Düşmekten yükselme doğar. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Biriken kirlilerimi yıkadım. Bir sepet dolusu… Bir hayat dolusu kirli… Tüm hayatımı çitiledim ama bir leke var ki çıkaramadım. O kadar büyük o kadar yoğundu ki unutamadım. Bedenimden, geçmişimden, çamaşırlarımdan çıkaramadım. Ellerim soyuluncaya, yara alıncaya kadar çitiledim. Ojelerim çıktı. Leke çıkmadı. Öylece kalakaldım kanayan ellerimle köpüklü su dolu leğenin başında. Lekeye bakakaldım. İçim sızladı. Hayat çok acımasızmış, unutmanıza bile müsaade etmiyor. Hayat dediğimiz şey bembeyaz bir çarşaf. Çok çabuk kirlenen, leke tutan, zor temizlenen, asla eski rengine dönmeyen bir beyaz çarşaf. Günden güne rengi giden, solan, grileşen hayat çarşafı! Üstelik öyle mucizeler yaratacak ‘hayatmatik’ler yok. Ne de tam otomatik çamaşır makineleri. Uğraşır durursunuz kirletmeyeyim diye ancak nafile bir uğraştır. Yaşanmışlık mutlaka sıçrar üstünüze. Her insanın çıkmayan lekeleri vardır. Benimde var. Hem de öyle bir leke ki asla unutulamayacak asla temizlenemeyecek bir leke. Daha hayat çarşafını giyeli çok az olmuştu ki döndüm birde baktım her yanımı kirletmişim. Hayat temizlemesi için erken bir saatteyim aslında. Genelde erkekler emekli olduktan sonra, kadınlar menopoza girdikten sonra başlarlar bu işe. Yani ortalamaya vurursak 45 ila 55 arası diyebiliriz. O saatten sonra hacca gitmeye başlarlar. Yapacak başka şeyleri olmadığı için namaz kılarlar, günün her saatinde. Böylece yapmadıkları dini görevlerini telafi edebileceklerini sanıyorlar. Ben mi? Ben tanrıya olan görevimi başka türlü ödüyorum. Ayrı bir hesaba yatırıyorum yani. Peki, tüm bunlar nerden çıktı diyeceksiniz? Çarşafımdaki çıkmayan o lekeyi bir kenara bırakıp, sudan aşınan ojelerimi onarırken aklıma düştü bunlar. Erken hayat temizliğinin etkisi olsa gerek çünkü ben öyle derin bir insan sayılmam. Gündeliğe vururum ruhumu öyle düşünmem derin derin, öylesine yaşarım. Bu ruh hali geçen gün ki kalp çarpıntısı yüzünden sanırım doktorlar buna çarpıntı demiyor tabiî ki. Neyse ki ölürsem ani bir krizle öleceğim. Ölüm uzun uzun çitilemeyecek beni, benim lekeyi çitilediğim gibi. Ölüm! Ne ironi ama! Ölürken de beyaz bir çarşafa sarılıyoruz, işte gerçek ironi! Özlem Şan
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © özlem şan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |