..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. -Atatürk
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Özge Can




24 Şubat 2006
Belki de Sölenter yada Sünger Olmalıydık?  
Özge Can
Bulamıyorum... Her yere baktım ama kaybolmuş. Yine birilerine çaldırdım galiba... Hep böyle oluyor, ne zaman bulsam birileri alıp götürüyor. Ya da ben çok hızlı koşuyorum ve onu bir yerlerde düşürüyorum. Ha pardon, ne mi arıyorum? Kendimi...


:BFEE:


Bulamıyorum... Her yere baktım ama kaybolmuş. Yine birilerine çaldırdım galiba... Hep böyle oluyor, ne zaman bulsam birileri alıp götürüyor. Ya da ben çok hızlı koşuyorum ve onu bir yerlerde düşürüyorum. Ha pardon, ne mi arıyorum? Kendimi...
Siz hiç kendinizi aradınız mı? Benimkini durmadan birileri alıp götürüyor, sonra da geri getirmiyor. Tam buldum derken bir bakıyorum kaybolmuş. Etrafımdakilere bakıyorum, belki tanırım kendimi de geri alıveririm hemencecik diye ama bir de ne göreyim; alıp paylaşmışlar beni, herkeste bir parçamı buluyorum. Ama işin kötüsü onlarda kaybetmiş kendilerini, etraftan topladıklarıyla idare ediyorlar tıpkı benim gibi...
Bazı geceler rastlıyorum kendime düşümde... “Bak” diyor, “Ben senim ama sen ben değilsin”. “Ne kadar da ilkelim öyle değil mi? Gülme öyle bana bakarak... Ben senin için değerli olmalıyım, sürekli aradığın şeyim”
“Evet” diyorum. “Evet, sen bensin, benim aradığım şeysin. Peki neredesin?”
“Belli bir yerim yoktur.”diyor. “Ama...” diye başlarken yeni cümlesine, kapı çalıyor ve puf...
yok oluyor.
Kapıdaki kişi bir tanıdık, kendini aramaya bile üşenen... Yüzünde sahtemsi bir gülümseme, giriyor karanlı odama... Işıklar yanıyor ve başlıyor koşuşturmaca...
Bir iki saat sohbet ve yerde kalan benlik kırıntılarından sonra başlıyor yine hazin gece...
Düşlerimde bile yok artık benliğim... Gece bitiyor ve ben son gelen tanıdıktan da aldığım parçalarıma sarılıp, başlıyorum yeni bir maratona...
Ve yeni bir yarış... Boş gülümsemeler, hırs, bencillik, adına aşk dedikleri ve adını bile kirlettikleri tatmin duygusu ve arada sıkışmış bir kaç samimi an, bir kaç samimi dost...
O kadar hızlı koşuyoruz ki ruhlarımız bize yetişemiyor. Ruhsuz kalan bedenlerimizle koşmaya çabalıyoruz. Ve o kadar gözümüz kapalı koşuyoruz ki, yanımızda düşenleri görmüyoruz bile... Belki de üstüne basıp geçiyoruz, kim bilir?
Belki de sölenter yada sünger olmalıydık. İlkel... En azından kendimiz olurduk, değil mi? Belli bir sinir sistemimiz olmazdı ama ruhumuz olurdu. Düşünemezdik belki ama hissederdik. Hem de küçücük bedenlerimizle koca bir dünyayı hissederdik. Ve en önemlisi biz, biz olurduk. Ağzımız olmadığı için sahte gülümseyemezdik, bir beynimiz olmadığından koşmamız gerektiğini anlayıp ruhumuza çelme takarcasına koşup, onu geri de bırakmazdık. Ah... biz sünger olmalıydık. Yada bir deniz yıldızı, belki de bir deniz atı... ama ilkel... ama biz... ve sadece kendimiz...
Belki konuşacak dostlarımız olmazdı ama üstünlüğünü kanıtlamaya çalışan tanıdıklarımız da olmazdı. Hiç aynaya bakmamış olurduk, nasıl göründüğümüz kimin umurunda olurdu ki...
Para nedir bilmezdik, ama en zengin biz olurduk, koca deniz, bütün dünya bizim olurdu, kimin umurunda...
Haberleri izleyip, sinirlenmezdik, ne televizyonumuz olurdu ne de sinirlenecek bir sinir sistemimiz... Elimiz silah tutmazdı, ha yok, kıyamazdık öyle kimseler kolay kolay... Ne çalardık, ne çarpardık. Biz sölenter olmalıydık.
Ama biz, “insanlık” ın adını kirletecek kadar insanız. Ve madem insansak, hala ruhumuzu unutmuş koşuyorsak, durup biraz beklemeliyiz onu... gelecektir... Biz aniden durunca arkamızdakiler bize çarpıp düşecek ve bizi yarışı kazanamama nedeni olarak göreceklerdir. Düşenler olacaktır bize takılıp da ama bizimle birlikte durup bekleyenlerin olduğunu da göreceğiz. Düşenlerin üstüne basıp geçmeyip de bir baksak onlara, bir yardım eli uzatsak... Görsek, görebilsek nelere sahip olduğumuzu, ne kadar zengin olduğumuzu...
Zor... keşke bir sölenter kadar, bir deniz anası kadar ilkel olabilsek... biz olabilsek...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Set Sayısı

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İstanbul'a...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Belki de Sölenter yada Sünger Olmalıydık? [Öykü]
Tesadüfen Yaşamak [Öykü]
Adalet Yansıması [Öykü]


Özge Can kimdir?

Yazı yazmayı çok seven ancak henüz genç ve tecrübesiz olan bir Türk vatandaşı. . . Bu konuda her türlü yorum ve yardıma açık, gençliğini olumlu yönde kullanmak isteyen bir ham kalem. . .

Etkilendiği Yazarlar:
V.C Andrews, Attila İlhan, Reşat Nuri Güntekin


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Özge Can, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.