Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. -Cervantes |
|
||||||||||
|
Suyunu damacanın pompasına sert hareketlerle basarak kesme kristalden bardağına doldurdu ve bardağı hızlıca ağzına doğru götürdü. Bardaktaki su bu hızla yükseldi, yükseldi ve bardaktan taştı… Birkaç damla su eşofmanının yakasına damlasa da hiç istifini bozmayan Handan, geri kalan suyu soluk almaksızın içti. Bardağı bankoya sertçe koyduktan sonra aynı acelecilikle yarıda bıraktığı uykusuna geri dönmek amacıyla odaya koştu. Aynı gıcırtı… Aynı adımlar… Ve yatak… Handan bir ya da iki kere yatağında döndükten sonra tekrar uykuya dalabildi Yarım saat ya da kırk dakika sonra tekrar uyanacağını bilse muhtemelen uyumaya çalışmazdı; zira delikli bir uyku Handan’ın hiç hazzetmediği şeylerden birisiydi. Bu kez Handan’ı uykusundan eden şey kapı ziliydi. Zilin melodisini duyduğunda da aynı anilikle uyandı Handan. Oysa sakinleştirici bir melodiydi zilin melodisi. Kitaro’nun “Koi”’si… Handan her zaman ani bir şekilde uyanırdı. Bu onun işinin gereğiydi çünkü… O, bir kiralık katildi. Üstelik bu işi severek yaptığı rahatlıkla söylenebilirdi. İşinin ehli olduğu da öyle… İşi dışında sakin bir hayatı vardı Handan’ın. Okumayı ve müzik dinlemeyi severdi. Spor yapmayı da… Bir yarasası vardı. Meyve yarasası diye tabir edilenlerdendi yarasa. Meyve dışında hiçbir şey yemiyordu hayvan. Handan bu yarasayı yavruyken bir ormanda bulmuş, eline alır almaz onu sevivermiş ve evcilleştirmişti. Hayvanlar severdi Handan’ı. İnsanlar da severlerdi ama Handan insanlara hayvanlara bahşettiği sevginin bir kısmını dahi bahşetmezdi. Bir kartı yoktu Handan’ın ama o kendisine ihtiyacı olan kimseleri bulmakta hiçbir zaman zorlanmamıştı çünkü ona ihtiyacı olan insanları nerede bulacağını biliyordu. Handan kimi öldüreceğini hiçbir zaman önemsemememişti. Ona hangi görevi verirlerse versinler, bir an dahi gözünü kırpmadan ve tabii parasını da alarak yapardı o görevi. İnsanlar onun bir dişi olduğu için iş bulamayacağını düşünmelerine rağmen ünü, ona her kapıyı açacak büyüklükteydi. Her ortamda iş bulabiliyordu Handan; çünkü her ortamda bulunan insanların yüreklerinde, onun varlığına ihtiyaç duyacak kadar rekabet, kıskançlık gibi birisinin öldürtülmesini sağlayan hisler hakimdi. Handan’ın öldürmek için bulduğu yöntemler yaratıcı ve çeşitliydi. Boş zamanlarında müzik eşliğinde laboratuvarında zehirler hazırlar ya da atölyesinde çeşitli silah tasarımları üretip tasarladığı garip silahları imal ederdi. Laboratuvar ve atölye birbirlerine bitişik iki odaydı. Aralarında camlı bir kapı vardı odaların. Bu odalardaki ses sistemi çok pahalı bir sistemdi. Her yerden aynı oranda ses gelirdi ve bu da, Handan’da bu sistemin yaydığı sesin kendisini yumuşakça sarıp sarmaladığı hissini uyandırırdı. Bu şekilde hissetmeyi seviyordu Handan. Müziğin kollarında rahatlamayı seviyordu… Sanki müzik şefkatli bir ana, Handan’sa kucaklanmaya ihtiyacı olan bir çocuktu. Biri laboratuvarda diğeri silah atölyesinde olmak üzere iki de kanaryası vardı Handan’ın. Kanaryalar erkekti. Erkek kanaryalar daha güzel öterdi zira. Handan bu kanaryaları müzikle uyumlu ötebildikleri için beslemekteydi. Kanaryalar kafeste kapalı değillerdi ama. Odalara pisleseler de Handan onları kafese kapatamazdı. Bunu yapmaya gönlü elvermezdi çünkü. Bu odaların ortasında hem kanaryaların yıkanabilmesini sağlayan hem de Handan’ın müzikle birlikte su sesini duymasına imkan verebilecek olan süs havuzları vardı. Havuzda olan suyun harcanmadan dönüşümlü olarak akan mermer havuzlardandı bunlar. Alt alta birçok mermer hazneden oluşuyorlardı… Tabii Handan bu havuzların bakımını aksatmaz, sularını kanaryalar için haftada bir kere değiştirirdi. Zengin Sayılırdı Handan. O kadar çok insan öldürmüştü ki... Öldürdüğü bu insanlar için aldığı paraları da titizce harcardı o. Ne çok cimriydi ne de çok cömert… Canı istediği gibi yaşardı ama bunu çok da abartmazdı. Gerçi bunun nedeni kontrollü olmaya çalışmasından çok abartmaya yatkın bir kişiliğe sahip olmamasındandı. Evi ne çok büyük ne de çok küçüktü. Bahçe içinde müstakil bir evdi. …
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Eylem Yurtsever, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |