"Hemen yüzüne gül suyu seperek Leyla'yı ayılttılar." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Ne kadar suçlu ve yüzsüz olursa olsun zeytinyağının suyun üzerine çıktığının öğrenilmesinden bu yana insanların da çirkinliklerini bebek yorganlarına sarmalayıp saflığın kokusu ruhlarının dışkılarına sinene kadar bekleyip ortaya başlarında harelerle çıkışlarına katlanamaz oldum.Veronika’nın ölmek istediği romandaki avukat Tanrı’nın intihar edeceklerini bile bile insanları iğrenç yeryüzünde vakit harcamaya zorunlu bıraktığı için özür dilemesi gerektiğini, insanların yaşama mahkum edildiğini söylerken kimilerimizin birden çok kişilikle sorumluluklarını ve haksızlıklarını yarattıkları binlerce kişiliklerin birinden birine çok yoğun ortamdan az yoğun ortama ya da tam aksine ama mutlaka bir şekilde yolladıklarını unutmuş olmalıydı. Öyle insanlar ki bu çok kişilikli, bölünerek çoğalan tek hücreli ve kalpsiz olanlar, geriye kalan iyilerimizin yüreğindeki hukukun yüce adaleti bile onları mahkum etmekte ve hatta yargılamakta yetersiz kalıyor. Tabii ya!! Bir insanının dostluğa haksız fiillerini ve güvene borçlandırıcı işlemlerini kolayca bir başka kendisine yükleyebileceği öyle çok kimliği oluyor ki ve bu kimlikler gözleri kör eden bir ışıkla öyle saf gözüken ama şeytanca tek bir kimlikte toplanıyor ki onu yargılayabilmen için ancak canının çok yanmış olması gerekiyor; ne var ki tek başına yargılama hüküm giydirmeye yetmiyor. Kim kimin kalemini kırmış; kimin kime yaptığı kötülük geri tepmiş de kötü olan hatasını anlamış? Hayır canım hayır! Bir zamanlar bir pamuk prenses varmış zehirli elmayı yiyince ölmemiş ama uyumuş derken yakışıklı kurbağa gelmiş öpmüş; kurbağa prens olmuş prenses güvercin.. Masallarla uyuyorduk gerçeklerle acıya bağışıklık kazanıp uyuşuyoruz. Hepimizin kandırılmak hoşuna gidiyor; gidiyor ki hâla masalları koca bedenlerimizi cenin pozisyonuna sokup tekrarlıyoruz. Hoşumuza gidiyor ki bir kere sevdik diye tüm şeytancıkları beyaz görüyor, çatalını batırdığı taraflarımızı uf oldu diye annelerimize üfletiyoruz. Hayır efendim! Öpünce geçmiyor acısı!Yanıyor, yandıkça yangını tüm bedene yayılıyor ve yaygın yangın yüreğe odaklanmayı engelliyor; ama geçmiyor işte! Yangın sıradanlaşıyor, bir süre sonra savaşmaya da ihanete de alışıyoruz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Aliye İnci Çiçekoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |