Egoistlerin en güzel yanı başkaları hakkında konuşmuyor olmaları. -Lucille S. Harper |
|
||||||||||
|
Etrafının birdenbire aydınlandığını fark etmek, insanın her zaman karşılaştığı bir duygu değil. Belki de bundan dolayı şaşırırsınız. “Kötü giden onca şeyin ardından bu da ne ola ki?” Sorusu sarar hasarlı düşüncelerinizi. Hayatın kötü gidişine alışmış yüreğiniz, alışkın olmadığı coşkuyu kuşkuyla karşılar. Fitneye başlar içinizdeki şeytan: “Hayat gerilip gerilip vurmayı sever, bak yine bir serap sundu sana, arkasından gelecek darbeyi bekle”. Hasarlı düşüncelerinizi de, içinizdeki şeytanı da bir kenara bırakıp, bu aydınlığa dört elle sarılmak işinize geliverir. Hayatınızı temize çekiyormuşsunuz gibi bir hisse kapılırsınız. Kendinizi gözlerine kaptırıp, kaybolmak istersiniz. O gözler daha önce hiç duymadığınız sözcükler söyler size, dalar gidersiniz. Gönüllü “hiç” olmak istersiniz onun sıcaklığı içinize yayıldıkça. Bakışmalarınızın, söyleşmelerinizin, merak etmelerinizin ve sevişmelerinizin daha öncekilerine benzemediğini, bir eşi daha olmadığını duyumsarsınız. Vakit geçivermez onu beklerken, heyecanlanırsınız yeniden, ayak seslerini duyunca. Telefon çalınca onun sesini ister kulaklarınız. Hep onu beklemiş gibi olursunuz hayatınız boyunca. “İşte be işte sonunda benimde masalım başladı” coşkusu kıpır kıpır yapar içinizi. Kokusu, gülüşü, şımarışına ayrı ayrı şiirler yazmak istersiniz, liseden sonra ilk defa. Başkasında duyunca kokusunu yakıştıramazsınız, başkasını görürseniz şımarırken yüzünüzü buruşturursunuz, çünkü artık her şeyin yakışanı ve hatta sahibi odur. Hissettiğiniz aydınlığa şaşırırsınız, neredeydin diye, daha önce niye gelmedin diye hayıflanırsınız. Sanki, onsuz geçen her ana ayrı ayrı üzülürsünüz. Zamanınızı artık onunla değerlendirirsiniz. Geleceğiniz artık onunladır. Değerleriniz o varsa vardır. Onun, sizin için ne kadar değerli olduğunu anlatamamak korkusu sarar her yanınızı. Kelimeler, bakışlar, özveriler yetersiz kalır anlatmakta coşkunuzu. Allah var ya hani o da hiç geri çevirmez gümbür gümbür sevginizi. Şımarıverir, gözlerinde daha ilk yok oluşunuzu izlerken. Ve alır her verdiğinizi sonuna kadar. Yetinmez ister, gerçekten yok oluşunuzun başlangıcını. Kişiliğiniz yiter gider, bu asla yapabileceğim bir şey değildir, dediklerinizi yapmaya başlarsınız isteyerek. Hiçbir şey beklemezsiniz sizden gidenlerin karşılığında, aydınlık yeter size. Ona doğru akarsınız her şeyinizle ve aktığınız yerde beklentileriniz olur. Gerçek bir ilgi, gerçek bir sevgi, hani elinizle tutabileceğiniz bir sıcaklık beklersiniz. Bir ses, bir gülücük, bir değerbilir davranış… Beklentileriniz sürer de sürer… Ama bir türlü gelmez… “Neden?” sorusu benliğinizi tırmalar durur… Nasıl edip de sizi bu hale getirdiğini merak edersiniz, araştırırken onu daha iyi tanımak için gayret edersiniz ama onu bulamazsınız. Daha doğrusu karşınızdakinin gerçek kişiliğini bulamazsınız. Hayatındaki her törpülenme, hep birbirinden farklı yeni kişilikleri oluşturmuştur. Bu kişiliklerden hangisi odur diye merak etmenize gerek yoktur. Hepsi odur, hiçbirisi o değildir. Onun derdi de hangi kişilikte olduğu değildir, sadece beğenilmek ve onaylanmaktır. Tek derdi bu olan birisi zaten hep diken üstünde değil midir? Diken üstünde yaşayan birisinin sevilmek için yapmayacağı şey, girmeyeceği kalıp yoktur.. Ne zaman fark etmeye başlarsınız onu, içiniz acır… Hayatına bugüne kadar giren herkes törpülemiştir onu, istekleriyle, beklentileriyle ve yaptıklarıyla. Öyle törpülemişlerdir ki, içinde kocaman bir boşluk oluşmuştur. Dolması zor, karanlık bir boşluk. Bu boşluğu bir çok kişiden sevgi, ilgi, hayranlık toplayarak dolduracağını sanır. Etrafındakiler sadece boşluk doldurmakla görevli kişilerdir. Başkalarının beğenileriyle ayakta kalabileceğini hisseder hep. Boşluğunu böyle doldurabileceğini zanneden ve boşluğunun ardında yaşayan birisidir o. Boşluğundan kaçmak için yalnız kalmak istemez, devamlı birileri olmalıdır yanında. Bu birilerinin sevgi ve hayranlığı ile doldurmaya çalıştığı boşluğun, dolmak bilmez açlığı nedeniyle, hep yeni birilerine, yeni heyecanlara ihtiyacı vardır. O kadar yalnız kalmak istemez ki sanal dünyada bile sömüreceği sevgiler bulmaya çalışır, yazışır durur ilgi ihtiyacını giderene kadar. Boşluğu hayatını yönlendirmiştir. Onun üstüne güvensizliğini, güvensizliğinin üzerine yalanlarını ve aldatmalarını inşa etmiştir, belki de boşluğu dolduramayacağını bile bile. Dolmayan boşluk nedeniyle hayatına giren hiç kimseyi de salıvermez, tutsak etmek ister bencilliğinde. Elini uzattığında ulaşmak ister onlara. Devamlı etrafında olanları, kendisinin tuttuğunun farkına varmadan, kovalamak ister güya. Yalanlarını duymak sizi dağıtır. Yalan olmasını istemezsiniz, inkar edersiniz çoğunlukla. Her şeyinizi bırakıp akıp geldiğiniz bu yerde yalanın, yalan olmasını istemezsiniz. Sorunlu ama güvenli hayatınız çok uzakta kalmıştır artık. Geri dönüşü çok zor bir yerdesinizdir… O ışıltılı gülüşü ile sizi bütün korunaklarınızdan çıkarıp almış, savunmasız bırakmıştır Size söylediği sevgi sözcüklerini aynı anda başkalarıyla da paylaştığını anlamak sarsar sizi, şaşırtır. Sizinle baş başa iken kullandığı sevgi davranışları size ait değildir, hiçbir suçluluk duymadan rahatça başkaları ile paylaştıklarıdır. Çünkü önemli olan kendisinin ayakta kalmasıdır. Hiç kimseyi sevemez. Hiç kimseyi sevmediği için kendisini de sevemez, düşmandır kendisine. Tıpkı karşısındakinin kontrolünü kaybetmekten korktuğu gibi vücudunun kontrolünü kaybetmekten de korkar.Hep genç, hep güzel görünmek ister. Yaşına, geçen zamana kızar, göbeğini, burnunu sevmez. Durmadan değişen maskeler, o büyük karanlık boşluk nasıl sevilir ki? Sevemediği için hep eksik, hep kuşkulu, hep diken üstündedir. Gerçek sevgiyi bilmediği için, bağlanamadığı için, terk edilme duygusunu da beraberinde taşır. “O terk etmeden ben başkasını bulmalıyım” telaşı içindedir hep. Gerçek sevgiden nasibini almadığı için, hiç kimsenin de kendisini gerçekten sevebileceğine inanmaz. Hayatına giren herkes ona kayıtsız hayran olması gereken nesnelerdir. Nesnelerdir, çünkü onları kişilikleri olan varlıklar olarak değil boşluk doldurucu malzeme olarak görür. Kendisi nasıl sevmiyorsa, değer vermiyorsa, kişiliksizse, kuşkuluysa, karşısındakinden de hep bunları bekler. Bundan dolayı kendisi önce davranıp başka bir boşluk doldurucuya uçmaya çalışır. Eskisinin uzaklaşmasına izin vermeden ama. Beklentiniz hep gerçek kişiliğiyle karşınıza dikilmesi ve kendini size açmasıdır. Beklentiniz asla olmaz çünkü gerçek yüzü kalmamıştır ki size göstersin. Siz onu bu kadar derinden severken onun sizi sevmemesine anlam veremezsiniz. Şaşırırsınız, ona ulaşıp anlamsızlığı haykırmak istersiniz ama her defasında farklı bir kişi ile karşılaşıp bıkarsınız. Yavaş yavaş onun kaybolmuşluğuna kaptırırsınız kendinizi, siz de kaybolmaya başlarsınız. Peki, o aydınlık, o muhteşem coşku neydi diye sorarsınız kendinize. Bu kadar bahar geçen zaman aslında onun yalanları gibi hiç olmamış mıdır? Sonunda anlarsınız: Tüm o güzel şeyler sizin içinizde olup bitmiştir. Onun kocaman boşluğunda tutunacak yer bulamadığı için yansıyıp gelen kendi aydınlığınızla ve kendi coşkunuzla karşılaşırsınız. Kendinize geldiğinizde, hasarlı düşüncelerinize ve içinizdeki şeytana kızarsınız haklı çıktıkları için ama aydınlığınıza ve coşkunuza sıkıca sarılırsınız. Onun için ise üzülmekten başka bir şey gelmez elinizden. Son bir kez o boşluğun ancak gerçek bir sevgiyle dolabileceğini hatırlatmaya çalışırsınız. Bir başkasının sorumluluğunu hissetmeden yaşamak ve yeni hayran bakışların çekiciliği, sizin sarsıcı teklifinizden daha baskın çıkar. Yok edici boşluğunun arkasına kaçar… Aydınlığınızı ve coşkunuzu hak edene vermek üzere saklarsınız. O ise karanlık boşluğunun arkasından baka kalır. Kendisini bırakıp gidebilen bir faniyle karşılaşmanın verdiği acı benliğini kaplar. Ama en kısa zamanda başka boşluk dolduruculara kaçar ve saklanmaya devam eder. Mutlu gibi yapar hayata…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hüseyin Cem, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |