Yedi iklim dört köşeyi dolandım / Meğer dünya her tarafta bir imiş. -Dadaloğlu |
|
||||||||||
|
Düğünler çoğaldı mı ne? Neden herkes yazın evlenmek ister ki? Yine bir davetiye gelmiş. Yeni bir davetiye... Herkes evleniyor. Biz evdeyiz... Aylardan temmuz... Ayışığı Sonatı çalıyor yine. Onsuz düşünemiyor muyum neyim... Bu havada da hiç gitmiyor aslında. Herkes hareketli bir şey dinlemez mi yazları? Ben miskinliğime miskinlik katıyorum. Her gün bir ölüm ilanı veriyor belediye. Oysa hep eylülde ölündüğünü sanırdık... Yaprak dökümüydü ya ölüm de... Eylüle yakışırdı en çok. Ölümün hepsi anî, hepsi çirkindi ya işte... Aylardan temmuz... Aynaya baktığımda gördüğün yüzü tanıyamıyorum bazen. Yüzüm mü kırışıyor ne? Daha 20 yaşındayım ama... Gerçi bugün uykusuzum, sebebim var. Yarın gerilir yine, endişe etmemek lazım... Tatilim de bölünüyor bu yıl. Seçim var ya... Siyasi çalışmalar, mitingler, konuşmalar, atışmalar... Evden izliyorum hepsini. Aylardan temmuz... Dışarısı tehlikeli, sıcak, yoğun... Sen ve siyasi çalışmaların... Temmuz sıcağında hem de... Hiç vazgeçmeyeceksin değil mi? Ne kadar konuşsam da boş. Ama hiçbir zaman “Bunu da nasıl yaptı?” demem ki senin için. Hiçbir şeyin de üzemez beni. Bir kere ağlamıştım ben. Bir hafta hiç durmadan, uyumadan. Ama bir kere... O zaman da Ayışığı Sonatı vardı. Ağustostu. Şimdi erken başladık. Dünya yeterince yalan kokmuyor mu? Bir de bizim mi birbirimize saldırmamız lazım iğrenç silahlarla? Cesaret işi yalan. Sen cesursun değil mi? Hiç korkmadın adım atarken... 4 yıldır bir kere bile düşünmeden atladın her şeye. Cesursun sen... Ben değilim herhalde. Aslını ararsan, ben bu dünyadan değilim... Yalan konuşmayı beceremiyorum çünkü. Her bozuk saatin günde iki kere doğruyu göstermesi gibi, etrafımdakilerin de doğruya koşmalarını bekliyorum. Ama bir işaret geldiğinde de yalancı çoban misali inanasım gelmiyor işte. Gerçi işime gelirse inanıyorum, gelmezse inanmıyorum. Ben sana güveniyorum. Güveniyor-d-um, artık güvenmiyorum. Hayatımın en büyük hatası... Bir insanı bir milyon kere affedersin, gelip sana bir milyon birinci kazığını atar. Ama nasıl? Nasıl değişmez zamanla? Nasıl büyümez? Bir türlü anlamıyorum. Ben büyüdüm. Artık insanların kolay kolay büyüyemediğini bilerek büyüdüm. Hayatı yalan olanlardan dürüstlük beklemenin acizlik olduğunu anlayarak büyüdüm. Bir insanı bir kere affetmenin, bin kere affetmeye başlamak olduğunu fark ederek büyüdüm. Biten bir şeyin bir sebeple bittiğini, başlarsa yeniden aynı sebeple biteceğini yaşayarak büyüdüm. İnsanın gözünün içine baka baka yalan söyleyenlerin de inandırıcı olabileceğini görerek büyüdüm. Ben büyüdüm... Artık adını bile anmamaya yemin ederek büyüdüm. Sensiz bir hayata başlamaya karar vererek büyüdüm. Aylardan temmuz... Ben büyüdüm...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © nazlı usta, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |