bazen ben de kendime inanamayacak şeyler yapıyorum. hata yada değil yaptığım, gerçekten bilmiyorum. önce seni aradım çünkü bir an yalnız kalmak istemedim. sonra yalnızlığımın üstesinden daha iyi gelebilecek biriyle karşılaştım. tıpkı açlık gibi, ne daha çok doyurucu ise onu seçişimiz gibi.. yalan söyledim sana, hata yada değil ne farkeder ki... güldürdü beni telefondaki kızgın sesin. tartışmayı sevmediğimi bilmeliydin, hayatın yaşamamızı zorunlu kıldığı o sorunlardan sıkıldığımı bilmeliydin. bahaneler yarattım sana. gerçekleri söyleyebilecek kadar yakın olmanı isterdim bana yada yalnızlığımı alabilecek kadar.. hata yada değil, telefonu suratına kapattım. çünkü yaşamın sana sunduklarını uyguluyordun gerçekten yapmak istediklerini değil. pişman oldum sonra, yalnızlığımı almasan da bir yerin vardı hayatımda. bir evim olmasa ne kadar eksik kalırsam en az o kadar eksik kaldım. yoktu telefonumda mesajların. hata yada değil ne farkeder beni affetmen için uğraştım durdum saatlerce, yaşamın gerektirdiklerine karşı gelerek. ama senin yaşamın gerektirdiklerine paralelliğin benim kayıtsızlığımı yendi. belki yenik düştüm ama senim yalnızlığıma yalnızlık kattığını anladım gitgide ve sana tutunmamın bir gereksinim olduğunu.. aslında karşı gelmem gerektiğini, yaşamın bana sunduklarına karşı gelişlerim gibi. seni sunuyordu belki de her eksildiğimde yaşam zayıf yanlarıma. yalancı bir varoluşla alıyordun kimsesizliklerimi... ben hiç bir zaman kesin kararlar alamadım. belki bu yüzdendir seni yaşamımdan çıkaramayışım. sigaramın külü gibi işin bittiğinde balkonumdan çırpamıyorum seni yada şehrin ışıklarının inadına kapatıp perdemi karanlıkta oturur gibi kayıtsız kalamıyorum sana, tüm bunları yapabilmek için her çırpınışımda, yalnızlığımın ateşini düşürmek için alnına ıslak bez koyuşun geliyor geliyor aklıma. her düşüşümde elinde yarabandıyla koşuşunu silemiyorum zihnimden.. hiç yaşamdan bahsetmeyişin geldi şimdi aklıma. hiç yaşamın sana sunduğu kötü ayrıntıları anlatmamıştın o kadar sohbet devirmiş olsak da.. oysa umutsuzdu senin aşkların, sonuçsuzdu. gururluydu, kilitlerin ve anahtarların farklıydı, yürüdüğün sokaklar sonsuzmuşçasına geniş ama çıkmazdı ve bunların hiçbiri göz yumulacak şeyler değildi. belki de sen hayatın yaşamamı zorunlu kıldıklarından olduğun için hepsinin üstesinden gelebilecek sabrı verdi sana yaşam. bir daha olmayacağız birbirimizin yaşamlarında, hata yada değil ne önemi var! kültablasına bastırılmış sigara izmaritleri gibi sapsarı, pervasız kalmış olsak da yaşam karşısında....