..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez. -Joe Louis
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Baþkaldýrý > Özge Can




11 Þubat 2006
Tesadüfen Yaþamak  
bir savaþ hikayesi

Özge Can


Emzikleriyle ölen çocuklar... Gözleri kýzarmýþ babalar... Açlýktan kemikleri sayýlan çocuklar... Söyleyin bana bunlardan kim- kim etkilenmez ki?


:BCBC:
Tesadüfen Yaþamak
Mükemmel bir hayatým vardý. Beni çok seven bir aileye, harika arkadaþlara ve sayamayacaðým çoklukta oyuncaklara sahiptim. Okul çýkýþlarýnda annemle birlikte bahçesinde bin bir renk çiçeðin açtýðý evimize gelir ve onun yaptýðý leziz yemekleri yerdim. Bu olaðanüstü yemeklerinin sýrrýný kimselere söylemezdi, soranlara ise “yalnýzca yemeklerimi yaparken içine kalbimde yaptýðým bir iksirden katýyorum!” derdi ve gülümserdi. Bazen bunun doðru olduðunu düþündüðüm zamanlarda olurdu tabi... Okulun yemeklerinden nefret ediyordum,misafirliðe gittiðimizde yalnýz bir yemeðin tadýna baktýktan sonra tok olduðumu söyleyip yemem için yapýlan ýsrarlarý reddediyordum. Fakat 7 yaþýnda olmama raðmen oldukça topluydum ve bunu annemin yemeklerine baðlamýþtým; en sevmediðim yemeklerden bile iki tabaktan az yiyemiyordum.
Yemeðimizi bitirdikten sonra annem el iþini yapmaya koyulur bense hevesle derslerimi yapardým. Ýlkokul 1.sinifta olduðum için yeni yeni harfleri tanýyordum ve bu bana acayip zevk veriyordu. Bazen ne yazdýðýný bir türlü anlayamýyordum. Ýste bu anlarda annem hemen yardýmýma koþuyor ve dersim bitene kadar yanýmda durup gözlerinde bambaþka bir bakýþla beni izliyordu. Bu bakýþýn anlamýný bir türlü çýkaramýyordum;sanki okumayý ben deðil de o öðreniyormuþ gibiydi. Bazen beni kýskandýðýný düþünürdüm sonra saçmaladýðýmý anlayýnca ona bakýp imrenirdim.
Annem 32 yasýnda genç bir kadýndý. Kahverengi uzun saçlarý ve parlak gözleri vardý. Büyüdüðümde onun gibi olabilmek için her gece yatmadan önce dua ederdim. Boþ zamanlarýnda örgü örmenin yaný sýra neden okuduðunu bir türlü anlayamadýðým kalýn kitaplar okurdu. Ýçinde hiç resim olmayan bu kitaplarla ilgilendiði ve o küçücük yazýlarý okuduðu için ona kýzardým. O da kitabýný kapatýr ve karþýdaki kýrtasiyeden beðenerek aldýðýmýz kocaman yazýlý, rengarenk resimli ve oldukça ince olan kitabý alýr ve yüksek sesle okumaya baþlardý. O okudukça ben düþünürdüm,ne de güzel þeyler yazardý o incecik kitaplarýn içinde... annemin güzel sesiyle daha bir güzelleþen hikayeleri ben de onun gibi hýzlýca okuyabilmek için sabýrsýzlanýrdým.
Bir gün öðretmenim anneme “kýzýnýzýn okuma hevesine hayraným.”demiþti, annemse beni öpmüþtü! Bense þaþýrmýþtým;bir hoca nasýl öðrencisine hayran olabilir, hiçbir öðrencisi onun gibi okuyamaz ki diye... Çünkü benim imrendiðim insanlardan biri de öðretmenimdi. Bize hiçbir zaman baðýrmazdý,sabýrlýydý,hep gülümserdi. Okulu sevmemin diðer bir nedeni de buydu zaten...
Annemin okuduðu hikaye bitince odama gider ve oyuncaklarýmla oynardým. Barbie bebeklerimi uyutur, yemek takýmlarýmda annemin yaptýðý yemeklerden yapar, ocaðýmýn üstüne býrakýrdým. Bazen camýn önüne koyduðumuz menekþeyle konuþur,sular ve okulda olanlarý anlatýrdým. Beni dinlediði için sevinirdim ve ödül olarak bir bardak su daha boþaltýrdým küçük saksýsýna.... Ödülümü kabul etmeyip saksýsýnýn altýndan çýkarýnca da kýzar ve küserdim. Yeni aldýðýmýz çalýþma masasýný düzenlemeye bayýlýrdým;kitaplarýmý tek tek dizer aralarýna bebeklerimi oturturdum. Onlarý uslu durmalarý için tembihler ve týpký annemin bana yaptýðý gibi yanaklarýna birer öpücük kondururdum.
Hava kararmaya baþladýðýnda annem akþam yemeðini hazýrlamak için mutfaða girdiðinde ben de ona yardým etmek için can atarak oradan oraya koþtururdum. Yemek piþip kokular yayýlmaya baþladýðýnda yardýmý unutur, bu seferde tencereden gizlice bir lokma kaçýrabilmek için annemi gözetler dururdum. Annemse babamýn bizim için çalýþtýðýný ve beklememiz gerektiðini söylerdi, babamýn bu kadar çalýþmasýna bir anlam veremez ve evde arabalarla oynamak varken gidip kocaman bir ofiste masa baþýnda oturup bütün gün telefonla konuþmasýna kýzardým.
Zil çaldýðýnda kýzgýnlýðýmý unutur ve kapýya koþardým,annemden önce kapýyý açtýðýmda anneme bakýp bir kahkaha atýp babamýn boynuna atlardým. Babam iþten geldiðinde yorgun görünürdü ama yine de bizi görünce güler,önce beni,sonra da annemi öperdi. Babama hayat bilgisi kitabýnda yemekten önce ellerimizi yýkamamýz gerektiði yazdýðýný söyleyip onu banyoya sürüklerdim. O ise bana hiç kýzmaz aksine bunu ona hatýrlattýðým için beni teþekkür ederdi.
Yemekte bana okulumu sorarlardý, anlata anlata bitiremezdim. Öðretmenimi,yanýmda oturan arkadaþýmý anlatýr ve yeni yeni ezberlemeye baþladýðým Milli Marþýmýzý avazým çýktýðý kadar baðýrarak okurdum. Annem ve babam bazen bana güler,bazen de eþlik ederlerdi. Genellikle yemeklerden sonra halamýn evine giderdik. Halamýn üç buçuk yaþýnda bir oðlu vardý. Ona kalem tutmayý öðretmek için saatlerce uðraþýrdým ama bütün uðraþlarým sonucunda hala kalemi tutamýyor olduðunu görünce öðretmenliðin ne kadar zor bir meslek olduðunu düþünür ve asla öðretmen olmayacaðýmý söylerdim. Aslýnda hemþire olmak istiyordum yada sarkýcý... Bana aþý yapan hemþirelerden nefret etmeme raðmen hemþirelik bana hep kutsal bir meslek gibi gelirdi,sarkýcýlýk ise eðlenceli... annem büyüyünce bir enstrüman çalabileceðimi söylemiþti bir kere... O günü sabýrsýzlýkla bekliyordum.
Bir gün okuldan gelmiþ, yemeðimi yemiþ,derslerimle uðraþýyordum ki annemin telefonda hararetle konuþtuðunu duydum. Ara sýra gülüyordu, mutluydu ve verdiði cevaplara bakýlýrsa karsý tarafýnda konuyla ilgilendiði belliydi. Uzun uzun konuþtuktan sonra telefonu kapatmasýyla benim yanýnda bitmem bir oldu.
-“Ne oldu anne?”
- “Hmm... bunu sana nasýl söyleyeceðimi bilemiyorum tatlým... nasýl bir tepki vereceðini de tahmin edemediðimiz için bunu sana babanla birlikte yemekte söylemeyi planlýyoruz canim!”
-“Bunu beklemenin ne kadar zor olduðunu biliyorsun anne!!!”
-“Sabýrlý olmayý öðrendiðini sanýyordum!”
Hiçbir þey demeden odama gittim ve beklemeye baþladým. Annemin “eðer zamanýn çabuk geçmesini istiyorsan bir þeylerle ilgilen” sözü aklýma geldi ve kalan ödevimi yapmak için yeni çalýþma masama oturdum. Hala aklýmdaki merak duygusunu atamýyordum. Sonunda zil çaldý ve babam geldi. Kapýyý açmak için annemle yarýþmadým,babamýn boynuna atýlmadým,elini yýkamasýný da söylemedim. Yalnýzca masaya oturup bekledim. Klasik sorularýna hýzla cevap verip sabýrsýzlýkla gözlerinin içine baktýðýmý gören babam anneme göz kýrptý ve annem boðazýný temizledi.
-“ Tatlým ilk önce ne olursa olsun seni çok sevdiðimizi ve seveceðimizi bilmeni isteriz ama sana söylemek istediðimiz çok þirin bir þey var”
-“ Þirin mi?”
-“ Bir kardeþin olacak bebeðim”
Ne diyeceðimi bilemiyordum. Ýlk aklýma gelen þey artýk yalnýz baþýma evcilik oynamak zorunda olmadýðýmdý. Bu düþüncem yüzüme yansýmýþ olacak ki babam:
-“Sevineceðini biliyordum. Senin kardeþini kýskandýðý için doðmasýný istemeyen kýzlardan olmadýðýný annene söylemiþtim. Öyle deðil mi karýcýðým?”
-“Evet canim!”
Kýskanmak mi? Neden böyle bir þeyden bahsediyorlardý ki... yoksa doðacak bebeklerini benden daha mý çok seveceklerdi? Beni buna mý hazýrlamaya çalýþýyorlardý? Belki de öyleydi! Yeni doðan bebekler her zaman sevimli olurdu ve herkes onlarla ilgilenmekten zevk alýrdý. Birden annemin bir daha bana kitap okumayacaðý, beni okul dönüþünde bekliyor olmayacaðý,ödevlerime yardim etmeyeceði, babamýn boynuna ilk sarýlan ben olamayacaðým düþünceleri hýzla beynimden geçince gözlerimin yaþarmaya baþladýðýný fark ettim. Annem sanki olaðan ve beklediði bir þey olmuþ gibi yüzünü babama çevirdi ve gözlerinin içine uzun uzun baktý. Koþarak odama gitmeme ve kapýyý kilitleyip, hýçkýrarak aðlamama bile müdahale etmediler. Yoksa bu artýk beni sevmemelerinin ilk belirtilerimiydi? Onlarla konuþmama kararý aldým.
Birkaç gün kararýma sadýk kaldým ve hatta annemin yemeklerinden bile yemedim. Annem benimle konuþmak için çýrpýnýyordu. Sonra salonun ortasýnda onu, kendi kendine konuþurken buldum. Sanki sesini duyurmak istiyor gibiydi. Biraz daha yaklaþtýðýmda aslýnda kendi kendine konuþmadýðýný gördüm. En sevdiðim barbie bebeðimi almýþ baðýra baðýra bebeðimin kardeþiyle yapabileceði güzel þeyleri anlatýyordu. Belki bunu bir oyun seklinde yaptýðý için belki de annemin sesine muhtaç olduðum için kýpýrdamadan dinlemeye baþladým. Aslýnda anlattýklarý hiç de fena þeyler deðildi. Bebeðimin kardeþiyle oynayabileceði oyunlarý,ona kitap okuyabileceðini ve artýk bir abla olduðunu anlatýyordu. Tam annemin anlattýklarýyla heveslenmeye baþlamýþtým ki telefon çaldý.
Annemin ses tonundan arayanýn babam olduðunu tahmin edebiliyordum. Annem babamla konuþurken her zaman gülümserdi ve þu anda yeni doðacak olan bebeklerinden bahsettiklerini düþünüyordum. Ama annemin yüzü birden asýldý, elleri titremeye baþladý. “Sonunda bunu da yaptýlar demek” dedi ve kapattý. Anneme olan kýzgýnlýðýmý unutup yanýna gittim ve neden titrediðini sordum.
-“Þimdi, sen odana git bebeðim, belki çiçeðin seninle konuþmak istiyordur! Hadi yavrum!”
Bunu beni kandýrmak için söylediðini biliyordum ama gözlerindeki derin ifadeyi görünce gitmem gerektiðini anladým ve merdivenlere yöneldim. Annem titreyen elleriyle televizyonu açtý. Ama merakýma karþý koyamýyordum, merdivenlerde annemin beni göremeyeceði fakat benim rahatlýkla televizyonu görebildiðim bir basamaða çömeldim. Televizyona baktýðýmda aðlayan bir bebeðin görüntüsünü görünce çok þaþýrdým. Uzaktan çekim yapýldýðýnda bebeðin babasýnýn elinde olduðunu ve babasýnýn da aðladýðýný görünce þaþkýnlýðým iki katýna çýktý. Babalar aðlamazdý ki... onlar her zaman bizi teselli ederlerdi. Öyleyse onun babasý neden aðlýyordu? Ekranda bir spiker vardý ama ne dediðini buradan duyamýyordum, sanýrým annem benim duymamý istemediði için sesini iyice kýsmýþtý. Yine de spikerin hararetli konuþmalarýndan önemli bir þey anlattýðýný tahmin ediyordum. Bir eliyle mikrofonu tutuyor,diðeriyle de arkadaki manzarayý iþaret ediyordu. Arkadaki evlerin hepsi yýkýlmýþtý, insanlar yerde yatýyordu ve birinin kafasýndan kan akýyordu. Orada neler olmuþtu?
Aklýma öðretmenimizin anlattýðý deprem geldi. Daha önce hiç deprem yaþamamýþtým ama içimden bir ses bunun bir deprem olmadýðýný söylüyordu. Hem annem neden “sonunda bunu da yaptýlar” demiþti? Kim ne yapmýþtý? Bir türlü aklým ermiyordu. Kim evleri yýkýp, bebekleri ve bir babayý aðlatabilirdi ki? Annemin gözlerinden süzülen yaþlarý gördüðümde merakým daha da arttý ve koþarak annemin yanýna gittim. Annem geldiðimde gözyaþlarýný benden saklamadý, bu sefer odama gitmemi de söylemedi. Aksine bana sarýldý ve daha þiddetli aðlamaya baþladý. Annemi ilk defa böyle görüyordum. Uzun uzun aðladýktan sonra gözyaþlarýný silip “ kahrolasý Amerika!” dedi. Amerika mi? O da kimdi? Tüm bunlarý yapan o muydu? Ýyi ama babam ona bir ceza verirdi ve o da bir daha yapmayacaðýna söz verebilirdi. Belki yalnýzca ona odasýna gitmesin söylerdi! Bunda üzülecek ne vardý ki... yýkýlan evleri yeniden yapabilirlerdi. Belki kafasý kanayan adamý hastaneye götürür ve aðlayan babayý da teselli ederlerdi. Ama yine de eðer bir gün Amerika’yla karþýlaþýrsam onunla konuþmamaya karar verdim!..
Babam geldiðinde onun yüzündeki ifade de pek farklý deðildi. Yemekte bana okulumu sormadý, hatta hiç konuþmadý. Neden her þey bu hale gelmiþti? Her þeye raðmen biz iyiydik, diðer insanlar için neden bu kadar üzülüyorlardý ki? Bu düþüncemi sessizce söylediðimde bana gerekli açýklamayý babam yaptý.
-“ Yavrum bu tür þeyleri senin aklýna sokup seni üzmek istemem ama artýk sana getireceðimiz bazý yasaklarý kabullenebilmen için bazý gerçekleri bilmen gerekiyor!”
-“Yasaklar mi?”
Bu sefer konuþan annemdi;
-“Evet tatlým özellikle dýþarý çýkmanla ilgili bazý yasaklar! Üzgünüm ama sanýrým parka gitmeyi kesmemiz gerek, sadece okul için dýþarý çýkabilirsin! Belki de... neyse...”
- “Amerika bize büyük bir savaþ açmýþ, her an bize zarar verebilirler!”
- “Baba sen Amerika’ya gerekli cezayý verebilirsin,öyle deðil mi?”
Bu sorumu sormamýn üzerinden iki-üç gün geçmeden Amerika’nýn kim olduðunu daha doðrusu ne olduðunu öðrenmiþtim. Çünkü artýk televizyonlarda hiç çizgi film olmuyordu, ben de caným sýkýlýnca annemin itirazlarýna kulak asmayýp haberleri izliyordum. Her gecen gün farklý yerlerde aðlayan insanlarý izliyordum. Artýk dýþarý çýkmaktan ben de korkuyordum. Çünkü ara sýra dýþarýdan çok büyük gürültüler geliyor ve uzaklardan büyük toz bulutlarý yükseliyordu. Artýk okula gidiþlerim de düzensizleþmiþti. Zaten okula gittiðim günlerde de sýnýfta parmaklarýmla sayabileceðim kadar az öðrenci oluyordu.
Annemin karný þiþmeye baþlamýþtý ama evde kimse bebekten bahsetmiyordu. Babam iþten gelince haberleri izliyor,annemse kýpýrdamadan gözlerini tek bir noktaya dikmiþ düþünüyor oluyordu. Bir gün babam;
-“Artýk dikkat etmemiz gereken bazý þeyler var. Bugün alýþveriþ yapmak için tek bir market bile bulamadým. Hepsi kapýlarýný kocaman zincirlerle kilitlemiþti. Ülkede kýtlýk baþladý. Sanýrým artýk yiyeceklerimizi daha dikkatli tüketmeliyiz. Ayrýca söylemek istediðim baþka bir þey daha var.”
Annem sanki tahmin ediyormuþ gibi aðlamaklý olmuþtu.
-“Ülkede seferberlik ilan edilmiþ.”
Annem aðlamaya baþlamýþtý. Babamýn da gözleri dolu doluydu. Bense hiçbir þey anlamýyordum.
-“Baba..., seferberlik... ne?”
-“ Bir süreliðine sizden ayrý kalmam gerek kýzým. Hani demiþtin ya babam o Amerika’ya cezasýný verir diye iþte ben de þimdi bu iþi halletmek için diðer babalarla birlikte gitmek zorundayým tatlým! Ama döneceðim merak etmeyin! Hem de döndüðümde artýk rahatça okula gidebiliyor ve parkta oynayabiliyor olacaksýn caným!”
Ýþte þimdi ilk defa bende aðlýyordum. Hem de hýçkýra hýçkýra...
-“Babacýðým ama ya onlarda seni o televizyondaki baba gibi aðlatýrlarsa...”
-“Emin ol bunu yapamayacaklar yavrum”
Bizi acýyan bakýþlarýyla dinleyen annem bana haber verdiklerinden beri ilk defa bu konuyu açarak;
-“ Peki ya bebeðimiz?” diye sordu.
-“Bebeðimiz doðana kadar ben burada olacaðým. Bunu sakýn aklýndan çýkarma!”
Ýþte son akþam yemeðimiz buydu. Ertesi sabah babam iþe gitmedi. Annem aðlaya aðlaya ona bir çanta hazýrladý, içine temiz iç çamaþýrý,çorap ve eldiven koydu. Babamýn gözündeki ýslaklýk yerinde duruyordu,sanki dýþarý çýkmaya uðraþan fakat önündeki barajý bir türlü aþamayan bir nehir gibiydi. Bense kendimi durduramadan hýçkýrýyor,ara sýra da hepsinin bir rüya olduðunu düþünüyor ve uyanmak için kendimi cimcikliyordum.
Babam giderken ikimize de uzun uzun sarýldý. Yiyeceklerimizi dikkatli kullanmamýzý, herhangi bir tehlikede mutlaka sýðýnma evlerine gitmemizi,çok acil olmadýðý sürece dýþarý çýkmamamýzý,birbirimizin yanýndan ayrýlmamamýzý ve her zaman hastanenin ve ambulansýn numarasýný ezbere bilmemizi söyledi ve ikimizin de sýrayla tam gözlerimizin içine baktý. Söyledikleri beni ürkütmüþtü ama yinede söz verdim. Uzun bir vedalaþmadan sonra gitti... babam gitti... bir süre ikimizin de aðzýný býçak açmadý. Annem periþandý, yiyeceklerimizi idareli kullanmamýz gerektiði için artýk o lezzetli yemeklerinden yapmýyordu. Ara sýra gelen komþularýmýz hamileliðini tehlikeye atmamasý için bir þeyler yemesi gerektiðini söylüyordu. Annem tepki vermiyordu.
Her an tetikte yaþamak berbat bir þeydi. Babamý özlemiþtim. Acaba neredeydi? Her gün annemle televizyonun karþýsýna geçip haberleri izliyorduk ve her seferinde ayni manzarayla karþýlaþýyorduk. Hala babamdan hiçbir haber yoktu.
Artýk annemin yataðýnda yatýyordum. Bazý geceler bomba sesleriyle uyanýyorduk,birbirimize daha sýký sarýlýp dua ediyorduk. Ben de zayýflamaya baþlamýþtým. Oyuncaklarým da artýk bana zevk vermiyordu, çiçeðim çoktan solmuþtu. Hayat aslýnda ne kadar da zordu...
Bir gece kulaklarýmýzý saðýr edecek bir gürültü ve sarsýntýyla uyandýk. Evdeki küçük eþyalarýn hepsi devrildi, çoðu kýrýldý. O yüzden evin içinde yürümek zorlaþtý, annem beni kucaðýna alýp dýþarý koþturdu.
Evin kapýsýndan çýkýp biraz ilerlemiþtik ki daha þiddetli bir ses ve sarsýntýyla yere yýðýldýk. Dumandan birbirimizi göremiyorduk. Bir yandan çýðlýklar atarak baðýrýyor bir yandan annemi arýyordum. Eskiden ne zaman evde anneme seslensem bana cevap verirdi ama þimdi vermiyordu iþte! Kahretsin,her taraf duman olmuþtu. Aðlamaya baþladým. Ne kadar aðladým bilemiyorum, sonra omzuma dokunan bir el hissettim. Annem olmasýný umarak arkama döndüðümde elin hiç tanýmadýðým birine ait olduðunu gördüm. Yüzü isten simsiyah olmuþ, gözleri nemli ve saçlarý darmadaðýnýk, babam yaþlarýnda bir adamdý. Ýlk önce hiçbir þey söylemeden beni kaldýrmak istedi. Çabalarýna karþýlýk vermeyip bir de annemi bulmalarý için ýsrar edince adam karþýma oturdu;
-“ Çok yakýnda anneni göreceksin ama simdi onun biraz dinlenmesi gerekiyor ve senin de bizimle gelmeni istiyoruz. Merak etme sana kötü bir þey yapmayýz zaten seni götüreceðimiz yerde bir çok arkadaþýn olduðuna eminim.”
-“Beni neden evime götürmüyorsunuz?”
-“ eviniz son bombada biraz hasar görmüþ, sanýrým uzun bir süre orada kalamayacaksýnýz ama hiç üzülme canim hepsi geçecek. Simdi uslu bir kýz ol ve beni takip et, eðer sözümü dinlersen anneni de görebilirsin”
Annemi görebilme umudu bana güç vermiþti. Kalktým ve adamýn elini tuttum. Aðlarken fark edememiþtim ama duman azalmýþtý fakat bu manzara öbüründen de beterdi. Tanýdýðým, gördüðüm, önünden geçtiðim bütün evler yýkýlmýþtý. Karþýdaki kýrtasiye fark edilmiyordu bile... sadece yerde bir tabelasý kalmýþtý. Nereye gittiðimizi bilmiyordum,yalnýzca etrafýma bakarak yürüyordum. Her þey bana yabancý geliyordu. Sanki baþka bir gezegende yada kötü bir kabusta gibiydim. Hani uyurken bir kabus görürsün, onun kabus olduðunu bilirsin ama yine de kabusun devamýný görmek için uyanmazsýn ya, ayný onun gibi bir duyguydu bu... aðlamýyordum aksine heyecanla neler olacaðýný bekliyordum ama içimde çok büyük bir korku vardý.
Karným gurulduyordu ve üþüyordum hatta soðuktan titriyordum. Dilim damaðýma yapýþmýþtý, ayaklarým çýplaktý ve üzerimde yalnýzca geceliðim vardý.
Yolda elimi tutan adam bir þeyler anlatýyordu. Etraftaki çýðlýk sesleri, aðlamalar ve iniltilerden onu duyamýyordum ama daha tenha bir yola geldiðimizde onu dinlemeye baþladým.
-“Benim de senin yaþlarýnda bir kýzým var biliyor musun? Fakat kaç yaþýndaydýn sen?”
- “yedi buçuk”
-“Evet,evet o da tam senin yaþýndaydý. Seferberlikten sonra onu bir daha hiç göremedim. Þimdi nerede olduðunu, ne yaptýðýný hatta hayatta olup olmadýðýný bile bilmiyorum.”
Gözleri dolmuþtu.
-“Bende babamýn nerede olduðunu bilmiyorum ama hayatta olduðunu biliyorum”
-“Nereden biliyorsun? Sandýðým kadarýyla askerlere telefon izni yok”
-“Hissediyorum”
- “Aslýnda ben de bazý geceler soðuktan uyuyamadýðýmda kýzýmýn ve karýmýn sýcacýk yataklarýnda yatýyor olduklarýný hissediyorum. Belki de öyle olmasýný dilediðim içindir.”
-“Annem þimdi nerede?”
-“ Son patlamadan sonra yere savrulmuþsunuz! Annen fena düþmüþ,belinde yada bacaklarýnda bir sorun olabileceðini düþünüyoruz. O yüzden onu en yakýn saðlýk ocaðýna götürdük ama sanýrým þu anda onu göremezsin. Zaten gecenin bu vaktinde seninde uyumaya ihtiyacýn var!”
-“Ben annem olmadan uyuyamam.”
-“Hadii... çocukluk yapma...annenin iyileþeceðini ikimizde çok iyi biliyoruz, öyle deðil mi?”
-“Peki ya bebek? Ona ne oldu? Annemin karnýndan anlamýþ olmanýz gerekirdi”
-“Evet,bu konuda hiçbir bilgim yok ama bebeðe zarar gelmediðini tahmin ediyoruz. Neyse bak geldik hepimiz bu spor salonunda uyuyacaðýz bu gece...”
Spor salonunda uyumak mi? Neler söylüyordu? Bir insan nasýl spor salonunda uyuyabilirdi ki...
Ýçeri girdiðimizde nasýl olduðunu anladým. Yere bir kat örtü sermiþlerdi ve herkes onun üzerinde kývrýlarak yatýyordu. Daha önce hiç böyle bir manzarayla karþýlaþmamýþtým,birden annemi daha fazla özledim. Gözlerim tekrar doldu. Bütün bunlar kimin suçuydu? Kim bunu yapmak isterdi ki... Amerika’mý? Hayýr... kimse bunu yapabilecek kadar cani olamazdý.
Bana yerimi gösterdiler;en köþedeki küçük yerdi, yanýmda yaþlý bir teyze vardý, ayak uçlarýmda ise benim yaþlarýmda bir erkek çocuðu yatýyordu. Bir süre sonra herkesin yatmýþ olmasýna raðmen kimsenin uyumadýðýný fark ettim. Yaþlý teyzenin gözü sürekli etrafý tarýyordu. Çocuðunu yada torununu arýyor olabileceðini düþündüm. Önümdeki çocuk alçak bir sesle yanýndaki genç kadýnla konuþuyordu. Annesi olduðunu tahmin ettim, tekrar aklýma annem geldi. Acaba þimdi neredeydi? Acaba o adamýn söylediði gibi belini yada bacaðýný mý incitmiþti? Acaba o da beni merak ediyor muydu, yoksa baygýn bir þekilde yatýyor muydu? Acaba o da benim gibi yerde üstü açýk mý yatýyordu? Kafamda o kadar çok soru iþareti vardý ki... göz kapaklarýmýn hiç bu kadar aðýr olduðunu hissetmemiþtim, uykum vardý ama uyuyamýyordum. Salonda hiç pencere yoktu ama sabaha yaklaþtýðýmýzý hissediyordum. Tüm bu olanlarý düþünürken uyuyakalmýþým.
Uyandýðýmda salondaki insanlarýn sayýsý azalmýþtý. Birden nerede olduðumu hatýrlayamadým. Hala rüyada olduðumu sandým. Sonra dün olanlar bir bir aklýmdan geçince nerede ve neden burada olduðumu hatýrladým. Belki bugün beni annemin yanýna götürürler diye hevesle kalktým ve gözlerimle akþamki adamý aramaya baþladým. Ama etrafta hiç büyük birisi yoktu. Sanýrým herkes çocuðunu burada býrakýp yiyecek bulmaya gitmiþti ama benim de karným açtý, peki bana kim yiyecek getirecekti? Babamýn nerede olduðu hakkýnda en ufak bir bilgim bile yoktu annem ise saðlýk ocaðýndaydý ama saðlýk ocaðýnýn nerede olduðu hakkýnda tahmin bile yürütemiyordum. Sonunda kendi yiyeceðimi kendim almaya karar verdim. En yakýn bakkala gidecek,caným ne isterse alacak ve babamýn gelince parasýný ödeyeceðini söyleyecektim. Böylece bakkal amca da bana ne istersem verecekti. Tek sorunum çýplak ayaklarým ve geceliðimdi. Sonbaharýn sonundaydýk, kýþ yaklaþmýþtý ve hava çok soðuktu. Ama burada açlýktan ölmektense sokakta yiyecek bir þeyler ararken ölmeyi tercih ederdim. Aldýrmadan dýþarý çýktým. Çýkar çýkmaz ayaklarýmdan baþlayan ürperti, belime ve daha sonra da tüm vücuduma yayýldý. Bir an kaskatý kesildim, sonunda zorlukla yürümeye baþladým. Etrafta kýrýk beton parçalarý olduðundan yürümek daha da zorlaþmýþtý.
Etrafýmdaki manzarayý görünce kendimi babamýn ara sýra izlediði savaþ filmlerinin bir figüraný gibi hissettim. Elinden hiç bir þey gelmeyen bir figüran... her taraf yerle bir olmuþtu. Ýnsanlar koþuþturuyordu, herkes baðýrýyordu ama yine de derin bir sessizlik vardý. Bebekler aðlýyordu., sadece bebekler deðil büyüklerde aðlýyordu. Bir yerde büyük bir kalabalýk vardý. Acaba orada biri mi ölmüþtü? Belki de annem gelmiþti ve herkes ona sarýlmak için toplanmýþtý. Bu çocuksu umutla kalabalýða doðru koþturdum. Ýnsanlar önümü kapattýðýndan ne olduðunu göremiyordum. Hatta caným acýyordu. Neden kimse beni korumuyordu? Neden babam birden çýkýp bana zarar verdikleri için onlara kýzmýyordu? Neden annem beni yalnýz býrakmýþtý?
Birden arkamdaki dev bir adamýn beni itmesiyle yere düþtüm, eziliyordum. Kadýnlar üstüme basýyorlardý. Kimse beni görmüyor, görenlerse aldýrmýyordu? Ne olmuþtu bu insanlara? Ýnsanlara bir çocuðu ayaklar altýnda ezebilecek gücü kim yada ne vermiþti? O kalabalýðýn ortasýnda neler oluyordu? Son bir güçle ayaða kalkmayý baþardým ve diðer insanlarla beraber sürüklendim. Kalabalýðýn ortasýna vardýðýmda yaþadýðým duygu acýma mýydý,sevinç miydi yoksa hayal kýrýklýðý mýydý bilmiyorum. Ama insanlar yýkýlan bir dükkandan saçýlan paramparça ve tozlu yiyeceklere saldýrýyorlardý. Bir an ne yapacaðýmý bilemedim, annem bana her zaman yere düþen bir þeyi yememem gerektiðini söylerdi. Oysa simdi durum farklý mýydý? Çok açtým. Dayanamayýp bende yere eðildim ve dökülen kraker parçalarýný toplamaya baþladým. Tam bir avuç dolusu toplamýþtým ki yanýma benden birkaç yaþ büyük gözüken bir kýz çocuðu yaklaþtý. Amacý beni korkutup elimdekileri almaktý, belli ki o da çok açtý. Ama gözlerimdeki korku dolu ifadeyi görünce duraksadý. Bir kaç saniye kadar göz göze kaldýk sonra dayanamadý ve arkasýný döndü. Yerdeki yiyecekler tükenmiþ, o koca kalabalýk yerini bir kaç sýzlanan kadýna býrakmýþtý. Kýz arkasýný dönünce ani bir hamleyle sýrtýndan yakaladým. Kapkara saclarý ve kapkara gözleri fakat saçlarýna oranla bembeyaz bir cildi vardý. Sanýrým korkmuþtu, göz bebekleri büyüdü ama tepki vermedi. Küçücük, kirli avucumu dolduran krakerlere baktý. Elimi ona doðru uzattýðýmý görünce geri çekildi.
-“Yarýsý senin olabilir?”
-“Bunu yapamam! Küçük ve aç bir çocuðun elinden yiyeceðini alamam.”
-“Ben küçük ve aç bir çocuk deðilim. Üstelik babam artýk benim de bir genç kýz olduðumu söylüyor.”
Çaresizce ve gözlerine yerleþen küçücük bir pýrýltýyla avucumdakilerin yarýsýný aldý ve isteksizce sordu.
-“Baban yaþýyor mu?”
-“Tabi ki de yaþýyor, babam çok güçlüdür. Sadece diðer askerlere yardým etmeye gitti ve eminim þu anda tüm askerler babama teþekkür ediyordur.”
Gözleri doldu.”Eminim”
Yürümeye baþlamýþtýk,onun krakerleri bitmiþti, bense son lokmalarýmý yiyordum ama annem ve babam olmadan boðazýmdan geçmiyordu. Bunu ona söylediðimde bana annemi sordu, her þeyi anlattým. Söylediklerimi gözünde bir damla yaþla dinledi.
-“Peki senin annen nerede?” diye sordum.
-“Benim annem beni doðururken ölmüþ,babam ve aðabeylerimle birlikte yaþýyorduk. Babam bizden nefret ederdi.”
-“ Nefret mi ederdi, neden?”
-“ Bilmiyorum ama sanýrým bizim ona yük olduðumuzu düþünüyordu. En çok da benden nefret ederdi, annemin ölümünden beni sorumlu tutardý. Onun tüm iþlerini ben yapmama raðmen hep beni suçlardý. Seferberlik ilan edildiðinde doðruyu söylemek gerekirse biraz sevinmiþtim.”
O bunlarý anlatýrken aklýma babam geldi, beni ne kadar da çok severdi. Hep beni korumaya çalýþýr, bir suçum olsa bile affederdi... onu ne kadar da çok özlediðimi fark ettim. Herkesin gözüne bir damga gibi yapýþmýþ olan o bir damla yaþ sonunda beni de damgalamýþtý.
Krakerlerden sonra susamýþtým bu yüzden huzursuzdum. Aniden karþýma çýkan bu abla bunu fark etmiþ olacak ki “özür dilerim, senin gibi küçük bir çocuðu sýktým sanýrým, bunlarý sana anlatmamalýydým” dedi.
-“ Hayýr, hayýr anlattýklarýný can kulaðýyla dinliyordum, yalnýzca biraz susadým.”
-“ Yakýnlarda bir çeþme biliyorum, eðer üstüne bir þey devrilmediyse suyu temizdir. Ýstersen oraya gidelim, bende çok susadým.”
Böylece sözünü ettiði çeþmeye doðru yürümeye baþladýk. Yolda ikimizde etrafýmýzý incelediðimizden konuþmaya fýrsat bulamadýk. Etrafta yýkýlan evler ve aralarda kalmýþ cesetleri çýkarmaya çalýþan turuncu üniformalý iþçiler vardý. Daha önce hiç ölü beden görmemiþtim. Gözlerimi kapýyor, dayanamayýp tekrar açýyordum. Yerler hafif hafif kan lekelerine bürümüþtü. Aðlayan bebekler dramý tamamlýyordu. Sanki duygusuzlaþmýþtým, içimdeki küçük bir kývýlcým hariç her þeyi bir film gibi izliyordum.
Çeþmeye vardýðýmýzda onun da baþýnda bir grup insan vardý ama bakkalýn önündeki kalabalýk gibi deðildi, doðal bir sýra oluþmuþtu. Herkes teker teker suyunu içiyor ve geldiði gibi dönüyordu. Bunun nedeninin suyun bakkaldaki yiyecekler kadar kolay tükenmeyeceði olduðunu düþündüm. Sýra bize geldiðinde kana kana içtim, su buz gibiydi ama aldýrmadým. Kim bilir annem beni bu soðuk havada soðuk su içerken yakalasa ne yapardý. Üstelik yalýn ayak ve gecelikle...
Abla suyunu içerken bende onu inceledim. Onun üstünde kalýn bir eþofman vardý. Ne kadar þanslý olduðunu düþündüm, çünkü soðuk sudan sonra yalnýzca dýþým deðil içim de üþümeye baþlamýþtý. Titrediðimi ancak ablam bana eþofmanýnýn üstünü verince fark ettim. (Yalnýzlýktan mý bilmiyorum ama ona kaným ýsýnmýþtý ve gerçek ablam gibi görüyordum.) Önce kibarlýk olsun diye kabul etmedim. Eðer onu bana verirse kendinin üþüyeceðini biliyordum ama bana içinde dar bir boðazlý kazak olduðunu ve evlerinde soba olmadýðý için geceleri böyle yattýðýný söyledi, kabul ettim.
Titremem yavaþlamýþtý. Ama karným hala açtý. Ona nerede kaldýðýný sordum , benim yattýðým spor salonunun adýný söyledi. Herhalde gece karanlýkta onu fark edememiþtim zaten o kadar insan içinde kimseyi tam olarak görememiþtim. Böylece birlikte oraya doðru yöneldik. Ýçeri girdiðimizde ortam sabahkine göre daha kalabalýktý. Herkes soðuktan kaçmak için buraya sýðýnmýþtý. Yine aðlayan bebeklerin çýðlýklarý, konuþmalarý bastýrýyordu. Açlýktan olmalýydý. Hava alacakaranlýktý ama buz gibiydi. Günün geri kalanýný burada geçirmeye karar verdik. Bu sefer yan yana yatmak üzere kendimize o kalabalýðýn içinden iki kiþilik yer bulduk. Otururken ben kendi derdimi unutmuþ, ablanýnkiyle uðraþýyordum.
-“Abla?”
-“ Efendim canim”
-“ Senin adin ne?”
-“ Boþ ver adýmý, adým bana babamý hatýrlatýyor, bari beni sadece abla diye çaðýran biri olsun. Ama istersen bana takma bir ad da bulabilirsin.” Gülümsedi. Söyledikleri bana çok mantýksýz gelmiþti ama saygý duydum.
-“Öyleyse sana sadece ‘abla’ demem daha iyi olur. Birine lakap takmaktan nefret ederim de...”
-“tamam o zaman”
-“Bir þey daha soracaðým; hani sen bakkalýn önünde konuþurken aðabeylerinin olduðunu söylemiþtin! Onlar simdi nerede?”
Tekrar gözleri doldu. “ Bilmiyorum” dedi ve bu sefer yaþlar gözlerinden bir sel gibi akmaya baþladý. Yanlýþ bir þey mi yapmýþtým acaba? ona yakýnlarýný hatýrlatýp onu üzmüþtüm,kendimden nefret ediyordum. Ne yapmam gerektiðini de bilmiyordum. Sadece onu izliyor ve elini okþuyordum. Bundan önceki hayatýmda gözyaþýna hiç yer olmadýðý için aðlayan birinin nasýl teselli edileceði hakkýnda da bir fikrim yoktu. Her þeye raðmen bakýþlarýndan güç fýþkýran ablamý böyle gördükçe benimde içimden aðlamak geliyordu. Yavaþ yavaþ gözlerimden süzülen yaþlara aldýrmadan ellerini okþamaya devam ediyordum. O ise sanki bütün hayatýnýn hýncýný çýkartýyormuþçasýna hýçkýrarak aðlýyordu.
Benim de aðladýðýmý görünce gözlerini boðazlý kazaðýna sildi. Gülümsemeye çalýþýrken tekrar aðlamaya baþladý. Bir yandan da konuþuyordu.
-“ Hayat böyle bir þeymiþ demek ki... bütün kitaplar hayatýn zor olduðunu söylerdi, her þeye raðmen onlarý yalanlardým. Doðruymuþ, hayat zormuþ. Yasamaktan nefret ediyorum, Allah’ým kurtar beni bu ýstýraptan...”
Neler söylüyordu? Yasamak istemiyor muydu? Kim yaþamak istemezdi ki? Hayat gerçekten zor muydu? Hayýr, hayat zor deðildi. Tüm bunlar zaten geçip gitmeyecek miydi? Yakýnda aileme kavuþmayacak mýydým?
Birden onlarý daha fazla özledim. Hani aslýnda karnýn aç olmadýðý halde biri yemekten bahsettiðinde ve o senin en sevdiðin yemekse kendini açýkmýþ hissedersin ya, belki de bu öyle bir duyguydu ama bu durumda ona annemi sormanýn bencillik olduðunu düþündüm ve titrek ve tedirgin bir sesle belki aðabeylerini bulabileceðimizi söyledim. Bana acýyarak baktý.
-“ Bombanýn atýlmadan önceki sabah arkadaþlarýyla kavga etmiþlerdi ve aðýr bir þekilde dövülmüþlerdi. Aðabeylerimin ikisi de çok gururludur, bunu gururlarýna yediremediler ve o gün evden çýkýp arkadaþlarýný toplayarak kavga ettikleri kiþilere derslerini vermeye gittiler. Ýþte o gece de bomba atýldý. Þimdi onlarýn nerede olduðunu kimse bilmiyor.”
Ona çok þanslý olduðunu söyledim. Þaþýrmýþtý.”neden?” diye sordu.
-“ Onlar belki de bomba atýldýðýnda buradan çok uzaktaydýlar. Belki de sadece bir toz bulutu gördüler ve þu anda her yerde seni arýyorlar. Yakýnda da buraya geleceklerdir. Hem belki o zaman beni saðlýk ocaðýna da götürürler .”
Sanýrým ablamý teselli etmeyi baþarmýþtým. Bana þaþkýn ve mutlu bir ifadeyle bakýyordu ve týpký annemin bana sarýldýðý gibi sarýldý.
O gece ona bütün hayatýmý, babamý, annemi, annemin hamile oluþuna gösterdiðim tepkiyi,okulumu, öðretmenimi,derslerimi ve arkadaþlarýmý anlattým. Kýsýk bir sesle Milli Marþýmýzý bile okudum. Çevremizdeki bir kaç kiþi bana üzüntüyle karýþýk gülümsemelerle baktý. Özellikle Milli Marþýmýzý okurken salonda bir sessizlik oluþtu. Herkes beni dinlediði için mutlu olmuþtum, biraz da þýmarmýþtým. Herkesin dikkatini çekmiþtim, geldiðinden beri kafasýný bile kaldýrmayan insanlar bana gülümsemeye, bebekler küçük mýrýltýlarla benim hararetli konuþmamý anlamaya çalýþýyorlardý. Sanki bütün derdimi unutmuþtum. Bir kaç dakikalýðýna diðer insanlarda öyle gözüküyordu ama annemi anlatmaya baþlayýnca ve þu anda benim onun nasýl olduðunu bile bilmediðimi öðrenince tekrar eski hallerine döndüler. Bende durgunlaþýnca bebekler de aðlamaya baþladý. Sürekli ayný sahneyi oynayan tiyatrocular gibiydik ama onlardan büyük bir farkýmýz vardý. Biz rol yapmýyorduk...
O gece yeni ablamla birbirimize sarýlarak yattýk. Þu anda tek desteðim ablamdý. Gerçek abla-kardeþ gibi olmuþtuk ve yatmadan önce bir sonraki gün etrafý dolaþma kararý aldýk böylece hem onun aðabeylerine rastlayabilir hem de yakýnlarda bir saðlýk ocaðý bulabilirdik. Ýkimiz de üþüyorduk, karnýmýz açtý ve yorgunduk. Bu kötü günlerin geçip gitmesi ve tekrar eski yaþantýmýza dönebilmek için uzun uzun dua ettik. Birbirimizin vücut sýcaklýðýndan yararlanmak istercesine sarýlýp uykuya daldýk.
Rüyamda annemi gördüm, kitap okuyordu ama aslýnda tüm yaþadýklarýmýzý anlatýyordu. Sanki bizim yaþamýmýzý anlatan bir kitaptý bu... kitapta kendi hisleri de vardý. Sanki baþka birinin aðzýndan anlatýlýyordu ve kitapta çok dikkatli olmam gerektiði yazýyordu. “beni düþünme ben iyiyim, sadece kendine iyi bak, soðukta dýþarý çýkma sakýn...” diyordu.
Sabah uyandýðýmda etrafýmda annemi aradým ama tüm gördüklerimin rüya olduðunu fark edince içimi bir hüzün ve özlem kapladý. Gördüklerim bilinç altýmýn bana oynadýðý bir oyun muydu bilmiyorum fakat annemin sözünü dinlemeye karar verdim ve ablamýn bana verdiði eþofmaný çýkarmadým. Eþofmaný düþününce aklýma ablam geldi, etrafýma bakýndým,göremeyince biraz korktum. Yine yalnýz kalmýþtým. Boðazýmda konuþmama hatta nefes almama bile izin vermeyen bir yumruyla doðruldum, dizlerimi karnýma çekip oturdum ve beklemeye baþladým. Bu sýrada da etrafýmý seyrediyordum. Sanýrým hava düne oranla bugün daha da soðuktu. Bunu salondaki insan topluluðundan kolayca anlayabiliyordum. Aðlayan bebek seslerine artýk kulaklarým alýþmýþtý, o cýrtlak sesler eskisi kadar kulaklarýmý týrmalamýyordu ama þimdi de yüreðimi týrmalýyordu. Tüm bebeklerin açlýktan süründüklerini tahmin etmek hiç de zor deðildi. Çünkü hiçbirimizin karnýna uzun süredir hiçbir þey girmemiþti.
Salonda bayat bir koku vardý ama kimse kapýlarýn açýlýp içersinin havalandýrýlmasýndan yana deðildi,zaten herkes üþüyordu... eski hayatýmý ne kadar da özlemiþtim. Þimdi silgimi kaybettiðim için üzülüyor olmayý veya kardeþimin doðacaðýna kýzýyor olmayý ne kadar da çok isterdim. Belki bir gün bu günleri de arayacaktým, kim bilebilirdi ki, bir ay önce kusursuz bir hayatým vardý, her þey bu kadar çabuk geliþebilir miydi? Ýki üç güne kadar sýcak yataðýmda yorganýma sarýlýp yatarken þu anda kötü kokan bir spor salonunda yerde ince bir çarþaf üzerinde uyanmam adilce miydi? Ama bu halime de þükretmeliydim. Sanýrým bu zor günler bana bunu öðretmiþti. Beterin beteri de vardý. Hani bir kardeþimin olmasýndan daha kötü bir þey olamazdý? Hani annemin bana baðýrmasý dünyanýn sonu gibiydi? Þu anda bir kardeþimin olmasý ve annemin karþýma geçip bana baðýrmasý için sahip olduðum her þeyi verebilirdim. Yine o bir damla yaþ gözlerime yapýþmýþtý, ben sildikçe yeni bir tanesi geliyordu.
Bu düþüncelerden sýyrýlmaya çalýþýrken arkamdan “sürpriz” diye baðýran bir sevinç çýðlýðý duyunca irkildim. Bu neþeli ses tonunu duymayalý yýllar olmuþ gibi geliyordu. Arkama döndüðümde biricik ablam elinde iki yarým ekmekle yüzüme bakýp sýrýtýyordu, onu ilk defa bu kadar mutlu görüyordum. Ben de sevinmiþtim ama merakýma karþý koyamýyordum. Ýnsanlarýn tek bir dilim bile bulamadýðý bir yerde nasýl koca bir ekmek bulabilmiþti? Yüzümdeki þaþkýnlýðý görünce açýklama yapmasý gerektiðini anladý.
-“Dýþarýda,buradan üç sokak ötede bedava ekmek daðýttýklarýný duydum. Seni uyandýrmadan hemen kalktým ve insanlarý takip ettim. Zaten herkesin gideceði yerin orasý olduðunu biliyordum. Vardýðýmda gözlerime inanamadým tabi... Dükkanýn önündeki kalabalýðýn neredeyse beþ katý insan vardý ve hepsi bir parça ekmek için birbirine girmiþti. Tabi aralarýna girmek hiç de kolay olmadý. Çocuklara yarým ekmek, büyüklere ise bir bütün ekmek veriyorlardý. Ben senin için de isteyince ilk önce razý olmadýlar, direndim. Çevremdeki insan topluluðu sanki onlarýn ekmeðini ellerinden alýyormuþum gibi beni itmeye baþladý. Ben hala direnerek bir parça ekmek daha istiyordum, ekmeði kimin için istediðimi sordular, onlara seni anlatýnca hepsi seni hatýrladý. O aksam herkesin ilgisini çekmen iþe yaradý ve hemen yarým ekmek daha verdiler. Ben de koþa koþa geldim, hadi ekmekler daha fazla bayatlamadan hemen yiyelim.”
Ne diyeceðimi bilemedim. Beni seviyordu, o benim ablamdý, ablam...
Ekmeði elinden utanarak aldým ve bir lokma ýsýrdým. Uzun süredir aðzýma hiçbir þey girmediði için ekmek aðzýmda mayhoþ bir tat býraktý. Þu küçücük ekmeðe nasýl da sevinmiþtik. Etrafýmýzdaki insanlar da ekmeklerini ýsýrýyorlardý. Herkes bir süreliðine mutlu gözüktü. Anneler kendi paylarýný aðýzlarýnda çiðneyip ýslattýktan sonra çýkartýp bebeklerinin aðzýna sokuyorlardý. Baþka zaman olsa en lüks mamalarý bile tüküren bebekler nasýlda hiç seslerini çýkarmadan yiyorlardý. Ekmeðim bittiðinde karným doymuþ ve keyfim azda olsa yerine gelmiþti. Þimdi tek derdim annemi bulmaktý. Ablama annemi ve onun aðabeylerini bulma kararýmýzý hatýrlattým. Havanýn çok soðuk olduðunu söyledi. Aðlayýp, sýzlanýnca o da annem gibi dayanamadý ve kabul etti. Aðlamamýn hemen kesildiðini görünce bunun bir duygu sömürüsü olduðunu anladý ve bana hýnzýrca gülümsedi. Ama bir kere kabul etmiþti, artýk peþini býrakýr mýydým hiç?
Annemi görebilme umuduna o kadar çok bürünmüþ ve bulacaðýmýza o kadar çok inanmýþtým ki;eðer o saðlýk ocaðýný bulamazsak nasýl bir hayal kýrýklýðý yaþayacaðýmý tahmin bile edemiyordum. Ablam ilk önce ayaklarýmýza giyecek bir þey bulmamýz gerektiðini söyledi. Düþünmeye baþladýk, uzun uzun düþündükten sonra benim aklýma harika bir fikir geldi.
-“Buldum... Dýþarý çýkýp yýkýlan evlerden fýrlayan küçük tahta parçalarýný alýp iplerle onlarý ayaklarýmýza baðlayabiliriz. Belki yürümemizi biraz zorlaþtýrýr ama en azýndan yere çýplak ayakla basmamýþ oluruz.”
-“Hmm... en azýndan deneyebiliriz,öyle deðil mi?”
Böylece dýþarý çýkýp dört adet tahta parçasý bulduk, ikiþer ikiþer paylaþtýktan sonra çöpün yakýnlarýnda ip aramaya baþladýk ama bulduðumuz ipler her zaman kýsa kalýyordu. Ablam çöplere bakarken birden yüzü aydýnlandý.
-“ Þu çöpleri torbalarýndan çýkarýrsak dört tane torbamýz olur, her birini bir ayaðýmýza giyip sýkýca baðlarýz. Üstelik su da geçirmez!
Ýkimizde bu fikre bayýlmýþtýk. Çöpleri yerinden çýkarmak biraz zor bir iþti ama genelde daha kuru olanlarý veya sadece içinde kaðýt olanlarý ayýkladýðýmýzda iþimiz oldukça kolaylaþtý ve on beþ dakika sonra ayakkabýlarýmýz(!) hazýrdý. Böylece hevesle yola çýktýk. Kaybolmamak için her geçtiðimiz yeri dikkatlice inceliyorduk fakat her yer birbirine o kadar çok benziyordu ki... tüm sokaklarda yýkýlmýþ evlerden baþka bir þey dikkatimi çekmiyordu. Oysa ablam her geçtiðimiz sokaða özgü bir þey buluyordu. Birinde yýkýlan bir evin çatýsýnýn kiremitlerinin yeþil olduðunu fýsýldamýþtý, diðerinde yerde nereden sýzdýðý belli olmayan fakat durmak bilmeyen ince bir kirli su akýntýsý vardý. Laðým borularýndan biri çatlamýþ olmalýydý. Bu caddeye “ince sýzý” caddesi adýný verdik. Etrafýmýza bakýyorduk bakmasýna ama hiç bir yerde saðlýk ocaðý yoktu, üstelik spor salonundan oldukça uzaklaþmýþtýk. Zaten tek saðlam evin bile olmadýðý bu sokaklarda sapasaðlam bir saðlýk ocaðý bulmak þaþkýnlýktý ama yine de içimizdeki umut sönmüyordu.
Ekmeklerimizi yememizin üstünden iki üç saat geçmemiþti ki tekrar acýktýðýmý fark ettim ama ablama hiç bir þey söylemedim. O hala güçlü gözüküyordu. Hava buz gibiydi ama rüzgar yüzümüzü yakýyordu ve ben çok yorulmuþtum. Sanýrým ablam da yorulmuþtu ki bir yerde dinlenmeye karar verdik. Daha önce yanýmda ailem olmadan hiç bu kadar uzaklaþmamýþtým, biraz korkuyordum. Ablama güveniyordum ama içimdeki korkuya da bir türlü engel olamýyordum.
Kendimize kuytu bir yer bulup çömeldik, yavaþ yavaþ umudumuz tükenmeye baþlamýþtý ve artýk birine en yakýn saðlýk ocaðýný sormaya karar verdik. Cesur ablam hýzla yerinden kalktý ve karþýdaki ak saçlý adamýn yanýna gitti. Ne konuþtuklarý buradan belli olmuyordu ama ablamýn yüzündeki ifade birden söndü. Yanýma geldi, oturdu.
-“Yanlýþ istikametteymiþiz ama þanslýyýz ki fazla geç kalmamýþýz. Buraya gelirken gördüðümüz o iki sapak vardý ya diðerinden gitmemiz gerekiyormuþ.” dedi üzgün bir ses tonuyla...
Sapaðýn nerede olduðunu bile unutmuþtum, çok gerilerde kalan bir sapak vardý ama oraya geri dönmemiz bir felaketti. Ablamýn gözlerinden düþündüðüm sapaðýn doðru yer olduðunu okuyabiliyordum. “ daha önce sormalýydýk” dedim kendi kendime... Sanýrým baþka çaremiz yoktu,týpký dinlenecek vaktimizin olmadýðý gibi... Ýkimizde ayný anda kalktýk ve bizi nelerin beklediðini bilmediðimiz sokaða doðru yürümeye baþladýk.
Tüm geçtiðimiz sokaklardan tekrar geçtik. Ýnce sýzý sokaðýnda biraz dinlendik ve bu sefer dersini almýþ küçük çocuklar gibi doðru yolda olup olmadýðýmýzý kesinleþtirmek için birine sormaya karar verdik. Yoldan gecen otuz yaþlarýnda gösteren aðlamaklý bayanýn yanýna gittik ve buralara en yakýn saðlýk ocaðýnýn nerede olduðunu sorduk. Bilmediðini söyledi, umudumuzu yitirmedik. Bu sefer daha olgun duran bir kadýna rastlamýþtýk, diðer insanlardan daha güçlü görünüyordu, omuzlarý dik, baþý yukardaydý. Biraz çekinmemize raðmen yanýna gittik.
- “Pardon efendim acaba en yakýn saðlýk ocaðýna nereden gidebiliriz?”
-“Þu anda ters istikamettesiniz ama bu sokaðý dümdüz gittikten sonra karþýnýza çýkan sapaktan sola döneceksiniz ve þu yana doðru ilerleyeceksiniz.”dedi parmaðýyla ters yönü iþaret ederek... “ama oraya yürüyerek gitmek hiç de akýllýca bir fikir deðil,ayrýca siz neden oraya gitmek istiyorsunuz yoksa bir aðrýnýz yada yaranýz mý var? Ben bir hemþireyim, belki size yardýmým dokunur.”
-“Hayýr efendim biz iyiyiz.”
-“Ama yüzünüz hiç öyle göstermiyor!”
-“Sadece biraz açýz, malum buralardaki herkes gibi... Sabah bir kamyonun daðýttýðý yarým ekmeklerden sonra hiçbir þey yemedik de... Biraz da yorgunuz tabi...”
-“Öyleyse beni takip edin, size hemþire olduðumu söylemiþtim yani size zarar vermem zaten gideceðimiz yer yolumun üstü...”
Böylece onu takip etmeye baþladýk, nereye götürüldüðümüzü bilmiyorduk, sadece takýlmýþ birinin peþine ilerliyorduk. Týpký hayatýmýz gibi... nereye gittiðimizden habersiz sürükleniyorduk.
Yürüyüþ fazla uzun sürmedi ama yine de güçlü hemþireye ayak uydurmaya çalýþmak bizi fena halde yormuþtu. Hemþire bizi büyük bir çadýrýn önüne getirdi. Ýçinde ne olduðunu ikimizde çok merak ediyorduk, acaba yaralananlara burada mý bakýyorlardý? Yoksa annem de böyle bir çadýrda iyileþmeyi mi bekliyordu? Oysa annem zihnimde lüks bir hastane yada saðlýk ocaðýn da yatýyor ve bir çok doktor tarafýndan kontrol edilip, bir çok hizmetli tarafýndan hizmet ediliyordu. Mutlaka böyleydi yada böyle olmalýydý...
Hemþirenin bizi içeriye sürüklemesiyle düþüncelerimden sýyrýldým. Ýçeri girdiðimizde pek de haksýz olmadýðýmý anladým. Çünkü her tarafta küçük sedyeler de yatan kocaman insanlar ve bazýlarýnýn elinde bebekleri vardý. Bizi neden buraya getirdiklerini anlamadým. Ablamýn yüzüne baktým, o da þaþkýndý. Acaba hemþire yüzümüze bakýnca bizde bir hastalýk mý görmüþtü? Öyleyse ikimizde mi hastaydýk?
Hemþire bize burada beklememiz gerektiðini söyleyip çadýra sonradan eklendiði belli olan küçük tentenin içine girmiþti. Döndüðünde elinde iki tane tam ekmek vardý.
-“ Çocuklar bu ekmekler baþka þehirlerden bize yardým olarak gönderilen ekmekler...
Genelde hastalarýmýza vermek için saklýyorduk ama sizin de bunlara ihtiyacýnýz olduðunu görünce dayanamadým. Hadi afiyet olsun.”
Ýkimiz de ne diyeceðimizi bilemiyorduk, nezaket için ekmekleri reddetmeyi çok isterdik ama midelerimiz buna el vermiyordu. Utana sýkýla ikimiz birer ekmeði aldýk ve teþekkür ettik. Sonra aklýma gelen þimþek gibi bir soruyla irkildim.
-“ Burasý bir saðlýk ocaðý mý? Yoksa annem burada mi?”
-“ Hayýr caným! Burasý baþka illerden gelen yardýmlarla oluþturulmuþ bir hizmet yeri... Ben ve bir kaç arkadaþým da farklý illerden gönüllü olarak buraya gelen hemþireleriz ama þimdi gitmem gerek! Hoþça kalýn çocuklar, ekmeklerinizi idareli kullanýn!” dedi ve topuklu ayakkabýlarýný vura vura uzaklaþtý.
Doðru söylemiþti, ekmeklerimizi idareli kullanmalýydýk. Çadýrdan dýþarý çýkýp düþündüðümüzde her gün ekmeðin çeyreðini yemeye karar verdik! Böylece zor da olsa tam dört gün boyunca bir ekmekle idare edebilirdik. Bu hiç beklemediðimiz olay karþýsýnda þaþýrmýþtýk ve ancak simdi eðer biz o hemþireye rastlamasaydýk, ne yapardýk? diye düþünmeye baþlamýþtýk. Sanýrým bunun için þükretmeliydik. Ekmeðimizin çeyreðini yedik ve arka sokaktaki çeþmeden sularýmýzý da içtikten sonra biraz olsun keyfimiz yerine gelmiþti.
Bize tarif edilen yolda yürümeye devam ettik. Sapaktan bu sefer sola saptýk ve diðerinden pek farklý olmayan ama ablama göre bambaþka bir dünyaya girdik. Gerçi artýk ben de bazý þeylere dikkat edebiliyor ve tam anlamýyla görebiliyordum. Eskiden annemin arkadaþlarý bana uzun uzun bakmakla görmek arasýndaki farký anlatýrlardý, içimden onlara kýs kýs gülerdim, bazen de benimle dalga geçtiklerini düþünür fakat onlarýn da buna inandýklarýný görünce ben onlarla dalga geçmeye baþlardým. Oysa þimdi ne demek istediklerini çok iyi anlýyordum. Bakmakla görmek arasýndaki farký yavaþ yavaþ kavrýyor ve görmeye çalýþýyordum. Ayný sahnelerde bile farklý dekorlar arýyordum. Mesela bir gecekondu mahallesinden geçmemiz ve yýkýlan evlerin tahta kapýlarýnýn bile fark edilememesine raðmen bir sokakta bir çelik kapý vardý. Kapý yerde yatýyordu ama parçalanmamýþtý, komik ve farklý bir görüntü oluþturmuþtu.
Geçtiðimiz yollara isimler vermeye devam ediyorduk, bu hem eðlenceli oluyor, hem de kaybolma riskimizi en aza indiriyordu. Bu sokaða da ‘güçlü kapý sokak’ adýný verdik. Bir öncekine de, yýkýlan her evin farklý olmasý nedeniyle ‘üzgün gökkuþaðý sokak’ demiþtik.
Biz konuþa konuþa yürürken hava da kararmaya baþlamýþtý ama henüz ikimizde gece ne yapacaðýmýzý düþünmemiþtik bile! Geceye kadar oraya varacaðýmýza o kadar inanmýþtýk ki hala hevesle etrafýmýza bakýyorduk. Bu eþsiz ablanýn benim annemi bulmayý neden bu kadar çok istediðini bilmiyordum ama ona içten içe teþekkür ediyordum.
Artýk iyice hava kararmýþtý ve ikimizde çok korkuyorduk. Sokaklar fazla ýssýz deðildi ama bizi asýl korkutan da buydu, kötü niyetli birilerine rastlamaktan korkuyorduk. O yüzden ilk gördüðümüz maðaraya benzeyen, yýkýlan bir evden kalan bir oda gibi duran boþluða girdik. Uyumamayý planlýyorduk ama bir süre sonra ikimizde uyumuþtuk.
Sabah kalktýðýmda her tarafým tutulmuþtu ve eskisinden de fazla titriyordum. Her zamanki gibi ablam benden önce uyanmýþtý, onu etrafýmda göremeyince korktum ama asla beni burada býrakýp gitmeyeceðini bildiðim için kendimi güvende hissettim. Bekledim, bekledim, ablamdan ses seda yoktu. Baþýna bir þey gelmiþ olmasýndan korkuyordum. Gözlerim yaþardý ama tam o anda ablam geldi. Yüzüme bakýnca olanlarý anladý.
-“ Çok özür dilerim caným ama bundan sonra hangi yolu takip edeceðimizi hesaplamak için dýþarý çýkmýþtým ki birkaç insanýn söylediklerine istemeden kulak misafiri oldum. Amerika buraya askerlerini gönderiyormuþ ama bizim ülke de savaþ planlarý yapmaya baþlamýþ.”
-“ Neden bizimle savaþmak istiyorlar?” uzun zamandýr beynimi kemiren soruyu sonunda sormuþtum.
-“Sanýrým bizim ülkemizde olup onlarda olmayan bir þeyi istiyorlar. Neyse ne diyordum? Hah, iþte bizim ülkenin askerleri de yoðun savaþ eðitimi almaya baþlamýþ, bir grup önde gelen de gizli belgeleri hazýrlýyor ve saklýyormuþ ama o belgelerin ne hakkýnda olduðunu veya içlerinde ne olduðunu kimse bilmiyormuþ.”
-“Yaa.. belki de babam o önde gelenler arasýndadýr. O zaman savaþta ölmez deðil mi?”
-“ Ýnþallah öyledir ve duyduðum baþka bir bilgiye göre bu önderler grubu buralarda bir yerlerde toplanýyormuþ!”
-“ Oleyy demek ki yakýnda babamý görebilirim”
-“ Ama bütün mahalle halký sýrf bu yüzden yakýnýyor, eðer buralarda gizli iþleri yürüten bir grup toplanýrsa karþý taraftan da bir sürü casus ve ajan toplanýr ve en ufak bir þeyde rehin alýnacak ilk kiþiler bizler oluruz diyorlar.”
Daha fazla konuþamadým. Annemi bulma umuduma þimdi babamý bulma umudu da eklenmiþti, çok mutluydum. Ablamýnsa sanki içinde bir tedirginlik var gibiydi. Ekmeklerimizin bir çeyreðini daha yedikten sonra yola çýktýk. Yaklaþýk bir buçuk saat boyunca hiç konuþmadan yürüdük. Ben tekrar annem ve babama kavuþmanýn hayaliyle hiç yorulmadan hýzlý hýzlý yürüyordum. Neredeyse bir saat daha bu þekilde yürüdükten sonra gittikçe sokaklarýn ýssýzlaþmaya baþladýðýný fark ettik. Artýk yýkýlan evler de yoktu. Yanlýþ yolda olabileceðimizi düþünüyor fakat yolda soracak hiç kimseyi bulamýyorduk. Çok ilerde bir çadýr vardý sanki... belki bu da bize ekmek veren yer gibi bir yardým çadýrýydý ama burada kime yardým ediyorlardý bir türlü anlayamamýþtýk. Sonunda sýradan bir köylüyle karþýlaþtýk ve saðlýk ocaðýný aradýðýmýzý söyledik. Adam yüzüme o kadar dikkatli baktý ki, utanarak gözlerimi çevirmek zorunda kaldým. Beni bir tanýdýðýna benzetmiþ gibi yüzümün her noktasýný inceliyordu. Ablamda bunu fark etmiþti ve beni korumak istercesine önüme geçmeye çalýþýyordu. Bir kaç dakika bana baktýktan sonra “beni takip edin” dedi. Elbette ilk baþta kabul etmedik. Hele hele ablam adamýn bana olan ilginç tavrýndan sonra kesinlikle reddetti. Ama adam saðlýk ocaðýný bildiðini, bizi oraya götürebileceðini ve beni kendi kýzýna benzettiði için baktýðýný söyleyince ona inandýk ve peþinden gittik. Ablam hala tedirgindi, bense mutlu...
Biz adamýn bizi daha çok insanýn olduðu bir yere götüreceðini beklerken adam bizi çok daha ýssýz bir yere götürdü. Ablamýn yüzü bembeyazdý, diþleri birbirine çarpýyordu. Ben de korkmaya baþlamýþtým. Sonunda orta büyüklükte bir çadýrýn önüne geldik. Adam burayý saðlýk ocaðý olarak kullandýklarýný ve içeri girmemizi söyledi. Korkarak içeri girdik ama daha ilk bakýþta buranýn bir saðlýk ocaðý olmadýðýný anladýk. Girince içerdeki onu aþkýn adam bize döndü, bizi buraya getiren adam bir kahkaha attý ve konuþmaya baþladý:
-“Ýyi haber çocuklar! Hani þu belki bir þey buluruz diye cüzdanýný yürüttüðümüz adam var ya, artýk elimizde sayýlýr. Kýzý görür görmez tanýdým, adamýn cüzdanýnda arkasýnda caným kýzým yazan resim vardý ya iste bu o resimdeki kýz, isterseniz bir de kendiniz bakýn.”
Çadýrdan kahkahalar ve sevinç çýðlýklarý yükseldi ve bundan sonrasýný anlamadýðýmýz bir dilde konuþmaya baþladýlar. Baþka iki adam gelip bizi sürükleye sürükleye çadýrýn farklý bir yerine götürdü. Ablam çýðlýk atmaya baþlayýnca onu tutan adam bacaklarýna sert bir tekme attý ve susmasýný söyledi. Bense sanki þok geçiriyormuþ gibi hiç konuþmuyor ve ne derlerse yapýyordum. Ablamsa tekmeye bile aldýrmadan baðýrýyordu, sanki biri onu duyacakmýþ gibi... sonunda silahla tehdit edilince sustu. Bizi týpký yardým çadýrýndaki gibi, çadýra sonradan eklenmiþ bir bölüme götürdüler. Ýki sandalyeye oturtup ellerimizi baðladýlar ve özellikle bana bakýp çok yakýnda babamý ziyarete gideceðimizi ve o zamana kadar burada uslu uslu oturmamý söylediler. Onlar gittikten sonra ablam aðlamaya baþladý. Ona aðlamamasýný, yakýnda babamla tanýþacaðý için mutlu olmasý gerektiðini, belki de bu adamlarýn iyi adamlar olduklarýný söyledim. “ öyleyse neden bizi baðladýlar?” diye sordu, “belki onlardan korkup kaçmamýzý istemiyorlardýr” dedim. Söylediklerime kendim de inanmaya çalýþýyordum. Her söylediðim cümleden güç alýyor ve devam ediyordum. Sanýrým ilk defa ben ablamý teselli etmeye çalýþýyordum. Eðer zarar verecekleri bir kiþi varsa onun kesinlikle ben olduðumu bildiðim halde güçlü olmaya çalýþýyordum.
Yaklaþýk bir-bir bucuk saat sonra yine o iki adam geldi, bir tanesi benim ellerimi çözdü, diðeriyse bekledi. Kimse ablama bakmadý. Ablamý da çözmelerini yoksa onlarla gelmeyeceðimi söyledim, onunla iþlerinin olmadýðýný ve eðer burada ölse bile umurlarýnda olmadýðýný söylediler. Bu sefer susan ablam çýðlýk atan bendim ama iri yapýlý diðer adam beni kucaðýna aldýðý gibi bir at arabasýna koydu ve yanýna iki arkadaþýný alarak arabayý sürmeye baþladý.

Kýsa bir yolculuktan sonra o gördüðümüz koca çadýrýn yakýnlarýna geldik,arabadan indik. Diðerlerinden daha genç görünen bir adam havaya iki el ateþ etti. Silahýn sesi beni ürkütmüþtü, kulaklarýmýn çýnladýðýný duyabiliyordum.
Çadýrdan koþarak birileri dýþarýya çýktý. Diðer adam baðýrdý:
-“Sakýn yaklaþmayýn! Elimizde çok önemli bir rehine var, yaklaþýrsanýz ölür! Þimdi sadece adýný söyleyeceðimiz kiþi buraya gelsin!” ve baðýra baðýra babamýn adýný söyledi. Birden heveslendim, aylar sonra babamý görebilecektim. Bu kötü adamlara aslýnda hiç de kýzgýn deðildim! Üstelik dilimizi konuþurken kullandýklarý komik aksan beni güldürüyordu.
Babam koþarak yanýmýza geldi ama yüzünde korkmuþ bir ifade vardý ve beni görünce bir an olduðu yerde kaldý. Yüzü sarardý ve beni elinde tutup boðazýma silah dayayan adama biraz nefret, birazda yalvarýþ içeren bir bakýþ attý. Ben “ baba...” diye baðýrýnca gözleri doldu, yutkundu.
-“ Ne istediniz küçücük çocuktan?”
-“ Ufaklýktan bir þey istediðimiz yok! Bizim istediðimiz sende... Eðer bize tüm savaþ planlarýnýzý anlatmaz ve ne zaman saldýrmaya yönelik bir þey
yapacaðýnýzý söylemezsen kýzýný ölmüþ bil!”
-“ Defolun buradan! Bu saçma tehditlerinizden korkacaðýmý mi sandýnýz? Size inanmýyorum!”
-“ Kýzýnýn, gözlerinin önünde hayatýna son vermesini istemiyorsan dediðimizi yap!” Silahý boðazýma daha fazla yaklaþtýrdý. “ baba kurtar beni” diye baðýrdým.“Merak etme kýzým sana hiçbir þey yapamayacaklar.” dedi. Sonra beni tutan adama dönerek;
-“Pekala, o halde biraz düþünmemize izin verin. Ýki gün sonra buraya
geldiðinizde kararýmý açýklarým. Simdi defolun buradan ve eðer kýzýma bir þey yaparsanýz, sonunuz çok kötü olur! Hadi defolun!”
-“Tamam iki gün sonra kýzýnla birlikte burada olacaðýz, herhangi bir hile istemiyoruz, kýzýn elimizde ona göre...” dedi ve beni çekiþtirerek tekrar at arabasýna koydu. Bense babamdan ayrýlmak istemiyor ve beni öldüreceklerini anladýðým için onlardan nefret ediyordum. Çýðlýklar atarak aðlamaya baþladýðýmýzda beni de ablama yaptýklarý gibi silahla tehdit ettiler ama ben babamdan istediklerini almadan beni öldürmeyeceklerini biliyordum, yine de sustum.
Kendi çadýrlarýna yaklaþtýðýmýzda ablamýn çýðlýklarýný duydum ve bir de bir adamýn baðýrýþlarý... ablama neler oluyordu? Yoksa onu öldürüyorlar mýydý? Yanýmdaki adamýn omuzlarýna vurmaya baþladým, ellerimi tutup burktu, caným acýdý. Arabadan indiðimizde çadýra koþtum, tabi adamýn ellerimi tutmasýndan dolayý fazla yol alamadým. Ýçeri girer girmez çýðlýklarýn geldiði yere baktýk. Ablam sinir krizleri geçiriyormuþ gibi çýrpýnýyordu, adamsa onunla dalga geçip, ara sýra da sapýkça laflar söylüyordu. Eli ablamýn bacaðýndaydý. Ablam beni görünce biraz sakinleþti, adam dalga geçmeye devam etti.
-“ Boþuna çýrpýnýyorsun kýzým, hadi son bir hamle daha yap da görelim
gücünü!”ardýndan da bir kahkaha attý.
Zavallý ablamsa çýrpýnýp kurtulmaya çalýþýyordu. “ Çýkarýn beni buradan” diye baðýrýyordu. Benimle birlikte olan adamlar dalga geçen adama bakýp “ Hadi sen iþine” dediler ve sonunda ablam o kötü adamdan kurtuldu. Beni de ablamýn yanýndaki sandalyeye oturtup ellerimi baðladýlar. Ablam beni nereye
götürdüklerini ve ne yaptýklarýný sordu korkarak... ona baþtan sona kadar her þeyi anlattým. Öfkelendi, seni rehine olarak gösteremezler, babanýn yerinde olmak istemezdim doðrusu... Vatanýna mý ihanet etsin, sevgisine mi? Þimdi kim bilir ne kadar da düþüncelidir! Bu adamlardan nefret ediyorum.”
Doðru mu söylüyordu, babam vatanýyla benim aramda bir seçim mi yapmak
zorundaydý? Ama babam bana ihanet edemezdi ki... Hangi baba kýzýnýn ölmesine göz yumardý? Hele benim babam,asla! Ýþin ciddiyetini yavaþ yavaþ anlamaya baþlýyordum. Ama babamýn benim ölümüme göz yummayacaðýndan da emindim. O halde vatanýna ihanet etmek zorundaydý, bu ne demek oluyordu? Ýlk defa kendi düþüncelerimi anlamýyordum. Eðer babam beni seçerse Amerika bizi yenebilir miydi? Bu kadar basit olamazdý! Hiçbir zaman tüm savaþ iki kiþinin üstüne kurulamazdý. Yalan söylüyorlardý, babamý ve arkadaþlarýný korkutmak için yalan söylüyorlardý. Ama yine de buradan kurtulmalýydým,hem o zaman rehin alacaklarý kimse de olmadýðý için babamý tehdit de edemezlerdi. Ýyi ama nasýl?
Ablam da benimle ayni fikirdeydi, buradan kurtulmalýydýk ama ellerimiz iplerle baðlýydý ve ipler hiç de çözülebilecek türden deðildi. Biraz uðraþtýk ama yavaþ yavaþ tüm ümitlerimiz söndü. Burada ölüme mahkumduk. Ablamýn fikrine göre er yada geç burada ölecektik, eðer babam beni seçip ülke sýrlarýný aþikar ederse bizle daha kolay savaþacaklar ve hepimizi daha kolay öldüreceklerdi ve eðer babam ülkesini seçerse zaten ikimizi de öldürürlerdi. Ona göre, en iyisi babamýn ülkesini seçmesiydi, o zaman çok daha az kiþi ölürdü. Bense ona katýlmýyordum, belki biraz bencilceydi ama baþýma silahý dayayýp öldürülmek istemiyordum,
Babamýn bana ihanet etmesini de istemiyordum. Zaten eðer buradan kurtulursak bunlarýn hiçbirini düþünmek zorunda kalmayacaktýk. Ýkimizde bir süre düþünüp kurtulma planlarý yapmaya karar verdik. Bir saat, iki saat derken tam üç buçuk saat hareketsiz durup düþündüðümüzü fark ettik ama karýn gurultularýmýz dikkatimizi daðýttýðý için hiçbir þey bulamamýþtýk. Vermeyeceklerini bile bile adamlardan birini biraz yiyecek istemek için yanýmýza çaðýrdýk. Bu sefer gelen adam baþka bir adamdý, vücudu sertti ama gözleri gizlice yumuþuyordu. Bize bakýnca gözlerindeki anlam ikimizi de þaþýrtmýþtý, sanki bize yardým etmek istermiþ gibi bakýyordu. Karnýmýzýn ne kadar aç olduðunu söyleyince bize birer dilim ekmek ve biraz peynir getirdi, diðerlerine haber vermeden ellerimizi de açtý ve yememizi bekledi. Biz þaþkýn þaþkýn peynir ekmeðe bakarken bir yandan da bunun bir tuzak olup olamayacaðýný düþünüyorduk ama karnýmýz o kadar açtý ki zaten bunlarý yemesek açlýktan ölürmüþüz gibi hissediyorduk. Hepsini yedik. Adam
çýkarken ellerimizi baðlamayý unutmuþ gibi yaptý ama ikimizde aslýnda bunu
unuttuðu için yapmadýðýný biliyorduk. Bu adamýn kim olduðunu merak etmiþtik. Yoksa kendi vatanýna ihanet eden bir casus muydu? Belki de çocuklarýn zarar görmesini istemeyen iyi niyetli biriydi. Ne olursa olsun biz adama þükredip kaçmaya karar verdik. Ama þu anda asla çýkamazdýk, bütün adamlar çadýrýn kapýsýndaydý, geceyi beklemek zorundaydýk. Ne olur ne olmaz diye kendimizi çok hafif, açabileceðimizden emin olduðumuz bir kaç düðümle tekrar baðladýk. Kim bilir belki gece olmadan bizi kontrole gelirlerdi. Ýçimizde bir umut geceyi beklemeye baþladýk.
Gerçekten de beklediðimiz gibi bizi kontrole geldiler. Biz ise çýkmak
istermiþ gibi çýrpýnmaya ve baðýrmaya devam ettik. Çýðlýklarýmýza katlanamayýp gittiler. Ama çok da uzakta deðillerdi, sessiz olmalýydýk. Sesleri kesilip,uyuduklarýndan emin olduðumuz bir sýrada ellerimizi kolayca açtýk ve parmak uçlarýmýzda yürüyerek kapýya doðru ilerlemeye baþladýk, bir adam uyanýrmýþ gibi kýpýrdadýðýnda ikimizin de yüreði aðzýna geldi, nefes almaktan bile korkuyorduk.
Sonunda kapýya varmýþtýk. En fazla beþ metre olan bu yol bize
kilometreler gibi gelmiþti. Çadýrýn kapýsý fermuarla açýlýyordu ancak üstünde kocaman bir kilit vardý. Þanslýyýz ki anahtarda kilidin üstündeydi. Bunu da o adamýn yapmýþ olabileceðini düþündük, sadece þaþýrýp, içten içe teþekkür ediyorduk. Kapýnýn kilidini ablam çevirdi ama kilidi çevirmesiyle çýkan büyük gürültü, bir kaç adamýn hýrýltýyla uyanmasýna neden oldu. Uyanan adamlar ilk baþta uyku sersemliðiyle hiçbir þey anlamadýlar ancak kapýda bizi gördüklerinde þaþkýnlýklarýný gizleyemediler. Hýzla toparlandýlar, kimisi silahýný da aldý. Biz bir an hareketsiz kalýp, sonra koþmaya baþladýk. Gecenin karanlýðýnda var gücümüzle koþuyorduk. Arkamýzdan adamlar ateþ etmeye baþladýlar, hýzlandýk. Saatlerce koþtuk, yorulmuþtuk ama hala arkamýzdan geliyorlar ve bize daha fazla yaklaþýyorlardý. Birden ablam acý bir çýðlýkla yere yýðýldý. Ne yapacaðýmý bilemiyordum, koþup hayatýmý mý kurtarmalýydým, yoksa burada kalýp ablama mý yardým etmeliydim? Birden ablamýn vücudundan kanlar sýzmaya baþladý, vurulmuþtu. Hem aðlýyor hem çýðlýk atýyordum. Ablamý burada ölüme býrakamazdým. Kan gittikçe
çoðalmaya baþladý. Ablamýn dudaklarýnda acýmsý bir mayhoþluk vardý, sýrtýndan vurulmuþtu. Adamlar yaklaþýyordu, ne yapacaðýmý bilemedim, tüm bunlar birkaç saniye içinde olmuþtu ve ben o bir kaç saniye içinde acaba ablam benimle konuþabilseydi ne yapmamý isterdi diye düþündüm. Eminim kaçýp hayatýmý kurtarmamý isterdi ama eðer onu burada yalnýz býrakýrsam kesin ölürdü. Bir an için onu da yanýma alýp taþýmayý düþündüm ama hem taþýyamazdým hem de adamlarýn beni yakalamasýný kolaylaþtýrmýþ olurdum. Ölümü bekleyen bir sessizlikle yatan ablama yan gözle baktým, yanaðýna bir öpücük kondurdum ve koþmaya baþladým. Eskisinden de hýzlý koþuyordum. Bu gücü nereden alýyordum bilmiyordum ama ben koþtukça aramýzdaki mesafe artýyordu. Etrafta bir insan arýyordum, beni koruyabilecek bir insan ama kimse yoktu iþte...
Bir dönemeçten dönünce adamlarýn beni bir an için göremediklerini anladým ve bir aðaca týrmanmaya baþladým. Önceden bahçemizde ki elma aðaçlarýna da týrmandýðým için pek zorlanmadým. Kendimi güvende hissedene kadar týrmandým ve sonunda nefes nefese kalmýþ bir þekilde bir dala oturup geçip gitmelerini bekledim. Yaklaþýk beþ dakika sonra koþarak önümden geçtiler, yorulduklarý belliydi. Aþaðý inmeyi düþündüm ama beni bulamayýnca geri döneceklerini ve yolda karþýlaþabileceðimizi düþündüðümde bütün geceyi bu dalda geçirmek pahasýna bile olsa aþaðýya inmemeye karar verdim. Çok geçmeden yabancý bir dilde baðýra baðýra konuþan adamlar yürüyerek tekrar önümden geçtiler. Onlar geçene kadar nefesimi tuttum. Titremem yüzünden dallarýn sallanmasýndan ve dikkat çekmemden korkuyordum. Þu anda bana lanet yaðdýrdýklarýndan emindim. Ama ben ablamý düþünüyordum. Hala bunlarýn hepsi kötü bir kabus gibi geliyordu. En baþýndan beri... Savaþ çýkmamýþ ve bunlar olmamýþtý. Biraz sonra annem beni kaldýrýp okula geç kaldýðýmý söyleyecekti. Okula geç kaldýðým için üzülmeyi ne kadar da çok isterdim.
Ne kadar o aðacýn tepesinde kaldým bilmiyorum ama sabahýn ilk ýþýklarýyla aðaçtan indim ve hýzlý hýzlý yürümeye baþladým. Yeni bir sýðýnacak yer arýyordum. Spor salonundaki günlerimi bile özlemiþtim. O zamanlar düþündüðüm beterin beteri de vardýr düþüncesinin doðruluðunu bir kez daha kanýtlýyordum. Gerçekten beterin beteri de vardý. Belki þu anki durumumdan da beterleri vardý. Acaba þu an bile durumuma þükretmeli miydim? Ama bundan kötü ne olabilirdi ki...Ablam ölmüþtü, ülkedeki herkes ölüm tehlikesi altýndaydý, annem kayýp, babamsa tehdide maruzdu. Bir insanýn hayatý bu kadar çabuk deðiþebilir miydi? Acaba eskiden dalga geçtiðim o filmler gerçek olabilir miydi? Neden bendim? Neden? Neden? Neden? Oysa bir zamanlar beni acý gerçeklerden uzak tutan sonu gelmez mutluluklarýn oluþturduðu bir dünya da yaþadýðýmý fark edememiþtim bile... Þimdi ise o etrafýmý çevreleyen mutluluklar bir balon gibi sönmüþ, beni hayata karþý çýrýlçýplak býrakmýþtý.
O kadar dalgýn yürüyordum ki karþýmda duran kocaman çadýrý bile
fark edememiþtim. Sanki birden önüme çýkývermiþ gibi ürktüm. Hemen aklýma kötü adamlarýn çadýrý geldi. Boðazýmda baþlayan bir kývýlcým mideme ulaþýncaya kadar içimi yaktý ve midemde yayýlýp vücuduma daðýldý, bu korkuydu. Bir an önce buradan kaçmak yada çadýrýn ne olduðuna bakmak arasýnda kararsýz kaldým. Etrafýma baktým, burasý bizi baðladýklarý çadýrýn olduðu yer deðildi. Ama yine de sanki tanýdýk geliyordu. Çadýra iyice yaklaþtým, babamýn sesi kulaklarýmda çýnlýyordu. Onu özlediðimden olabileceðini düþündüm fakat konuþmalarý netleþince çadýrýn babamlarýn bulunduðu çadýr olduðunu hatýrladým. Demek bilmeden buraya doðru yürümüþtüm. Acaba burada güvende miydim yoksa tehlike de mi? Babamýn konuþmalarý artýk iyiden iyiye duyulabiliyordu. Çadýrýn içine girmek için hamle yaptýðýmda yan tarafta askerlerin durduðunu gördüm ve duraksadým. Beklerken babamý dinliyordum. Ama babam neler diyordu öyle, olamazdý.
-“Kýzým mý? Ülkem mi? Bir türlü karar veremiyorum. Ne yapmalýyým?”
-“ Bak dostum, savaþlarda binlerce insan ölür. Bu vatan için yapýlmýþsa buna ölüm denmez. Zaten eðer sen kýzýný seçsen de o ölür, seçmesen de... Ýyisi mi,sen hiç vatanýna ihanet etme... kýzýný da düþünme...”
-“ Bunu yapamam ellerimle kýzýmý ölüme teslim edemem.”
-“ Yapmalýsýn, yoksa koskoca bir ülkeyi ölüme teslim etmiþ olacaksýn, yalnýzca senin kýzýn deðil, tüm babalarýn kýzlarý ölecek. Seçim senin...”
-“ Sanýrým haklýsýn, zor ama kýzýma acýmamalýyým.”
Bunlarý söyleyen babam olamazdý, babam bana kýyamazdý. Koþmaya baþladým,
düþünmeden koþuyordum. Sanki beynimden hýzla akan düþüncelere yetiþmeye
çalýþýyordum. Koþtum, koþtum, babamdan uzaklaþtýðýma emin olana kadar koþtum. Beynim babamdan nefret etmemi istiyordu ama kalbim buna izin vermiyordu. Týpký dýþarýdaki savaþ gibi içimde de bir savaþ vardý.
Hava kararmaya baþlamýþtý, yorgundum. Kuytu bir köþeye kývrýldým, gözlerimi kapatýp açtýðýmda sabah olmuþtu, gece ne kadar da çabuk geçmiþti. Gece hiç kabus görmemem de þaþýlacak bir þeydi. Uykumda yalnýzca derin bir boþluktaydým,simsiyah... Tekrar yürümeye baþladým, uzun uzun yürüdüm. Nerede olduðum hakkýnda hiç bir fikrim yoktu. Yavaþ yavaþ yerleþim yerlerine yaklaþmýþtým. Etrafta bir çok ev vardý, çocuklar hiç bir þeye aldýrmadan birbirlerini kovalayýp oynuyorlardý. Bir an onlarý kýskandým. Biraz ilerde yine kocaman bir çadýr görünce artýk gözlerimdeki yaþlara engel olamadým. Hem korkuyor, hem merak ediyor, hem de tiksiniyordum. Son karþýlaþtýðým çadýrlar bana hiç de uður getirmemiþti. Oturup çadýrý izlemeye baþladým. Kapýdan biri çýktý. Üzerinde iþ üniformasýna benzeyen hoþ bir önlük vardý. Baþýnda da hemþirelerin giydiði keplerden ... Evet evet bu bir hemþireydi. O halde burasý da saðlýk ocaðýydý. Sonunda bulmuþ muydum? Annem burada mýydý? Acaba ablamýn vurulduðunu söylesem hemen yardýma giderler miydi? Ama ben ablamýn vurulduðu yerin neresi olduðunu bilmiyordum ki...Hem ablam bu kadar süre o þekilde hayatta kalmýþ olamazdý. Ablamýn ölmüþ olabileceði ihtimaline hala inanmýyordum. Sanki birazdan karþýma çýkýp bana yeni bir çeþme keþfettiðini söyleyecekmiþ gibi geliyordu. Korkak korkak çadýra yanaþtým. Kumaþtan kapýsý hafif aralýktý, içeri baktým, gerçekten de burasý bir tür saðlýk ocaðýydý. Hayalimde ki lüks hastanelere benzemiyordu ama hastalarýn tedavi edildikleri bir yer olduðuna emindim. Ýçeri girdiðimi gören bir hemþire yanýma gelip “ Yardýmcý olabilir miyim?” diye sorduðunda ona annemin adýný söyledim. Kayýtlara bakmaya gitti, etrafýma baktým,annem ortalýkta görünmüyordu. Hemþire geri geldiðinde yüzünde bir gülümseme vardý, “ Gel caným,annen burada yatýyor. Sen de onun çok bahsettiði kýzý olmalýsýn.” Ve beni bir yataðýn yanýna oturdu. Yatakta yatan kiþi ince çarþafý üzerine çekip yüzünü kapattýðý için kim olduðunu göremiyordum ama duygularým onun annem olduðunu söylüyordu. Hemþire hastanýn sýrtýna dokundu, hasta oturur vaziyete geçti. Yüzünü görünce yaþadýðým duyguyu hayatým boyunca bir daha yaþayamayacaðýmdan emindim. O hasta annemdi. Evet annemdi. Benim annem... Beni görünce çýðlýklar atmaya baþladý. Gözlerine inanmýyormuþ gibi durmadan ovuþturuyordu. Ama anneme ne olmuþtu? Sanki on yýl yaþlanmýþtý. Yüzü solmuþ, saçlarý beyazlamýþ, dudaklarý çatlamýþtý. Kendi halime bakmadan onun haline acýdým. Fakat onunda benim halime acýdýðýndan emindim. Üzerimde ablamýn, bana büyük gelen, kir içindeki eþofmaný,ayaðýmda ablamla ayakkabý niyetine kullandýðýmýz poþetler, darmadaðýnýk saçlarým, toz ve gözyaþýyla boyanmýþ yüzüm... Bu görüntüme kim acýmazdý ki...
Bir kaç dakika hareketsiz kalýp birbirimizi izledikten sonra heyecanla birbirimize sarýldýk. Ne kadar öyle kaldýðýmýzý bilmiyorum ama kollarýmýz ve vücutlarýmýz birbirinden ayrýlýrken gözlerimizin içinden neler olduðunu anlamaya çalýþýyorduk. Annemin sol ayaðýnda hafif bir sargý vardý, karný ise belirgin derecede þiþmiþti, doktorlar zor bir doðum olacaðýný ve doðuma kadar burada kalmasý gerektiðini söylüyorlardý. Annemin yoðun istediðiyle benim de –hasta olmadýðým halde- burada kalmama izin verildi. Artýk annemleydim. Bütün bu baþýma gelenler annemi ararken olmamýþ mýydý? Benim yüzümden ablam ölmemiþ miydi? Ama ben amacýma ulaþmýþtým. Bulmuþtum iþte burayý...
O gece baþýmdan geçen tüm olaylarý bir bir anlattým anneme...Dikkatle dinledi. Ablama çok üzüldü,ölümünü anlatýrken gözleri doldu. Dayanamadým, omzuna yatýp aðladým. Tüm yaþadýklarýmý boþaltmak istercesine aðladým. Babamý da anlattým. Annem kýzmýþ gibi göründü ama artýk ellerinden kaçtýðým için aslýnda babamýn en doðru kararý verdiðini söyledi. Gece anneme sarýlarak yattým.
Sabah uyandýðýmda hala kendimi sokaklarda annemi arýyormuþ gibi hissettim bir an... Ama bu sefer üþümüyordum, çünkü annemin elleri beni sarýyordu. Ben annemin yanýndaydým, anneme sarýlmýþtým. Allah’ým ne kadar da þanslýydým. Birden ablam aklýma geldi ve sevincim kursaðýmda kaldý. Acaba ablamýn ruhu þu anda neredeydi? Acaba onu orada býrakýp kaçtýðým için bana kýzgýn mýydý? Ölenler gömülürdü, böylece onlarýn bedenlerinin huzur içinde yattýðý düþünülürdü. Ama ablam gömülmemiþti. Orada kanlar içinde kalmýþtý. Benim yüzümden ölen birini, býrakýp kaçmýþtým. Belki de o kötü adamlar onu gömmüþtür diyerek kendimi teselli etmeye çalýþtým. Niye gömsünler ki? Zaten onlar öldürmemiþ miydi? Belki de kaçmamýza yardým eden adam ablamýn ölümünden týpký benim gibi o da kendini sorumlu tutuyordu. Bilmiyordum. Bildiðim tek bir þey vardý ki, o da ablamý bulup cansýz bedeninin huzur içinde yatabilmesi için gömmek ve ardýndan elimden geldiði kadar dua edebilmekti.
Düþüncelerimle boðuþmaktan annemin uyandýðýný fark edememiþim. Bu umutsuz düþüncelerim yüzüme yansýmýþ olacak ki... annem bana bakar bakmaz neler olduðunu sordu.
-“Ablamý gömmemiz gerek anne! O benim için öldü. Bense onu orada kanlar içinde yapayalnýz býrakýp kaçtým. Kendimden utanýyorum anne...” hýçkýra hýçkýra aðlamaya baþladým. Ablamýn kömür gibi parlayan gözleri bir türlü aklýmdan çýkmýyordu, verdiði eþofman hala üzerimdeydi. Üstünde sanki hala onun kokusu vardý. Beni korumaya çalýþmasýný, bana yarým ekmek alabilmek için verdiði çabayý, benim için yaptýðý sayýsýz iyiliði ve çadýrdaki son çýðlýklarýný unutamýyordum. Aslýnda itiraf etmek gerekirse bu güne kadar ölüm bana hiçbir þey ifade etmiyordu. Sadece yaþlananlarýn öldükleri izlenimi o kadar çok beynime kazýnmýþtý ki ablamýn ölümüne hala inanamýyordum. Onun gibi genç ve iyi birisi nasýl ölebilirdi ki? Acaba tüm bunlarýn sorumlusu ben miydim yoksa bu savaþý baþlatanlar mý? Ýçimden bir ses benim suçsuz olduðumu söylüyordu.
-“Sen en doðrusunu yapmýþsýn kýzým, eminim ablan o anda konuþabilseydi o da bunu yapmaný isterdi. Bir de iyi yönünden düþünelim, bak ablan belki de annesine kavuþmuþtur. Annesinin öldüðünü söylememiþ miydin? Belki aðabeyleri de aslýnda ölmüþtür ve þimdi onlarla da beraberdir.”
Annem ne diyordu? Ablam ne olursa olsun aðabeylerinin ölmesini istemezdi ki? Üstelik bu savaþ iki gencin daha hayatýný alamazdý, almamalýydý. Son bombalarda zaten yeterince hatta fazlasýyla insan ölmemiþ miydi? Böyle düþününce birden hayat basit bir oyuncak yada narin bir ipekmiþ gibi geldi. Deðerli fakat her an yok olabilecek, parmaklarýnýn arasýnda tutmaya çalýþtýðýn bir saç teli gibiydi. Ellerinden kayýp düþtüðünü bile hissedemediðin bir saç teli...
-“Tamam bebeðim, sanýrým ben bu halimle kalkamam ama çok güvendiðim bir hasta bakýcý var. Seni ona emanet edebilirim. Birlikte ablanýn vurulduðu yeri bulmaya çalýþýrsýnýz, yanýnýza gerekli araç gereci de alýrsanýz onu rahatça gömebilirsiniz. Tamam mý tatlým?
-“Sen dünyanýn en iyi annesisin anne! Teþekkür ederim.”
-“Yalnýz bana bir konuda söz vermeni istiyorum. Yolda asla oyalanmayacaksýnýz ve o kötü adamlarýn sizi görmelerine izin vermeyeceksiniz. Anlaþtýk mý?”
-“Tamam anne, söz veriyorum hemen gidip geliriz.”
Annem hasta bakýcýyý çaðýrdý. Kýrk yaþlarýnda, kýr saçlý, hafif sakallý, güler yüzlü bir adamdý. Ýlk gördüðümde ona güvenebileceðimi anladým. Yanýmýza nereden bulduðunu bilmediðim bir kazma alarak yola çýktýk. Koþarak geçtiðim yollarý hatýrlamaya çalýþýyordum. Ablam sayesinde dikkat yeteneðim artmýþtý. O korkuyla hiçbir þey düþünmeden koþarken bile bazý þeylerin dikkatimi çektiðini fark ettim. Mesela girdiðimiz bu yoldaki kurumuþ meyve aðacý bu civarlardaki tek meyve aðacýydý ve ben bu yoldan geçtiðime emindim. Ýþimiz oldukça rast gitmiþti ki bir süre sonra benim adamlardan kaçmak için týrmandýðým aðacýn dibine geldik. Bundan sonra zaten tek bir yol vardý ve bu yolu takip edersek ablamý bulabilirdik. Korkmaya baþlamýþtým sanýrým ablamý o þekilde görmekten korkuyordum. Hýzlandýk.
Etrafýma bakýnarak ilerlerken birden gözüme bir çýkýntý çarptý. Acaba o ablamýn cesedi miydi? Koþarak yanýna gittim. Bu cesareti nereden bulduðumu bilmiyordum ama yüzüne baktým. Bembeyazdý, gözleri yarý kapalýydý ve dudaklarýnda tedirgin bir gülümseme vardý. Çevresindeki kan kurumuþtu. Gözlerimden inen yaþlarý ancak kýyafetimi geçip vücudumu ýslatmaya baþladýðýnda fark ettim. Aðlýyordum, hayýr aðlamýyordum, isyan ediyordum. Amerika’ya, savaþa, hayata isyan ediyordum. Ablamýn cansýz vücuduna sarýlmýþ sarsýlýyordum. Hasta bakýcý beni uzaktan izliyordu, onun da gözlerinden hafif hafif yaþlar süzülüyordu. Dudaklarý hýzla ve sessizce kapanýp açýlýyordu. Aðlamam durduktan sonra ablamýn buz gibi soðuk yanaklarýný son kez öptüm ve çoktan çukur kazmaya baþlamýþ olan hasta bakýcýnýn yanýna gittim. Az kaldýðýný söyledi. Yardým etmek istedim fakat kendime zarar vermemden korktuðundan kazmayý bana vermedi. Ben de çukurun içine atlayýp, ellerimle topraklarý çýkarmaya baþladým. Týrnaklarýma dolup derimi acýtan topraða aldýrmadan kazdým. Mezarýmýz hazýr olduðunda hasta bakýcý, ablamýn bedenini kucaðýna aldý ve mezara yatýrdý. Üstüne yanýmýza aldýðýmýz bir örtüyü kefen olarak örtmek istiyorduk ama benim içim cýz ediyordu. Ablamý yýkayýp bembeyaz bir kefende, omuzlarýn üzerinde uðurlayabilmeyi ne de çok isterdim ama elimizden ancak bu geliyordu. Örtüyü örtmeden önce son kez ablamýn yüzüne baktýðýmda sanki dudaklarýndaki tedirginlik yok olmuþtu. Belki de bana öyle gelmiþti ama bunu hissetmek bile beni mutlu etmiþti. Birlikte biricik ablamýn üzerine toprak attýk ve uzun süre dua ettik. Anneannemin öðrettiði bir kaç dua dýþýnda fazla dua bilmiyordum ama hasta bakýcýnýn sesli okuduðu dualarý tekrarlýyor ve düþüncelerimle yalvarýyordum. Oradan ayrýlýrken mezarýn yerini kaybetmemek için bir tahta bulup çaktýk. Ne kadar iþe yarardý veya bir daha buraya ne zaman gelebilirdik bilmiyorduk ama bu tahta parçasý gönlümüzü ferah tutmamýza yardýmcý oluyordu.
Geldiðimiz yoldan hýzla geri döndük. Yolda hep ablamý düþündüm. Onunla geçirdiðimiz o zor günleri düþündüm. Kim bilir ablam olmasaydý, ben ne yapardým? Annemin yanýna vardýðýmýzda biraz sakinleþmiþtim. Annemin sevgi dolu bakýþlarý da beni sarmýþtý, eskisinden daha iyi hissediyordum.
Böylece bu saðlýk ocaðýnda tam dört ayýmýz geçti. Annem doðurmak üzereydi. Ülkede artýk silahlý çatýþmalar yaþanýyordu. Her gün tanýdýklarýmýz ölüyordu. Saðlýk ocaðý dediðimiz bu çadýrda artýk yemek veya ekmek daðýtýlmýyor yada çok seyrek daðýtýlýyordu. Babamdan bir daha hiç haber alamamýþtýk, nerede olduðunu veya hayatta olup olmadýðýný bile bilmiyorduk. Özlemiþtik ama annem de, ben de babamdan bahsedip kendimizi daha fazla üzmek istemiyorduk. Her an ölüm tehlikesiyle karþý karþýya idik. Dýþarý çýkamýyorduk. Çadýrda da güvende olmamamýza raðmen kendimizi insanlarýn arasýnda rahat hissediyorduk. Annemin sancýlarý artmýþtý. Doktorlar çok zor bir doðum olacaðýný söylüyorlardý. Hatta olaya umutsuzca bakýyorlardý. Annemin yedi ay önceki kötü düþüþünden dolayý bebek düþme tehlikesi atlatmýþ, yetersiz beslenme ve psikolojik sorunlar yüzünden geliþememiþti. Bu doðum ya annemin ya da bebeðin hayatýna mal olabilirdi. Hepimiz tedirgindik.
Gece annemin çýðlýklarýyla uyandýk. Annem doðuracaktý. Doktorlar ve hemþireler uyandýrýldý. Bana yataðýmda yatýp beklemem söylendi. Korkumdan söyleneni yaptým. Annemin feryatlarýný duyabiliyordum. Acaba beni doðururken de bu kadar acý çekmiþ miydi?
Bir doðumun bu kadar uzun sürmesini beklemiyordum. Yanýmýzda yatan teyze beni avutmaya çalýþýyordu. Yaklaþýk bir saat sonra annemin çýðlýklarý kesildi. Bir an herkes sustu. Dýþarýdan kurþun sesleri geliyordu. Askerler buraya kadar girmiþlerdi.
Ve bir bebek aðlamasýyla herkes ayaða kalktý. Ýnsanlarýn yüz ifadelerindeki sevinç görülebiliyordu. Güldüm. Fakat bu sefer doktorlarýn çýðlýklarý baþladý. Hepsi birbirine emir veriyor gibiydi. Kimse ne olduðunu anlamamýþtý. Kýsa bir süre sonra doktorlarýn baðrýþmalarý da durdu. Koþarak annemin bulunduðu bölüme girdim. Ýlk dikkatimi çeken þey bebek oldu. Doðduðuna söver gibi aðlýyordu. Annem hareketsizdi. Doktorlar etrafýnda dönüyor, kimisi annemin bacaklarýna ve karnýna masaj gibi bir þeyler yapýyor, kimisi burnuna bir þey koklatýyordu. Anneme ne olmuþtu? Doktorlar bebeðin yada annenin canýna mal olabilir demiþlerdi, bebek iyi olduðuna göre annemin mi hayatýna mal olmuþtu bu doðum? Ýkinci bir sevdiðimi kaybetmeye dayanamazdým. Aðlamaya baþladým. Etraftaki kan seli durmadan artýyordu e bir süre sonra doktorlar sakinleþip, ellerindeki eldivenleri çýkardýlar. “kurtaramadýk” Annem de ölmüþtü. Artýk ölüm kelimesine o kadar alýþmýþtým ki annemin ölümünü bile bu kadar çabuk kabullenmiþtim.
Henüz sekiz yaþýndaydým, canýmýn parçalarý olan iki sevdiðim insaný kaybetmiþtim. Her gün arkadaþlarýmýn ölüm haberlerini alýyordum. Yaþamýmýn bir anlamý kalmamýþtý. Tüm bunlarýn sorumlusu kimdi ha kim? Bu savaþý yapanlarýn anneleri, babalarý, çocuklarý, yürekleri yok muydu? Bunca insanýn hayatýný bir oyuncak gibi kullanan kalpsizler kimlerdi? Bunlarý bilmeye en çok benim hakkým vardý. Ýçimdekileri boþaltmak istercesine çýðlýklar atarak dýþarý çýktým. Etrafta výzýldayan kurþunlar umurumda deðildi. Nereye gittiðimi bilmeden koþuyordum. Koþtum... koþtum...
Birden büyük bir acýyla yere yýðýldým. Sanýrým vurulmuþtum. Neremden vurulduðumu kestiremiyordum. Bütün vücudum sýzlýyordu. Sýrtýmdan yere bir sývý yayýlýyordu. Bu kandý... Ölüyordum iþte... Sadece ben deðil, bütün çocuklar böyle ölüyordu. Bundaki amaç neydi?
Savaþtan önceki günlerimi düþündüm. Pembe bir toz bulutu gibiydi, her þey ne kadar da basitti o zamanlar... Birde savaþ günlerini düþündüm. Bomba atýlan geceyi, spor salonunu, kaçýrýlýþýmý, ablamýn ölümünü ve aç kaldýðým günleri düþündüm. Hayatýn zorluðunu anlamam için çok büyük bir sýnavdý bu...Kaldýramazdým... Ama bunu yapanlar er yada geç cezalarýný çekeceklerdi. Sanki tesadüfen yaþamýþtým, tesadüfen ölüyordum. Son dileðim yeni doðan kardeþimin benim yaþadýðým hiç bir sýkýntýyý yaþamamasýydý... Gittikçe halsizleþiyordum, birilerinin yardýma geleceðini biliyordum.
Ama sanýrým yardýma geldiklerinde çok geç olacaktý...
Hoþça kal zor dünya!



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Belki de Sölenter yada Sünger Olmalýydýk?
Adalet Yansýmasý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýstanbul'a... [Deneme]
Belki de Sölenter yada Sünger Olmalýydýk? [Deneme]
Set Sayýsý [Deneme]


Özge Can kimdir?

Yazý yazmayý çok seven ancak henüz genç ve tecrübesiz olan bir Türk vatandaþý. . . Bu konuda her türlü yorum ve yardýma açýk, gençliðini olumlu yönde kullanmak isteyen bir ham kalem. . .

Etkilendiði Yazarlar:
V.C Andrews, Attila Ýlhan, Reþat Nuri Güntekin


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Özge Can, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.