoşçakal” dedi ona.

Kalktı, sarıldı ona; göğsüne sımsıkı bastırdıktan sonra “Göğsüm yarılsa da…” dedi o da. Her zamanki gibi sözlerini tamamlayamadı ama.

“Kıymeti yok biliyorsun” dedi ona. Gerçekten de yok muydu acaba???

“Biliyorum” dedi o da. “Ama…” dedi sonra. Belki bu kez cümlesi noktasına kavuşacaktı ama kavuşacak zaman tanınmadı onlara.

“Elveda” dedi ona.

“Yapma nolursun” dedi o da. Ve öylece kalakaldı koskoca dünyanın ortasında.
Yoktu… Yoktu… Mutlu aşk yoktu bu dünyada…

Hoparlördeki buruk ses “Söylenmemiş sahipsiz bir şarkıyım... Git dersen giderim… Kal dersen kalırım…”*** diyordu… Kal diyeni yoktu… Gözyaşlarını artık tutamıyordu, zaten tutmak da istemiyordu… Gidenin arkasından bakakalmak çok zordu… Başka çaresi yoktu, o da gidiyordu… Giderken “İnsanoğlu işte…” deyip duruyordu… “İnsanoğlu işte…”



* Ezginin Günlüğü’nün “Mutlu Olmak Varken” isimli eserinden
** Ezginin Günlüğü’nün “Gemi” isimli eserinden
*** Ezginin Günlüğü’nün “Bir Eflatun Ölüm” isimli eserinden


SERAY ANIL


.Eleştiriler & Yorumlar

:: seray..
Gönderen: gonca çelik / Tekirdağ/Türkiye
3 Temmuz 2007
Beklemenin ne denli zor olduğunu çok iyi bilirim ben biliyorsun.Yıl geçti bekliyorum ait olduğum topraklara dönmek için.Birde bu sancıya hiç gelmeyeceğini bildiğini beklemek eklenmiyor mu?İşte o zaman kahrediyor insan.Tebrik ederim çok güzel ifade etmişsin.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın aşk ve romantizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sen İstanbul"um, İstanbul"um Sen...
Seni Sevmeme İzin Verme Birtanem...
Seni Düşünüyordum...
Sevgili

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gökyüzünde Aşk
Kelimelerin Dansı
Düş (Ünce) Lerim
Alıp Başımı Gitmek İstiyorum
"Gitme"
Türkiye Sevdası
Muhittin Bey
Bir Kadın...
Benim Adım Gelin (Gelen) Değil Gidendi
Efes'in Yeniden Doğuşu

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bitişler Başlangıçlar [Deneme]


SERAY ANIL kimdir?

Yaşayan benle yazan benin birbirleriyle olan mücadelelerinin tek gerçek tanığıdır üçüncü ben.

Etkilendiği Yazarlar:
George Orwell, Oğuz Atay, Sabahattin Ali, Maksim Gorki, Charles Dickens


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © SERAY ANIL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.