Aşık olmayan âdem / Benzer yemişsiz ağaca. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
“Söz gümüşse sükut altındır” sözünün belki de tek istisnasıdır “Dengbéjlik”. Çünkü dengbéjlerin heybelerindeki altın sükut değildir. Zira sükuta değil söze ihtiyaç vardır ve sözün bittiği yerdir dengbéjin uğramadığı ya da sözün bittiği yerdir yine dengbéjin canlandırmak, dillendirmek için uğradığı. Ve bu yüzdendir ki “zıtlıkların birlikteliği”nin iflas eşiğidir “dengbejlik” ile “sükut”u bir arada düşünmek. Dengbéjler için üzerine düşünülmesi gereken en önemli nokta belki de “söz uçar yazı kalır” deyişinde saklıdır. Daha doğrusu apaçık ortadadır. Dengbéjlikte sözün uçması aslında dengbéjliği bir yerde yaşatandır. Söz ordan oraya uçacak ki başka kulaklar duyabilsin, o başka ağızlar başka kulaklara aktarabilsin. Ancak bu aynı zamanda öyle bir deyiş ki hayatı “söz” üzerine kurulu insanların yok oluşlarını anlatmaktadır. Yani dengbéjleri vuran silah en etkili silahlarıdır, “söz”dür... Söz hakikaten de uçmakta, geriye yazı kalmakta. Yakın bir geçmişe kadar da kendilerinden söz ettiren dengbéjler zaman kendilerine ayak uydurmadığı için sözün neredeyse bittiği yerdeler, kelimenin tam anlamıyla ne yazık ki. Normalde sözün bittiği yeri canlandırabilen bu değerler bu defa sözün bittiği yerde olamıyorlar, çünkü “zaman” değişkeni önlerine bir set çekmekte. Acaba kendi eriyen varlıklarını nasıl dillendirirlerdi dengbéjler? Kızarlar mıydı acaba zamana veya bize? Bilinmez... Yazamıyor olmanın söyleyebiliyor olma üzerindeki etkisi şüphesiz çok fazladır dengbéjlerde. Bir şekilde yazamıyor olmak söyleyebiliyor olmayı gerektirmiş vakti zamanında. İşlevsel okuryazarlıkla da ilintili biraz yani... Bu ilintiyle ilintili olarak da “söyler-yazamazlık” gayet doğal bir sonuç. Bununla birlikte yazmadan sadece söyleyebiliyor olmak kuşkusuz güçlü bir hafıza ve pratik bir zeka gerektirmekte. Zaman dengbéjlik geleneğiyle pek de örtüşmeyen dinamikler barındırıyor. Görsel-işitsel iletişimin sınırlarının zorlandığı yıllardayız. Yine de diyelim ki zaman dengbéjlerin varlığını sindiremeyecek dinamiklerle örülü. Peki ya bizim hafızalarımıza ne demeli? Dengbéjliği yaşatabilecek kadar güçlü müyüz? Yoksa bir yatkınlık mı var zamana ayak uydurmaya? Mümkün müdür şu zamanda yazmadan dengbéjliği yaşatabilmek? Ya da mümkün müdür söze dayalı bir şeyi yazıyla ayakta tutmak? Mümkün veya değil. Ama mümkün olabileceği ihtimaliyle hareket edebiliyor olmak, bir şeyler yapıyor olmak en azından geciktirici veya başka bireysel ve/veya toplumsal çabaları tetikleyici olabilir. Her daim bir ses olmalı ve bu sesin bir sahibi ve takipçileri olmalı. Dengbéjlik sürmeli bu seslerde, yazılarda, satır aralarında, satırlarda...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ÖZAY ÜNSAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |