..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşamak ne güzel şey be kardeşim. -Nâzım Hikmet
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > İronik > özlem şan




17 Ağustos 2007
Biblo Hayatlar  
özlem şan
...Uzun zamandan beri ilk kez “tüm bu olanlarda nesi?” diye sordu kendine. Gitarcıya baktı, o da düşünceli düşünceli yere bakıyordu. Kim bilir belki kızda tüm bu olanların ne olduğunu yazıyordu. Eğilip baktılar kızın yazdıklarına...


:BJJG:
BİBLO HAYATLAR

Çin’den gelmişlerdi, çekik gözlülerin ülkesinden. Biri gitar çalardı, diğeri akordeon. Tek işleri müzik yapmak, eğlenmek, gülmekti.100 mumluk ampuller gibi parlayan kocaman beyaz dişlerini, yaya yaya gülerek gösterirlerdi. Zencilerdi. Rastalı saçları, parmak arası terlikleri, renkli tişörtleri, kısa şortları ve rengârenk örgü şapkaları vardı. İkisi de bir örnek mor gözlük takardı.
Tek işleri müzik yapmak ve eğlenmek demiştim ya! Gerçektende başka hiçbir şey yapmıyorlardı. Düşünmüyorlardı bile! Kim bilir, ten renginin insanlık ayıbı olduğu zamanlardan beri belki… İnsanlığa küsmüşler, hayata küsmüşlerdi. Yine de o yüzlerine yapışmış kocaman gülümsemelerinden ve ellerinden bırakmadıkları çalgılarından vazgeçmemişlerdi. Birbirlerinden başka görüştükleri yoktu, bir kişi dışında. Sürekli kendi kendine konuşan mutsuz bir kızdı bu. Bazen saatlerce başlarında dikilir, içini çeke çeke onlara bakardı. Bazen gözyaşlarını durdurmaya çalışarak “Ne kadarda güzel gülüyorsunuz. Keşke bende sizin kadar mutlu olabilsem” derdi.
Bir gün o mutsuz kız akordeoncuyu da yanına alıp uzun bir yolculuğa çıktı. Yeni bir eve taşınmışlardı. Neden buradayız diye sorduğunda akordeoncu, kız cevap vermiyordu. Üstelik Akordeoncuya ismiyle hitap edeceğine “yalnız” diyordu. Akordeoncu sürekli ona “İyide ben yalnız değildim ki! Sen beni gitarcıdan uzaklara götürmeseydin, ben yalnız olmayacaktım” diyordu ama kız hiçbir zaman yanıt vermedi. Yine hıçkırıklarını tutmaya çalışarak “Sende yalnızsın benim gibi. Bu bomboş evde yalnız sen, ben ve yalnızlığımız var, akordeon çalan zenci. Sadece yalnız akordeoncu ve yalnız kız…” diyordu. Niye ismini değiştirmesi gerekiyordu? Hem ‘akordeoncunun’ nesi vardı ki? Gitarcıdan neden uzak kalmak zorundaydı? Akordeonundan çıkan sesler kısık bir ıslık gibi kızın hıçkırıklarına karışıyordu artık. Günler yavan geçiyordu.
Bir sabah kapı çaldı. Eve yabancı bir adam geldi. Bir zamanlar kızın yanında sık sık gördüğü sinirli adamdı o. Kızın hıçkırıkları arttı. Hıçkırıkların arasından bir tek, adamın “Eve dön! ” demesini duydu. Sonra gene yolculuğa çıktılar ve eve, eski evlerine geri döndüler. Kız artık ağlamıyordu. Kız akordeoncuyu gitarcının yanına götürdü ve “artık sende yalnız kalma” dedi. Akordeoncu çok mutluydu. Gitarcıyla yeniden müzik yapmaya, eğlenmeye başladılar.
Birbirlerine kavuşmalarının üstünden günler geçmişti. Akordeoncuyla gitarcı “mutluluk” üzerine bir beste yapıyorlardı ki; kız geldi ve “çok mutluyum” dedi. Karşılarına geçip bir şeyler yazmaya başladı. O zaman düşündü akordeoncu. Uzun zamandan beri ilk kez “tüm bu olanlarda nesi?” diye sordu kendine. Gitarcıya baktı, o da düşünceli düşünceli yere bakıyordu. Kim bilir belki kızda tüm bu olanların ne olduğunu yazıyordu. Eğilip baktılar kızın yazdıklarına. Sonrada birbirlerine baktılar. Koskocaman gülüşlerine, ellerine ve de şortlarının arkasındaki yazıya,”Made in China” yazan parlak etikete… O zaman anladılar işte! Hayatta bir kukla, bir biblo olduklarını… Koskocaman gülüşlü iki zenci bibloydular yalnızca. İçlerine bir hüzün çöktü. Kız yazmaya devam ediyordu. Onların öyküsünü yazıyordu. Akordeoncu gitarcıya döndü ve dedi ki; en azından bir öykümüz var. Evet, biblo hayatlarımızın bir anlamı yok ama bu kız bizim öykümüzü yazarak bizi, hayatımızı anlamlandırıyor. Kız biblolara baktı ve koskocaman bir gülümsemeyle dedi ki; “Hayat ancak, kelimelere döküldüğünde anlam kazanır!”



Özlem Şan



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hayatın Hikayesi
Sayıklayan Leke
Sayıklayan Oje


özlem şan kimdir?

yazarak yaşadım. . yazarak bildim

Etkilendiği Yazarlar:
murathan mungan,küçük iskender,altay öktem,nilgün marmara


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © özlem şan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.