Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür -Atatürk |
|
||||||||||
|
Sana dair, sana olan sevgime dair aklımdan geçirdiğim her sözü kelimesi kelimesine bilmek zorunda mısın? Bazen kendimden bu yüzden şüphe ediyorum. Acaba muhabbet içinde konuştuğunu sanan ama aslında içinden konuşan arkadaşımın aksine ben de aklımda çevirdiklerimi seslendiriyor muyum? Gözlerinin en derin noktasını bulup, en parlak yıldızını dışarı çıkarmaya çalışırken “evet, işte o an! Şu anda onu ne kadar sevdiğimi söylersem tüm kalbiyle hissedecektir” dediğim anda daha ben “ben seni çok seviyorum ama öyle böyle değil” diye çırpınmaya başlamadan sen aynı sözcüklerin yazılı olduğu bir kağıdı elime vermek zorunda mısın? Düşünüyorum da sen sadece kalbimde değil, aklımda, kanımda, her hücremde olmalısın. Seninleyken hayat mayın tarlasında en çok bombayı bulmaya çalışırken yenilmekten bile zevk almak gibi. Sırf seni görebilmek için sabahın köründe kalkıp hazırlanmaya çalışmak, karlı bir günde seni ansızın karşımda görmek kadar heyecan verici. Her an, sende benim için bulunan, özel olarak saklanmış , paketlenmiş bir mutluluk var sanki. Sen hep mutsuzken mutlu, mutluyken daha çok mutlu olmam için cebinde bir şeker gibi sürprizler saklarsın. Bir doğum günü tam bitmek üzereyken çıkıp gelirsin ya da eve gitmek için bindiğim otobüste senden ayrılıyorum diye astığım suratımı güldürmek için otobüsün camına “sana aşığım” yazan bir kağıt yapıştırırsın. Yanımda oturan amca benimle birlikte okur yazını ve bana bakıp gülümser. Sen otobüsün arkasından ışıklara kadar koşarken karşımda oturan bir başka çift de senin adımlarını takip edebilmek için tuhaf şekillere girerler. Anlaşılan kimi zaman sadece benim için değil, hiç tanımadığımız insanlar için bile hayatı eğlendirici kılabiliyorsun. Ben bir sihirbaza aşık olmuşum! Kışın karında, üşüyen ellerimi sımsıcacık yapabilen, ellerini tutmuş, sessiz, sakin yolda yürürken bulutları bana, beni bulutlara yaklaştırana kadar beni havaya kaldıran ve bir sürü baloncuk yutmuşum gibi hıçkıra hıçkıra gülmemi sağlayan bir sihirbaz. Mor burunlu bir tavşan, marketin raflarındaki bir çikolata..Eskiden yalnızca farklı ruh hallerimizi birbirimize bulaştırır, birbirimizden etkileniriz sanıyordum. Sen öfkelenip kimseyi yanına almadığında ben sessizce yanına oturup öfkeleneceksek birlikte öfkelenelim, beni de yanına al diye beklerdim. Sen bitmez tükenmez karın ağrılarımda veya mide bulantılarımda bindiğimiz takside sıkışık trafiğe benden çok lanet okurdun. Zaman geçtikçe aramızdaki bağa bir çift dikiş daha attık sanki. Artık esnemelerimiz bile birbirini takip ediyor ve beni eve bırakmaya yeltendiğin yolculuklarda yarışmasını bile yapabiliyoruz. Bir Türkçe öğretmenim vardı bir zamanlar..Türkçe’yi matematik denklemleriyle anlatırdı: “beş artı beş eşittir on”. Bazı şeyleri anlamanın ve anlatmanın en kolay yolunun bu denklemleri kullanmayı bilmek olduğunu söylerdi. Matematiği hep sevmişimdir zaten, hele denklemleri “mucize eşittir aşk, aşk eşittir sen”i vermeye başlayınca daha da çok sevdim. Çözemediğim geometri sorularını sana sormak için biriktirirken ya da senin nadiren de olsa çözmediğin soruları çözerken ve çözdükten sonra nispet yaparken, öğrenciliğin verdiği tüm yetkilerde aramızda hep matematik vardı. Matematik bizim çöpçatanımızdı! Düşünüyorum da başka kaç kişiye dersler aracılık etmiştir ki, kaç kişinin çok bilindik zorlu sınav yolları bizimki kadar bol dedikodulu, etüt arası köftecide yarım ekmek köfteli geçmiştir ki. Sırf sevgimiz yüzünden ben galiba hiç büyüyemiyorum. Sınavlar gelip geçse de, köftecinin yolu artık arşınladığımız yolların tersinde kalsa da ve hatta ben artık matematik derslerinden oldukça uzak kaldıysam da seninle hayatın molalarında yapacak hep bir şeyimiz vardır. Sen tavandaki bir resimdesindir ve ben uyumadan önce seni düşündükçe kendi kendime senin anlatamadığın masalları yazıp anlatıyorumdur. O masalların kimsinde sen bir diş perisi, ben bir su perisi dişi düşen çocuklara nilüfer kokulu hediyeler bırakıyoruzdur. Hayat dediğin ciddi bir iş bilmez miyim! Marifet dediğin ise yaşamak değil, yaşamı mutlu kılabilmek. O yüzden sensiz bir hayat düşünemiyorum ya.. “Sen”in sözlük anlamını bildiğimden, hepsi bu yüzden.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İnci Çiçekoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |