Sanatçının işlevsel tanımı bilinci neşelendirmektir. -Max Eastman |
|
||||||||||
|
Kapıdaki üçgenin içinde aylardır geceli gündüzlü hemen her renkte bir çift göz görmeye alışmıştım… Göremediğim dakikalarda önümdeki PCB’yi (baskı devresini ve üzerindeki malzemeleri ) inceliyorum adetimdir bunu hep yaparım… Gelen emailler, boş ver sil gitsin okumayacağım hiçbirini bugün ya da bu gece… Az sonra DVB mainboardların kontrolü için üretime geçicem baskı devre kalemimi aldım. Smd bölümü ( sıralı makine dizgini ) en son çıkan fuji F 12 makinenin çıkarmış olduğu 5000 DVB ‘yi incelemek için magazinden rastgele çekiyorum üretimde çalışan touch-up’çı ( lehimli kontrol ) arkadaşlarım itinayla kontrol ettiler hepsini. Operatör ( makineyi programlayan kişi bakımını yapan ) başımda ( eminim benden nefret ediyordur en fazla red yazan proses benim, farkında değiller her çıkan redde onların adına savunma yazdığımdan…) Maalesef bu gece de red yazıyorum eprom entegre yerine takılmamış birkaç kartta bu şekilde çıkmış, olası hata engellenmiş oldu ama diğerleri de öylemiydi bunu bilmiyorum gece vardiyasında özellikle saat 02:30 , 03:00 gibi çok fazla hata çıkıyordu zamanla gözler gidiyordu çünkü sabaha kadar, sürekli aynı karta bakıyorladı operatör verilen programa göre ayarlıyordu makineyi lehim kontrolcüsü, göz kontrolcüsü, en son touch-up’çısı… ( kolay değildi işleri zordu, kazandıkları para sonuna kadar helaldi…) Biz sadece belirli saatlerde üretimdeydik onun dışında oda da bütün gün oturuyorduk ( ben fazla boş durmayı sevmezdim…) Kontrolü bitmiş kartlara bakıyorduk rastgele çekiyorduk birkaç tane hatasız magazine rapor yazıp manuele gönderiyorduk hatalı olanlara yeniden kontrol için red yazıyorduk… çok fazla ağır değildi işim seviyordum severek yapıyordum bazen tamir odasında çalışıyordum boş kaldığım zamanlarda. Kendime basit devreler yapardım hoşuma giderdi yeni bir şeyler icat etmek… Ya da ajandama bir şeyler yazardım… Bugün olduğu gibi. Bir de gıcık olduğum kişilerin karikatürünü çizerdim bugün Mete beyin karkatürünü çizdim ( beyaz önlüğüyle kelebek gibi süzülüşünü çizdim baya komik oldu ben bile güldüm ) kahvaltıda bizim elemanlara gösterdim hepsi çok gülmüşlerdi, aslında böyle yaparak millete iyilik yapmış oluyorum fena mı uykuları açılıyor işte! ( Mete bey vardiye amiriydi kendini önemli biri sanan zavallıydı ) çizdiğim resmi ona da gösterdim anlamadı, saftır biraz. ( güneş yanığı yüzlü, sakallı, parlak gözlü, kurt yahut çakal gibi sivri, keskin otuz iki dişini meydana çıkartan bir gülümseyişi vardı. ) ilginç biriydi, emekli olursa yerine ben geçicem... ( bir gün ) 03:00 paydosunda dışarı çıktım soğuktu, ayaz çıkmıştı. Kapının önündeki bantta oturuyordum. Gökyüzüne bakıyordum. Dolunay vardı, yıldızları tek tek sayabiliyordum 1-2-3-4 …. Neyse! Barış yanıma geldi ( bilgisayar mühendisi üretimdeki makinelerin programını yapar bugün o da nöbetteydi. ) Barış - Ne yapıyorsun ? diye sordu Nur - Hiç! hava alıyorum. dedim. Barış - Uff çok soğuk üşümüyor musun? Nur - Üşüyorum. Gökyüzü ne kadar güzel… Barış - Evet. yıldızlar ne kadar çok belirgin, olabildiğine parlak… - Bugün fazla göremedim seni, - Bu arada çizdiklerini gördüm çok komikti nerden aklına geldi? Nur - Tamir odasındaydım. - Bugün boş vaktim çok vardı, aldım elime kağıt kalem çizmeye başladım, - Ne yapayım bir şeyler yapmazsam uykum gelecek. Barış - İlginç. dedi gülerek - Komik birisin, ama mutlu değilsin kendini değil sürekli başkalarını güldürüyorsun niye böyle yapıyorsun ? İçimden sana ne demek geldi ama kibar bir bayan olmaya çalışıyorum ve sakin bir şekilde cevabımı veriyorum. ( bugün onun kafasına bir şey fırlatmayacağım ) Nur - Hiçbir şey yapmıyorum, sana öyle geliyor. Hem ben çok mutluyum… Barış - Peki bugün seni kızdırmayacağım. dedi ( güya ) - Şarkı söylemeyi sever misin? Diye sordu ve içeriye girdi. ’’geliyorum ’’ diyerek bana, şaşırdım tabii ki gecenin bu saatinde ne diyor bu manyak diye! Ana bir baktım gitarını getiriyor. - Hadi bir şarkı iste benden, beraber söyleyelim dedi. Şaşırdım kekelemeye başladım ( üşüdüğüm için ) şey kem küm falan bir tuhaf olmuştum yani ! ondan böyle bir şey beklemiyordum açıkçası. Nur - Nerden çıktı bu? Barış - Benim Nur - Çalmayı biliyor musun? Barış - Evet. Hadi bir şarkı iste benden. Şaşkınlığım devam ettiği için düşünemedim. Nur - Kafana göre takıl dedim… demeseydim keşke Onur Akın’nın bir parçası ( seviyorum seni ekmeyi tuza banıp, banıp yer gibi … ) güzel söylüyordu, dinliyordum. Söylerken gözlerimin içine bakıyordu. Sonradan fark ettim, bizimki resmen ilanı aşk yapıyordu, bu arada gitarın sesini duyan geliyordu bizim bulunduğumuz yere. Nöbetteki meraklı arkadaşlarım ve diğerleri alaysı bir tavırla hep bir ağızdan ’’ ooohhh’’ falan, rezil olmuştum bütün bölüme. Ne yapacağımı şaşırdım böyle bir şey ilk defa başıma geliyordu… Barış’ın arada bana melül melül baktığını görüyordum ama umursamıyordum, daha doğrusu benden hoşlandığını anlamamıştım… ( ne kadar safmışım…) Nur - Tamam sus artık güzeldi teşekkür ederim , falan dedim. Susmuyor bozuk plak gibi söylemeye devam ediyordu - Sus! diyorum - Sus artık sus! rezil olduk bütün millete. Barış - Bana evet diyene kadar susmayacağım sabaha kadar seni sevdiğimi söyleyeceğim. Nur - Çattık ya! - Manyak mısın sen ya ! kafana yediğin onca darbelerden sonra bana bunu nasıl söyleyebilirsin ? - Eceline susadın galiba! Elimin altında bir şey yok ki kafasına fırlatayım, kulaklarımı tıkadım ve ona dönerek: Nur - Bittin sen mahvedicem seni, Allah kahretsin! Dedim. Barış arkamdan - Seni seviyorum anlamıyor musun? Niye inatçılık yapıyorsun? - Bak bir sürü şahit var… Hiçbir şey söylemeden odaya gittim içerdeki bütün millet ıslık eşliğinde alkış falan yapıyorlardı kıpkırmızı olmuştum ne yapıcağımı bilmiyordum eve gitsem gidemem gecenin bu saatinde. Korkunç bir gündü niye benimle uğraşırlar anlamadım gitti. Aslında iyi bir çocuk Barış, fabrikada aynı gün işe başlamıştık 1 yıl oluyor. Beni çok kızdırırdı ben de her defasında kafasına bir şeyler fırlatırdım en son yemekhane de bir kase tatlıyı başından aşağıya dökmüştüm… Hala benimle uğraşıyor. Sadece şımarık olduğu için kızıyordum ona. Çok küstah ve kendini beğenmiş biriydi, önceleri Arge ‘deki kızlarla uğraşırdı çıkmadığı konuşmadığı ( fingirdemediği ) kız kalmamıştır. Buna rağmen onlarla birlikteyken yinede beni kızdırmaktan vazgeçmiyordu bugün olduğu gibi… Güleyim mi ağlayayım mı bende bilmiyorum yine bir gece geçti, yine bir gün ağardı… 16- Nisan- 2002 ( Ajandamdan yazdıklarım )
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Öznur Çetin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |