Kitabının bir kopyasını gönderdiğin için sağol. Onu okumakla hiç zaman yitirmeyeceğim. -Moses Hadas |
|
||||||||||
|
Tavana bakmaya devam etti. Bu kirli görüntü bir türlü kaybolmuyor, bütün gerçekliğiyle yerinde duruyordu.. Gözleri yorulmuştu yorulmasına ama nedense uyuyamıyordu. Tavana bakmaktan sıkıldı. Gözleri odadaki eşyalara ilişti. Bütün bu eşyaları ile bu salon her zaman firavun mezarlıklarını hatırlatırdı ona. Ya da en çok sevdiği eşyaları ile gömülen veya adı firavun olmayan bütün müstear isimli firavunların mezarlıklarını. Bütün gerçek firavunlar sırf bu isimle anılma cesaretini gösterdikleri için onun saygısını kazanmışlardı. Ona göre tarihin karanlık dehlizlerine firavun adıyla gölge düşürmüş insanlar sayısı hayat hikayeleri ile beraber edebiyatçıların, cesetleri bugüne kadar bozulmadan kalması ile doktorların, mezarları ile arkeologların kalın kitaplarında belliydi. Bütün bu insan-tanrılar belli bir zaman aralığında yaşamış ve ölmüşlerdi. Onların ölümleri firavun neslini yok edemedi. İnsanlığın yaşadığı hiçbir çağ yoktur ki firavunlar eksik olsun. Belki sonraki çağlarda yaşayanların adı firavun değildi. Ama yaptıkları, yaşantıları düşünüldüğünde hiçbir farkları yoktu. Onlarda firavunlar gibi aynaya baktıklarında kendilerine aşık oluyor, kendileri dışındaki hiçbir güce tahammül edemiyordu. Kendini düşündü. O duvarda asılı duran, yanına çok fazla uğramadığı yarısı paslanmış aynasına baktığı nadir zamanlarda hep ona akseden görüntüden iğrenmişti. Aynaya baktığında kendisine aşık olmak bir yana aşk derecesinde nefret duyan bir adamın yaşadığı bu otel artığı odanın Firavun mezarlığına benzer bir tarafı olabilir miydi. Evet diyordu kendi kendine. Gizlilikse, bu oda bir insanın yaşayabileceğini hiç kimse aklından bile geçirmeyeceği bir izbe. Eşyalarıyla gömülmek ise evet o sahip olduğu bütün eşyaları ile bu odada bir ölüden farksız yaşıyordu. Gözü, bir ayağı satın aldığı günden beri kısa olan sandalyeye ilişti. Evet sevse de sevmese de ona ait olan eşyaların tamamı bu odada idi. Onu eşyaları ile gömecek olanların -hiçbirini sevmediğini düşünse de- bunların dışında yanına koyabilecekleri başka hiçbir şeyi veya hiçbir şeyinin olma ihtimali yoktu. Olsun dedi kendi kendisine bütün bu değersiz eşyalar da benimle beraber gömülmeliler. Bu eşyaların hiçbiri ben öldükten sonra yaşıyor olmamalı. Buna tahammül edemem. Etimle, kanımla, düşünen, karar veren, seven, sevebilen ben yok olup gittikten sonra bu eşyalar benim bıraktığım bu boşlukta bir başkasının hayatına ortak olmamalı. Belki ilk ortak oldukları hikaye benimki değil ama sonuncusu benimki olmalı. Onların hikayesi de benimkiyle eşdeğer zamanda bitmeli... Hatta mezarımı biraz geniş eşebilirlerse şu divan, şu rutubetli yatak evet, evet bütün bunlar mezara konulmalı, bu yatağa şu yattığım şekilde yatırılmalıyım. Kefene veya ölüme dair diğer hiçbir aksesuara gerek yok. Beyaz bez parçası bu kirli vücudu sardığında vücudun rengini alacak. Öyleyse ne gerek var. Kefene verecekleri parayı mezar kazıcılarına verseler herhalde bu eşyaları alabilecek bir mezar kazarlar. Kefen yerine şu battaniyeye sarsalar kafi. Yok yok bu battaniye ona ait değil. Bunu mezarına koymamalı. En kısa zamanda hatta hemen yarın bu battaniyeyi alıp yurda bırakmalı. Bu odada kendine ait olmayan hiçbir şeyin kalmasına müsaade etmemeli. Yerin üstünde yaşadığı hayatta hiçbir ayrıcalığa sahip olamadı. Daha doğrusu herhangi bir insan gibi bile yaşayamadı. En azından yerin altında diğerlerinden ayrıcalıklı olmalıydı. Evet evet oradakiler bunun mezarını gördüğü zaman şaşırmalılar. Dedesinin ona mezarda ölüler birbirini ziyaret eder dediğini hatırladı. Bu kadar insanın yaşadığı bir şehirde kapısı çalınmayan bir insanın mezarda ziyaretçisi olur muydu acaba. Büyük bir mezarlığa gömülmeyi başarabilirse, belki bu mecburiyet dolayısıyla birileri tarafından ziyaret edilebileceğini düşündü. Evet ancak böyle bir mezarlığa gömülebilirse kendine ait olan mezarlığın ayrıcalığını yaşayabilirdi. Çok fazla üşüyordu. Bu güne hiç bu kadar üşümemişti. Emektar battaniyesine iyice sarında. Hiçbir fayda vermedi. Halbuki ona göre odanın soğukluğunun diğer gecelerden pek bir farkı yoktu. Ayağa kalkıp biraz gezinse azıcık ısınabilir miydi. Kalkmak için davrandı. Birazcık hareketlenebilse de ayağa kalkamadı. Her tarafında bir uyuşukluk vardı. Bu uyuşukluğa bir anlam veremedi. Bu üşüme fikrini kafasından silebilirse belki ısınabilirdi. Bir türlü vazgeçemediği onuru, namusu ve şerefinin bu insanlar arasında hiçbir kıymeti olmamıştı. Evet onurluydu, şerefliydi ve namusluydu ama açtı, insanların gözünde bu nitelikler onu hiçbir ayrıcalığa sahip etmediği gibi herhangi bir insanın sahip olduğu itibar ve yaşam şartlarını da ona sağlayamadı. O, namuslu olduğu kadar namussuz ve onursuz olabilseydi tüm bu insanlar tarafından değer görecek bugün ne kadar itibarsızsa o zaman en az bu kadar, belki de birkaç misliyle itibarlı olacaktı. Olmadı. Çevresindeki insanların birçoğunda onun sahip olduğu bu güzellikler(!) yoktu ama herkesin sahip olduklarından hiçbiri de onda yoktu. Hiçbir zaman bu duruma ağlamak mı yoksa gülmek (sevinmek) mi gerektiğini kestirememişti. Bu, birilerinin hayatlarının artığı olan hayatının katlanılır yanı kalmamıştı. En azından diyordu, onurum, namusum ve şerefim benim için de değerini kaybetmeden bu hayat noktalanmalı. Titremeye başlamıştı. Titremeyle beraber bir taraftan da terlediğini fark etti. Bu da neyin nesiydi. Hiçbir tarafı henüz ağrımıyordu ama hiç kimse normal olduğunu söyleyemezdi. Bu kadar erken mi dedi kendi kendine… Zorlukla doğruldu. Masanın üstündeki yırtık çimento kağıdına zorlukla battaniyeyi aşağıdaki adrese bırakırsanız çok memnun olurum diye yazdı. Uzun uzun etrafına bakındı. Derin derin nefesler alarak yatağa uzandı. Emanet battaniyeyi üzerine çekmek istedi ama sonra vazgeçti. Ani bir uyku bastırdı. Etrafı biraz daha seyretmek istedi ama dayanamadı. Gözlerini yumdu…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © FATİH YALÇIN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |