Hayat sevmediklerimizi karşımıza çıkarır hep, ne zaman ki sevdiğimiz birine rastlarız o zaman da iş işten geçmiş olur. Bir insanın sevmediği insanlar arasında yaşaması tam bir işkencedir. Bu işkence sevilen bir insanla karşılaşıldığında son bulur; ama sonradan gelen mutluluk da mutluluk olmaz. Böyle bir yaşantı, insanın yüreğine çakılan bir çividir. Yüreğimize her gelen çerçeveli bir fotoğrafını asar. Yüreğimiz öyle kanar ki, her kan damlası her bir resmi kaplar. O zaman anlarız ki, yüreğimize her giren onca kişi aslında bizi incitmiştir. Hayat gereksiz ilişkiler yumağı haline gelmiştir. Artık bezeriz yeni birisiyle tanışmaktan. Çünkü tanıştıklarımız, bir öncekinin kazdığı çukuru daha da derinleştirmeye gelmiştir. Çünkü her tanıştığımız kişi, bir öncekinden işkenceyi devralmıştır. Artık öyle bunalırız ki, kaçıp gidesimiz gelir. Tüm kaçış noktalarımız ise tutulmuştur. Zorbalık hayatımızı doldurmuştur. " Beni seversen kal! ", " Bir çayımı iç! " , " Beni ara! " gibi cümleler hayatımız olmuştur. Of diyesimiz gelir; ama dudaklarımız hoyrat ellerle kapatılmıştır. Sanki çok önemlidir, yan yana gelmemiz bu insanlarla. Yan yana gelsek, aramızdaki sevgisizlik bir makas gibi bizi birbirimizden ayırmıştır. Sevgi ne beklemeyle ne de aramayla bulunur. Sevgi bir şanstır, ya joker olarak ya kupa kızı olarak ya da papaz olarak çıkar karşımıza. Sevgiye doymayanlar, aşkta da kaybederler. Yüreğimiz aç olduğu için, obur oluruz. Her önümüze düşeni ya Leyla ya Mecnun sanarız. Böylece gerçek sevgiyi ve aşkı bulamadan göçüp gideriz. Yine sevmediğimiz insanlar cenazemizi kaldırırlar. İyi insandı deyip ağlarlar. O zaman kalkıp sana ne benim iyiliğimden demek isteriz; ama yaşarken yapamadığımızı öldükten sonra hiç yapamayız. Hayat, gereksiz ilişkiler yumağıdır. Bir kedi masumiyetiyle ya da vahşiliğiyle bu yumakla oynarız. Bir bakarız ki yumak boğazımıza dolanmıştır. İnsanlar yakamıza yapışırken, böğrümüzü açıp yaşadığımız bir gün bile kazancımız olmuştur.