..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Çocukların eğitimi, zaman kazanmak için nasıl zaman yitireceğimizi bilmemiz gereken bir meslektir. -Rousseau
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm > Eylem Yurtsever




1 Şubat 2011
Umutsuz Bekleyiş  
Eylem Yurtsever
Romantizmden ne kadar az anladığımı bu öyküyü okuduğunuzda görebilirsiniz... Bunu da lisede yazmıştım.


:BDHF:
Yağmur yağıyordu.
Genç kızla delikanlı, yağmura aldırmadan söyleşiyorlardı.
Bir saçak altına sığınmayı bile akıl edememişlerdi.
Birbirlerinden ayrılamıyorlardı bir türlü.
Genç adam, birazdan gidecek, genç kızı yapayalnız bırakacaktı.
Genç kızın, uzun sapsarı saçları, kahverengi gözleri, bir heykeltıraşın elinden çıkmışa benzeyen çok güzel, düzgün hatları olan bir yüzü vardı.
Genç adam ise, uzun boylu, kumral saçlıydı.
Gök mavisi gözleri vardı.
Gözlerinden onulmaz bir keder okunmaktaydı.
Vedalaşmaya çok az bir süre kalmıştı çünkü.
--Beni üç yıl bekle,
üçüncü yılı dördüncü yıla bağlayan gece, kilise çanları on ikiyi çaldığı vakit gelmezsem benden umudunu kes, demişti genç adam.
Genç kız susmuştu. Ondan asla umudunu kesmeyeceğini biliyordu.
Onu, hep bekleyecekti. Bu hayatı boyunca sürse bile.
Onu sevdiği kadar kimseyi sevemezdi ki.
Sonunda genç adamı bir tren aldı genç kızdan.
Tren yitinceye kadar izledi. Sonra, bardaktan boşalırcasına yağan yağmura karıştı gözyaşları.
Genç kız, belki bebekliğinden beri ilk kere ağlıyordu.
Doya doya ağladı.
Aradan tam üç yıl geçmişti.
Genç adam bir mektup olsun yazmamıştı.
Yılbaşıydı. Genç kız, kimi zaman kabına sığamıyor, oradan oraya deli gibi koşuyordu.
Kimi zamansa, ikircik içinde kalıyor, “Ya gelmezse?” diyordu.
O zaman ne yapardı! Nasıl yaşardı?
Bu gün farklıydı. Onun üç yıl, bazen kuşkuyla, bazen özlemle beklediği gündü.
Bu gün, yılbaşı ağacını özenle süsledi.
Bir sürü yemek yaptı.
Halbu ki evde, yalnız kendisi yaşıyordu.
Annesi o onsekiz yaşındayken ölmüştü..
Babası da…
Babasına ne olduğunu bilmiyordu.
Annesine çok kere sorduğu halde tam olarak cevabını alamamıştı.
Annesi, o ne zaman babasından bahsetse, gözleri dolar, susardı.
Ne zaman onu sorsa, gözlerini göğe kaldırır, çoban yıldızına bakar, dalardı.
Kilisenin yakınlarında bir evde oturuyordu. Müslüman kültürüyle yetiştirilmesine rağmen,
kilise çanlarının seslerini duymaktan çok hoşlanırdı.
Tıpkı onun gibi…
Saat on ikiye yaklaşıyordu.
Genç kızın kalbi, yerinden koparcasına atıyordu.
Gözlerini, saatin saniye kolundan bir an ayırmıyordu.
Saat gece on iki olmuştu.
Ama çan bir türlü çalmıyordu.
Ezelden beri bu çan, ne olursa olsun hep çalmıştı.
Hiç aksatmadan çalmıştı.
Bir kere bile olsun...
genç kızın yüreğini bir kazan kaynar su misali tutuşturdu beklenti.
ve ardından, bir kazan buz gibi su misali dondurdu umutsuzluk ateşi.
Üç yıl, koskocaman üç yıl boyunca onu beklemişti.
Belki de saati ileriydi.
neden olmasındı!
İçine biraz da olsa su serpildi.
kilisenin saatine baktı.
Saat gerçekten de on ikiydi.
İçini emsalsiz bir hüzün kapladı.
Saatin bir dakika geri olması için neler vermezdi!
Genç kız, artık tümden yitirmişti umudunu.
Ağlamaya başladı.
Ya ölmüşse! Ya bir kaza geçirmişse!
Onu unutmuşta olabilirdi.
Hıçkıra hıçkıra ağluıyordu.
Ağlamaktan gözleri şişmiş, kıpkırmızı olmuştu.
Tekrar saatine baktı. Saat bir olmuştu.
Çanlar bir türlü çalmıyordu.
O gece hiç uyumadı.
Ama, o gelmedi.
Artık hiç gelmeyecekti.
Hiç ona gülümsemeyecek, yumuşacık elleriyle, hiç saçlarını okşamayacaktı.
Artık, kahkahasını bir daha hiç duyamayacaktı.
Genç kız, onu düşünürken o kimbilir neredeydi.
Ama genç kız, tıpkı genç adamın ona gelmezse umudunu kesmesini söylediği günkü gibi düşünüyordu.
Onu, her zaman bekleyecekti.
Hiç umudu olmamasına rağmen bekleyecekti.
Çünkü o genç adama bağlamıştı.
Tıpkı, bir kaplumbağanın kabuğuna bağlandığı gibi.
ve kabuğundan ayrılan bir kaplumbağa gibi, çabuk, çok çabuk ölecekti.
Genç adamsa, çoktan umutup gitmişti, bir zamanlar biri için nasıl attığını kalbinin.
O şimdi, başka dünyaların insanıydı.
İşten başka bir şey yoktu hayatında.
Yalnız, o, yani, bir zamanlar genç olan, öldüğünde ise bir deri bir kemik kalmış, yaşlanmış kadın öldüğü gün,
Emsalsiz bir hüzün kapladı içini.
Sonra o sözünü anımsadı.
O günleri anımsadı ve sessiz sezsiz ağladı.
Artık o günler, unutulmaya mahkum günlerdi (bir zamanlar genç olan, şimdi ise, hüzünlü gözlerinden başka her şey değişmiş olan, yaşlı, kır saçlı) adam için.
Son:
NOT:
Bu öyküyü, Kitaro’nun “Everlasting Road” adlı enstrumantal parçasından ilham alarak yazdım.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kiralık Katil - 2
İki Kurt Yoldaş
Birliğin Tapınağı
Bir Tanrı Yaratmak
Twitter'da Yazmakta Olduğum Bir Tefrika İkinci Bölüm
O Gün
Senaryomsu Öykü
Zavallı Romantik
Kiralık Katil - 1
Mağarada

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Doğmadan Ölen Bir Bebeğe Ağıt [Şiir]
Tavşan Dağı Sevmiş, Dağ Bilmemiş: [Şiir]
O Kokuyu İstiyorum [Şiir]
Bihaber: [Şiir]
Bir Denizbörülcesi [Şiir]
Orhan Veli'nin Son Şiirine Bir Nazire [Şiir]
Kendime Bakmak [Şiir]
Sürünüyorum [Şiir]
Onlar [Şiir]
Kanlı Bir Güneş Doğacak [Şiir]


Eylem Yurtsever kimdir?

Evrende, bir toz zerresi kadar küçük, ve bir temel taşı kadar önemli ve vazgeçilmezim ben. Sizler de öyle.

Etkilendiği Yazarlar:
İhsan Oktay Anar, R.a.Salvatore, Robert Jordan. Yaşar Kemal, J.R.R Tolkien, Homeros, Jack London, Elif Şafak, Michael Ende, Jose Marura De Vasconcelos, Cengiz Aytmatov, J. K. Rowling, Stephen King, David Eddings, Kanat Gürün, bir yazar olmamasına rağmen A


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Eylem Yurtsever, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.