Olgunluğa erişmemiş şairler ödünç alır, olgunluğa erişenler çalar. -George Eliot |
|
||||||||||
|
İstemek sevmekle eş tutulabilir mi? İstediğin her insanı seviyor musundur? Ya da sevdiğin her insanla birlikte olmak isteğiyle titrer mi yüreğin? Ne vardır bu iki kavram arasında farklı olan? Ya da neden insanlar bunları hep aynı şeylermiş gibi görürler? Neden birini seviyorsan onunla birlikte olmak istediğin düşünülür? Yoksa senin bu konuda yaran mı var da öyle görmek istiyorsun? Sevgi ve istek öyle ayrılar ki... Elmayla armudun yarılarını birleştirmeye çalışmak gibi onları bütünleştirme çabaları... Doğru... Sevdiğin insanı istiyor olmalısın. İlk bakışta doğru geliyor kulağa... Ama sevdiğin seni istemiyorsa... Ya da sevmiyorsa... Sevgi ve istek bambaşka yönlere gider zamanla... Artık vazgeçin onları bir görmekten! Neden sevdiğin insanı isteyesin ki? Hani en güzel aşk uzaktan yaşanandı? Hani en güzeli sen mutlu olmasan da onun mutluluğunu görüp susmak ve katlanmaktı? Evet... Belki fazla mazoşist bir eylem bu... Seviyorsun; ama uzak durmak istiyorsun... “Mutluluk varken neden bu yolu seçiyorsun?” diyorsun belki içinden... Mutluluk varken kimse mutsuzluğu seçmek istemez. Eğer önünde mutsuzluk ve çok daha fazla mutsuzluk varsa kötünün iyisini seçmek zorunda kalırsın... Mutsuzluğu... En ufak hatıralar bile gözünden iki damla düşürüyorsa içinde yanan bir şeyler vardır... Acı ya da aşkın ateşi... Bunu senden başka kimse ayırt edemez... Ve kimseye düşmez yangınını söndürmeye çalışmak... İstersen o ateşi ömrünün sonuna kadar kendi kendine yakarsın... Uzaktan seversin... Belki bir sokak aralığından bakarsın ona... Yanında sevgilisi...Yürürler... Gülerler... Sarılır ona... Tıpkı bir zamanlar sana yaptığı gibi... Yıllar geçer. Bir parkta rastlarsın. Yanında çocukları ve karısı... Bir Pazar günü... Ne de mutlu görünürler gözüne... Saçların daha da ağarır sonra... Ve sahil kenarı... Onu görürsün. Tek başına dalmıştır ufuklara. Seni görür, gözlerine bakar. İki damla düşer ikinizden de... Seversin deli gibi... Yıllarca kimsenin kimseyi sevmediği bir aşkla... Uzatır ellerini sana... Ama sırtını dönersin. Ağlaya ağlaya uzaklaşırsın, tek kelime etmeden... Ayakların geriye gider senin inadına. Olmaz, yapamazsın. İçinde yılların yorgunluğu... Hasretin yanında... Nedir bu? Gurur mu? Hayır! Sadece her şeyi kendi kendine yaşamanın kaçınılmaz sonu! Yıllarca kendi kabuğunda olmak; evde olmayan biriyle konuşmak; masaya iki tabak koyup, her akşam kendi doldurduğun tabağı çöpe boşaltırken “Yine neden yemedin?” diye boş odaya kızmak; bir hayalle yaşamak... Gerçekle yüzleşmek kolay değildir... Hele de gerçek sana ellerini uzatıyorsa... Sevgi ve istek aynı şeyler değildir. Seversin ama uzaktan yaşarsın bazen... Ömrünü tüketsen de bilirsin ki bir zamanlar yaşananlar da bugün sana uzanan eller kadar gerçektir... Ama geçmişe dokunamazsın... Tıpkı bugün ona dokunamadığın gibi...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © nazlı usta, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |