Dün gece sıçrayarak uyandım. Kötü bir rüyaydı,ama hatırlamıyorum şu anda. Yorganı açtığım anda hissettim soğuğu tüm vücudumda. Soğuğa aldırmayıp çıktım yatağımdan. Mutfağa gidip bir bardak su içmek istemiştim sadece. Demirlere vuran yağmurun sesini işitip cama yöneldim. Dışarı baktım sessizce. Bozmak istemedim yağmur damlalarının cama çarparak çıkardığı ahengli sesi. Bu kapkara geceyi aydınlatan bir tek yıldız bile kalmamıştı. Yalnızca yağmurun sesi vardı. Biraz baktım damlalara. Sonra kalkıp parmak uçlarımda ilerledim mutfağa,eski alışkanlıklar işte,sanki uyanacak biri var da evde... Yavaşça koydum suyu bardağa,sonra da elime alıp camın kenarına oturdum mutfakta. O anda ne düşündüğümü hatırlamıyorum,suyu içtiğim o anda. Ama çok güzel şeylerdi aklımdan geçenler,ve eski... Yağmura dalmış yine gözlerim,ışık yakmadım hiç. İstemedim,artık ışıklara çıkamıyorum zaten,korkuyorum. Her aynaya bakışımda biraz daha acıyor canım. Bir süre bakıyorum gözlerimin etrafına,gözlerim doluyor ve dönüp arkama,gidiyorum karanlıklara. İşte bu yüzden seviyorum karanlıkları... O karanlık anda bir sigara yaktım. Ve yağmur damlaları arasındaki karanlıklarda zamanı aşop,yıllar,uzun yıllar öncesine döndüm adeta... Genç kızlığıma...
PELİN GİDER