..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Benim yaradýlýþýmda fevkalade olan birþey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir. - Atatürk
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Yûþa Irmak




24 Nisan 2013
Similia, Similibus, Curentur!  
Yûþa Irmak
Sabah saat 6: 00 da yola çýkmýþtým. Kanuni Sultan Süleyman Hastahanesi’nin otoparkýna girdiðimizde saat 8’e geliyordu. Altý üstü 17 km’lik yoldu. Bu kadar erken çýkma sebebim; Altýnþehir’de otomobil parçalarý ve tamiri yapan bir arkadaþýmý da görüp, hoþbeþten sonra bir çift çýkma lastik satýn almaktý. 8: 30 randevusuna yetiþemeyeceðimi hissedince direk hastanenin yolunu tutmuþtum.


:AHAF:
Sabah saat 6: 00 da yola çýkmýþtým. Kanuni Sultan Süleyman Hastahanesi’nin otoparkýna girdiðimizde saat 8’e geliyordu. Altý üstü 17 km’lik yoldu. Bu kadar erken çýkma sebebim; Altýnþehir’de otomobil parçalarý ve tamiri yapan bir arkadaþýmý da görüp, hoþbeþten sonra bir çift çýkma lastik satýn almaktý. 8: 30 randevusuna yetiþemeyeceðimi hissedince direk hastanenin yolunu tutmuþtum.

Nihayet bekleme salonuna randevu saatinin girdiði dakikalarda ulaþabilmiþtim. Fakat sabahýn körü diyebileceðimiz bir saat diliminde müthiþ bir kalabalýkla karþýlaþtým. Bekleme salonu neredeyse aðzýna kadar doluydu. Sandalyelere iliþenler, koltuklara kurulanlar, masaya bebek pusetini koymak isteyen annelerin yarýþmasý, birer kiþilik koltuklarý dirsek temas yardýmýyla bölüþen yaþlýlar, köþelerde öbek öbek ayakta duran aileler, duvar dibine çömelen yalnýzlar, orta yerde gezinen iþi aciller, çocuðunu emziren anneler, kulak kulaða hoþ beþ eden hýsým akraba ve tanýþlar, velhasýl kelam kadýn, erkek, çoluk – çocuk kum gibi hasta ve yakýnlarý devasa koridorda doktorun kapýsýnda birikmiþ kendilerine gelecek sýrayý bekliyordu.

Cuma sabahý hastalarýn hepsinin (ben de dâhil) erkenci olduðunu fark ettim. Anadolu’nun her yerinde usûl böyle de Ýstanbul hastanelerinde açýkçasý bu kadar kalabalýðý bu saatlerde beklemiyordum. Bilirsiniz daha küçük Anadolu þehirlerinde gün aðarýr aðarmaz herkes müþkül iþini hal etmek için yollara düþerler. Ancak, saat 10’dan sonra yavaþ yavaþ kalabalýklar tenhalaþýr ve nihayetinde öðleye doðru adeta hiçbir yerliyi sokaklarda göremezseniz… Sanýyorum gün ýþýðýnýn deðerini halen en iyi Anadolu insaný idrak ediyor diyebilirim…

Evet, randevumuz 8:30 du. Bu kadar kalabalýðý hastanenin tek nöroloji doktorunun kapýsýnýn önünde görünce münasebetsiz bir zamaný seçtiðimi anlamakla gecikmedim. Fakat birdenbire ne yapacaðýmý da kestiremedim. Hiç görünmeden mi çekip gitmeliydim, yoksa ayaküzeri bir hal hatýr sorduktan sonra mý? Kararsýzlýk içinde bekleyip dururken muayene odasýnýn kapýsý açýlýverdi. Bir hastasýný uðurlayan doktorumuzla göz göze geldik. Buyur etti ve içeri girdik. O sýrada orta yaþlý bir adamla bir kadýn: saygýlý, ürkek, utangaç, sýkýlgan bir tavýrla peþimiz sýra içeriye girdi ve direk paravanýn arkasýna geçiverdiler. Doktor da direk hastanýn yanýna doðru ilerledi. Hastaya muayene masasýna oturmasýný söyledi, þikâyetini sordu, fakat bütün uðraþýlarýna raðmen aðzýndan iki üç kelimeden fazla bir þey alamadý. Kadýn, sanki bir sýrrý ifþa etmemeðe yemin içmiþ gibi aðzýndan bir þey kaçýrmamaya azami gayret gösteriyor hatta teþhis konulmasýn diye de en küçük bir ipucunu doktora vermekten beri duruyordu… Bilseydim içeri girmezdim dedim içimden. Belli ki utangaç insanlar ve bizim yüzümüzden konuþmaya kesin utanýyorlar bunlar diye düþündüm kendime istemsiz bir þekilde hayýflandým! Bu defa hastalýðýnýn hikâyesini beyefendiye sordu. O da kýrk dereden su getirdi. Kem – küm ve bir sürü lüzumsuz bilgiyi teferruatýyla anlatýp doktorun kafasýný iyice þiþirdi.. Her þeyi dikkatle dinleyen doktor kafasýnýn takýldýðý yerleri tekrar sordu ve sistematik olarak hastasýný da muayene etti. Bu iþ de bitince paravanýn yanýndaki küçük masada reçetesini yazdý, onlarýn anlayabileceði dille bulgularýný ve teþhisini açýkladý, ilaçlarýn nasýl kullanýlacaðýný tarif ederken bir takým hususi tavsiyelerde bulunmayý da ihmal etmedi. Her nedense böyle durumlarda hastanýn ve yakýnlarýnýn memnuniyetleri yüzlerinden okunuyor! Hemen doktora dualar, teþekkürlerle yad ederek ayrýlýyorlar… Hatta haným teyzenin de dilinin baðý çözüldü ve doktora dönerek: –”Evladým, derdimi tam bildin! Allah senden razý olsun” dedi. Doktorumuz da nihayetinde bu söylediklerini baþýyla onayladý ve elde ettiði tüm verileri önündeki “PC”ye kayýt etti.

Ben bu mevzular yaþanýrken masadaki gazeteleri, dergileri karýþtýrýyordum. Fakat odaya peþ peþe girmek isteyen bir yýðýn hasta ve yakýný girip çýkma teþebbüsünde bulunuyorlardý. Gözümle, kaþýmla içerinin dolu olduðunu onlara anlatmaya çalýþsam da çok da baþarýlý olamýyordum. Yani, öyleleri var ki hasta sahipleri doktoru hastadan daha fazla meþgul ediyor inanýn. Adamýn burnunun dibine kadar sokulup, ipe sapa gelmez sorularla lüzumsuz yere vakit alýyorlar. Hastaya gelince, o ya hiç aðzýný açmýyor, ya da kerpeten yardýmýyla birkaç þikâyeti damak ve diþinin dibinden ancak söküp alabiliyorsunuz. Yani, sanki hasta oluþundan baþta hekim olmak üzere derece derece bütün insanlar mesulmüþ gibi, herkese kýrgýn, küskün sert bir yüz ifadesiyle bakýyorlar. Kim bilir belki de bu tavýrlarý, doktorun ilgisini çekmek içindi. En tesirli sahne unsuru olan sessizlikten yararlanarak dramatik atmosferi bütün aðýrlýðýyla ortama yaymak arzusu pek ala bu ruh haleti olabilirdi… Fakat, hangi psikolojik sebebe baðlý olursa olsun, neticede, aðzýný býçak açmayan hasta ile ona inat konuþan yakýnlarý, týpta “anamnez” denen ve “semiyolojinin” ilk basamaðýný teþkil eden hikâyeyi perdelemek, hastalýðýn baþlayýþ biçimini ve gidiþini örtbas etmek için ellerinden gelen ne varsa yapýyor farkýnda olmadan da doktorun iþini müthiþ bir þekilde zorlaþtýrýyorlardý. Nadiren hastanýn aðzýndan dökülen kýrýntýlarsa, ya incir çekirdeðini doldurmayacak kadar ehemmiyetsiz, ya da birbirin tutmayan, rabýtasýz, çeliþkili bilgiler veriliyordu. Bu durumda hekimin elinde ne kalýyordu? Sadece fiziki muayene bulgularý, klinik duygu, seziþ, klinik koku alma yoluyla yürütülen týbbi muhakeme… Hâlbuki hasta biraz yardýmcý olsa, doktor yalnýz su yüzüne çýkan belirtileri deðerlendirmekle kalmayacak, belki daha derinlerde, hani þuur altýnda olup bitenleri de inceleme fýrsatý bulacaktý. Organizmayý rahatsýz eden çoðu zaman kendi garýndaki hayaletler deðil miydi?

Diðer taraftan, bu iþlerin en tuhaf veya garip yaný bazý insanlarýn “hastalýk hastasý” olmasý mevzusudur. Gerçekten þahit de olmuþumdur buna ki kimi hastalar odaya girer girmez adeta kadavra gibi cansýz, sessiz, hareketsiz durduklarý halde, muayene olup reçeteyi eline alýr almaz aniden deðiþebiliyorlar. Canlý, dinç adýmlarla yürüyorlar ve rahatça da konuþabiliyorlar. Hatta gereðinden fazla da konuþabiliyorlar. Gökkuþaðýnýn altýndan geçmiþ hikâye kahramanlarý edasýna bürünebiliyorlar… Sanki bütün kilitleri açan mucize bir tesir olmuþ gibi…. Oysa doktor hiç birzaman deðiþmiyor! Daima ölçülü, ihtiyatlý, serinkanlý ve þefkatli: bir kelime ile güven verici olmak durumunda. Yeri gelir, alçak sesle, tane tane konuþup, bir cümleyi tekrarlamak lüzumunu duyarsa sesini biraz yükseltir, yeri gelir bazý öðütlerinde tam bir kesinlik ve keskinliði pekiþtirmek için hastasýna “psikiyatri doktoru” edasýnda telkin ve tembihleri; ses tonunu bir desibel daha artýrarak konuþmak durumunda kalabilir…

Diyeceðim o ki: bütün hastalar birer insan! Dolayýsýyla her hasta da bir dünya! Hepsinin neticede “Erciyes’ten kar umduðu” ise muhakkak! En yoðun bir þiir cümlesi gibi manalý ve ahenkli bulduðum bu mahalli deyimle ansýzýn açýk denizlerin uðultusu doluyor içime yaþadýklarýmdan mülhem… Hani mor dalgalarýn çatlamasý gibi yankýlar yaparak… Gönül bu ya Erciyes’ten kar umar gerçekten! Hasta ise her daim, eline yapýþkan bir madde sývaþmýþ gibi ha bire parmaklarýný doktorun huzurunda hep böyle oðuþturup durur haddizatýnda…

Evet doktorun mesleði hep organik hastalýklarý örten deriyle, insandaki ruhi kusurlarý, sefaleti örten o derilerin arasýndaki kývamý yakalayan insanlar olduðuna inanmýþýmdýr bu yaþýma kadar… Onlarýn meslekleri ayný zamanda mizaçlarý ve karekterleridir çünkü! Ne var ki her duygu gibi sevmenin de acýmanýn da doruðunda bazen büyük fýrtýnalar kopabiliyor.. Bende bu durumdan doktorun az da olsa kurtulmasý için onun dilinden nükteyle karýþýk: –“Hocam, ‘Homoöpati” yönteminin tedavi edici özelliðine inanýr mýsýnýz.” dedim. Cevaben: –“Similia, Similibus, Curentur” diyeceðim günler yakýn dedi… Evet bu ülkede görünen o ki “benzer þeyler benzeri ile tedavi edilir.” Bir ateþli hastalýðý ateþ verici bir ilaçla tedavi yöntemiyle yani.. Çünkü bu ülkede her durum ve olay karþýsýnda; politikadan, siyasete, siyasetten, saðlýða olsundur fark etmez tüm meselelerimizde: “çivi çiviyi söker” mantýðý diyeceðim ve söyleyeceðimin hepsi bu!



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn bireysel kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Mavi Deniz Marmara ve Sen
Kim Bilir?
Tarziye / تَرْضِيَه
Hayat Akýyor Bay X Bakýyor!

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Aldanýyor Muyuz? Aldatýyor Muyuz?
Balatlý Deli Behram’ý Kaybettik
Ehram Yokuþu, Beþiktaþ
Dörtnala
Bir Þey
Esre Âný, Hâr Âný…
Bir Ziyafet
Bir Caným Benim
Çokça Pýnarýn Baþýndayým
Güzeller Þahý, Pervanene Selam Ver (!) Sen…

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sakin Bir Acý [Þiir]
Geldim [Þiir]
Sözün Çiçeði [Þiir]
Gözbebeði Turþusu [Þiir]
Bir Hicran Naðmesi [Þiir]
Sevgiliye Hasretle [Þiir]
Geceye Kâside [Þiir]
Benimle Ölür Müsün? [Þiir]
Beste-i Nigar [Þiir]
Bilemezsiniz [Þiir]


Yûþa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aþýðý! Yayýncý, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Yûþa Irmak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.