1. Sayılar güvenlidir. Sayabilirsin birer birer —parmakların bitene dek en azından.
   
2. Ya da alt alta sıralayabilirsin onları —bir mantık içindeymiş gibi görünürler.
   
3. Sözcükler pek tekin değildir oysa. Tuzaktır çoğu, kandırmacadır. Belirsiz nesnelere, anlaşılmaz hislere işaret ederler.
   
4. Dikkatle yaklaşmalı öyleyse sözcüklere. Kuşku duymalı söylenenlerden. Hatta olabildiğince az kullanmalı onları —yapabilirsen.
   
5. İsimler, oysa, kullanmak zorunda olduğumuz sözcüklerdir. Tüm meyvaları, ya da tüm insanları örneğin, Bir'den başlayarak sayılarla isimlendirseydik, çok daha kesin olurdu sözlerimizin anlamı. Ama pratik olmazdı pek.
   
6. Eski insanlar, bir nesneye bir isim verdiklerinde, onu evcilleştirmiş olurlardı biraz da. Köpek, ya da At mesela, Gergedan'dan çok daha önce kavuştular isimlerine.
   
7. Ve bu ilk insanlar, bir yabancıya isimlerini söylemekten çekinirlerdi. İsim, bir anahtar gibiydi —ismini biliyorsan, ruhuna da sahip olabilirdin.
   
8. Tüm mitolojilerde, gökten yeryüzüne inen, ve insanları çevresine toplayıp, yeryüzündeki nesnelerin isimlerini onlara öğreten bir tanrı/melek/büyücü vardır —yerlerin ve göklerin sahibi.
   
9. Ve tanrıların bildiğimiz isimlerinin yanında, bilmediğimiz, kutsal isimleri de olduğu söylenir. Bunları bir şekilde öğrenip telaffuz edenler ya kutsanır, ya lanetlenir —tanrının yüzünü görenlere olduğu gibi.
   
10. "İsmini söylemedin henüz," dedi adam. Gülümsüyordu kadın. Kıpırdamadı dudakları.
   
11. Benzer sözcükler barındırsa da bazen, her dilde farklıdır aynı şeylerin isimleri. Tanrıların öfkeyle üzerimize saldığı bir lanet midir bu gerçekten?
   
12. Yabancı diller öğrenmenin, hayal gücünü kısıtladığını söyler Borges.
   
13. Bir tanıdığının ismini unuttuğunda neden utanır insan? Hele o kişi, ismiyle sesleniyorsa unutana, daha da bir telaşlanması nedendir?
   
14. Ya da, ismini bilmediğiniz bir arkadaşınız var mı?
   
15. "Ne demek yok? Bir ismin olmalı.." Şimdi biraz gergindi adamın sesi. Kadın omuz silkti sessizce. Adamı izliyordu hafif bir gülümsemeyle dudaklarında.
   
16. Sayılar olmasa matematik, matematik olmasa bilim doğmazdı. En karmaşık mantık biçimleri bile anlatılabilir sayılarla, hiçbir belirsizliğe yer bırakmadan. Gözlüklü ve sakallı bilimadamları, beş yıldızlı otellerin salonlarındaki kongrelerde, teoremlerini gösterebilirler birbirlerine, aynı dili konuşmasalar da.
   
17. Bir şair, oysa, beş yıldızlı bir otelde kalıyorsa, şair değildir artık.
   
18. Peki sayılar mı daha eskidir, yoksa sözcükler mi?
   
19. "Dilsiz misin? Konuşsana!" İyice öfkelenmişti adam. Bir süre daha izledi yatakta oturan çıplak kadını, sonra bir küfür salladı ve kapıyı çarparak çıktı otel odasından. Bozulmadı kadının dudaklarındaki gülümseme, titremedi bile, ne de aralandı biraz olsun. Yatağa uzandı, gözlerini kapadı, ve yok oldu —bir sis gibi doldurdu odayı önce, sonra da açık pencereden ağır ağır dışarı süzüldü.
   
20. Ve notalar —notalar da bir tür sayıdır aslında. Oktavları, vuruşları, tonları vardır. Sözleri olmayan şarkılar huzur verir insana, ve çoklukla sarhoş şairlerin yazdığı şarkı sözleridir bizi allak bullak eden.
   
21. Kadın —aslında bir buluttu o şimdi— eski bir şarkı mırıldanmaya başladı saat kulesinin üzerinden geçerken.