Gerçek sanat, gizlenmesini bilen sanattır. -Anatole France |
|
||||||||||
|
Giremediğimiz bir yığın konu başlığı, yazamadığımız bir yığın sakatlanmış kelimeler... Sanki birbirine sıralanışından değilde bir türlü sıralanamayışınden dolayı sakat doğmuşlar öylesine... Yada doğarken ölmüşler. :) masanın üstünde duruyor hepsi, yazıp yazıp sonradan beğenmediğim buruşturduğum bir yığın kelime işte! Odam sessizdi, duvar saatin çelik sesinden başka ses yoktu. bir sigara yakıyorum, odamın içerisi benim ciğerlerime çektiğim şu sigaradan kokuyordu. Ohh! diyorum... Etrafıma bakıyorum duvarlarda izole bandla yapıştırılmış henüz çizmiş olduğum bir yığın karikatür ve bir türlü gönderemediğim uydurduğum hikayeler... Ve okuldayken yazdığım bir kaç not ve asla unutamadığım dolabımda yapıştırılmış bir kaç satırım... Camı açıyorum sigara kokmuş odamı havalandırmak için . Fakat! o da ne? odamdaki sessizlik 1-2 dakika sonra bozuluyor, bahçedeki azgın kedilerin vıyklaması yüzünden hepside pencerenin yan tarafında bulunan bahçeyle birleşik duvarın üstünde bulunuyorlardı. (valla ne yalan söyleyeyim mekanları uygundu havadardı, etrafta bir sürü ağaç ve çeşitli çiçekler vardı bol bol fotosentez yapabiliyorlardı işte!) Sanki bir açık oturum varmış gibi nazilli bardağı gibi sıralanmışlardı duvarın üstüne, aile kavgası galiba... Bir müddet onları izledim ve gülmeye başladım, çok komik görünüyorlardı. Telefonum çaldı. Kaydedilmiş bir yığın cevapsız arama, gönderilen bir yığın sms... Hepsi bekliyor cevabı verilmek üzere , hepsinde aynı soru nerdesin? Nerde olduğumun ne önemi var, kendim bulunduğum yerde değilsem... Camın önündeki sandalyeme sırtımı dayıyarak uzanırcasına oturuyorum. gözlerimi kapatıyorum bir düş görüyorum doğup büyüdüğüm şehir... kendimi İzmir de görüyorum. Kordonda bir bantda oturmuş körfezin deli dansını izliyorum. Uzaktan gelen akardeon sesine kulak veriyorum mırıldanıyorum, Nilüfer'in eski bir parçası ''kapandı pencerem şarkım sustu fakat ne yazık ki sokak boştu...'' körfez güneşi yutarak geceye hazırlanıyordu. Hava da çürük bir iğde kokusu vardı, ardından gelen körfezin yosun kokusu... Karşıyaka akşamın ilk saatlerinde birinci kordona yaklaşmış, duygusunu veriyordu. Daha sonra yanıma gelen yosma çingene kızın bana baktığı fala kızıyorum, inanmak istemiyordum... ''uzun boylu'' dedi ve susturdum. Nasıl olduysa çingene kızın baktığı falda düşlerime girmişti. Duymak istemiyordum... Acıdan, baskılardan, korkulardan, kuşkulardan sıyrılmış, salt kendi bedenimle gördüklerimin ilişkilendiği düşler... Kahrolası uyanmama neden oldu! 10-Mayıs-2005 14:02 Muğla
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Öznur, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |