..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Egoistlerin en güzel yanı başkaları hakkında konuşmuyor olmaları. -Lucille S. Harper
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Barış Ünlü




21 Kasım 2008
Bedel  
Bedel kitabının yazımı

Barış Ünlü


gece çökmüştü berlin'e.Tüm canlılar bir tarafa kaçışıyordu.Kimse ne yapacağını bilmeden yaşayamaya çalışıyordu ama umarsızca hiçbir şeye bulaşmadan.Böyle kötü bir ortamda biri geliyordu herkes için umut getiriyordu.Düşmanlarıyla cesurca ve ölümüne savaşıyordu ama bu savaşın sonunda kim ölürdü kim sağ kalırdı o bir bilinmezlik.Karanlığa bir güneş gibi doğmayı umuyordu


:CAFF:
YER:Almanya-- Berlin
Karmaşa dolu günler...

Almanya tam bir karmaşa içinde bir ülke olup çıkmıştı. Her şey yerinde değil de başka yerlerde ve başka kişilerin elinde duruyor gibiydi.Alman hükümetide bu kargaşa ortamına bir çare bulamadan eli kolu bağlı durmak zorunda kalıyordu bu hükümet üyelerini üzse bile.Çünkü bu saatten sonra Almanya'nın her sokağında bir olay olmama ihtimali yoktu.İnsanlar sokakta yürürken sokağın köşesini artık dönemeyebiliyordu.Belki de köşeyi dönecekken kendisini nasıl bir belanın geleceğini bilemiyordu son günlerde.Bütün insanlar korku içinde ve de ne yapıp hükümetine yapamayacğı konusunda hiçbir fikride yoktu.O yüzden
Almanya'da artık her an bir ölüm ve bunun sonucunda doğacak olan katillerle dolu bir ülke olmuştu.
Bu korku ortamının yavaş bir şekilde oluşmasını da sağlayanlar almanlardan başkası değildi.Nedeni çok basitti aslında.Halk korku içinde olursa yabancı olarak sayılan ve bu koskoca ülkede bazılarınca değer görmeyenler hata üstüne hata yaptıkça ya da hata yaptırmaya sevk veya da sağlanınca işler bu sayede çığırından çıkacak bunların sonucunda iş Alman hükümetine kesilecekti.Bundan karlı çıkacak tek bir şey vardı.O da kendilerine eskide kalmış olan ve şu sırlarda yeniden dirilmeye çalıştıklarını söyleyerek ortaya yeniden çıkan neo-nazi'lerden başkası değildi. Çünkü onlar yaptıklarıyla ve ayarladıkları tezgahlara yabancı dediklerini düşürdükleri her olayla birlikte halk daha da yabancı diye nitelendirilenlere karşı büyük bir nefret besleyecekti hem de ortada sağlanmak istenilen güvende kalmayıp çökecekti bu sayede.İşte böyle düşünüyordu neo-naziler yabancı hakkında ve onlaıın buradaki geleceği hakkında.Onları büyük bir pisliğin içine kendileri çekecekti sonucunda da olan buralara kadar vatanını ve topraklarını terk etmiş bir halde başka bir yurda gelen yabancılar olacaktı.
Neo-naziler bu olayları çıkartıp yabancılar üzerinde ve onların bu topraklarda yaşama hakkını savunan ve yabancıların yanında olan Alman hükümeti üzerinde de büyükçe bir baskı oluşturup hükümetin düşmesine varacak kadar büyük oynayanlardı.Ama unuttukları bir şey vardı.Onlar istediklerini şeyi yabancılara yapıyorlardı ama bu olaylar daha çok Türkler üzerinde etkiliydi.Çünkü buralara çalışmak için ilk gelenler Türk halkından oluşuyordu.Neo-Nazilerde ilk gelen Türkler olduğundan ilk onları sindirip bu ülkeden kaçırtırsak diğerleri yani diğer milletlerden olanlar daha çabuk pes edecek diye bakıyorlardı bu meseleye.
Unuttukları bir şey vardı.O da Türk halkı bir yere kadar sabır gösterebilirdi bu yapılanlar karşısında ve de her zaman için Türk halkının içinden her dönem her zaman ya da bu dünya var oldukça Türklerde var olmuştu ve de hepte bir kahraman çıkarmasını bilmişti bu gibi durumlarda.
Her zamanki gibi yine soğuk ve yağmurlu bir Berlin akşamı daha vardı.Sokakata insanlar her zamanki gibi azdı.Sokakta bulunanların hepsi de bir işi olduğundan vardı sokakta ya da işten evine dönüyordu her akşam olduğu gibi.Ama bu gün diğer günlerden biraz farklı gibi duruyordu.Çünkü yine her an olduğu gibi herhangi birileri herhangi bir olay çıkarabilirdi bu puslu, kara ve yağmurlu havada.Yağmur ise her geçen saniye damlalarını daha da hızlı düşürüyordu yeryüzüne.İnsanlar hem yağmurun şiddetinden hem akşamın karanığından kaçıp evine ulaşmaya çalışıyordu.
Her olurundayken o sıralarda araba tekstil fabrikasındaki işinden henüz çıkmış olan ve evine doğru bu yağmurda yol almaya çalışan iki Türk genci bulunuyordu.İkiside henüz gencecik delikanlılardı .Gençliklerinin verdiği heyecanla güzel arkadaşlıklar ve güzel bir ortamda ve de güzel Berlin’de yaşamaya çalışıyorlardı ta ki bu akşama kadar.Kaldırımda yürüyüp evlerine doğru giden iki arkadaşın karşısına bir anda ne olduğunu bilmedikleri birileri dikilir aniden.İlkin göremenin nedeni ile korkarlar karşılarına çıkan önlerini kesen kişilerden.Sonra başlarını kaldırıp karşılarına dikilmiş 7 kişiyi görürler.Ne oluyor diye kendilerine bakan iki gence şu cevap gelir karşıdaki 7 kişinin liderinden.
‘’Nereye böyle akşam akşam gençler?’’diye sorulur iki gence.Ahmet bu durumdan endişe duyarak Tayfun’un kolundan tutup karşılarında duranların yanından geçip gitmek isteyerek öne doğru hamle yapar. Ama bu hamle nafile bir çare olur kendileri için Tayfun ise Ahmet gibi değil de tam tersine karşılarına dikilmiş olan alman gençlerine sertçe bakarak onlara hem korkmadığını hem de ölüm gelecekse gelsin der gibiydi.Hiç korkusu yokmuşcasına öne çıkıp Ahmet’i arkasında bırakıp alman gençlerine doğru bakarak
‘’Ne istiyorsunuz len gece gece?’’
‘’İkinizi istiyoruz tamam mı koçum?’’diye karşılık verir çetenin lideri Franz Raymund.Sonra boyu Tayfun’dan uzun olduğu için karşısındaki Türk’ü aşağılarcasına üstten bakarak dalga geçer.Hemen ardında arkasındaki ekibi ve arkadaşları yüksek sesle kahkaha atarak çevredeki halkında bu olayı izlemesini istercesine cümle aleme duyururcasına kahkaha atarlar.Tayfun ise sinirlenmeye başlıyoru bu aşağılanma ve dalga geçilme durumuna.
‘’Siz kim oluyorsunuz da hem önümüzü kesiyorsunuz hem de bizimle dalga geçiyorsunuz kimden aldınız lan bu cesareti.’’Franz asabını bozmadan karşısında diklenmeye çalışan Türk’e karşı
‘’Anandan aldım hem de geceleyin.’’Tayfun ve Ahmet bu onur kırıcı söz üzerine hem öne hamle yaparlar hem de sertçe bakarak kavgaya var olduklarını gösterirler Tayfun ise laf etmey devam ediyordu.
‘’Kimsin lan sen ebnim annem hakkında ileri geri konuşuyorsun böyle çapını bilmeden.’’
‘’Önce sen çapını bil Türk bozuntusu.Boyunun kısalığına bakmadan bana kafa tutuyorsun seni bu boyle işe alanda kabahat.’’Tayfun artık kendini kontrol edecek halde değildi.Akşam akşam hem önleri sebebsiz yere kesiliyordu hem de kendisi hakkında dalga geçiliyordu.Yediremiyordu bu sözleri kendisine.
‘’Ulan siz tembel tembel oturup mafyacılık, çetecilik oyanarken biz, sizin ülke kalkınsın diye çalışıyoruz man kafa.’’Artık kavga yaşanacak gibiydi.İki tarafta kendisi hakkında ağza alınmayacak lflar ediyordu.Tayfun ile Franz son sözler sonrasında kafa kafaya gelip birbirlerine sinirlice bakıyorlardı.Öte yandan Ahmet’te öne hamle yapıp Tayfun gibi diklenmeye çalışıyordu ama birkaç kişi önüne çıkıp onu engelliyordu.Ortada hem adaletsizlik hem de bir eşitsizlik vardı.Kavga da olsa ikiye yedi dövüşülecekti bu durumda.Franz sertçe Taufun’a bakarken
‘’Var mısın koçum bana rakip olmaya baksana boyuna bakmadan ban kafa tutuyorsun?’’
‘’Evet aşağılık herifler sizin gibi daha ne kadar kişi varsa bir tek ben değil bu topraklardaki bütün yabancılar karşı duracak sizlere.Sizlerin çıkardığı her gün kendisini lider sanıp çevresine de birkeç kişiyi toplamış herkes kavga çıkarınca ülkede hem huzur kalmdaı hem de birileri size çok yüz vermişki böyle efelenmenizi sağlamış.Ben sizin gibisini çok gördüm lannn!’’
Franz hiç durmayıp lafta etmeyip Tayfun’a doğru kafasını uzatıp Tayfun’un alnına doğru hamlesini yaparak Tayfun’a kafayı atar.Tayfun beklemediği bu hareket karşısında kendisini yerde bulur.O sırada diğer çeteci alman gençlerde Ahmet’e doğru saldırır. Önde Ahmet ile Tayfun’a saldırılırken arkada Franz ve svegilisi Lisa bu kavgayı seyrederler.Türk gençler dayak yedikçe ikili kahkaha atarlar.Ama her vuruşta daha da gülerler.Adamları ise Ahmet ve tayfun’u yere yatırmıştı ve büyük bir hınç ve hırsla vurdukça daha da sert vuruyorlardı.Onlarda acıma diye bir şey yoktu bu saatten sonra.
Tayfun yediği her tekme ya da yumruk ve tokat sonrası hem büyük bir acı duyuyordu.Hem de bir şeyler yapamamaktan dolayı boş yere gördüğü hakaret ve davranışlara karşı çaresiz kalmaktan dolayı büyükçe bir üzüntü içindeydi.Ahmet’te iyi bir durumda değildi.Korkak bir yapısı vardı onun.Kendisini fazla öne çıkarmaktan değildi her zaman.O yüzden Tayfun öne atılıp alman gençlere karşı kafa tutmuştu.Ama artık bu saatten sonra hiçbir şey onlar için çare olmayacaktı.Ya burada bu kaldırımda bu akşam geberip gideceklerdi.Ya da alman gençler tarafından ağır bir dayaktan sonra bir kenara fırlatılacaklardı.
Tayfun o an yerde dayak yese de alman gençlerin anlamaycapı bir dilde olan Türkçeyi kullanıp Ahmet’e bakarak
‘’Ne olur üzülme arkadaşımElbet geçecek bunlarda bu gün dayak yiyiyoruz ama birileri bunların intikamını alacak.’’diyordu.Ahmet ise bir şey diyemeden hem dayak yiyiyordu hem de Tayfun’u onaylarcasına başını sallıyordu.O an iki Türk gencin aralarında anlamadığı bir dilde konuştuğunu gören Franz sevgilisi Lisa’nın kolunu omuzundan atıp sağ kolu Chuck’a
‘’Bunlar aralarında konuşuyor duydun mu?’’Chuck Ahmet’e o an yumruk atarken bir an durup arkasına bakıp patronuna
‘’Haklısın reis bu adamlar bir şeyler diyor aralarında.’’
‘’Konuştur bakayım şu herifleride anlayalım dertlerini.’’Tayfun kendilerini anlamayan almanlar bakıp gülerek onlara Türkçe olarak
‘’Geri zekalıa almanlar ne dediğimi anlayacak kadar Türkçe bilmiyorsunuz.Bizden korkunuza diğer hiçbir dili öğrenmiyorsunuz.’’O an hemen ardından tekmeyi karnına yer alman gençlerin birisi tarafından.
Sonra da Chuck Ahmet’i boğazından tutup hafifçe kaldırıp ona.
‘’Ne diyorsun sen pis Türk?’’
‘’Sanane be igrenç alman.’’
‘’Sen görürsün aşağılık pis Türk.’’diyerek üst üste birkaç yumruk atarak Ahmet’i kanlar içinde bırakır.En sonunda da Ahmet’e bakarak.
‘’Çabuk konuş pis Türk.Yoksa cezanı çekersin ona göre.’’
‘’Sizin pisliğinizi konuşuyorduk aramızda sonra da sizin salaklığınıza güldük oldu mu yeterli bu cevap senin için.’’Ahmet hiç olmadığı kadar dik durmaya başlamıştı bir anlık.Ama nafileydi Chuck kendisini dövmeye devam ediyordu.Sonra arkadan bir ses kavgayı durdurur.Bunu yapan Franz’dı.Kavgayı bitirip yerdeki Türkleri kaldırtırır adamlarına sonra da onlar bulundukları sokaktaki yürüdükleri kaldırımın duvarına dayattırır.İki Türk gencine igrenerek bakarak Franz onlara
‘’Bana bir kere bulaştınız mı benden asla ama asla kurtulamazsınız ona göre tamam mı?’’Tayfun sesini yine çıkartmak isteyerek Franz’a.
‘’Ne yapacaksan yap bize tamam mı aşağılık herif bizim hiçbir şeyden korkumuz yok anladın mı?’’ der.Franz ise hala direnen ve de kafa tutan Türk’e bir anlam veremeyip onun ya cesur ya da salak ve kahraman olmaya çalışan biri olduğunu düşünür.Sonra adamı Chuck’a.
‘’Bunları bizim harebeye götürüyoruz tamam mı orada ne yapacaksak yaparız sonra da ne gerekiyorsa onu yapıp bir yere bırakırız.’’bunu sessizce diyerek iki Türk’e hissettirmez.Ahmet ise Tayfun gibi değildi o daha çok bu işten ölmeden ne pahasına olursa olsun kurtulmak istiyordu.Tayfun’da sonlarının ne olacağını merak ediyordu sadece.


Şimdi başka bir yerdeydiler.Franz ve sağ yanında sevgilisi Lisa sol yanında da adamı Chuck bulunuyordu ve 3’lü iplerle bağlanmış olarak havada asılı duran ikiliye gülerek bakıyorlardı.Franz ise bu Türk gençlere nasıl bir ölüm sunması gerektiğini kafasında düşünüp planlıyordu.Birden birkaç adım atarak iki Türk gencinin yanına gelip onlara anlamsız bir ifadeyle bakarak
‘’Ölmekten korkuyor musunuz?’’Korkusuz olan yine diklenerek Franz’a
‘’Öldüreceksen öldür de kurtulalım bu işkenceden tamam mı korkak herif?’’
‘’Ben miyim lan korkak haa!’’
‘’Evet sensin korkak anlıyor musun?’’
‘’Nereden vardın bu sonuca.’’
‘’Nereden olacak zorbalar gibi önümüzü kesip bizimle dalga geçen ben değil senden ve köpeklerinden başkası değil.’’der ama arkadan Chuck hızlıca gelip kendisine köpek denilmesine kızarak Tayfun’un çenesine sert bir yumruk indirir.Tayfun çenesi acısa da yine direnmeye sağlam kalmaya çalışıyordu.Franz, Chuck’un bu ani çıkışına sinirlenip ona dönüp
‘’Ne yapıyorsun sen Chuck haa! burada ben varken sana ne oluyorda adama vuruyorsun.’’
‘’Ama Franz bizler hakkında dediğini duymadın mı?’’
‘’Duydumda burada artık laflar önemli değil anlıyor musun?’’
‘’Peki patron ama bu aşağılıkları sağ çıkarmayacağız değil mi buradan?’’
‘’Tabiki de dediğin gibi ama son kez diyorum sana.Onlar sana küfür etseler ettikleri küfür gerçekleşiyor mu sence?’’
‘’Hayır.’’Tayfun o sırada alman çeteci gençlerin kendi aralarında tartıştığını görerek onların düştüğü bu ani karışıklığa kahkahalarla güler.Ahmet ise bu nedensiz kahkahanın neden olduğunu anlamak ister.
‘’Ya bu durumda bile nasıl böyle rahat olup gülebiliyorsun?’’
‘’Baksana bir laf ettim ortalık karışrı.Bunlardan çeteci falan olmaz yakında bunlarda göçer bu dünyadan.’’bu sözleriyle Tayfun, Ahmet’ide biraz olsun güldürmeyi başarır.Alman çeteci gençler ise aralarında konuşuyordu.
‘’Beni anlıyorsun değil mi Chuck onlar ne derlerse bu gerçekleşmeyecek tamam mı?’’Chuck sessiz kalıp bir şey demez Franz’a.
‘’Anladın mı Chuck.Ya bir şeyler deye ya...’’Chuck yere bakan başını kaldırıp Franz’a bakarak ona
‘’Peki patron dediğin gibi olacakta bu ibneler arkada gülüp duruyorlar.’’Franz hemen arkasına dönerek o an kahkaha atan iki Türk’e
‘’Ne oldu pis Türkler?’’
‘’Bir şey olduğu falan yok.’’
‘’Size ne olduğunu sordum.Niye durduk yerde kahkahalar atarak güldünüz lannn!’’
‘’Sizin az önce düştüğünüz duruma gülüyorduk ailecek.’’
‘’Lafınızı bileceksiniz artık tamam mı Türk bozuntuları burada ya yaşamayacaksınız ya da bizim kanunlarımızı bilerek bizlerden her an korkarak, kaçarak ve sizden ne istiyorsak alarak yaşayacaksınız öteki türlü sonunuz kötü olur.’’
‘’Neymiş lan kötü son ha.’’
‘’Anlatayım ister misiniz?’’Tayfun, Ahmet’e bakıp onun ne düşündüğünü bilmek ister.
‘’Ne yapalım oğlum Ahmet.’’
‘’Ne istiyorlarsa yapsınlar zaten bunlar bizi sağ bırakmayacak.’’
‘’Sen bilirsin Ahmet.’’der sonra da Franz’a bakıp
‘’Ne yapacaksan yap lan sizden zerre kadar korkmuyoruz.’’
‘’Korkmuyor musunuz?’’
‘’Evet korkmuyoruz tamam mı?’’
‘’Siz bilirsiniz eğer bizden korkmuyorsanız biz sizi korkutmasınıda biliriz.’’arkaya eliyle işaret yapar.Ve arkadan iki kişi ellerinde ayrı ayrı olarak bir şeyler getirirler.Franz’ın yanına doğru geldiklerinde ise Chuck bile şaşar kalır.Çünkü o sağ çıkarlar mı diye patronuna sorarken patronu çoktan planı yapmıştı Türkler için.Tayfun ve Ahmet gördükleri tablo karşısında adeta şok olmuşta bunun karşısında bir şey yapamayanlar gibi şok olurlar.Tayfun bu durumu sakin karşılamak istesede olmayacaktı.Çünkü bu acımasızlıktan ve insanı acı çektire çeektire öldürmekten başka bir şey değildi.Çünkü karşılarına gelen iki adamın elinde de testere boyutunda bıçaklar vardı.Ama daha ilgincide bıçaklar demirci ustalarının kılıç veya demirden yapılma aletleri kızgın ateşte tutup kızarttıkları gibi kızartılıp Tayfun ve Ahmet’in karşısına getirilmişti.
Artık korku diye bir şey yok değildi iki genç için daha da kötüsü acı ve korku olanları kanında tavan yapmışcasına hareket ediyordu bedenlerinde.Franz kızgın bıçakları ve onların boyutunu gören iki Türk gencine bakarak onlara
‘’Korkmuyor musunuz yoksa.Yağmur var diye aldanmayın bu kızgın ateşte yanmış büyükçe olan bıçaktır asla bu tip şiddetli olmayan yağmurda ya da havada sönüpte ateşsiz kalmaz.’’Chuck arkada ve yanında Lisa ve onların arkasında kalan diğer elemanlar hepsi patronlarının yaptığı bu ilginç süprize bakarak şimdi Türkler yerine onlar kahakaha atıyordu.Her şey artık değişmiş ve ibre alman çeteceilerden yana olmuştu bu durmdan sonra.
Franz önde duran iki adamına doğru
‘’Bitirin bu pis Türklerin işini.’’diyerek adamlarını ellerindeki kızgın bıçaklarla salar iki gencin önüne.Adamlarda hemen öne doğru birkaç adım daha atıp iki Trük gencinin karşısına dikilirler.İçlerinden biri ikiliye bakarak
‘’Astala vista bebeğim.’’diyerek güle güle mesajı verir Tayfun ve Ahmet’e.Sonrasında zaten olan olur.Adamlar ellerindeki kızgın bıçakları her değdirişte can gidiyordu sanki iki Türk gencinden.Artık hayat denen şeyin sonuna geldiklerini ve de son durağın Berlin’in bu arka sokaklarında bir yıkıntı içinde geliyordu onlar için.Her değdiriş bile onların vücuduna paramparça edercesine yakıp kavuruyordu.Sonra birkaç değdirme işinden sonra yavaş yavaş acıta acıta kızgın bıçakları ikilinin vücuduna sokuyorlardı.
‘’Ahhhhhhhh!’’ikilinin bu sesi neredeyse tüm Berlin’i inletiyordu.Bıçak normal sıcaklığında vücuda girse sadece hafif bir acı duyulurdu ama kzıgın ateşle buraya getirilip batırılınca vücudu hem paramparça ediyor hem de gidiği yerde büyükçe bir yanık oluşturuyordu.
Ön tarafta bunlar olurken arkada Franz ve sevgilisi ve de adamları sevinçten bir göbek atmadıkları kalmıştı.Türklere yaptıkları bu zulüm onları zevkten dört köşe edercesine büyük bir rahatlık hissine sokmuştu.O an aniden bu mutluluk tablosu ile diğer taraftaki acı tablosu durur kalır polis arabalarının sesleriyle.Burada yaşayanlar az önce çıkan bağırma seslerinden dolayı polis çağırmıştı ve şimdi de polis devriye olarak dolaşıp bir olay var mı diye bakınıyordu.
Chuck heyecanlanmaya başlar bir anda diğer adamlarda polis arabasının sesini duyunca aniden ürperir. Franz bir çare bulmak ister ama zamanda daralıyordu kendileri için.Sonra bir anda düşünceli halini bırakıp Sevgilisi Lisa ve adamı Chuck’a
‘’Siz diğer adamlarıda alın güvenli bir bölgeye kaçın oldu mu sonra zaten haberleşiriz.’’Lisa korku içinde olduğundan sevgilisi Franz’a sarılıp ona
‘’Ne olur başına bir bela alma oldu mu sevgilim?’’der sonrasında ise Chuck ve Lisa ve de diğer 2 kişi bir kız biri de erkekti kaçıp giderler yıkık dökük yerden.Franz’ın önünde ellerindeki kızgın demirle kalanlardan biri olan Michael ise
‘’Patron ne yapacağız biz baksana diğerleri kaçıp kurtardı kendini.’’
‘’Çabuk sen elindekini bana ver ve toprağı olabildiğince kaz.’’
‘’Nasıl patron?’’
‘’Anlamıyor musunuz siz ikiniz toprağı iki yerden kazın bende sizden bir tanesini alıp şu pis Türklerin işini bitireyim.’’
‘’Oldu patron.’’deyip biri kazar diğeri de elindekini verip kazmaya başlar çabuk olamaya çalışıyorlardı.Polise yakalanmadan hem bu suç aletlerini saklamak istiyorlardı hem kaçamak istiyorlardı.
Franz ise karşısında baygın duran iki Türk’e bakarak onlara
‘’Güle güle sizi gidi büyük bebecikler.’’der ve sırayla kızgın bıçağı önce Ahmet’in sonra da Tayfun’un kalbine saplayarak ikiliyi öldürür.Ama ikilinin kalbine kızgın bıçağı saplarken ikilide son bir hamle yaparcasına son nefesini derinden alıp eğik olan başları havaya gökyüzüne bakıp dikilir ve de öylece kalır.Franz bu son çırpınış gibi görünen şeye şaşırsa da işini bitirip adamlarının yanına gelir.Hem Tayfun’un hem de Ahmet’in kalbinin çevresi bir yanardağ kadar sıcak ve de büyük bir yanık deliği oluşturmuştu.
Franz adamlarının kazma işini bitirmesini bekler birkaç dakika.Polis arabasının sesi ise daha yakından geliyordu artık.Adamlardan biri olan Michael
‘’Bitirdim patron.’’diye hafifçe bağırır.Franz bu harekete sinirlenip
‘’Bağırmayın lan salaklar polisler yakın bir yerde.’’dedikten sonra kızgın bıçakları gömerler.Sonra ayağa kalkıp birbilerine bakarlar ne yapacağız diye Franz ise adamlarına
‘’Arka girişi kullanarak buradan kaçıyoruz tamam mı?’’der ve en sonunda da geldikleri yerden değilde diğer yerdern girişten çıkarak polislere gözükmeden kaçıp giderler olay yerinden birkaç dakika sonrasında ise polis üzücü ve acı dolu bir tablo ile yani iki Türk gencinin hunharca katlinin resmini görürler.Olay yerini inceleseler bile ellerine bir kanıt alamaz.Olan olduğuyla kalmış olur yine Almanya’nın Berlin’inde ve de oranın arka sokaklarında.Zulüm bilakis Türk olanlara zulüm devam ediyordu ve bu korunmasız, güvensiz ve de huzursuz ortamda daha da şiddetli bir şekilde devam edecekti bu zulüm.
Franz ise kendisine verilmiş olan bu emri yerine getirip bağluı bulunduğu örgütte bir adım daha yükselmenin sevinci içinde kimselere görünmeden polislerden kaçmaya devam ediyordu.Geride iki gencecik Türk’ü öldürerek ve ailelerine üzüntü dolu günler bırakarak.

***************** ***************** ****************** ******************
İLK OLAYDAN İKİ GÜN SONRASINDA BİR BAŞKA OLAY

Yer: ALMANYA—-BERLİN
karmaşa dolu günler devam ediyor...

Berlin’de günler geçip gidiyordu.Yine bir akşam üstüydü.İki genç sevgili yollarını almış akşam gezmesini bitirip bardan çıkıyorlardı.Onlar birbirine duydukları sevgiyle ve aşkla bardan el ele çıkıp evlerine doğru gidiyorlardı.Ama o gün yine bir şeyler olacak gibiydi.Hayat yine birilerine oyununu oynamaya başlıyordu.
İki genç sevgiliden Türk olan Erdem Yağızcan ve mısırlı sevdiği Fatıma ile birlikte bu gece eğlenip birbirlerine duydukları sevgiyi aşkı sonuna kadar doruklarda yaşadıktan sonra eve dönmek amacıyla bardan hesabı ödeyip barın kapısına doğru yönelirler.Tam Erdem kapıyı sevdiğiyle çıkmak için açacak kapının ardındaki kişi kapıya sertçe bir tekme atar.Ama kapının diğer tarafında kimin olup olmadığını bilmeden yapar bunu.Erdem sert tekmeyle kapının suratına çarpmasıyla birlikte kendini yerde bulur ağzıda kanlar içindeydi.Önce sevgilisine olanlara şaşar.Sonra da bunu üstünden atıp sevgilisinin yanına gelip eğilir ve durumuna bakar.
Karşı tarafta bulunan 6 kişinin altısıda hem dazlaktı hem de manyağın tekiydi.Onların en önündeki olanı ve bu küçük dazlak çetesinin lideri Olaf Freidich yerdeki erkeğe ve yanındaki kız arkadaşına aşağılarcasına bakıp sonrasında onlara
‘’Ne arıyorsun lan kapının ardında gerizekalı?’’Erdem yerden hafifçe doğrulup karşısındaki dazlaklara bakıp onlara bulaşmak istemez.Nedeni hem başına bir dazlak belası almak istemiyordu hem de kız arkadaşının önünde 6 kişi tarafından dövülüp onurunun kırılmasını istemiyordu.O yüzden kız arkadaşının ellerinden tutup ona
‘’Hadi Fatıma buradan gidiyoruz tamam mı?’’
‘’Neden gidiyoruz ki şimdi.’’
‘’Zaten gitmeyecek miyiz buda bahanesi olmuş olur.’’
‘’Ama bu adamlar seniinle dalga geçer gibi bakıyorlar.’’o sırada karşıda durup bekleyen dazlak çetesi lideri Olaf iki seviliye bakarak
‘’Ne oldu erkek bozuntusu kız arkadaşının arkasına mı sığınıyorsun yoksa o korkak kıçının zarar görmesinden mi korkuyorsun?’’Erdem hiç konuşmadan yoluna devam edip akşam akşam başına bela almak istemez.O yüzden sessizce öne hamle yapar ama sevgilisi onu elinden tutup
‘’Nereye aşkım böyle çekip gidecek misin bunların karşısında?’’
‘’Görmüyor musun adamlar 6 kişi bense tek kişiyim.’’
‘’Ama aşkım seninle ve de bilakis erkekliğinle dalga geçiyorlar.’’
‘’Onların demesiyle mi erkeklikten çıkacağım.’’Olaf ise karşısında durmaktan korkan erkeğe bakıp gülerek
‘’Kız bile senden daha erkek.Ne biçim erkeksin lan kavgadan kaçılır mı seni gidi tavuk gibi korkan erkek.’’der sonrasında onun gülmesiyle arkadaki adamlarıda kahkahalar atarak Erdem’le dalga geçerler.
‘’Erdem yapabilirsin en azından birisiyle dövüşsen olmaz mı yoksa erkekliğinle ilgili olarak ileri geri konuşacaklar.’’Erdem öne birkaç adım daha atıp bardan çıkmak ister ama önüne Olaf ve bir başka dazlak daha çıkar.
‘’Korkuyor musun Türk?’’
‘’Hayır.Sadece akşam akşam başıma ya da sizin başınıza bir bela gelmesini istemiyorum.’’
‘’Korkaksın işte.Bende Türkleri geçmişten beridir cesur sanırdım sen bu fikrimi boşa çıkardın ya helal olsun sana.’’
‘’Bak dazlak çocuk ben senden ne korkarım ne de kaçıp giderim ama sizin için üzülüyorumda ondan dolayı kavga falan etmiyorum tamam mı?’’
‘’Eminim öyledir seni gidi erkek bozuntusu.Ya benimle kavga edersin ya da seni bu bardan çıkartmam.’’Erdem akşam akşam başına bir bela aldığını hisseder.Karşısındakini dövse adamları patronlarının dediğine uymayıp kendisine saldıracaktı ama başka da çaresi yoktu.Kendisi hakkında söylenecek olan sözlerden uzak durmak için ve de sevgilisinin ısrarları yüzünden
‘’Peki dazlak ama senden bir isteğim var.’’
‘’Neymiş isteğin söyle bakarız çaresine.’’
‘’Kavgada yalnız seninle dövüşürüm ve seni döversem sonrasında bana hiçbir adamın dokunmayacak bende sevgilimle buradan gideceğim.’’
‘’Ben seni döversem ne yapacaksın.’’
‘’Sen karar ver.’’
‘’Seni öldüreceğim.’’Erdem bu söz karşısında şaşıp
‘’Sen neler diyorsun be dazlak ben sana bir şey yapmayacakken sense beni öldürmekten bahsediyorsun ben bunu kabul etmiyorum.’’der sonrasında sevgilisinin elinden tutup bardan dışarı çıkıp evlerine doğru giderler ama Olaf ise bu durum karşısında bir şey yapmadan iki sevgilinin gitmesine izin verir ve bunun sonucunda da onlara yapmaları söylenen olay çıkarıp müslüman olan ve burada yaşayan bilakiste Türk olanlara yapılacak yıpratma zulmünden eli boş kalır..İçeride Erdem ve sevgilisi dışarıya çıkıp evlerine doğru yol alırken Olaf’ın en çok güvendiği adamı ve çocukluk arkadaşı Sches
‘’Ne yaptın sen ya Olaf.’’
‘’Gitmelerine izin verdim ne olacak?
‘’Olur mu ya bu yaptığın birileri bize görev vermedi mi.Görevde olay çıkarmak ve birilerinin canına kıymaktı karşımızdaki hem de bir Türk’tü.’’
‘’Olsun bende kime ya da hangi yabancıya bu isteneni yapsam diye karar vermek istiyordum ve de verdim.’’Sches şaşırır Olaf’ın dediklerine
‘’Hem karar verdim diyorsun hem de önümüzde olan fırsatı tepiyorsun oldu mu şimdi?’’
‘’Kararım verdim ve de bu gidenler olacak öldüreceklerimiz.Zaten bende öldüreceğim adamı önce salarım sonra arkadan vururum.’’
‘’Adamı niye bıraktın öyleyse.’’
‘’Adamı bıraktım demedim ki kimseye.’’
‘’Ne dedin öyleyse.Baksana adam rahatça çekip gitti.Çıkarmamızı istenilen bir olaydan olduk sayende.’’Olaf kıs kıs gülerek önüne dönüp karşısında duran Sches’e
‘’Ben sadece onları bir süreliğine bıraktım.’’
‘’Ne yapacaksın şimdi öyleyse?’’
‘’Sen yanına herkeside al bardan çıkıp karşıya geç ve onların önüne doğru kestirmeden gel bense onları arkadan takip edeceğim.’’Sches birazda olsa yüzünün asıklığını attıktan sonra
‘’Şimdi oldu da çabuk olalım ki adam ve kız kaçmasın elimizden fark ettiysen kız çok çok güzeldi.’’
‘’Korkma erkeğin işini hallettikten sonra kızın icabınada bakarız.’’Sches hemen yanına diğerlerinide alıp bardan çıkıp kestirmeye girerek Erdem ve sevgilisinin peşine takılır.Olaf ise bardan çıkarak barın önünden giden iki sevgiliye bakar.Nerede olduklarını gördükten sonra hemen peşlerine takılır.Kendi kendine de söylenir arada
‘’Benden kaçmak ve de dövüşten kaçmak neymiş göreceksin hem erkek bozuntusu hem de pis Türk. Senin işini halledip gözlerinin önünde kız arkadaşına yapmadığım şeyi bırakmayacağım.’’diyerek peşlerinden gitmeye devam eder.Erdem ise yolda evlerine doğru giderken kız arkadaşı Fatıma’ya söyleniyordu.
‘’Sen ne dediğinin farkında mısın Fatıma?’’
‘’Ne oldu ki ben ne yaptım da suçluyorsun beni?’’
‘’Ne yapmadın ki dazlakların karşısında dövüşmemi istedin.’’
‘’Ama onlarda sevgilimle dalga geçiyorlardı.’’
‘’Ya onlar dalga geçseler ne olacak onlar bana bir şeyler dedi diye ben erkek değilde kadın mı olacağım bundan sonraki hayatımda hem onlar bana istediğini deyip sövsün.Fakat şunu bil ki ben o kavgaya girişseydim ben o dazlağı dövsemde adamları beni oradan sağ çıkarmayacaktı.Bak şimdi güvendeyiz.’’
‘’Ya peşimizden gelirlerse ya da bşka bir gün sana ya da bana dalaşırlarsa ne yapacağız.’’
‘’Gelirlerse görecekleride var ama öncelikle şimdi peşimizdeler mi onu bilmeliyiz?’’
‘’Nasıl öğreneceğiz ya şu an peşimizde iseler?’’Erdem sevgilisinin elinden tutarak önlerindeki durakta durular.Sonra ikili etrafa bakıyormuş gibi yaparak çevrede kendilerini takip eden birileri var mı diye bakarlar.Sonra kimse olmayınca tekrar ilerlemeye devam ederler.Tam onlar ilerlemeye devam ederlerken arkadaki köşeden onlar ilerlerken Olaf çıkar ve cebinin içinden çıkardığı şapka ve peruğu ve de takma sakalı sırayla takıp birkaç dakika da gecikse de ikilinin peşinden gitmeye onları kaybetmeden devam eder.
Sches’te bambaşka yollardan ilerleyerek iki sevgilinin önüne doğru çıkmaya çalışır.Erdem ve Fatıma evlerine doğru yaklaşırlarken ara bir sokağa ve de kuytu olan pek birinin bulunmadığı bir ara sokağa girerek yollarına devam ederler.Arkadaki Olaf ise önceki ara sokaktan girip koşarak önlerinde çıkmak için hızlanır. Tek tek insanların ve arabaların arasından geçerek uzunca olan iki sokağı geçtikten sonra ana yol gibi bir yere gelir sonra da bu geldiği yerden sola dönüp bir yandaki uzunca olan sokaktan giden iki sevgilinin önüne çıkmak için ilerler.Köşeye gelip ikilinin nerede olduğuna baktıktan sonra yavaş yavaş ilerleyen ikiliye doğru ağır adımlarla ilerler.Sches ise o an bardan sonra karşıdaki ilk araya girip ana yol boyunca giden ikilinin üst tarafından onların girdiği aranın önünde ve karşı sokakta kalmışlardı.
Sches ikilinin alttan gittiğini gördüğü gibi yanındakilere
‘’Hızlı olun lan.’’deyip onların girdiği aranın bir ilerisinden girip hızlıca iki sokak boyunca uzanan sokakta ilerleyip en sonunda iki uzun sokağın arasındaki küçük sokaktan girip sonrasında da iki uzun sokağın tam da ortasına çıkarlar ve şapkalarını başlarına geçirip fark edilmemek için yapıp ikilinin arkasından ilerler adamlarıyla.
Olaf, Sches’in uzunca olan sokağın tam da orta kısmında gözükmesiyle birlikte ikiliye iyice odaklanıp onlara doğru ilerler.Erdem ile Fatıma ise artık kurtulduklarını düşünürler ama bir anda o an önleride olupta kendilerinin terisne bir istikamette ilerleyen saçlı sakallı hatta başında da şapkası olan bir beyfendi görünümlü biri aniden önlerinde durduğu gibi Erdem’e sertçe bir yumruk çıkarır.Arkadan o an gelen 5 başları örtülü olan kişi birden Fatıma’ya doğru hücum ederek bunlardan 3’ü Fatıma’yı kucaklayıp ilerlemey devam ederler.Diğer boşta kalan ikiside arkasından gider diğer 3’lünün.
Geride sadece Olaf ve Erdem kalmıştı.Olaf başındaki şapkayı sonra da sakalını en sonda da peruğunu çıkarıp yerde yatan Erdem’e bakarak ona
‘’Benden kurtulacağını mı sandın Türk?’’der demez Erdem’in üzerine atlayıp sertçe birkaç tokat ve yumruktan sonra yerde yatan Erdem’in üzerindeyken bir başka iç cebinden çıkardığı şırıngayı Erdem’in karnına saplar ve üzerinden kalkıp ona ve onun girmeye başladığı ilginç hallere bakar.Erdem’e soktuğu iğnede yüksek dozda uyuşturucu olan ve de ALTIN VURUŞ adıyla bilinen uyuşturucudan enjekte eder ve Erdem’i inlete inlete bağırta bağırta ölüme sürükler.Çevredeki insanlar ise olanlara şaşkınlıkla bakar.Kimisi korkudan kaçar.Kimisi de polise haber verir.
Ama Olaf biliyordu ki Neo-Naziler kendisini her yerde ve her koşulda kurtaracaktı.O bu yüzden bu kadar rahattı.Ve sakalını, şapkasını ve de peruğunu alıp arkada delil bırakmak isteyerek iğneyide alıp hızla kaçar olduğu yerden insanlarda Olaf gittikten sonra gelip Erdem’e bakma ihtiyacı duyup olanlar olurken susan insanlar her şey olup bittikten sonra gelselerde değişmeyen bir şey vardı.O da Erdem genç yaşta uyuşturucu kullanmadan sadec bir altın vuruşla göçüp gider bu sahte dünyadan her şey onun için erken başlayıp erken bir yaşta sona ermişti.Sevgilisi ise bambaşka bir yerdeydi

Ağaçlık bir alanda korkutucu olan bu gece de bir kızın bağırışları gecenin sessizliğini bozuyordu. Fatıma tecavüze uğramıştı.Önceden gülen yüzü artık solmuştu.Naçiz bedeni hunharca tecavüz edilmişti ve de kızlığıyla onuru ayaklar altına alınmıştı.Artık yaşamakmış onu düşünmek bile istemiyordu.Onu kaçırılırken görenler teşhis ettikten sonra tecavüz edildiğide ortaya çıktığı anda zaten ailesi tarafından öldürüleceğini adı gibi biliyordu.Bu yüzden zevkten dört köşe olmuş bir halde çevrede duran 6 dazlağa yalvarıyordu.
‘’Ne olur öldürün beni pislikler.’’Olaf kızın çaresiz bakışlarına bakıp onun yalvarışını izlemeyi tercih eder.Diğer dazlaklar ise gülerek kahkahlar atarak kızın karşısında adeta çokça büyük bir iş başarmışcasına gururluydular.Ve de karşısındakinin onuruyla dalga geçip bir de onu aşağılıyorlardı.
‘’Yeter artık kıyın benim canıma da yaşamın sona ersin bu lanet yerde.’’Olaf olduğu yerden yalvaran kıza bakıp
‘’Niye öldürmemiz için bize yalvarıyorsun ki alt tarafı tecavüze uğradın buna üzülür mü?’’
‘’Benden bu yaptıklarınız için sevinmemi mi bekliyorsunuz yoksa?’’
‘’Tabi ki de öyle düşünüyorum.Sen bizim gibi erkeği bir daha zor bulursun hem erkek arkadaşın bizden daha mı iyi miydi sanki?’’
‘’Sen sus sana artık.Kes sesini.’’
‘’Bana bu yaptıklarınızı sizin bir kız kardeşiniz ya da ailenizdeki kadınlardan birisine yapsalar ne olacaktı ha benim yerimde sizin ailenizden birisi ya da sevgiliniz olsa bana yaptıklarınızı onlara yapsa yine böyle spğukkanlı olacak mıydınız?’’Olaf çok konuştuğunu düşündüğü kıza sertçe bakıp sonrasında ona
‘’Sen yanlış ve bilmeden konuşuyorsun.Bizler varken ailemizdeki bayanların hiçbirisine bunlar olmaz anlıyor musun?’’diyerek geçiştirir Fatıma’nın dediklerini.Fatıma’da artık karşısında duranların insan değilde bir başka canlı olduklarını düşünüp şaşırtıyordu karşısında duran kişilerin dedikleri.Fatıma bu duydukları karşısında adeta şok olup çıkar.Duydukları ona göre şeyler değildi.O küçükken yaşadığı Mısır’da böyle görmemişti.Ta ki babası işleri yüzünden buralara gelesiye kadar o ömrü boyunca bu kadar aşağılıyıcı ve onur kırıcı laf duymamıştı.Onuru kırılmıştı bu durumda hem tecavüze uğramıştı hem arkadaşı ölmüştü hem de ağır laflar ve de beklemediği sözler duyarak onur denen şeyi kalmamıştı.Sevgilisi Erdem’in dediklerine şimdi daha da hak veriyordu.
‘’Siz nasıl insanlarsınız bir başka insana bunlar yapılır mı?’’Israrlıca soruyordu kendisine yapılan bu hunharca tecavüzün nedenini ama karşı taraftan hiçbir cevap gelmiyordu.Birkaç dakika geçmesine rağmen ne bir konuşan ne de bir şeyler yapan vardı karşısında hepsi de bir şeylerle ilgileniyordu.Çünkü artık Fatıma ile ilgili hiçbir işleri kalmamıştı.Onlar alacaklarını almış sevgilisini sokağın ortasında altın vuruşla kesin çözüm öldürmüşlerdi sonrasında da bir kıza hem zorla tecavüz etmişlerdi hem de onun gururunu böyle bir kez kırmışken üstüne de onunla aşağılıyıcı ve de gururlanmalarıyla insanları şaşırtıcı hareketleriyle ne yaptıklarından kendilerinin bile farkında olmadığı kesindi.
Fatıma artık yaşamanın bir gereği olmadığını böyle tecavüze uğrayıp onuru hem öyle hem de sonra yaptıkları işten gurur duyan 6 dazlağın yaptıklarıyla bunun kesin çözüm olacağını ve de ruhunu fazla yıpratmadan bu dünyadan göçmesi gerektiğini hissediyordu.Zaten bu dünyada en çok güvenip sevdiği kişide yaşamıyordu bundan dolayıda yaşamak artık ona haram gözüküyordu.Dazlakların bellerindeki silahlara bakıyordu artık intihar etmek için bu dünyada hiç önceden elini bile sürmeyeceği şeye artık onu alıp kendisini ya da bunlardan birini vurmak istiyordu.
Bunun için önce yavaş yavaş ağlamasını azaltıyordu.Hem de birkaç adım ötesinde olan iki dazlağa doğru yaklaşıyordu.Dazlaklar ise Fatıma’nın ön tarafında durup aralarında kızı ne yapacaklarını onu öldüreceklerini tartışıyorlardı.Onlar aralarında kıza ne yapıp sonra da ne edeceklerini düşünürlerken Fatıma her an ve de her adım daha da yaklaştıktan sonra kendisine en yakın olan dazlağın beline sarılıp hemen hiç vakit kaybetmeden silahını alır ve telaş, panik ve şaşkın durumda olan dazlaklara doğru ateşler.
Dazlakların hepsi de bir karşı ateşe geçmekten önce canlarını kurtarmanın peşindeydiler.Her şey bir an da olup bitiyor gibiydi.Fatıma eline aldığı silahı iki eliyle sıkıca tutup asla bırakmayacakcasına kaçmaya çalışan dazlakların üzerine kurşunları boca ediyordu.Silahta tam 14 kurşun bulunuyordu.O içinde ne kadar kurşun olduğunu bilmeden ateş ediyordu ama son kurşununda kendisi için ayırmayı düşünüyordu.
Fatıma dazlaklardan birini önce karnından vurur sonra da bacaklarından öylesine ateş edercesine vurur.Bir başkasını da direkt olarak kalbinden vurup kendisine olan güveni bir an da artar ama kendisi hepsini öldüreceğini düşünmüyordu onun için zor durumda olan dazlaklara
‘’Ben şu an ölsem bile bazılarınızı öldüremesemde biri çıkıp burada yaşayıpta zulüm gören tüm insanlar için sizleri ve sizin gibi olanların hepsini öldürecek bunu da unutmayın.’’derken arada dazlaklardan dışa ormanın içine doğru kaçmak isteyeni bacağından vurup yere indirir ama Olaf ise iki adamını kaybetmiş ve de bir adamı da yaralı düşmüştü bu ani gelişen saldırıyla pes etmek istemiyor gibi görünen kıza iyice bakarken kız o sırada kendilerine anlamadıkları bir dil olan Türkçe’yle kendilerine bir şeyler diyordu.
O da bundan yararlanarak belinde tuttuğu silahı çıkarıp tek atışta kızın önce sağ elini vurarak siahı sıkıca tutmasını engeller sonra da dengesiz kalıp yarasına bakan kıza bir kez daha ateş eder ve Fatıma’yı beyninden vurarak işini bitirir.Fatıma en azından son anlarını günaha girerek geçirse de inandığı Allah’ın dediklerinin tersine de bir şeyler yapsa da o bu anda kendi inandıklarının dışında kalarak kendisine acımasızlık yapanlara o da bir acımasızlık yapmıştı ve bu uğurda dazlakların hepsini öldürmeyi planlayıp son kurşunu da kendisine bırakan Fatıma son nefesini vererek hayata önce gülen sonra da bir gece de kararan gözleriyle veda ediyordu.
Olaf ise bu beklenmeyen saldırıya son verdiğine seviniyordu.Sonra ayağa kalkıp Sches’e döner
‘’Bak başlangıçta bana kızıyordun onları niye bıraktım diye ama bu kızla erkek iki kişiyi aramızdan aldı birisini de yaralayıp gitti cehenneme.’’Sches baştaki kızgınlığına şimdi kendiside kızıyordu ne de olsa iki arkadaşları ölmüştü.
‘’Özür dilerim Olaf yaptığım o yanlış ve gereksiz çıkışma için.’’
‘’Özür dilemeyi bırakta gidin hepinizde ne olmuş bizim yaralıya.’’der Sches yanına sağ kalan bir başka dazlakla giderek diğer yaralı olan dazlağın yanına gelir.Olaf ise öldürdüğü kızın yanına gelip eğilip
‘’Oldu mu şimdi bu yaptığın diyeceğim ama senin yerinde bende olsam belkide ben de yapardım herhalde senin yaptığını.Dediğin gibi olmayacak bizim sana yaptıklarımızı bizim ailemizdeki bir kişiye bile yapamayacak.’’deyip kalkar ve yaralıyla ilgilenen Sches’e
‘’Yaralının işi tamam mı?’’
‘’Sıyrıkla kurtarmış paçayı.’’
‘’İyi o zaman sen benim yanıma gel de şu kızın cesedini yol kenarına koyalım ki bizden istenildiği gibi işi yaptığımızı herhangi bir olay çıkardığımızı birileri görsün.’’Sches o sırada yanındakini yaralıyla ilgilenmesi için bırakıp Olaf’ın yanına gelir.
‘’Ya bizimkilerin cesetleri ne olacak aileleri onlara ne olduğunu bilmek ister.’’
‘’Önce kızı ikimiz götürelim az ötedeki yol kenarına bırakıp sonra döndüğümüzde buradaki iki cesedi de alıp arabanın arkasına koyup bir yerlerde gömeriz.’’
‘’Nereye gömeceğiz ki bizimkileri?’’
‘’Berlin’de kimsesizler mezarlığı yok mu?’’
‘’Evet de.Sonrası nedir?’’
‘’Anlasana be Sches bizden olan ve ölen iki kişiyi Berlin’deki tek olarak bulunan kimsesizler mezarlığına gömeceğiz?’’
‘’Ama ölenlerin aileleri cesetleri görmek isterlerse ne yapacağız?’’
‘’Ne bileyim arkadaşlarımız için öldü deriz mezarlarıda nereye gömersek orasıdır diye gösteririz. Çare bizim için çoktur Sches.Sen hiç diğer şeyleri düşünme şu an sadece önce kızın cesedini yol kenarına atalım sonrası zaten kolay olacak.’’der Olaf sonrasında da ikili önce 5-6 dakika bir mesafeyi aldıktan sonra kızı getirdikleri yerdeki yolun kenarına bırakıp diğer iki arkadaşlarının yanına dönerler.Sonrasında ise iki ölüyü tuta tuta yol kenarında duran arabalarına getirirler.Arabalarıda son model bir jeepti halbuki.
Yarım saate yakın ir zamandan sonra iki cesedi jeepin arkasına yerleştirip en sonunda da yaralı arkadaşlarınıda yanlarında alıp arabanın arkasına bindirirler.Sches ön taraftaki şoför koltuğunun yanına oturur.Arkaya da yaralı ile diğer sağ kalan oturur.Şoför koltuğuna geçen Olaf ise arkaya bakıp arkada oturanlara
‘’Hey arkadakiler sağlamsanız gidelim.’’Yaralı olan
‘’Ben iyiyim patron sen yola çıksan da gidelim şu cehennem gibi karanlık yerden.’’
‘’Korktun mu lan karanlıktan?’’
‘’Boşver patron?’’der sonrasında sağ kalan 4’lü kahkahalar atarak evlerine doğru olan dönüş yoluna çıkarlar.Gerilerinde bu soğuk gecede biri yolun kenarında hayvanlara yem olabilmeli ihtimali ile kalan Fatıma’nın diğeride hastahanede morga kaldırılan Erdem’in cesediydi.Ama onlar yaşadıkları once şeye rağmen iki arkadaşlarını da kaybetseler biler gülmeye devam ediyorlardı ama birileri onların bu gülmesine yakın bir zamanda son verecekti.
**************** ***************** ***************** ****************
BİR KAÇ GÜN SONRA BERLİN’DE BİR EVE YAPILAN HAİN SALDIRI

Yer: ALMANYA---BERLİN

Olaylar ve günler zamanla geçip gidiyordu.Her yapılan olay ertesi gün hemen unutulmuşcasına kimsenin hatırında kalmıyordu.Almanya’da yaşamak zorunda kalanlar burada kazandığı rıskıyla hem evini geçindirecekti hem de Türkiye olsun ya da bir başka milletten olanda bağlı bulunduğu yere doğduğu yerdekilere geride bıraktıklarına yollayacaktı parasının bir kısmını.İşte böyle vefakar ve de fedakar bir millet vardı Almanya’da yaşayıpta başka bir milletin vatandaşı olanlar ve onların güzel aileleri bulunuyordu. Hepsi de vatan dedikleri toprakları para kazanmak uğruna hayatlarını devam ettirmek uğruna göç eyleyen kişilerdi ama hiçbir gocunmalarıda yoktu hayata karşı şartlar zorda olsa her şey istedikleri gibi gitmesede onlar yaşamanın keyfini çıkarıyordu her şeye rağmen ama Alman halkı ise onlara ilk geldikleri andan beridir yabancı bakmışlardı ve de hala o gözle bakmaktan vazgeçmiyorlardı.
Onlar vazgeçmedikçe burada yaşamalarını istemeyenlerin zulmüne, baskısına, hakaretlerine ve de birçok kötülükleriyle karşı karşıya kalıyorlardı ama burada yaşamayı seçip ülkesini terk edenler asla pes etmiyorlardı burada kalıp her türlü zorluğa rağmen yaşamasını da savaşmasınıda hep biliyorlardı.
İşte kötü ve üzücü olaylar yaşanırken başkent Berlin’in bir başka üçüncü olay cereyan ediyordu bu soğuk Almanya gecesinde.Solmaz ailesi her zaman ki olan neşesiyle 4 katlı evde yaşamaya devam ediyorlardı.Çevrede konuşulanan üzücü olaylara kızsalarda bir gün bunun kendilerine de olacağını biliyorlardı.4 katlı binanın 2.katında akşam misafirliği vardı aynı Türkiye’de olduğu gibi.Solmaz ailesinin en büyük oğulu olan Adem burada yaşayan ailesinden hepsini toplayıp onlara Ramazan ayına has bir ziyafet veriyordu.Ailenin hanımları ise Meliha hanımın mutfağında toplanmış yemeği hazırlıyorlardı.Meliha hanım tezgahta hazırlamaya uğraştığı salatayla ilgilenirken hemen solunda kayınvalidesi kısaca kaynanası Adem’in annesi Halime hanım vardı o da ağır yemeklerle ilgileniyordu.Hemen ikisinin sağ tarafında da Halime hanımın tek kızı Gamze bulunuyordu hanımlar içinde en genciydi ve diğer abisinin eşi Sakine hanımla beraber yemekte masaya konulacak tabak, çatal, bıçakların yıkanmasıyla uğraşıyordu.
Evin salonunda ise memleket meseleleri üzerine konuşan Adem ile kardeşi Bekir vardı.İkili yaşanan son olaylar üzerine yapılan bir programı izliyordu.Programda sunucu ile alman bir köşe yazarı arasında sın 4 günde yaşanmış olan iki olay ve 3’ü Türk biride mısırlı olan ölenlerin neden ve ne amaçla öldürüldüğüne dair tartışma yapıyorlardı.Adem programdan sıkılınca televizyonu kapatır.Kardeşi Bekir ise televizyona odaklanmış beğendiği köşe yazarının diyeceklerini merakla beklerken bir anda abisinin televizyonu kapatmasıyla şaşar kalır abisine neden kapattın dercesine bakıp
‘’Abi neden yaptın şimdi bunu ne güzel izliyorduk?’’
‘’Ya kardeşim bizler buradaki Türkler bu olayların kimler tarafından gerçekleştirildiğini bilmiyor muyuz sanki.’’
‘’İyi biliyoruz da biraz burada yaşayan Almanlar ne diyor bu işlere diye merak edip hem izleyip hem de dinliyorduk.’’
‘’Sonra dinlersin ya da yarın gazetedki köşesinde zaten bu söyledikleri üzerine yazı yazar.’’
‘’Yazarda canlı izleyip ne diyecek diye merak etmek daha iyi.’’
‘’Madem çok meraklısın biz kendi aramızda konuşalım bu meseleyi.Hem daha yemeğe de varken rahatlıkla konuşabiliriz.’’
‘’İyi öyleyse önce ben başlayacağım konuşmaya ama.’’
‘’İyi de bakayım bu mesele hakkında diyeceğini.’’
‘’Şimdi bu olaylar taa 1960’lı yıllarda Türklerin ve diğer milletlerden gelenlerin çalışmaya başlayıp Almanlarında bu durumdan hem kızgınlık duyması hem de para kazanmakta artık öyle istedikleri kadar rahat olamayacakları onları bu olaylar itmedi mi zamanında?’’
‘’Evet haklısın kardeşim dediklerine katılmamak mümkün değil.Ama şunu da görmek gerekiyor Almanlarda para kazanamam durumundan dolayı bu eylemlere birazda beklemedikleri kadar yabancının ülkelerine girmesiyle işçi piyasasının kendi ellerinden başkalarının eline geçmesiyle konrolden çıktılar. Aynısı bizim ülkemizde olsa.’’
‘’Abi onlara hak vermiyorsun değil mi?’’
‘’Onların bu caniliklerine hak veremem ama bizim ülkemizde gereğinde fazla yabancı işçi bulunsa ve de halkımız işsiz kalıp yabancıların büyük bir kısmı iş yerlerinde çalışsa ya da iş yerleri açıp piyasaya hakim olsalar inanıyorum ki bizim halkımızda kontrolden çok çok rahat çıkardı.’’
‘’Dediklerinin bir kısmıda doğru olsa bile bu alman çeteci gurplarının bu eylemleri yapması hakkını vermez.Hem eşit haklar var diyorlar Avrupa’da hem bunun tam tersini yaparak buraya iznini alıp çalışmaya gelenlerede yapmadıklarını bırakmadılar.’’
‘’Tabi ki de söylenen bir evrensel hukuk yasası ve de uygulanıyor gibi görünen insan hakları kuruluda hep boşa çalıştı Almanya’ya, işviçre’ye, Fransa’ya çalışmaya ve yaşamaya gelenlerin tek bir kelime hakkını koruyamadı.’’
‘’Şuna korumadı desene adamlar resmen bunca saldırıya uğrayan ya da ölen yabancıların hakkını korumak yerine bazende tam tersine olayları çıkaranların tarafında aldı.Yarın kim biliyor her an bir saldırıya uğrayıp ya öleceğini ya da zor kurtulacağını haa!’’
‘’Celallenmekte haklı olabilirsin ama burada yaşayan yabancılar olarak yapamamız gereken şeylerde var.’’Adem’in kardeşi Bekir abisinin ne demek istediğini merak ederek ona
‘’Nedir yapmamız gereknler abi?’’
‘’Öncelikle birbirimize kenetlenmemiz şart yoksa hemen bir o yandan bir başka yandan darbeler yiyerek dağılıp gideriz buraları terk etmek zorunda bırakılırız.Ayrıca örgütlenmeliyiz Alman çeteciler gibi onlara karşı hem bir örgüt hem de çeteler kurmalıyız.’’
‘’Çete kurmalıyız ya da onlara karşı örgüt kurmalıyız diyorsunda buradaki halk zaten ağır şartlarda çalıştıktan sonra hareket edecek mecali kalmıyor bu durumda hangi kişilerle çete ya da örgüt kuracağız?’’
‘’Örgüt kurması kolay kardeşim.Asıl önemlisi kurduğumuz örgüte bir baş lazım ama öyle herkes olmamalı bu kişi.’’
‘’Nasıl biri olacak kaslı falan mı?’’
‘’Ne kası kardeşim.Bize akıllı, zeki, ne yaptığını bilen, cengaver ve yiğit biri lazım ki bizlere önderlik yaparak masa başında da haklarımızı savunabilmeli.’’İki kardeş evin salonunda konuşup güzelce tartışırken 4 katlı binanın bahçesinde çardakta yemeğe kadar oturup dinlenmeye çalışan evin büyüğü ve de Adem, Bekir ve Gamze’nin babası Bora bey vardı uykuya dalmıştı.Hemen az ötede de 9 yaşındaki Berk ile 10 yaşındaki Mehmet vardı ikiside amca çocukları idiler ve dedeleri uyurken onlar neler olacağını hiç mi hiç bilmeden oyunlarına dalmış oynuyorlardı.
Berk ile Mehmet aralarında saklambaç diye bir oyun oynuyorlardı oyun alanlarıda evlerinin içinde kalan bahçeydi.Berk saklanmış Mehmet’te onu bulmaya çalışıyordu.Bahçedeki ağaca dayanmış sayı sayarak Berk o süre içinde saklanmasını bekleyip sayma bittiğinde onu yakalayacaktı.Sonra Mehmet sayma işlemini bitirdikten sonra bahçede dolanmaya başlar Berk’i bulmak için o sırada dedeleri hala derin bir uykudaydı. Yemeğe kadar kestirecekti.
Mehmet aranıp dururken Berk ise yolun köşesinde yapılmış olan evin bahçesinin dışına çıkıp kurala uygun davranmıyordu.Ama o an ardına baktığında birileri görür evlerinin bahçesine girmeye çalışanları görür.Onlara bakarken yanına Mehmet’te gelir.
‘’Buldum seni sobe sobe!’’Mehmet sevinirken Berk oyunu bırakıp
‘’Mehmet oyunu bırakta yanıma gel.’’Mehmet, Berk’in numara yapıp ağaca kendisinden önce dokunacağını hisseder.
‘’Kandırma beni Berk.Ben bilmiyor muyum beni yanına çağırıp beni hızınla geçmeye çalışacağını.’’
‘’Ya yalan söylemiyorum biraz bana hak verde yanıma gel bir şeyler göstereceğim.’’Mehmet, Berk’e inanıp yanına gelir.
‘’Ee! Ne göstereceksin bakalım.’’Berk eliyle evlerinin alt tarafında bahçeye girmek mi isteyen yoksa bahçeye bir şeyler mi atmak isteyen mi vardı belli olmuyordu akşamın karanlığında Mehmet gördüklerine şaşar.Kendileri evlerinin bahçesindeydi ama Berk’in saklanmak için arka kapıdan çıkıp evlerinin önünden ve sağından geçen yolun ön kısmına gelişiyle görmüştü 2 kişiyi ve onlara gözcülük yapanı Adamlar ise hemen karşılarında duruyordu ama arada biraz mesafe vardı.Adamlar bahçeli evin sol tarafında gizlenmeye
Çalışarak önlerine koydukları çantadan bir şeyler çıkarıp eve doğru bakıyorlardı.
Berk ve Mehmet endişelenmeye ve ailelerine ve de kendilerine bir şeyler yapmak için gelmiş düşmanları az sonra belki de hemen saldırısına uğrayacaklardı.O an bahçeye inen ve dede Bora beyin kızı Gamze babasının yanına gelip
‘’Baba yemek hazır sayılır yukarı çıksan iyi olur.’’Bora bey ise derin bir uykudan uyanmışcasına kalkar kızına dönüp
‘’Torunlarım nerede kızım?’’
‘’Sen yukarı çık az sonra ben onları alıp yukarı çıkarım.’’
‘’İyi kızım ben çıkıyorum yaukarıya sende torunlarımla fazla gecikmeden gel.’’Gamze başını sallayıp olur der babasına.Sonrasında babası yukarıya çıkarken kendisi ise yiğenlerinin nerede olduğuna bakıyordu.Bombacı adamlar ise kızın gelişiyle bombayı önce atmaktan vazgeçip kendilerini kimse görmeden elindekileri atıp bir an önce buradan gitmek istiyorlardı.Berk ile Mehmet ise halalaının geldiğini fark edip bahçenin hem arka hem de sağ kapısı olan yere geri dönerler ve halalarına sessizce seslenerek
‘’Hala çaktırmadan gidiyormuş evden çıkıyormuş gibi ypa oldu mu?’’Gamze önce bir şeyler anlamaz ama yeğenlerinin sessiz oluşuyla kendiside sessiz duru ve yanlarına bahçe kapısına gelir
‘’Ne oldu çocuklar niye sessiz ve buradasınız?’’Berk teleşlı olduğundan Mehmet girer söze.
‘’Hala bahçenin ön tarafına gizlenmiş halde bulunan iki bilmediğimiz kişi duruyor ve ellerinde ne olduğunu bilmediğimiz bir şeylerden var.’’Gamze biraz telaşlanır.
‘’Şaka yapmıyorsunuz değil mi?’’
‘’Hala inanmıyorsan gel bizimle.’’demesiyle arka kapıdan 3’ü birden çıkarlar.Ve bahçenin önünden geçen yolun köşesine gelirler ve iki küçük halalarına gördükleri 2 artı bir de uzakta duran adamı kendilerini gizleyerek gösterirler.Halaları Gamze bir an şaşırır kalır olduğu yerde.Çünkü beklenmeyen misafirler bahçeye bomba atacaktı.Ayrıca ellerinde sadece bomba olsa iyiydi.Daha bir sürü yüksek etki yapan ve tesiri yüksek olan saldırı aletlerinden bulunuyordu ellerinde.Gamze bilmediği ve de tanımadığı adamların ellerindeki birkaç bombayı ve molotof bombasını görür.Hemen yiğenlerine bakıp sakin olmaya çalışarak onlara
‘’Bu adamlar kötü adamlar.’’Berk kötü adam nasıl oluyor ki diye merak edip
‘’Nasıl yani kötü adam mı?’’
‘’Evet aynen halacığım bunlar birilerine ve de şu an bize zarar verecek durumda olan kötü adamlar. Ellerinde de bombalar var.’’Mehmet ile Berk bombanın ne olduğunu televizyonda izledikleri çizgi filmlerden bildikleri için hemen içlerini büyük bir korku kaplar. Mehmet korkudan titrer gibi olsa da halasına
‘’Bu adamlar bizi öldürecek mi hala?’’
‘’Öyle gibi gözüküyor ama bu inşallah gerçekleşmez yoksa hepimiz ölür gideriz.Ama çocuklar daha da önemlisi içeridekiler bu adamların varlığından habersiz olduğundan bombalar atılırsa şaşkınlıktan ne olduğunu anlamaya çalışırken ölüp giderler.
O an bombacı ikiliye az ötede duran seslenir
‘’Hadi ya işinizi bitirin birazdan devriye olarak gezen polis otosu gelecek.’’der.Bombacılar ise eve bakarak ellerindeki bomba ile molotofları hiç tereddüt bile etmeden hem evin bahçesine hem de duvarları ile 4 katlı binanın her katına doğru fırlatırlar.Gamze yeğenleriyle birlikte bütün olanları şaşkın bakışlarla izlemek zorunda kalırlar.Çünkü tam onlar dönüp bahçeden geçerek evdekilere haber verecekken bir an da beklenmeyen kişiler ellerindekileri hem bahçeye hem de eve doğru fırlatırlar.Gamze yeğenlerine sarılıp onları bu bilinmeyen düşmandan korurcasına iyice sarıp ve de sıkıp onlarla olanları izliyordu hem de gözlerinden yaşlar dökülüyordu.
O an bombalar atılırken evdeki ahali sofraya oturmuş ve yemeklerini yiyiyorlardı.Ama nereden geldiği belli olmayan bombalardan ilki alt kata evin en büyüğü Bora beyin evine gelir.Patlamayla birlikte hem ortalıkta bir yangın çıkar hem de alt kattaki kolonların bazılarının çöküntüsüyle birlikte üst katta bulunanlar zor durumda kalarak 2.kat hafif sağa doğru yatar gibi olur aynen apartmanda öyle olur.Bu bilinmeyen düşman alt katı çökerterek üst katlarında hemen depremdeki gibi çökmesini planlıyordu.Art arda duvarlara çarpan bombalar ve molotoflarla birlikte ilk katta bir çöküş başlıyordu.2.katta ise yemeğe oturan ne oluyor diye anlamaya çalışırken ilk patlamaların hemen ardından ikinci üst üste patlamalar olur.Bu seferde bombalar ve molotoflar 2. ve 3. kata çarpıp çarptığı yerleri paramparça ediyordu.2.kata gelen bombalardan biri tam da yemek yenen masanın bir-iki metre arkasına düşer.
Arkasına bakıp ne olduğunu anlamak isteyen iki kardeş Bekir ve Adem’in yüzü ve vücutları paramparça olurcasına parçalanır ve bazılarıda yemek sofrasına ve bütün odaya dağılır.Sofradaki diğer kişilerin birçoğu da ağır yaralar alarak yaşamlarına son verirler.Sonrası artık cehennem azabı gibiydi.Zorda olsa yaşamaya devam eden Bekir’in eşi Sakine ile Evin büyük hanımı Halime hanım şans eseri az yaralar alarak kurtulmuşlardı.Ama etraflarına baktıklarında ölenleri görerek üzülürler.Sakine hanım hemen yanındaki kocasının boynundan yukarısının olmadığını ve kafasınında az ötede öyle boş boş bakarak duruyordu.Sonra sol yanında kocasının ölümünü gören Sakine hemen karşı tarafında görümcesi Meliha ve kızının birbirlerine sarılmış halde dururken öldüklerini ve de vücutlarında kopmuş olan ellerini ve parmaklarını görerek adeta delirircesine bağırmaya başlar.Halime hanım ise sofranın alt başında oturuyordu ve diğer başta oturan kocası Bora’yı yerinde değilde yan tarafa uçmuş olan halini ve iki kolununda kopmuş halini görerek
‘’Allah’ım ne oluyor şu an yoksa kıyamet mi kopuyor?’’diye kendi kendine söyleniyordu.Ama bu sorunun cevabı kıyamet kopması değil bombaların ardı ardına patlamasıydı.Sonra büyük oğlu Adem’in cesedini de yerde sofraya yakın bir yerde görüp içini büyük bir acı kaplar.
Ölüm bu gece Solmaz ailesini bulmuş ve de acımadan vurup vurup duruyor sonunda da canları alıp gidiyordu.Yan apartmanlarda da büyük bir panik başlamıştı.Gamze yeğenlerini yolun ve evin bahçesinin köşesinde bırakıp saldırıyı gerçekleştirenlere doğru koşmaya başlar.Saldırıda olan iki adama bir an da gözcülük yapandan uyarı gelir.Uyarıyla birlikte üzerlerine doğru koşan kızdan koşarak ve ellerine aldıkları çantalarla kaçarlar.Gamze belirsiz olan düşmanları yakalayamayıp elleri boş kalarak evin ön kapısının önünde durup kalır.Yere dizlerinin üzerinde çökerek ağlamaya ve de haykırmaya başlar.Bulundukları yer bir Türk mahallesi olduğundan Türkiye’de olduğu halka yine önce izlemişti sonrasında ise saldıranlar kaçtıktan sonra hem itfaiye ile polisi aramıştı bir de o an sokakta olanlardan birkaçı Gamze’nin yanına gelip hem acısını paylaşıyordu hem de yolun kenarında duran çocukları kızın yanına getirip soğukkanlı olmaları gerektiğini söylüyorlardı.Ama bu ortamda soğukkanlı olabilecek bir şey de yoktu.O sıralarda sokaktan geçen ve iş yerinden henüz çıkabilmiş iki arkadaşta yanan ve bombalardan dolayı her an çökebilecek olan evi görerek olay yerine intikal ederler.
Gamze aşağıda gözyaşlarını sonuna kadar dökerken yukarıda deliye dönmüş olan Sakine bir anda masadaki yerinden fırlayıp ateşler içindeki evde dolanmaya ve koşuşturmaya başlar ve alevlerin içinde geçerkende alevler tüm vücudunu sararak sanki onu içine çekiyor gibiydi.Ve en sonunda da alevlerin içinde kalan Sakine yanarak can verir.Halime hanım ise küçük gelininde ölümü üzerine tek ve çaresiz kaldığını anlar.Bir de ortalığa dağılmış halde duran organ parçalarını göre göre aniden kalbi sıkışmaya başlar ve ani gelen kalp kriziyle o da ölür ve sofrada bulunan ne kadar insan varsa hepsi bir bir can vermiş olur.Buraya saldırıya gelenlerde amacına ulaşmış olurlar.Hem büyük bir yangın ve çok sayıda kişinin ölümüne yol açmışlardı hem de halkı büyük bir paniğe sevk edip halkın içine inanılması büyük bir korku imajını bırakmışlardı.Halk olay yerine poliste gelse itfaiyede gelse bu gün ve bu gece bu sokakta olanları artık ömürleri boyunca unutmayacaktı.Ama bu olay en çok Gamze ve yeğenlerinde büyükçe bir iz ve bir yara bırakacaktı.O an iş yerinden yeni çıkıp evlerinein olduğu sokağın başına gelen iki genç olay yerine gelmişlerdi ayrıca olayda ailesini kaybeden kızı ve yeğenleri görerek hem şok olmuşlardı hem de bu olayla birlikte birilerinin burada yaşayan yabancıların kalemini son yaşanan olaylarla kırdığını anlamışı.
‘’Hakan ne oldu dondun kaldın sanki.’’
‘’Yok ya Doğan sadece olanlara bakarak ne büyük bir tehlikede olduğumuzu ayrıca yarın bir gün bu olayın ya da buna benzer bir şeyin başımıza gelebilme ihtimalinin çokça yüksek olduğunu fark ettim.’’
‘’Haklısın Hakan.Bu vahşetten başka bir şey değil hem bomba hem de molotoflarla saldırılır mı ya? Burada insan yaşıyor bunca can vardı belki de o evde?’’
‘’Olmaz mı Doğan..’’derken yere çökmüş durumdaki kızı göstererek
‘’Baksana şu kıza nasıl ağlıyor sanki eski Türklerdeki gibi ağıt yakıyor ölenler ve ardında kalanlar için hem de birçok kişiyi kaybetmişe benziyor.’’
‘’Nereden anladın bunu?’’
‘’Ne bileyim bir an öyle hissettim ama bu olanlar benim aileme olsa yapanların en küçük sorumlusundan en büyüğüne kadar hepsinin canını alırdım.’’
‘’Bende can kardeşim.Hadi artık gidelim kim ölmüş, kim sağ kalmış, kimlerin bu olayda parmağı varmış evde bakalım.’’Hakan tamam işareti yapıp Doğan’la birlikte ayrılır olay yerinden ama aklında kızın yakarışları ve bağırışları olanlara karşı olan isyanı gözünün önünden gitmez.Kızın bu kadar da büyük olan acısını ve az önce dediği bana olsa bu olay hepsini öldürürdüm sözü aklına gelip içinden bunu için
‘’İllahi bana olması gerekmez ki...’’der sonra devam eder.
‘’Ben bu olayın üzerine gitmeliyim ama yarına kadar iyice düşünüp bunun için bu kadar örgütlü yapılan bu işin arkasında bulunan büyük isimlere karşı durabilir miyim acaba?’’der ama artık aklında her zaman olacak bir şeydi bu.Ayrıca kızın güzelliğinide fark etmişti o an.Ve bu güzel kız için onun kalbini kazanmak için onun adına bu pisliklerden intikam alabileceği aklının bir köşesinde kalacak gibi ve bunu tüm gece düşüneceğe benziyordu.

***************** **************** ***************** ******************
Ertesi sabah bir evde yaşanan ve kahvaltıda geçen konuşmalar

Sabahın 6:30’u idi.Berlin’de kara bir geceden sonra sabah olmuş ve güneş doğmuştu.Ama Berlin’de güneş görünürde doğsa da hala karanlık günler burada yaşayanları bekliyordu.Sadece Berlin’i değil tüm Almanya’da yaşayan yabancı azınlığı bekleyen kötü günler vardı.Bu kötü günler daha yeni başlamıştı ve bitecek gibi de gözükmüyordu.
Sabahın 6:30’unda işe gitmek için kalkar Hakan yatağından sonra lavaboya giderek kısa süre içinde ellerini, yüzünü yıkayıp mutfağa gelir.Üzerinde pijama ile dolanıyordu evin içinde.Annesi Melike hanım ise çoktan kalkmış oğlu ve kızı için hazırlıklarda bulunuyordu.Hakan annesini görüp
‘’Günaydın annelerin en güzeli.’’derken arada annesine sarılıp onun yanağından öper.Sonra çok önceden hazırlanmış olan kahvaltı sofrasına oturur.Melike hanım ise oğluna bakıp onun bir derdi var sanır.
‘’Ne oldu gözlerin kan çanağı gibi yoksa gece uyuyamadın mı?’’
‘’Aynen canım anneciğim hiç uyku girmedi gözüme bir ara uyuyayım dedim ancak öyle birkaç saat uyuma fırsatı bulabildim.’’
‘’Uykusuz kalmanın sebebi ne oğlum?’’
‘’Dün geceki yangın olayı.’’
‘’Şuna hem yangın hem de bombalı saldırı desene.’’
‘’Ama bu haksızlık sayılmaz mı anne o aileyi sen benden daha iyi tanırsın onlarla konuşmuşluğun bile vardı.O insanlar bir suç işleyecek biri değil sonra da kim ne için onlara böyle adi bir saldırı yapar.’’
‘’İnsanın içinde kötülükten bir damla bile varsa bil ki o kötülük bir gün dışarı çıkar.İşte dün saldırıyı yapanlar içlerindeki kötülüğü sonuna kadar vahşice ortaya çıkardılar.’’derken aydanlığın altını kapatıp sofraya oturup oğlunun karşısına oturur.Hakan ise dün gece gözyaşları döken kızı hala unutamıyordu.Onun gözlerinnden dökülen o yaş kendisini derinden yaralamıştı.
‘’Hele o ağlayan iki küük çocuğu görünce içim cız etmedi değil be anne.’’
‘’Tabi öyle olacak.Onlar daha küçücük çocuk erken yaşta annesiz, babasız, dedesiz ve de anneannesiz kaldılar.Gerçekten bu onlara yapılan bu adilik Allah’tan reva değil.’’
‘’Eee! Anne bu duruma devlet bir çare bulamaz mı baksana eskiden olaylar oluyordu ama tek tük şimdi son haftada tam 3 olay ve kaybedilen 11 can.’’
‘’Devletler böyle ne olduğu belirsiz kişilerin yaptıklarının cezasını her zaman vermiştir ve de şimdi Alman hükümeti ortamda huzurun oluşması iin bunu yapmak zorunda.’’
‘’Anne professör gibi oldun vallahi Almanya’da kalalı.’’
‘’Sen benim professörlüğü geçte işe geç kalacaksın.’’Hakan kolunda yatarken kalmış olan saate bakıp hemen yemek yemeyi keser doğruca odasına doru yol alır.Giderken de kardeşinin sofrada olmadığını fark edince annesine
‘’Anne Merve nerede sofraya gelmedi de?’’Melike hanım oğlunun bu günkü dalgınlığını fark eder.
‘’Oğlum ne oldu sana sofrada az önce kendin ile annenin olduğunu fark edemedin mi?’’
‘’Üzgünüm anne fark edememişim.’’
‘’Öyleyse kardeşin yatıyor onun okulu 8:00’de o yüzden daha yatıyor.’’ Hakan odasına geçip üzerindeki pijamaları değiştirmek için.Annesi Melike hanım ise kahvaltıda yenmiş olan ve gerekli olmayanları sofradan kaldırıyordu.Yerine kızı Merve için sofra hazırlamaya başlıyordu.
Birkaç dakika sonra Hakan odasından giyinmiş olarak çıkar ve hemen kahvaltı masasına gelir yerine tekrar oturup masadaki alman gazetelerinden birini alıp ne yazılmış diye bakar.O an annesi Melike hanım oğlunun işe için daha yola çıkmadığını görüp oğluna
‘’Hakan sen daha ne var da oturuyorsun böyle?’’
‘’Anne arkadaşım Doğan var ya.’’
‘’Eee! Var biliyorum.’’
‘’İşte bu gün beni almaya o gelecek.’’
‘’Sen Doğan’la bir işler karıştırmıyorsun değil mi?’’
‘’Hayır karıştırmıyorum anne hem şimdi bunu niye sordun ki?’’
‘’Niyesi var mı bunun birkaç gün sen az oturup hemen kalkıp gidiyorsun onun evine sonraki günlerde de sen oturuyorsun o geliyor seni almaya.Bunda bir iş yok değil mi oğlum?’’
‘’Anne vallahi şu son yaşanan olaylar seni iyice kuşkucu yaptı.’’Melike hanım oğlunun ciddiyetsizliğine kızarak ona
‘’Hakan biraz ciddi olsana.Bak dün gece 7 can toprağa girdi.Öncesinde de 4 can daha girdi kara toprağa daha öncelerinde ise birçok kişi ölüp gitti bu topraklara yaşamak ve birazcık para kazanmak için buralara çalışmaya gelenlere birçok zulüm yapıldı.Sakın bunu unutma tamam mı?yoksa sana bu ciddiyetsizliğinden dolayı hiç te iyi bir gözle bakmam ona göre.’’Hakan annesinin bu ani çıkışına bakakalır sadece.Ama annesine hak vermiyor değildi.Annesinin her dediği aklının bir köşesine çoktan yer edinmişti. O an annesinin kendisi ve ciddiyetsizliği için dediklerini şimdiden düşünmeye başlıyordu ayrıca daha çokça düşüneceğe benziyordu.Annesi ise son bikaç cümle söylüyordu kendisine o an ise Hakan’ın kardeşi Merve sesler üzerine uyanıp mutfağa gelir.Abisine eğilip
‘’Günaydın diyerek.’’öper sarılır.Sonra da masadaki yerini alıp oturur.
‘’Biraz ciddi ol oğlum şu meselelerde.Senin içinde geçerli küçük hanım.’’Merve ne olduğunu anlamadan kendisine söylenenlere bakakalır.
‘’Anne ben ne yaptım ya suçlu abimse abimdir.’’Hakan ise kardeşine kızıyordu.
‘’Kız bana niye atıyorsun şuçu hem annem haklı artık sende bende büyüdük babamız yok değil diye biraz annemiz ikimizide onun yokluğunu hissettirmemek için çokça iyi davrandı.Şimdi artık ikimizdende aynı davranışları bekliyor.’’
‘’Hele şükür doğru konuşmaya başlıyorsun oğlum.’’
‘’Yok be anne aslında ben çoktan bir ergin gibi davranıyorum ama sen ve kardeşim bunu görmüyor. Beni arkadaşlarıma sorsan ne kadar iyi niyetli ve atılgan, cesur olduğumu onlar bilir başta Doğan’a sor beni ama artık siz ikinizde benim ne kadar yiğit ve cesur olduğumu anlayacak ve de göreceksiniz.Şu koskoca Almanya’da bir başına olan ve geride el sallayacağı bir yakını bile olmayanlarız ve bir başımıza zorlu şartlarda Almanya’da yaşıyoruz.’’Melike hanım oğlunun aslında çoktan olgun birisi olduğunu ama bunu kendisi ve kızına göstermediğini görüp anlıyordu.Merve ise alkışlıyordu abisini
‘’Çok müthiş bir konuşmaydı sen politikacı olsan ya.’’
‘’Sende biraz büyüyebilsen artık kardeşim.’’der o an kapının zili çalınır.Hakan yerinden hemen fırlayıp önce annesini sonra da kardeşine sarılıp vedalaşır ve işe doğru yola çıkar.O an Hakan giderken kardeşi yemeğiyle uğraşıyordu.Anneside hakan’la gelmiş kağıda duruyordu.Melike hanım oğluna
‘’Aferin oğlum artık içindeki kişiyi gün yüzüne çıkar da herkes senin gibi bir yiğidi görsün burada yaşayanlara bir kahraman lazım oğlum.’’der Hakan ise annesiyle vedalaşıp arkadaşı Doğan’ın yanına gelir.Melike hanımda eve döner.Hakan ise 12 yıllık arkadaşı ve dosttu olan Doğan’la birlikte Berlin’de gizli olarak bulunan silah fabrikasındaki işlerinin başına giderler.
Yolda Doğan bir şeyler fark eder Hakan’da.Merak etmeyi bırakıp ona sorar.
‘’Bu sabah sende biraz değişiklik var Hakan?’’Hakan derin bir ‘’offff’’çektikten sonra
‘’Çokça değişiklik var bende dosttum.’’
‘’Değişiklik ne ve bunu sağlayan olay veya kişi kim?’’
‘’Ya kahvaltı yapıyorduk annemle birlikte sonra ben üstümü değişip tekrar döndüm mutfağa tam gazetelere bakıp dün kü yaşanan olayla ilgili ne yazılmış diye bakacaktım.Annem de bir anda patladı.’’
‘’Kardeşim anneler boşa bağırmaz sen muhakkak ki bir şeyler yapmışsın.’’
‘’Dediğim inşallah devlet bu olaylara el atar dedim sonra atmayacağını bildiğimden biraz ciddiyetsiz olan hareketlerime kızdı.’’
‘’Haklı olsa gerek annen.’’
‘’Ya annem haklı ben ona bir şey demem.Ama sen beni bilirsin Doğan aslında bu meselelerin üzerine gitmek katillerinin bulunmasında bizzat bulunmak istediğimi.’’
‘’Biliyorum da annen yoksa bu dediklerini bilmiyor muydu da kızdı sana?’’
‘’Aynen dosttum.Bak sen beni bunca yıldır anlayan ender kişilerdensin ama işte annem ve kardeşim bilmedikleri için bana ters baktılar daha doğrusu sadece annem.’’
‘’Kardeşim sende de hata var.’’Hakan bir an dönüp durur yürürlerken.
‘’Ne hatası var ben de?’’
‘’Annene cesur, atılgan ve bu meseleler üzerinde kafa yorduğunu hissettirecektin onlarda bilmediğinden sana kızdılar.’’
‘’Haklısın Doğan ama artık sana dediklerim az önce kahvaltıda anneme ve kardeşime dediğim gibi cesurluğumu göstermek için bir şeyler yapmam gerekiyor.’’
‘’Ne yapacaksın ki gidip son 3 olaydaki faillerimi bulacaksın.’’
‘’Niye olmasın.’’derken Doğan.İkili tekrar yürümeye devam ederler.
‘’Yapma ya sen tek başına en fazla kim olduklarını bulsan bile sonrası gelmez.’’
‘’Sonrası ne ise yaparım.’’
‘’Sonrasında ya o failleri öldürmek var ya da onların seni öldürmesi var.’’Hakan, Doğan’ın dediklerini artık kesin olarak düşünmeye başlar ve bu faillerin kim olduğunu bulup işi gerçekleştirmek istiyordu.Kılık değiştirip önce failleri sonra onları öldürüp üstlerini bulmak istiyordu.Kendi kendine söz veriyordu
‘’Bulacağım bu üç olayında faillerini sonra onları birbir öldürüp cezasını kendi ellerimle vereceğim.’’
Sonra o sırada dün akşam bombalarla ve alevlerle yanan evin önünde durur ikili.Doğan arkadaşına bakıp onun gerçektende bu işin peşini bırakmayacağını düşünüyordu.Hakan ise kimsenin artık oturmadığı eve bakarak içinden
‘’Dün bu evde mutlu bir aile vardı ama bazı şerefsizler yok etti bu aileyi ama kalanlar için o gözleri yaşlı kız için yanındaki iki küçük çocuk ve evlatlarını yitiren diğer aileler için dünyadaki herkese söz veriyorum ki kılık değiştirip sorup soruşturacağım sonra da o adileri öldürüp önünüze atacağım.’’diye söz verir hayatlarını kaybedenler ve geride kalıp yaşamaya çalışanlar için sonra arkadaşına dönüp
‘’Hadi daha fazla durursak hem ben iyi olmayacağım hem de işe geç kalacağız.’’
‘’Tamam arkadaşım.’’der Doğan.Sonra da iş yerlerine doğru giderler Berlin’in bu soğuk sabahında.

***************** ****************** ****************** *****************
Birkaç gün sonra Berlin’deki gizli Nazi işkence odalarından birisindeki toplantı

Neo naziler gerçekleşen son 3 eylemden sonra yeni eylemler için bir araya gelmişlerdi.Bu örgüt Almanya’da olduğu gibi avrupa’nın çeşitli yerlerinde de temsilcilik açmış bir örgüt.Berlin’de yaşanan son 3 hadiseden sonra sıra Almanya’nın diğer kentlerindeki insanlara daha doğrusu Almanya’nın diğer kentlerinde yaşayan yabancılara gelmişti.Bu yüzden Neo-Nazilerin lideri yer altında kendisi ve örgütü için ayarladığı eski Nazi işkence odalarının birisinde adamlarıyla toplantı halindeydi.Liderin dışında bu küçük eski işkence odasında 4 büyük Neo-Nazi bölge şefi bulunuyordu.Neo-Nazi lideri Almanya’yı kendine göre 4 büyük parçaya bölmüş bu 4 büyük parçadanda küçük küçük bölgeler çıkarmıştı.Kısaca Almanya’yı hem eyaletlere bölüyordu ama Alman hükümetinden farklı bir biçimde hem de yönetimi de değiştirmeye çalışıyordu.Alman hükümetini yerinden indirerek kendi hükümeti olan Neo-Nazi hükümeti kurarak eski nazilerin hayali olan SAF ALMAN IRKI projesinide yabancılara zulümler yaparak onları yıldırarak sonunda da yabancıların hepsini ülke topraklarından atarak geçmişten günümüze uzanan bir hayali gerçekleştirmenin planlarını yapıyordu.
Lider odaya girdiği gibi 4 büyük şef ise hemen ayağa kalkar saygılarını belirtmek için.Sonrasında Liderin oturun işaretiyle hepsi aynı anda otururlar.Aynı eskiden yaşananlar gibi Nazilerde itaat ve sadakat üst düzeyde.Lider hiç vakit kaybetmeden 4 büyük şefi buraya neden çağırdığını açıklayarak başlar toplantıya
‘’4 büyük şefim şu an burada bu toplantıda bulunduğunuz için teşekkür eder...’’derken şeflerin hepsi nezaket olarak Lidere teşekkür ederler.Lider ise sözlerine devam ediyordu.
‘’Hemen sizlere ne diyeceğime gelip sözü fazlaca uzatmak istemiyorum.Son 1 hafta içinde yaşanan 3 olay beni oldukça memnun ve tatmin etti.Bu eylemlerle yabancı halk daha da korku ve panik içinde.Alman halkı ise yabancılar yüzünden başlarına kötü şeyler gelmesinden yabancılar yüzünden ölmekten korkar oldular.Bu gerçekten bizler için Neo-Naziler için oldukça iyiye işaret şeflerim.’’Başta berlin olmak üzere Almanya’nın doğusuna bakan şef Manuel Reinhardt, Liderden bir şeyler söylemek için izin alır.
‘’Buyur bakalım Manuel ne diyeceksin merak ettim.’’
‘’Saygı değer Lider ben şunu diyeceğim.’’
‘’Evet Manuel seni can kulağıyla dinliyorum.’’
‘’Efendim şu 1 hafta içinde yapılan eylemler gayet başarılıydı.Ve bu eylemler neticesinde dediğiniz şeyler yavaştan gerçekleşmeye başladı.’’
‘’Ne demeye getiriyorsun Manuel?’’
‘’Kötü bir şey değil saygı değer Lider.Ben size sadece yeni eylemler yapacak mıyız ve bu eylemlerden bazıları benim bölgem olan Doğu Almanya’da da gerçekleşecek mi onu sormak için izin almıştım.’’
‘’Aferin sana Manuel iyi akıl ettin sorunla.Hem zaten ben sizleri buraya yeni eylemler ve yerleri için çağırmıştım.’’Liderin bu sözünden sonra 4 büyük şefte kahkahalar atarak yine birçok insanın öleceğine işaret ederler gibiydiler bir an için.Sonrasında ise Lider sözlerine devam eder.
‘’Manuel’in sorusunda olduğu gibi Alamanya’nın her kentinde eylemler olacak hepiniz adamlarınıza haber verin çetelerin hepsini alarma geçirin ve ses getirecek eylemleri gerçekleştirin ama nasıl yapacağınız konusunda sizleri ve çetelerinizi özgür bırakıyorum yalnızca sizlerden istediğim bu yapacağınız birçok eylem 1 hafta içinde olup bitecek ki bende halk daha da nasıl korkmuş, ürkmüş ve yabancılara ne kadar da kötü gözle bakıyormuş görmek isterim.’’Manuel ve diğer şefler Ralf, Christian ve Jürgen büyük seviç içindeydiler ama hemen kahkaha atmayı bırakıp nasıl eylemler yapsakta hem ses getirip halkı korkutalım diye düşünürler.Hem de Liderin gözüne girmek için nasıl eylemler yapsak diye kafalarını yormaya şimdiden toplantıdan çıkmadan başlarlar.Ama Lider devam ediyordu.
‘’Manuel senin bölgende eylemler olacak ama yalnız Berlin’de eylem yapmayacaksın.’’
Manuel şaşar kalır bu sözün ardından ama hiç düzenini bozmadan Liderine
‘’Saygı değer lider neden Berlin’de eylem yapamayacağım.’’
‘’Manuel daha yeni 3 eylem oldu şimdide yaparsak birkaç eylem daha kaldıramaz bunu Berlin.O yüzden sende eylemler, olaylar gerçekleştireceksin ama Berlin hariç.’’Manuel çaresiz kalarak Liderinin bu isteğini kabul etmek zorunda kalır.Çünkü o Berlin’i kana bulamak ve liderinin gözüne girerek ondan sonraki Neo-Nazi lideri olmayı planlıyordu.Şimdi ise büyük bir fırsatı kaçırdığını hissediyordu.
‘’Eylem işlerini hallettikten sonra diğer önemli hususlardan da bahsedeceğim.’’kısa bir süre sessizlik olduktan sonra Lider sözlerine kaldığı yerden devam eder.Yalnız 4 büyük şef ne olursa olsun Liderlerinin dediği her şeye olur deyip sözünden bir samtim bile dışarıya çıkmıyor ve de itaat en üst düzeye varmıştı şu an.Hiç bir saniye bile 4 büyük şefin hepsi itaatsizliğe dair bir fire bile vermiyorlardı.
‘’Batıda uyuşturucu satışında işler yolunda değil mi Ralf?
‘’Evet efendim her şey tıkırında kimse bize sayenizde ayarladığınız kişilerle engel koymuyor veya koyamıyor efendim.’’
‘’Güzel.Ralf biliyorsun ki uyuşturucu olmazsa kazandığımız paranın büyükçe bir kısmı elimizden uçup gider ona göre işini denk alarak iyi yap ve de yüzümü kara çıkarma örgüt içinde.’’
‘’Siz hiç merak etmeyin Liderim.Ben bu işleri yıllardır yapıyorum ve bir kez olsun işime sekte vuran şu ana kadar olmadı.’’
‘’İyi öyleyse sonraki husus ise Kuzey tarafında yapılan kaçak mazot ve kumar iyi durumda değil mi Christian?’’
‘’Hiçbir sorun yaşanmadı şu ana kadar ve de sayenizde yaşanmayacak saygı değer liderim.’’
‘’Yaşanmaz tabi ki ne de olsa Alman hükümetinin içinde adamlarımız var.Mazot işinde bir sakatlık olmasın Hamburg limanında herhangi bir sorun çıkarsa ne bir daha mazot işiyle uğraşırız ne de Hamburg limanını bize bir daha kullandırtırlar.O yüzden yakalanmaymış veya da başka şeyler falan olursa bu hiç iyi olmaz.Hem bizimde büyük dostlarımız var biliyorsunuz ki onlar bizden bazen bulunduğunuz işleri dikkatli yapın diyor.’’
‘’Güneydeki kara para haklama, hekırlık işleri ne almde Jürgen?’’
‘’Herhangi bir sorunumuz yokta size bir şeyler sorabilir miyim Liderim?’’
‘’Sor bakayım merak ettim diyeceklerini.’’
‘’Saygı değer Liderim bize işlerimizin yolunda olmasına rağmen sizinde bunu bildiğiniz halde neden bu soruları soruyorsunuz ki bizlere?’’
‘’Şöyle diyeyim.Gizli dostlarımız bizden hem daha fazla iş bekliyor hem de bu işlerde daha dikkatli olmamızı diliyor.’’
‘’Dikkatli olmak derken Liderim.’’
‘’Alman hükümeti bizlere ve yaptığımız her türlü pis iş için bize karşı bir gizli istihbarat kuvveti gibi bir güçle savaş açtı.Hani hükümet başa gelriken demişti ya yolsuzlukları ve her türlü kaçakçılığı sıfırlaacağım diye.İşte bu yüzden bizden dikkatli olmamızı istiyor ne de olsa uyuşturucu yolu, kaçak mazot yolu, işviçre bankalarını hekırlar aracılığı ile ve iş adamlarımızla hortumlamamız gibi v.s bir sürü yol güzergahının üzerinde Almanya devleti bilakis biz Neo-Naziler bulunuyor dostlarımızda Alman hükümetiyle görüşmeler halinde bu gizli kuvveti kaldırın diye.’’Manuel araya girerek
‘’Efendim bir şey diyeceğim.’’
‘’De bakayım.’’
‘’Her şey iyi hoşta her bölge bir işle uğraşıp örgüte para sağlıyorken ben ve bölgemde niye yok sadece çetelerle haraç toplama büyük şirketlere kafa tutma var.Ben ve ekiplerimde gayet güzel yapabilir diğer şeflerin adamlarının yaptığını.’’Diğer 3 büyük şef bu çıkışmaya biraz bozulurlar.
‘’Dediğinde kendine göre sebebler üretip haklı olabilirsin ama sende hem başkenti yani hükümetin olduğu yerdesin.Hükümetin her yaptığı işe karşı çıkıp orada muhaletlik yapıyorsun hem de başkenti diğer başka çetelerden koruyup buralara kendi çetelerini koyuyorsun bu da sence bir görev değil mi?’’Manuel bir anda az önce söylediklerinden feragat edip
‘’Özür dilerim öyleyse az önceki çıkışımdan dolayı.’’der ve hemen ardından diğer 3 büyük şetfe bir rahatlama olur.
‘’Öyleyse toplantıda her şey konuşulduğuna göre çıkabilirsiniz gidin bölgelerinize işlerinizle uğraşın.’’demesiyle Lider.Şeflerin hepsi tek tek küçük olan eski işkence odasından çıkıp ayrılarlar.Neo-Nazi lideri ise tek başına kalmıştı odada sonra yanına yardımcısı Miroslav gelir.
‘’Efendim burada mıyız yoksa herhangi bir iş için dışarı çıkacak mıyız?’’
‘’Buradayız Miroslav tamam mı?’’
‘’Peki efendim.’’deyip sonra dışarı çıkacakken Lider arkasına dönüp sağ kolu olan yardımcısına
‘’Miroslav bana bir şişe viski getirsene.’’
‘’Hemen getiririm efendim.’’diyerek odadan çıkar Miroslav.Odadan çıkıp viskiyi almak üzere uzak bir odaya giderken yer altındaki Neo-Nazi kentide gözükür.Son derece büyük bir yer altı kenti gibi çokça büyüktü burası.Çokça eski bir tarihte Adolf Hitler tarafından yaptırılan birçok yer altı mahseni veya da yer altı evi, kenti gibi bu yerde yaptırılmıştı.Neo-Nazi lideri odada tek başına otururken bir anda aklına eski liderleri Adolf Hitler gelir.Sanki onun hayalini karşısındaki sandalyede görür.Kendi kendine der ki Lider karşısındaki gördüğü hayale
‘’Bir gün bende senin gibi biri olup bu dünyanın anasını ağlatacağım sonra da öldürdüğüm ya da öldürttüğüm herkesin karşısına geçip senin gibi yüksek sesle kahkahalar atıp senin selamını bir gün bu dünyaya ezberleteceğim.’’diyerek hem kendini tatmin eder.Hem de Adolf Hitler'e de söz vermiş olur.

****************** ******************* ****************** *****************
HAKAN’IN DÜŞMANLARI HAKKINDA BULMAYA ÇALIŞTIKLARI

Hakan birkaç gün boyunca yaptığı küçük küçük araştırmalar ve gezip gördüklerinin yeterli olmayacağını düşünüyordu.Bazen gazete sayfalarını çevirerekte en son yaşanan 3 cinayetin ya da saldırıdan birisi olan Tayfun ve Ahmet isimli iki Türk gencinin öldürülmesiyle sonuçlanan saldırıyla ilgili nerede yapıldığı ve iki Türk gencinin iş dönüşünde nerede yakalanıp ve de nerede öldürüldükleri hakkında birkaç bilgi öğrenmişti. Ama bunun da kendisi için bu saldırıların intikamını yapabilmek kendisi açısından zor olacak gibi gözüküyordu.Çünkü bu kadar bilgiyle hiçbir şey yapamazdı hem daha kim olduklarını bile bilmiyordu düşmanlarının.Bilmediği kişilere de yerini yurdunu bilmeden ceza veremezdi.
Hakan işlerinin zor gittiğini hissetmeye iyice başlıyordu.Ama gazeteleri çevirirken gazetelerden birisinde saldırının gerçekleştiği yerde herhangi bir bulguya rastlanmadığı yazısı geçiyordu.Hakan bu bilginin kendisine yarayacağını düşünerek hemen gazetelere göz attığı cafeden hemen ayrılıp saldırının yapıldığı yere doğru gitmeye karar vererek oraya doğru giderek umduğu gibi güzel şeyler ve bilgiler bulmayı düşlüyordu.

Hakan yaklaşık olarak 25 dakika içinde çıktığı cafenin önünden bindiği otobüsle birlikte bu süre içinde saldırının yapıldığı harabenin yakınlarına gelir.Otobüsten indiği yerden dümdüz ilerleyerek yaklaşık 100m kadar yürüdükten sonra karşısına iki-üç tane eski püskü olan ve küçücük bir depremde doğal afette yıkılacakmış gibi duran evlerin olduğu yere varır.Evlerin arasından geçerek Bu 3 evin arasında kalan orta kısma çıkar.Evlerin 3’üde gerçektende durulacak halde değildi.Baktıkça bulunduğu yerin eskiden de kötü halde olduğunu hisseder.
Sonrasında ise 3 harabe evin arasında, ortasında kalan yere gelip etrafına bakınır.Etrafına bakınırken arada nereden bilgi bulabilirim diye düşünüyordu.Sonra birden karşısında gazetelerde ve internet sayfalarında geçen iki Türk gencinin bağlandığı tahtadan kazıkları görerek kazıkların bulunduğu alana gelir.Kazıklara baktıkça aklına iki gencin nasıl büyük bir işkence görerek acı dolu ölümlerini gözlerinin önünde hayal ederek kendisinde ilginç bir duygu kaplar alman çetecilerin gençlere yaptıklarıyla ilgili olarak.
Yere hafifçe eğilip kazıklarda herhangi bir kan izi var mı diye bakarken kendi Kendine
‘’Bu nasıl iş ya kazıklara iki genci bağlayarak öldürüyorlar ama bir damla kan yok.’’diyerek bu işte başka bir şey olduğunu gençlere başka bir şekilde işkencenin yapıldığını hissetmeye başlar.Ama bu işi çözmenin tek yolununda buradan geçtiğinide adı gibi biliyordu.Bu arada kazığa bakmayı bırakıp ayağa kalkar.Etrafına bakınmaya devam eder Hakan.Ama hala hiçbir bulamamıştı.Elinde hiçbir veri ve önemli belge bulunmuyordu.Bu moralini iyice bozsada devam etmek mecburiyetinde hissediyordu kendini.
Sonra sinirinden ve moral bozukluğundan dolayı yer oturup kalçasının üstüne oturmayı yeğler.Sıkıntılı gözüküyordu bir nevi ama elini yer koyduğu yerde bir şeyler hissetmeye başlar.Aniden bir şeyler fark ettiğinden oturduğu yerden hemen hafifçe ayakta kalarak elini koyduğu yeri elleriyle kazmaya başlar.Kazdıkça toprağın altına gizlenmiş olan bir şey gözükmeye başlar.
Kazdığı toprakta bir şeyler bulacağını umut ederek gözüne gözüken şeyin ne olduğunu da merakta etmiyor değildi.En sonunda ise toprağı kazma işini bitirir.Bitirdiğinde hayatında çokça ender gördüğü bir şeye rastlar.Kendisine önce ilginç gelse de sonradan gördüğü mşeyin ne olduğunu anlar.Gördüğü ise demirden yapılma olan bir çubuk görür.Demir çubuğu topraktan çıkarmak için elini atıp çubuğa dokunduğunda birden tarif edilmez bir sıcaklık ile acı hisseder.Neredeyse içini parçalayacak gibi olur tuttuğu demir çubuk.Hemen elini demir çubuktan çekerek neden birden böyle bir sıcaklkık duyduğunu anlamaya çalışırken elini biraz daha fazla tutsaydı elini yakıp kavuracaktı neredeyse elini bile yok edebilecek kadar sıcaktı demir çubuk.
Sonradan da olsa elini yakan çubuğun hala sıcaklığını korumasının nedenlerini araştırırken anlar ki iki gence bu demir cubukla saldırılmış olunabileceğini bu aletle iki gence dehşet ve acı veren uygulamalarda bulununduğunu anlar.Yanında getirdiği kanıtları koymak ve korumak için getirdiği birkaç poşet ve bezle birlikte demir çubuğu toprakta bulunduğu yerden çıkarıp hemen yanına koyar.Sonrada kazdığı yerin hiç kimse veya da polisler tarfından fark edilmemesi için kazdığı yeri iyice gözükmeyecek gibi kapatır.Kapattığı gibi hemen ayağ kalkıp bulduğu büyük ve önemli bilgiyle etrafına bir daha son kez olmak üzere baktıktan.
Artık bu harabe yerde daha fazla bir şeyin olacağını da olmadığını anlayarak başka bir belge ya da bilgi bulamayacağını hissederek bulunduğu harabe yerden hemen koşar adımlarla ayrılır.Koşarak ayrılmasının nedeni ise hava iyice kararmıştı.Hava da bulutluydu ve her an yağmur yağabilecek gibi gözüktüğünden dolayı 100m kadarlık mesafeyide hızlı hızlı koşarak aldıktan sonra beze ve poşete sardığı demir çubukla birkilte otobüs durağında birkaç dakika beklemek zorunda kalır araba olmadığından dolayı.Bu arada ise durakta kendisi gibi otobüs bekleyen birkaç teyze ve erkeğin ve de bir kızın dikkatini de elinde tuttuğu büyükçe çubukla çekiyordu.
Yeterinden fazla dikkat çekse de durakta fazla kalmadan otobüsün gelmesiyle başka bir yere daha uğramak için otobüsle gitmek istediği yere doğru yola çıkar.İçinde ise gerçekleştirilen ilk saldırıyla ilgili buldukları kendisine kat ve kat yarayacağını bilerek ve de artık kendisine olan güveninde arttığını bilerek bu işin ve diğer işlerin üstüne daha da büyük bir hırsla gitmenin daha iyi olacağını düşünüyordu.Kendisine göre bu işlerin üstüne gitse en fazla sadece ucunda ölümün olduğunu ve de o ölüme balıklama da atlayabileceğini bilerek, hissederek ve de düşünerek içindeki bütün iyi duygularla bulunduğu otobüsün camından Berlin’in sokaklarına bakarak akşam da olsa içinde kötülüklerde olsa bunun keyfini çıkartmaya çalışır.


Hakan 25 dakika kadar sonrasında Berlin’in bir başka yerinde ve umudun bitip tükendiği bir yere gelir. Dışarıdan bakınıyordu eve.Evde ise büyük bir çöküntü ile bir eş ve onların küçük kızlarının üzüntü dolu geriye sürekli üzüntü, umutsuzluk ve acının yaşanacağı bir ev olarak geriye kaldığını görür.Evin bahçesine doğru birkaç adım attıktan sonra üzüntü dolu bir halde gözlerinin içindeki yaşla evin bahçesini aştıktan sonra evin giriş kapısının önüne varır.Önce kapıyı çalıp içerideki 3 kişiyle yaşadıkları ve bundan sonra çekecek acıları ve de onlarla bu olay ile olayla ilgili diğer şeyleri konuşmak isterken eli varmaz kapının ziline sonrasında konuşmaktan vazgeçip arkasına dönerek birkaç adım attıktan sonra aniden kapı açılır.Kapı açılır açılmaz arkasına dönüp baktığında karşısında kapıyı açmış anne ile küçücük kızı vardı.
Anne ile küçük kzı tanımadıkları birisi karşılarında görünce ne yapacaklarını bilmeden hemen içinde bulundukları panikle kapıyı kapatmak isterler ama Hakan erken ve atak davranarak kapının kapanmasını önler eliyle.
‘’Kimsin yabancı ne istiyorsun benden ve ailemden de bizi rahatsız ediyorsun?’’
‘’Ben yabancı falan değilim abla.’’Kadın birden abla lafıyla birlikte karşısındaki adamın kötü niyetli olmayabileceğini anlar.O sırada evin beyi ve kadının kocası da içeriden dışarıdan gelen sesleri duyarak dışarıya doğru koşmaya başlar.
Hakan ile kadın kapıyı kapatma ya da kapatmama konusunda yaptıkları kavgayı bırakarak aralarında konuşuyorlardı.Küçük kız ise annesinin konuşmasına ve konuştuğu kişiye bakıyordu.Hakan, kadın ve çocuk 3’lüsü birbirine bakarken arkadan kadının kocası beliriverir.Adam tanımadığı bir adamın karısıyla konuşması ve eve zorla girmeye yeltenmesine kızarak öne doğru hamle yaptıktan sonra Hakan’ın boğazına sarıldığı gibi ikiside kendisini yerde bulur.Hakan adamın boğazına sarılmasından kaçınarak gelme nedenini çabucak belirtmek isteyerek
‘’Bakın beyfendi yanlış yapıyorsunuz bana karşı.’’
‘’Ne yanlışı yapıyorum be.Sen kimseye sormadan karıma, çocuğuma evime haneye tecavüzde bulunuyorsunda yanlışı ben mi yapıyorum?’’der demez hemen yerden kalıkıp Hakan’ın üzerine yürür.
Hakan ise çaresiz hemen lafa girer.
‘’Ben buraya kötü bir niyetle gelmedim.’’Adam bütün kızgınlığıyla Hakan’ın üzerine doğru yürümeye devam ediyordu.
‘’Söyle o zaman da neyin ne olduğunu bileyim.’’diyordu ama öldürecekmiş gibi geliyordu Hakan’ın üzerine.
‘’Ben buraya ölen oğlunuz Tayfun için geldim.’’dediği an Tayfun’un babası ve arkada olanları izleyen anneside şaşkın şaşkın Hakan’ın bu dediğini düşünmeye başlarlar.Acaba niye gelmişti bu adam gecenin bir yarısı oğlu hakkında ne biliyordu gibi sorularla karşı karşıya kalmışlardı Atbilek ailesi.Hakan ise Tayfun’un babasının olduğu yerde kalakalmasını fırsat bilerek adamın yanına gelip adamın omzuna ellerini koyup adama
‘’Üzülmeyin beyfendi.Ben sadece oğlunuz ve ölümü hakkında bilgi toplamaya gelmiş birisiyim ve oğlunuz faillerini bulmakta yardımcı olacak bir şey de buldum.’’Adam birden öne eğilmiş olan boynunu kaldırıp karşısındaki Hakan’a
‘’Yaramı daha fazla deşme be çocuğum.’’
‘’Yanlış anlıyorsunuz beni efendim.Amacım yaranıza tuz basmak değil ki.’’
‘’Ne o zaman hee! Söylesene bana oğlum neden öldü diye tanımadığım adam.’’
‘’Endişe etmeyin oğlunuz öldü ama failleri bulunacak ve ya polisler ya da bir başkası burada yaşayanlar için bu yerde kalmış intikam alevini düşmanlara salacak.’’
‘’Kim yapacak ki bu dediğini polis desen oğlumu öldürenlerin yanında.Hadi polis değilde bir başkası bu işlere kalkıştı diyelim.Elbet oğlumu öldürenler onunda hesabını kesecektir.’’
‘’Korkuya gerek kalmayacak artık.Ben bir gazeteceyim ve bu olayın üzerine gitmek için araştırmalara başladım.’’
‘’Sende bir şey bulamadın değil mi polisler gibi?’’
‘’Buldum beyfendi.’’bu söz adamın uyanmasına ve Hakan’ı can kulağıyla dinlemesine yol açarak Hakan’a gözlerini dört açarak bakar
‘’Burada sokağın ortasında anlatmamı beklemeyin benden.’’
‘’Peki gazeteci oğlum geçelim içeriye diyeceklerin mühim bir şey olsa gerek.’’demesiyle adamın.Adam, karısı, oğlu ve Hakan eve girip evin salonuna geçerler.

Tayfun’un annesi Nemide Hanım çayları salondaki masaya koyduktan sonra söze başlar Hakan.
‘’Fazla uzatıpta değerli vaktinizi almak istemiyorum.’’
‘’Olur mu evladım kasaydın burada.Biliyorsun ki artık buralar bu saatlerde pek tekin değil.’’
‘’Benim için sorun değil amcacığım bakarım ben başımın çaresine.’’
‘’Ama olmadı bu yaptığın evlat sen bana oğlumla ilgili bir şeyler diyeceksin sana değer vermeyeceksem kime vereceğim bu değeri.’’
‘’Çayınızı içiyorum ya bana bu verdiğiniz değer bile yeter.Artık konuşsak diyorum Bilal amcacım.’’Bilal amca pür dikkat dinlemeye koyulur Hakan’ı
‘’Ben buğün oğlunuzun ve arkadaşının öldürüldüğü o harabe yere gittim.’’
’Bir şey buldum diyordun evlat ne buldun acep.’’
’Harabe yerin her tarafını bir güzel gezip olayla ilgili herhangi bir detay var mı baktım.İlk olarak 15 dakika boyunca elime işe yarayacak bir şey geçmedi ayrıca Tayfun’un ve arkadaşı Ahmet’in bağlandığı kazıklara bile baktım ama bir şey bulamadım.’’
‘’Deminden beridir bir şey bulamadın diyorsun ya hani önemli şeyler vardı.’’
‘’Var Bilal amca.Dikkatimi çeken bir şey oldu kazıklar üzerinde.’’
‘’Neydi ki o dikkatini çeken şey?’’
‘’Kazıklar üzerinde tek bir kan izi yoktu.’’
‘’Bu ne demek oluyor evlat?’’
‘’Şu demek ki işi yapanlar arkada tek bir kan izi bırakıpta kan izlerinden ve kazığada dokunmayarak herhangi bir izde bırakmayarak olayın kimin yaptığının bilinmesini engellemeye çalışmışlar amaçları buydu kazık işinde.Kısacası temizce öldürmeyi planlamışlar.’’
‘’Sen bana oğlumun nasıl öldürüldüğünü anlatma katiller bulunabilecek mi onu de bana?’’
‘’Elbette bulunacak Bilal amca ondan herhangi bir şüphen olmasın.’’
’Şüphe duyma diyorsunda elinde bir kanıt var mı buna dair?’’
‘’Olmasa size gelir miydim?’’
‘’Ağzında bırakma da de öyleyse.’’
‘’Adamlar söylenene göre tabi polisler tarafından söylenene göre son anda kurtulmuşlar poilsin elinden ya da polis yakalamak istememişte olabilir onu bilememde ben kazıkları inceledikten sonra bir şey bulamadım derken elimi koyduğum toprak yüzeyinin hala sıcaklığını koruduğunu fark ettim.’’
‘’Ne demek oluyor ki bu?’’
‘’Şu oluyor Bilal amca biliyorsun ki olay iki akşam önce oldu.’’
‘’Evet biliyorum herkes gibi.’’
‘’Olay mahalinde herhangi bir yangın ya da ateş yakılması falan gibi şetlerde olmadığından bunun tek bir nedeni vardı.’’
‘’İki gün boyunca herhangi bir sıcaklık veya da ısı olayı olmadığından ve kazıklar ile çevrde herhangi bir kan izi de olmadığından cinayet aletinin toprağın altına gömülmüş olabileceğine karar vererek toprağı kazdım.’’Bilal amca merak dolu gözlerle oğlunun faillerinin ne gibi bir hata yaparak cinayetin aydınlatılmasında rol oynadıkları öğrenmek istercesine
‘’Merakta bırakma da söyle be evlat ne buldun.Oğlumu hangi cinayet aleti ile öldürmüşler.’’
‘’Toprağı kazdığım elime bu geldi Bilal amca.’’diyerek elinde beze sarıp getirdiği demir çubuğu gösterir.Bilal amca demir çubuğa bakarak oğlunun ne gibi bir büyük acı çektiğini anlamaya çalışır.Eliyle tutmak ister ama Hakan demir çubuğu çeker.
‘’Neden eçkiyorsun cinayet aletini ha! Ben oğluma yapılanların intikamını aynı aletle almak istiyorum anlıyor musun beni evlat?’’
‘’Anlıyorumda bu cinayet aletinde kimlerin parmak izi varmış öğrenmeliyiz tamam mı ben bile sadece beze sararken azıcık dokundum ama bu dokunma diğer parmak izlerini silmez.’’
‘’Ne yapacak o zaman bu aleti polisin eline mi vereceksin?’’
‘’Tabii ki de polise vermeyeceğim.Eğer onlara verirsem bu olayın üstünü kapatmak için cinayet aletini bile ortadan kaldırırlar.Anlayacağın o kadar güven eksikliği var halk ile polis arasında.’’
‘’Ne yapacaksın öyleyse elinde bu aletle?’’
‘’Önce çok yakından tanıdığım bir doktor arkadaşımla bu çubukta kimlerin ya da kimin parmak izi varsa onu bulup sonrada bulduğumuz parmak izlerinin sahiplerini de bulup bu işi halledeceğiz.’’
‘’Yoksa sen mi yapacaksın bu işi evlat.’’
‘’Hayır ben onlar gibi katil değilim ama polise teslim edilecekler hepsi de.’’
‘’O zaman cinayet aletini polise götürsene.’’
‘’Polise gitmeden önce cinayeti aydınlatacağım ki katiller belli olsun kamuoyunda.Sonrası zaten halk katilleri bildiği için poliste failleri bulmakı zorunda kalacak.’’
‘’Ya polis buna rağmende bulmazsa o zaman ne yapacaksın evlat?’’
‘’Kendileri bilir o zaman birileri bu cinayetin altında kalmaz.’’
‘’Artık bir şeyler yap evlat tamam mı?’’
‘’Yapacağım tabi.Zaten ben sizler gibi ezilen, hor görülenler için burada ve buralarda zor şartlarda da olsun habercilikle uğraşıyorum.’’
‘’Her şey iyi de peki diğer iki cinayette bunun gibi aydınlatabilecek mi?’’
‘’Bilal amca merakta kalma diye söylüyorum ki onlarda hallollacak.Ben sadece bu işin üzerinde değilim tabi ki de diğer iki cinayette benim için önemli.’’
‘’Önemli diyorsunda onlarda bunun kikadar kolay bulunabilir mi?’’
‘’Tabi ötekilerde zor iş ama buna mecburum amcacığım.Bugün ben bunlarla uğraşmazsam yarın bir gün başka cinayetlerde olacak.’’derken oturduğu yerden kalkıp Bilal amcadan izin isteyerek gitmek ister. Daha yapacağı çok iş vardı.Hem de evden annesi ile kardeşi beklerdi.
‘’Ne oldu evlat erken gidiyorsun?’’
‘’Bilal amca sende biliyorsun ki benimde ailem var beni de bekleyenler var.O yüzden yapacak işimde çok ben bunlarla ilgilenmek zorundayım.’’
‘’Kimseye bahsetmeyeyim değil mi?’’
‘’Tabi ki de dediğim gibi önce bekleyeceğiz.Ben ve birkaç arkadaşım bu olayı ve failleri ortaya çıkartasıya kadar sessiz kal ve kimseye oğlumun ve arkadaşının failleri bulunacak diye fazla da sevinme.’’
‘’Peki evlat.Dediğini zor da olsa sevinmemeye çalışacağım.’’
‘’Bilal amca unutma ki Allah bir gün gelir kim günah işlediyse bulur çıkartır ve o günahında cezasını ödetir.’’diyerek Bilal amca ile Hakan sarılırlar.Hakan Bilal amcanın karısına ve küçük çocuğa selam verip kapıya kadar Bilal amcayla bielikte gelir.Sonunda da kapı önünde vedalaştıktan sonra Hakan bir daha uğrayacağım diyerek söz verip evine gitmek üzere otobüs durağına doğru gider.
İçi biraz olsun huzur dolmuştu Hakan’ın.En azından ilk cinayetle ilgili bir şeyler çıkartmıştı.Diğer cinayetleri ise hem disko çıkışı tartıştıkları kişilerce öldürülenler hem de evleri yanan ve 8 canını kaybeden Rabia’ya ile yeğenlerini görmeyi planlıyordu.Ayrıca Bilal amcaya dediği gibi doktor arkadaşına da uğrayıp parmak izlerine oradan da o parmak izlerinin kime ait olduğunu bularak 3 cinayette de uzunca bir yol kat etmeyi düşünüyordu içinde herhangi bir kötü duygu ve korku barındırmadan.


DEVAMI ÇOK ÇOK YAKINDA YAZIP ATACAĞIM...

.Eleştiriler & Yorumlar

:: devam etmen lazım...
Gönderen: YETER ÖZHAL / , Türkiye
15 Aralık 2008
Bu yazdıkların tamamen kurgu mu,yoksa yaşadığın ya da duyduğun olaylardan mı esinlendin bilmiyorum ama fena değil.Fakat dikkat etmeni istediğim çok önemli hususlar var,bunları uygularsan eğer,çok daha başarılı olacağına eminim.Birincisi,bu uzun bölümde bir çok İMLA HATASI var.Öncelikle onları düzeltmen lazım.Cümle içinde büyük harf,küçük harf kullanımını bazen es geçmişsin.Bazı cümlelerinin bütünlüğü yok,anlatmak istediklerini ben gayet iyi anladım ama Türkçe kullanımını geliştirmen lazım.Bunun için de,muhakkak bol bol kitap oku!Lütfen bu tavsiyelerimi dikkate al.Romanın diğer kısmını merakla bekliyorum.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 1. bölüm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Numaracılar

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İntikam

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yakalım Bedenlerimizi [Şiir]
İçinde Senin Olduğun Sevişmeler [Şiir]
Hayallerdeki Sevişmelerimiz [Şiir]
Toprağa Düşen Yitik Hayatlar [Şiir]
Bir Mezar [Şiir]
Bir Sevda [Şiir]
Aç Kalbini Yüreğime Doğru Güzel Kız [Şiir]
Issız Yürek... [Şiir]
Deniz Gözlüm [Şiir]
Kısa Bir Söz [Şiir]


Barış Ünlü kimdir?

Ben Barış Ünlü. 1990'dan beridir hayatla bir olup yaşayıp gidiyorum. Herkesin yazar olması için destek olmaya ve de kendiminde yeteri kadar hatta yeterinden daha fazlasını yaparak sizlere ve bu siteye üye olan ya da olmayıpta bu sitede dolaşan herkese güzel şiirler, denemeler, öyküler ve de romanlar yazarak sizlere güzel şeyler yaşatmayı umuyorum. Bu yüzden buradayım ve de burada olmaya devam edeceğim. Ben sizlere ve sizin gibi okur severlere açılıp oradan da hayalim olan yazarlık serüvenine katılıp büyük ve adı her daim söylenen hatırda olan bir büyük yazar olmayı hedefliyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
ORHAN VELİ'DEN BAŞKASI ASLA


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Barış Ünlü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.