..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþamýn tanýmý yoktur. -Halikarnas Balýkçýsý
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Þenol Durmuþ




17 Aralýk 2011
Hey Gidi Günler Hey  
Þenol Durmuþ
Yarý aç, yarý tok yaþadýðýmýz günlerdi ama çok mutluyduk. O kadar neþeliydik ki çýldýrmamak için adeta kendimizi zor tutuyorduk. Babamýzýn biz üç kardeþe gece gündüz ana avrat küfür etmesine, annemizin o kalýn sopayla günün yirmi dört saati dövmesine raðmen çok mutluyduk.


:AEAB:
Eski günlerin anýlarý unutulmazmýþ. Hele bir de çocukluk dönemlerinin hatýrasý bir yana iþin içine eski Ýstanbul da girdi mi gel de unut dercesine insanýn beynine yapýþmýþtýr o anýlar. Yün ören teyzeler, ak sakallý dedeler, eski ahþap binalar, konaklar, at arabalarý, bozacýlar, sahlepçiler, þerbetçiler “eskici, eskiciii, eskiler alýyorummmm” sesleri unutulur mu? Hayýrlý akþamlar Agah beyler, Ayþe hanýmlar, Fatma teyzeler nasýl unutulur? Ramazan davulcusu, Hacivat Karagöz, aþure kaseleri, çýrçýr suyu, kapýcý Haydar efendi, bakkal Osman, Yemci Bahattin, Berber Nuri gibi kavramlar, dikiþ makinalarý, danteller, oyalar, yorgancýlar, çivi fabrikasýnýn pala býyýklý ustabaþýsý nasýl unutulur?

Gözlerimi açtýðým o gecekonduda seslerini duyduðum, gördüðüm insanlardan sadece bazýlarýydý bunlar. Yarý aç, yarý tok yaþadýðýmýz günlerdi ama çok mutluyduk. O kadar neþeliydik ki çýldýrmamak için adeta kendimizi zor tutuyorduk. Babamýzýn biz üç kardeþe gece gündüz ana avrat küfür etmesine, annemizin o kalýn sopayla günün yirmi dört saati dövmesine raðmen çok mutluyduk. Babam Malatya’dan Ýstanbul’a geldiðine sanki bin piþman olmuþtu. Köyümüzde hatýrý sayýlýr bir ailenin mensubu sayýlýrdýk ama Ýstanbul’da durum tersine dönmüþtü. Açlýktan sürünüyorduk. Babamýn korkaklýðý, pasif oluþu da bu sürünmeye nedendi. Çünkü birçok akrabamýzýn iþ teklifini geri çevirmiþti.

Amcalarým, dayýlarým, akrabalarým kaçakçýlýk yapýyordu. Uyuþturucu, sigara, viski, silah iþleriyle uðraþýyorlardý. Büyük amcam o kadar cesurdu ki ona herkes saygý duyardý. Babam ise bir o kadar pasifti. Dündar Kýlýç’larýn, Hüseyin Heybetli’nin Ýstanbul’da cirit attýðý yýllardý. Heybetli Eminönü sebze halinden Siirtlilerin hamal baþýlýðýný yaparken, amcam da Sirkeci’de Malatyalý’larýn lideriydi. Yüzlerce adam emrinde çalýþýrdý. Babamýn o halini görünce onu da Sirkeci’de bir lokantada iþe sokmuþtu. Babamýn ve bizlerin de haliyle sürünme günleri baþlamýþtý. Babam o kadar korkmuþtu ki akrabalardan yani belalardan sýyýrmak için çoðuyla selamý sabahý kesiyordu. Artýk gölgesinden korkan bir adamdý babam.

Akrabalarýn sýk sýk adam vurmasý, cezaevine girmesi onlardan daha çok babamý dehþete düþürürdü. Üstelik onlarýn umurunda bile olmazken. Babam akrabalar ile iliþkisini kesmeden önceki yýllarda evimize misafire gelen insanlarýn sayýsýndan komþularýmýz ürkmüþtü. Komþular “Kim bu insanlar yahu?” diye sorduðunda annem “Akrabalar.” diye cevaplýyordu. Ben bile çoðu zaman þaþýrýrdým. Anneme sorduðumda “Dayý, amca oðlu, teyzem, teyzemin yeðeni” diye söylerdi. Benim yüzlerce amcaoðlu, dayý çocuðu, teyze kýzý gibi akrabam vardý. Zavallý dedem bile þaþýrýrdý. Elli yaþýnda henüz genç yaþýna raðmen elliyi aþkýn torunu olmuþtu. Annem on beþ yaþýndayken ben doðmuþum. Yirmi yaþýna gelmeden üç erkek çocuðu vardý. Diðer sekiz teyzem de ayný yaþlarda çocuk sahibi olmuþtu. Dört dayým ise on sekiz gibi yaþlarda evlenip çocuða karýþmýþtý.

Dedem anneannemi suçluyordu. O her sene güya dedemi zorla yataða çekerek bir çocuk yapýyormuþ. Dedemin söylediði kadarýyla artýþ buradan baþlamýþ.... Bayramlarda seyranlarda Malatya’dan Ýstanbul’a gidiþ dönüþlerde bazen otobüs firmalarý sýrf bizim aileye bir otobüs tahsis ederdi. Koltuklarýn dolup taþmasý bir yana otobüsün koridoru küçük çocuklarla, onlarýn çýðlýklarýyla kaynýyordu. Kusanlar, sýçanlar, bayýlanlar olurdu haliyle. Allah’tan firmanýn sahibi de bir akrabamýzmýþ. Þoför de muavin de buna dahildi. Hele otobüsün bagajýnda olan çuvallar, tenekeler de ayrý bir sorundu. Bulgur, un, salça, tereyaðlar, salçalar, Kurutulmuþ taze meyveler, sebzeler ve cabasý.

Bunlar bizim Ýstanbul’da bir yýl boyunca tüketeceðimiz gýdalardý. Yoksa aç kalýrdýk. Bu þekilde modern Ýstanbul yaþamýna hazýrlanýyorduk. Ýki odalý ufak salonlu gecekondumuzda, bir sezon yani koca bir yýl boyunca üç aile oturmuþtuk. Ýki teyzem ve kocalarý, ikiþer çocukla biz dahil on üç kiþi oturmak bir yana misafirliðe gelip de o gece kalan on, on beþ kiþiyle bazý günler otuzdan fazla yatak yerlere serilirdi. Sohbetlerde evin içi arý kovaný seslerden kaynýyordu. Üç kardeþ birbirimize hayretle bakardýk. Adeta dillerini bilmediðimiz bir kabilenin içinde tutsaktýk.

Bir gün amcamdan bana bir su tabancýsý almasýný istemiþtim. Unutmuþtu. Gel gitlerinde hep hatýrlatýrdým. Her geliþinde de yanýnda en az sekiz on kiþi mutlaka olurdu. Kasketleriyle, býyýklarýyla, þalvarýyla, sanki Ýnce Memed romanýndan fýrlamýþlardý. Bir gün yine istediðimde adamlarýndan birisine seslendi. “Oðlum Amadron bozuk makineyi ver þu þerefsize” dedi. Adamýn verdiði silah elimden düþüyordu. Aðýrlýðýndan iki elimle zor tutmuþtum. Tetiði kýrýk olan orijinal bir toplu Smith Wesson’du. Oyun oynarken arkadaþlarýmda tahta tabancalar varken ben hakiki bir silahla oynuyordum. Günlerden bir gün oyun oynadýðýmýz sýrada bir adam yanýmýza geldi. Üst sokaðýmýzda olan öðrenci yurdunda kalanlardan birisiydi.” Ufaklýk ver þunu bakayým” dedi. Sonra da “bana satar mýsýn” diye sorunca evet dedim.

Bana cebinden elli lira kaðýt para çýkartýp verdi. Sonra da hýzlý bir þekilde çekip gitti. Çok sevinmiþtik. Ýlk kez o miktarda bir kaðýt param olmuþtu. Çocuklarla hemen bakkala koþmuþtuk. Onlara dönemin meþhur Ankara gazozundan birer tane ýsmarlamýþtým. Sayýsýz misket balon almýþtýk.Parayý annemden saklamak için de bayaðý mücadele etmiþtim. O mutlu günlerin sonu geliyordu farkýnda deðildim. Ýlk okula baþladýðýmda acýmasýz öðretmenim Sevim Haným’la tanýþtýk. Cumhuriyetin ilk kadýn öðretmenlerindenmiþ. Emekli olacaðý son yýllarýnda son posta olarak bizi teslim aldý. Psikopat, mazoþist öðretmenimiz bir dönemin tek partisini aratmýyordu. Sýnýfý ikiye bölmüþtü. Zengin Ýstanbul’lu öðrenciler ön sýralardayken, fakir öðrencileri de arka sýralara yaymýþtý. Günlük dayak atma seanslarýnda arka sýralar her Allah’ýn günü istikakýný alýrdý. Dayak atarken adeta çýldýrýrdý, kendini kaybediyordu.

Zengin öðrencilerin aileleri sýk sýk hediye paketleriyle gelir, ziyaret ederlerdi. Fakirlerin ise aileleri sadece kayýtta bir kez gelmiþti. Kayýt parasý için de Hint fakirleri gibi yere çöküp, aðlayýp sýzlamýþlardý koca kafalý müdürün önünde. Ýlk sene yaz tatilinde ise þok geçirdim. Yedi yaþ sýnýrý bir Türk’ün iþe baþlama zamanýydý. Çalýþma hayatým baþlýyordu. Annem Malta’da Fatih camisinin giriþindeki bir berberde iþ bulmuþtu bana. Altýn bilezik bir sanat öðrenme zamaný böylelikle gelmiþti. Berber haftalýk ücret vermiyordu. Bahþiþ alarak ücretimi kazanacaktým.Görevim yerleri süpürmek ve bahþiþ almak için traþý biten müþterinin sýrtýný bir fýrçayla silkeleyecektim.

Fatih camisinde namazdan çýkan ihtiyarlar daimi müþteriydi. Ýlk gün hayal kýrýklýðý baþlamýþtý. Keçeleþmiþ suratlarýyla, kýrçýllý parçalarý ile deðil bu adamlardan bahþiþ almak, leþ kokulu paltodan bir tüy bile koparmak imkansýzdý. Hýrlamalarý, yere tükürmeleri bir yana, iðrenç leþ kokularýyla tam bir felaketti bu ihtiyar sürüleri.Ekþi küf kokularý elbiselerinden geliyordu belki ama çürümüþ bedenlerinden yayýlan et kokusu dehþetti. Þimdiye kadar ölmeleri gereken bu insanlar inatla yaþýyordu. Çoðunluðu seksen yaþ sýnýrýný geçmiþti. Berber dahi bu ihtiyar kokarcalardan traþ ücretini binbir güçlükle alýrken ben yedi yaþýnda bir çocuk olarak bu adamlardan ne alabilirdim. Bu kez ihtiyarlardan daha fazla kýrmýzý suratlý þiþko berberden nefret etmiþtim. Benim gibi sayýsýz çocuðu bedavadan çalýþtýrýyordu. Bir süre sonra bir çözüm bulmak zorunda kaldým. O beni soyarken ben de onu soymaya baþladým. Namaza gittiðinde çekmecedeki bozuk paralarla haþýr neþir oluyordum. Yaz sezonu bittiðinde soyulduðunu anlamýþ olacak ki öbür yaz tatilinde iþe gelmemi istemedi.

Sýnýfta bir arkadaþým vardý. Osman’ýn babasý trafik polisiydi. Çaldýðým paralarý onunla harcardýk. Osman da çalýyordu babasýndan. Söylediðine göre babasýnýn çantasýnda kesilmiþ makbuzlarýn yanýnda dünyanýn parasý oluyormuþ.Babasý da þoförlerden çalýyormuþ… Her gün para getirirdi. Bir gün elinde yüz dolarla geldi. Þaþýrdýk ne yapacaðýmýzý. Fatih’ten yürüyerek Mýsýr çarþýsýna doðru gittik. Önümüze çýkan insanlara parayý gösteriyorduk. Þaþýrdýlar. “Nereden aldýnýz, çaldýnýz mý?” sorularýndan sonra bir hamal geldi. Seksen lira verip dolarý aldý. Babasý fark edince fena dövmüþ Osman’ý. Buna raðmen yýllar sonra da olsa polis kolejinden komiser olarak mezun olup babasýnýn mesleðine baþladý. Beni aradýðýnda ise ben de bir çete lideri olarak kariyerimi tamamlamýþtým.

O yýllar da karþý cinside yeni tanýmaya baþlamýþtýk.Hemen herkes birbirine sorardý.”Annenin donu ne renk “diye.Hiç kimse ilk söyleyen olmak istemezdi.”Sen söyle, yok ben söylemem sen söyle” gibi tartýþmalardan sonra birisi mutlaka söylerdi.Sarý, kýrmýzý, ya da siyah gibi renkler heyecana sürüklerdi.Herkes birbirinin annesini becerme hayali kurardý.Bizden bir iki yaþ büyük olanlar daha tecrübeliydi.Onlar sürekli çeþitli renkler uydurarak asýl orijinal rengi öðrenmek isterdi.

Ýlkokulu bitirmekten daha çok acýmasýz öðretmenin dayaðýndan kurtulduk diye sevinmiþtik. Bu sevinç de kýsa sürdü. Ortaokulda ise deðil bir öðretmen, her derse birbirinden beter dayakçý hocalar çýktý karþýmýza. Cetveller haricinde kýrýk sehpa ayaklarý, sopalarla dolaþanlar hatta jopla dolaþan bir öðretmen bile vardý. Askeri darbenin arifesinde okulda da sýkýyönetim uygulanýyordu. Burada da yine bir kadýn öðretmen çýktý karþýmýza. Gönül haným, adeta Sevim haným’ýn gençliðini temsil ediyordu. Sýnýf öðretmenimiz olmuþtu. Elbette gereken dayaðý atma hakkýna da sahipti. Söylentilere göre okul müdürümüz Halil bey, Gönül hanýmý beceriyordu. Bir öðrenci tesadüfen tenefüste odasýnda Halil bey ile Gönül hanýmý görmüþtü. Halil bey baþka bir yere gittiðinde de sýrasýyla gelen müdürler ve Gönül haným diyaloðu devam edecekti.

Yýllar sonra dönemin iktidar partisinde yöneticiyken ilçe milli eðitim müdürünün ayaðýný kaydýrmýþtýk.Okullara bazý düzenlemeler için gittiðimizde Gönül haným bizi karþýlamýþtý. Vekaleten müdür olmuþtu. Akþam üzeri de içkili bir sohbette konuyu açmýþtým. “Gönül haným bizim sýnýf öðretmeniydi, kadýn hala görevde” diye hayretle bahsettiðimde elli yaþýnda olan bir arkadaþýmýz benim de sýnýf öðretmenimdi dediðinde þok geçirdik. Benden en az on beþ yaþ büyük olan bu arkadaþý þaþkýnlýkla dinlerken semtin eski hain esnaflarýndan nalbur Nusret “Benim sýnýf öðretmenim de Gönül hanýmdý” diye müdahale edince biralar aðzýmýzdan yere boþaldý. Nusret altmýþ yaþýndaydý. Meðerse lise iki’de okurken Gönül Haným’ýn ilk görev yaptýðý sýnýfmýþ.Bu kadýn kaç yaþýndaydý?..Ýnanamadýk.O geceki sohbet bitmek bilmedi…

Ortaokul’da da ilk seneki yaz tatilinde yeni bir iþ baþlýyordu bir kaportacý’da. Bu kez haftalýk alýyorduk ama ustamýz “Eti de kemiði de her þeyiyle bu piç kurularý benim ulan” diyen eski sabýkalý bir esrarkeþti. Ayný sýnýfta okuyan dört arkadaþ dehþet içersinde birbirimize bakmýþtýk.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
12 Eylül ve Babam
Ýçten Sesleniþ
Eþek ve Semer
Kumarbazlar
Karakol ve Ayna

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kurtarýn Beni
Hýrsýzlar Kralý
Güzel Ýstanbul
Sarýgöl Roman Mahallesi 2
Ýdam Ýsteriz
Pavyon Sokaklarý
Dilenciler Köyü
Gel Abi...
Emret Baþkaným
Cafer Kalfanýn Ýsyaný 2

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kurtlar Sürüsü [Þiir]
Ego - [Þiir]
Çingeneler Zamaný [Þiir]
Açým Ben [Þiir]
Olmalý [Þiir]
Zaman Geçsin [Þiir]
Hani [Þiir]
Konstantin Aðlýyor... [Þiir]
Kuyu [Þiir]
Sen Gidersen [Þiir]


Þenol Durmuþ kimdir?



Etkilendiði Yazarlar:
CERVANTES


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Þenol Durmuþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.